Alevilerin sığınağı 'mabet'ten Mabeta'ya

Efrîn, tarih boyunca Türk devletinin zulmünden kaçan insanların sığındığı bir liman. Mabeta ilçesi ise Yavuz Sultan Selim, Ermeni Soykırımı ve Dersim Soykırımından sağ kalan Alevi Kürtlerin sığınağı.

Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Osmanlı'nın mirası" diyerek, işgal girişiminde bulunduğu Efrîn, tarih boyunca Osmanlı ve onun bakiyesi üzerine kurulan Türk devletinin zulmünden kaçan insanların sığındığı bir güvenli liman. Binlerce Alevi, Êzidî, Ermeni, Türkmen ve farklı kesime yurt olan Efrîn, bu kez de neo-Osmanlıcıların işgal girişimiyle karşı karşıya.

ZULÜM ZİNCİRİ

Efrîn'in Mabeta ilçesi ise özellikle Osmanlı ve Türk devleti zulmünden kaçan Alevi yurttaşların sığınağı. Mabeta'daki birçok Alevi Kürt, Osmanlı'nın Alevi katliamlarıyla "nam salmış" padişahlarından Yavuz Sultan Selim döneminde burayı mesken tutmuş, daha sonraları da Alevi yurttaşlar üzerinden zulüm eksik olmamış ve 1915 Ermeni Soykırımı sırasında da birçok Alevi yurttaş, Kuzey Kürdistan'dan göç ederek, Mabeta'ya yerleşmiş. Aynı zulüm silsilesi 1937 Dersim Soykırımı'nda da sürmüş ve birçok Alevi Kürd'ün sığınağı yine Mabeta olmuş.

ZULMÜN İKİNCİ HALKASININ MAĞDURU

Mabeta'da evine konuk olduğumuz 77 yaşındaki Hüseyin Hasan Ala da zulüm zincirinin ikinci halkasında yer alan bir Alevi yurttaş. Hüseyin Amca Mabeta'nın nasıl kuruluğunu ve nasıl Osmanlı ve Türk devlet geleneğinin zulmünden kaçan yurttaşlara mekan olduğunu ANF'ye anlattı. Mabeta'nın eskiden köy olduğunu belirten Hüseyin Hasan Ala, köyün kurucusunun ise iki aile olduğunu dile getiriyor.

ELBİSTAN'DAN GÖÇ

Dedelerinin anlatımı üzerine Mabeta'nın tarihini anlatan Hüseyin Hasan, ailelerinin Malatya-Elbistan hattından göç ettiğini ve Mabeta bölgesine geldiğinde kendilerinden önce burada hayvancılıkla uğraşan bir ailenin yaşadığını ve ailenin isminin Karpêz olduğunu söylüyor. Hüseyin Hasan Amca, "Burada bizim ailemiz, yani Ala ailesi ile Karpêz ailesi kaynaşıyor ve köyün bir tarafını onlar bir tarafını da bizimkiler alıyor. Bizimkiler topraklarına dönmek istiyor ama Karpêz ailesinin büyüğü bunun iyi bir fikir olmadığını ve Osmanlı'nın kendilerini katledeceğini söylüyor. Bizimkiler de kalıyor" diyor.

'HEPİMİZ AYNI AĞACIN FARKLI DALLARIYDIK'

Ailesinin 7 kuşaktır bu topraklarda yaşadığını ve dedelerini soy ağacını sıralayan Hüseyin Amca, zamanla birçok ailenin göç ederek köylerine geldiğini ve köyün büyümeye başladığını belirterek, "Daha sonra Sünniler, Êzidîler, farklı halklardan birçok aile ve kişi çeşitli sebeplerle köyümüze gelmeye başladı. Hepsine de kucak açtık. Ama en büyük göç 1937-38 yılında olmuş. O zaman ben daha doğmamıştım. Bizde hiçbir zaman ayrılık, gayrılık olmadı. Hepimiz huzur içinde bir arada yaşıyorduk. Hepimiz aynı ağacın farklı dallarıydık. Ortak paydamız Kürtlüktü" diye kaydediyor.

MABETA'NIN İSMİ

Mabeta'nın isminin nereden geldiği üzerine iki rivayet olduğunu söyleyen Hüseyin Hasan, şunları dile getiriyor: "Bizim üzerine vardığımız kanı köyün isminin burada yapılan mabetten geldiği yönünde. Çünkü her iki Alevi aile buraya bir 'mabet' yapmışlar ve bölgedeki tek Alevi köyü olduğu için öyle isimlendirilmiş. Diğer rivayet ise iki ailenin birbirine olan sevgisinden dolayı muhabbet yeri denilmiş ve zamanla Mabetli olmuş. Ama birinci rivayet akla daha yatkın geliyor."

TÜRK DEVLETİ TOPRAKLARIMIZA GÖZ KOYDU

Kuzey Kürdistan'da hala akrabalarının olduğunu ve Ala aşireti mensubu olduklarını belirten Hüseyin Hasan Ala, Türk devletinin zulmünün hiçbir zaman peşlerini bırakmadığını kaydediyor. Bu toprakların kendilerine ait olduğunu ve Türk devletinin topraklarına göz koyduğunu belirten Hüseyin Hasan Ala, bütün dünyanın da buna sessiz kaldığını ifade ediyor.