Amed’den İzmir’e seslenen Güven: Eylemim devam edecek

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan ağırlaştırılmış tecridi protesto etmek amacıyla 83 gündür açlık grevi direnişinde olan Güven: Benim eylemim tecrit tamamen kaldırılıncaya kadar devam edecek.

İzmir’in Konak ilçesindeki Çimentepe mahallesinde cezaevlerinde devam eden tecride karşı açlık grevlerine ilişkin halk buluşması gerçekleştirdi. Toplantıya görüntü ile bağlanan DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven açlık grevinin 83’üncü gününde Amed’den İzmir’e seslendi.

KEMALBAY: ROJAVA MODELİ ÖRNEKTİR

Suriye demokrasi güçlerinin kurduğu yeni bir yaşam modelinin kendini sürdürmeye çalıştığını ifade eden HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, bu modelin başta Türkiye olmak üzere bölgesel güçler tarafından ortadan kaldırılmaya çalışıldığını kaydetti. Bu modelin demokratik özerklik modeli olarak yaşam bulmasının önünde direnç geliştirildiğini söyleyen Kemalbay, bu yüzden halkların mücadelesinin son derece önem kazandığını dile getirdi. Türkiye coğrafyası Kürdistan’ındaki baskılarının anlamı ve sebebinin bu durumdan kaynaklandığını belirten Kemalbay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biliyoruz ki bu coğrafyadaki halkaların birlikte yaşam modeli Sayın Abdullah Öcalan’ın 2013-2015’te Türkiye’de sürdürdüğü demokratik çözüm süreciyle oldukça bağlantılıdır. O çözüm modeline göre farklılıklarımızla birlikte yaşaya biliriz. Demokratik model içerisinde kadınların, emeğin özgür olduğu, ekolojinin korunduğu demokratik bir yapıyı inşa edebiliriz. Eğer bu model hayata geçirilirse demokratik bir cumhuriyet, Türkiye ve Suriye yaratmamız mümkündür. O süre içerisinde anneler ağlamadı, tabutlar kalkmadı, barış içinde umutlandık. Bütün sorunlarımıza karşı hepimiz daha duyarlı hale geldik. Ne zaman ki 7 Haziran’da HDP halklar yeni bir yaşam yaratmak programıyla birlikte halklardan destek aldı. Parlamentoya güçlü bir şekilde girdi. O zaman HDP hedef haline geldi. Batıda bizim programımızın yarattığı heyecan egemen güçleri korkuttu. Onlar demokratik barışçıl yolundan gitmiyordu. Bu saldırının nerde odaklandığına baktığımız zaman tecride odaklanıyor. Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecrit aslında ben barış istemiyorum diyenlerin ortaya koyduğu bir politikaydı. Kutuplaşmış politikaların ortadan kaldırılmasını istiyorsak bizi savaşa mahkum eden anlayışla hesaplaşmamız gerekiyor.”

Tecrit politikası karşısında bir kadın arkadaşımız bedenini açlığa yatırdı. Bu Leyla yoldaşın gerçekleştirdiği açlık grevi direnişi bugüne kadar daha önceki Leyla adlı devrimcilerin izinden gitmek gibidir. En öne çıkarak Türkiye’deki bu çözümsüzlük politikanın karşısında bir kanal açmaya çalışıyor. Bir insan bedenini açlığa yatırırsa beklide dünyanın en pasif ve barışçıl eylemini yapmıştır. Bedenini açlığa yatırmak büyük bir mesaj olmuştur. Dünya tarihinde de siyasi hedefler için bedenini açlığa yatıran pek çok insan olmuştur. Çünkü artık halkların talep ettiği o ses hiçbir yere ulaşmıyordur. Bu sefer bir mücadele arayı olarak bedenini açlığa yatırmak gündemleşmiştir. Leyla Güve nde tarihsel bir noktada Diyarbakır zindanında bedenini açlığa yatırdı. Daha sonra Sayın Abdullah Öcalan’ın kardeşi görüşme sağladı. Arkasından Leyla Güven serbest bırakıldı. Sayın Abdullah Öcalan’dan sağlığının iyi olduğu haberi alınması, öte taraftan zindanda hukuksuz bir şekilde zindanda tutulan bir Kürt kadın siyasetçinin serbest bırakılması elbette ki halkların yürüttüğü mücadelenin bir kazanımıdır.

Aynı zamanda Leyla Güven’in ne kadar haklı ve doğru talepler olduğunu gölge bırakmak için bu direnişi zayıflatmak içinde iktidarın attığı bir hamledir. Bu direnişi sonlandırma çabasındadır. Fakat bugün 263 tutuklu zindanlarda bedenini açlığa yatırmış durumdadır. Bunun sayısı her geçen gün artıyor. Bine yakın tutuklu bugün cezaevlerinde yine bedenini dönüşümlü olarak açlığa yatırdı. Bunlarda yeni kararlar alabilirler. Uluslararası alanlarda da bu mücadele sürüyor. Nasır Yağız arkadaşımız 74 gündür açlık grevindedir. Strasburg’da da milletvekillerimizin de içinde olduğu açlık grevleri devam ediyor. Bu mücadele de talepler belli. Talepler tecridin kaldırılması ve barışa bir kapı aralanmasıdır. Kalıcı barış ve demokrasi için Sayın Abdullah Öcalan’la görüşmelerin başlatılması ve tecridin kaldırılması gerekiyor. Avukatlarıyla, siyasilerle, ailesiyle görüşmelerin bu barış ve demokratikleşme sürecine katkı yapılması hedefleniyor. Kürt halkının barış ve özgürlük talebidir. Tecridin karşısında durmak toplumsallığı savunmaktır. Elde edeceğimiz kazanımlarla hepimizi rahatlayacağız. Tecrit insanlık suçunu kaldırın. Bu tecrit politikasına karşı açlık grevinin haklı taleplerini savunmak için el ve güç birliğiyle mücadele etmek zorundayız. Bu hukuksuz uygulamalar karşı el birliği etmek zorundayız.

GÜVEN: CEZAEVLERİNDE ÇOK GÖRKEMLİ BİR DİRENİŞ VAR

Kemalbay’ın konuşmasının ardından 83’üncü gününde açlık grevinde olan HDP Milletvekili Leyla Güven’in Diyarbakır’daki evine görüntülü bağlantı yapıldı. Güven’i kitle alkış ve zılgıtlarıyla “Leyla Güven onurumuzdur” sloganlarıyla karşıladı.

Tüm halka selam ve sevgilerini ilerek sözlerine başlayan Güven, cezaevlerinde çok görkemli bir direnişin olduğunu vurguladı. Güven sözlerinin satır başları şöyle:

“Ben direnişin sadece ilk adımını atan kişiyim. Ama şu anda 300 civarında arkadaşımız süresiz dönüşümsüz açlık grevindedir. Yine yüzlerce arkadaşımız 10 günlük açlık grevini devam ediyorlar. Ben tarihi bilirken faşist iktidarın bir manipülasyonu ve bir eylem kırıcılığı olduğunu biliyorduk. Onların hamleleri varsa bizim de hamlelerimiz var. Ben dışarıdayım ama direnişimi devam ettiriyorum. Çünkü ben gücümü sizlerden alıyorum. Değerli halkalarımızdan alıyorum. Kürtlerden, Türklerden, Araplardan, Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında yaşayan bütün halklardan alıyorum. Bu açıdan ben iyiyim. Sakın merak etmeyin, kolay düşmeyeceğim, kolay ölmeyeceğim. Onlar bu bedeli göze alıyorlarsa, eğer onlar zindanlarda yüzlerce ölümü göze alıyorlarsa Kürtçede bir söz vardır. ‘Jıbo şerefe, Jibo rumete eğer mirinek vere sersera ser çava vere.’

Ben gerçekten yürekten söylüyorum arkadaşlar. Orada aranızda bedel ödemiş değerli annelerimiz var. Yıllardır Kürt sorunun, güvenlikçi sorunun çözümsüz bırakan zihniyetler şunu çok iyi anlamalı ki bizim çabamız, mücadelemiz bu ülkede yaşama dönüktür. Başka bir talebimiz yok. Hiç kimse kusura bakmasın ve sağa sola çekmesin. Barışın mimarı, Türkiye haklarının barışı Sayın Abdullah Öcalan’dır. Bu realiteyi herkes kabul etmek zorundadır. İşte bende bir kadın olarak yıllardır çözümsüz kalan bir sorunun demokratik çözümü için, tecridin kaldırılması için açlık grevine başladım. Biz canımızı seviyoruz elbette, ama biz yaşamı uğruna ölecek kadar seviyoruz. Onun içinde eğer bir barış ortamı olacaksa, eğer Türkiye halklar birlikte yaşamaya devam edecekse, eğer her Kürtler de kendilerini özgürce ifade edecekse feda olsun. Bunun için eyleme başladık. Benim eylemim tecrit tamamen kaldırılıncaya kadar devam edecek. İşte şimdi görüyorum İzmir’de siz bir araya gelmişsiniz. Kürt ve Türk anneleri bir devrim sürecidir. Barış yakındır. Ben buna içten inanıyorum. Leyla güven olarak görmek isterim. Görmesem de sizlerin görmesi için canım feda olsun. Bu yüzden direnişi biraz daha yükseltelim.”