Alevilerin AKP iktidarıyla çözebileceği hiçbir sorun yoktur

Ezilenleri, sömürülenleri savunan demokrasi güçleri baskı altına alınacak; Kürtler zulüm altında yaşayacak ama Aleviler sorunlarını çözebilecekler. Böyle düşünmek sığ düşünmektir.

Aleviler Türkiye’de varlığı tanınmayan, baskı altına alınan ve asimile edilmek istenen toplulukların başında gelmektedir. 90’lı yıllardan sonra bazı konularda kimi yumuşamalar görülse de, bu özde bir tanımadan kaynaklanmıyor. 1990’lı yıllarda Kürt özgürlük mücadelesinin gelişmesi, Alevi Kürt ve Türk gençlerinin gerilla saflarında yer alması, Alevi toplumunun Kürt Özgürlük Hareketi’yle  yakınlaşması ve dünyada inançlar üzerindeki baskıya karşı ciddi bir hassasiyetin varlığı çok az bir biçimde bir yumuşama ortaya çıkardı. Ama o günden bugüne Alevilerin inanç kimliği, ibadeti ve kültürünü resmi ve açık tanıma gerçekleşmedi. Hatta AKP iktidarı döneminde Alevileri kaygılandıracak birçok gelişme yaşandı. Toplumda milliyetçilik ve dinci fanatizmin gelişmesi Alevilerin varlığını tehdit edecek bir toplumsal şekillenme ve siyasal zihniyet ortaya çıkardı. Açılım adı altında Alevi kurum temsilcileriyle yapılan bazı toplantıların da tamamen bu gelişmelerin üstünü örten bir aldatma olduğu her geçen gün daha iyi anlaşıldı.

Aleviler için şu andaki iktidar kadar tehlikeli bir iktidar görülmemiştir. Alevilerin sadece inanç kimlikleri ve varlıkları yok sayılmıyor; her alanda dışlandığı bir dönem yaşanılıyor. Öyle ki Alevi öğretmen, memur, hatta işçi bırakılmayacak. Eskiden de zaten Alevilere güvenilmezdi; ötelenmişti. Bu iktidar zamanında tamamen ötelenmiştir.

Şimdi Alevi kurum temsilcileri bu iktidarın en faşist ve demokrasi düşmanı bakanı olan Süleyman Soylu’yla görüşüyorlar. Hem de demokrasi güçlerine ve Kürt halkına baskıların dorukta olduğu bir zamanda. Niyetleri ne olursa olsun böyle bir görüşme zamanlama başta olmak üzere her bakımdan yanlıştır. Kuşkusuz niyetleri bazı hak taleplerini dile getirmekti. Ancak demokrasi güçleri ve halklar karşısında hiçbir meşruiyeti kalmamış; mücadele edilmesi gereken bir iktidarın hem de en zalim adamıyla görüşmek Alevi kurumları açısından talihsizlik olmuştur. Nitekim bizzat Alevi kurumlarından ve Alevi toplumundan haklı olarak çok ciddi eleştireler gelmiştir. Bu eleştiriler karşısında düşünmek ve özeleştiri vermek yerine niyetlerimiz kötü değildi diye bu görüşmeyi normalleştirmek de bu kurumlara yakışmamıştır. Sorun niyet değildir. Cehennemin yolu da iyi niyetlerle döşenmiştir, diye bir söz vardır. Bu tam da bu Alevi kurumlarının faşist Süleyman Soylu ile görüşmesine denk düşmektedir.

Her şeyden önce Alevi kurumlarının ve Alevilerin şu yanılgıdan kurtulması gerekir. Mevcut devletle görüşülecek ve çözülecek bir sorun yoktur. Mevcut iktidar sadece oyalama ve aldatma yapar. Kamuoyunu aldatma görüşmeleri yapar. Kuşkusuz devletle de görüşülür ve sorunlar çözülebilir; ama böyle bir iktidar ve devletle değil. Ancak demokrasiye duyarlı iktidar ve devletlerle görüşme ve sorunlara çözüm arayışları olabilir. Bu açıdan da Alevilerin haklarını kazanma ve kabul ettirmesi için mevcut iktidara karşı demokrasi mücadelesi verme sorumlulukları vardır.

Bu iktidar tüm demokrasi güçlerine düşman olacak ama Alevilerin sorununa çözüm bulacak! Böyle bir şey olabilir mi? Hem de Alevilik gibi Türkiye’nin en temel demokrasi sorunu konusunda. Aleviler ancak ve ancak demokratikleşme mücadelesi içine girer ve Türkiye demokratikleşirse sorunlarını kalıcı çözüme kavuştururlar. Türkiye demokratikleşmediği müddetçe Alevilerin sorunlarının çözüleceğini beklemek ham hayaldir. Hem de dinciliğin ve mezhepçiliğin faşist devletin enerjisi ve örtüsü yapıldığı bir iktidar döneminde!

Eğer bazı Alevi kurumları ve şahsiyetleri Türkiye demokratikleşmeden de Alevi sorunları çözülebilir diyorsa; dolayısıyla kendileri de faşist bir sistemin payandası olarak yaşayabileceklerini düşünüyorsa, bu tür görüşmeler yapabilirler. Ancak Aleviler on yıllardır demokratikleşme dışında inanç kimliklerinin varlığının ve özgürlüğünün tanınmayacağını bildikleri için demokrasi mücadelesinde yer alıyorlar. Alevi gençleri de devrimci örgütler içinde yer alarak bu farklı kimlikleri tanımayan soykırımcı devlete karşı mücadele veriyorlar. Yanlış da yapmıyorlar. Çünkü Türkiye demokratikleşmeden ne kendileri ne de başka topluluklar özgür yaşayabilir.

Ezilenleri, sömürülenleri savunan demokrasi güçleri baskı altına alınacak; Kürtler zulüm altında yaşayacak ama Aleviler sorunlarını çözebilecekler. Böyle düşünmek sığ düşünmektir. Aleviler biz demokratız, özgürlükçüyüz ve insan haklarından yanayız, 72 millete aynı nazarla bakarız diyorlarsa o zaman demokratik yaklaşımı bırakmazlar. Demokrasi ve özgürlük sorunlarına bütünlüklü yaklaşırlar. Aleviler inanç ilkelerine ve bunun toplumsallaşmış hallerine ters davranamazlar. Alevilerde ‘aslını inkar edenler haramzadedir’ denir. Dolayısıyla da başkalarının aslının inkar edilmesini de kabul etmezler.

Alevilerin devletle, şu bu iktidarla sorunlarını çözme yanlışını bırakmaları lazım. Demokratik olmayan iktidarların bizim sorunlarımızı çözmesi mümkün değil, demeleri lazım. Bu açıdan sağa sola sapmadan, topu taca atmadan, temel görevlerden kaçmadan demokrasi mücadelesi içine girmeleri gerekir; elini taşın altına koymaları gerekir. Tabi ki Aleviler demokrasi mücadelesinde yer aldılar, bedeller ödediler; ancak bu bedellere layık olmak için bu mücadeleyi sonuçlandırmak yani Türkiye’yi demokratikleştirmek gerekir. Bunun dışında Alevilerin haklarını arama yaklaşımları ve yöntemleri yanlıştır. Esasla değil, tali işlerle uğraşmaktır. Özcesi bu iktidarla görüşmek bir yana bu iktidara karşı tutum almak gerekir. Alevi kurumları için doğru tutum budur.

AKP iktidarı şunu gördü; Aleviler demokratikleşme mücadelesinde yer almaktadır, alacaklardır. Bu nedenle Alevileri parçalamak ve demokrasi mücadelesini zayıflatmak istiyor. Çünkü kendilerini ne kadar güçlü gösterirlerse göstersinler; zayıf konumdadırlar. Bu nedenle AKP’nin hiçbir yaklaşımına kanılmamalı. AKP sadece ve sadece işbirlikçi Alevi yaratma çabası içindedir. Biz Alevi kurumlarının böyle bir konuma düşmeyeceklerini biliyoruz. Ancak AKP iktidarının baskı, zor, hile ve aldatmayla demokrasi güçlerini bölme, parçalama ve zayıflatma oyununa da gelinmemelidir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika