AKP'ye öfke, öz yönetime destek

23'üncü Uluslararası Kürt Kültür Festivali'ne katılanlar, savaş politikaları nedeniyle AKP'ye öfkelerini dile getirirken, Kuzey Kürdistan'daki öz yönetimi desteklediklerini belirtti.

23. Uluslararası Kürt Kültür Festivali`nin Düsseldorf Rheinpark alanını, bu kez yine degişik stantlar, rengarenk flamalar, afişler  süsledi. Alandaki değişik kesimlerden kişiler güncel gelişmelere ilişkin görüşlerini ANF'ye anlattı...

Büyük sahnenin müzik sesi meydanı doldururken, içine gidildikçe  tek-tek ayrıntılar da birbiri ardına kendini gösteriyor. 

Afişler-bayraklarla çevrelenmiş stantlarda; geçmişten günümüze hala aktüelliğini yitirmemiş ve günümüzün en son kitaplarını da bulmak mümkün. 

'ERDOĞAN 7 HAZİRAN'DAKİ YENİLGİSİYLE BİRLİKTE KÜRTLERE SALDIRDI'

Alman Marksist-Leninist Partisi'nin (MLPD) standı gözümüze çarpıyor. Temsilcileri Lisa, son dönemlerde Avrupa gündemininin ağırlık merkezini oluşturan göçmen-mülteci sorununa dikkat çekiyor. Bu konuda çalışmalar yürüttüklerini, kapitalist sistemin yarattığı bu trajediye ilişkin somut projelerinin olduğundan bahsediyor. Kuzey Kürdistan'daki çatışma ortamı ve sivil infazlarını da, 7 Haziran'da AKP-Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yenilgisine bağlayan Lisa, 'Kürtlerden intikam alınmak istendiğini' vurguluyor.

'PKK YASAĞI KALKMALI'

MLPD Temsilcisi, Almanya`daki PKK yasağına konuyu getirerek, şunları söylüyor: "PKK Almanya'da yasaklı. Alman Hükümeti çok iki yüzlü politika izliyor, bir yandan Kürtlere sempatiyle yaklaşıyor gibi ama, hala PKK`nin üzerinde yasak kararı var. Bu çok çelişkili. Bir yandan Türkiye ile ilişkilerini korumak istiyor, öte taraftan DAİŞ ile mücadelelerinden ötürü Alman halkındaki PKK ve Kürt sempatisini de dikkate alarak, böyle ikili bir yaklaşım içine giriyor."

'HER KESİME ULAŞILMALI'

Bu sırada yanımıza, Avrupa Kürecik Halk İnisiyatifi`nden yeni dernekleşmeye giden iki yurtsever geliyor. Özgür Mordoğan dönem sözcüsü ve İsmet Çelik de yöneticilerinden.

Çelik, şunları ifade ediyor: "Sistem iç savaşta kararlı ancak, bu kez arkasına uluslararası desteği alamıyor. Bizler de Malatya-Kürecikliler olarak, Kürtlerin hak ve özgürlükler arayışına katkıda bulunmak istiyoruz. Önümüze Kasım seçimleri var, artık baraj sorunumuz yok, yüzde 20'lerin üzerini hedeflememiz gerekir."

Mordoğan ise rehavete kapılmamak gerektiğine işaret ederek, şu görüşlerini paylaşıyor: "7 Haziran seçimlerinde Malatya özgülünde CHP entrikalarla kazandı. Mesela, HDP`nin çok kötü anti propagandasını yaptılar. Halkta tereddütler oluşturdular. Aksi, kesinlikle bir milletvekili garantisi vardı, bu engellendi. Şimdi daha bilinçli kampanyalar yürütülmeli, bizler de çalışıyoruz. Malatya`da tarihten güzel örneklerimiz var. Ermeni Katliamında, Ermeni halkını korurken katledilen Kasımoğlu Memed Ali`nin 100. yıl anma etkinliğinde de katıldık ve  gördük ki; Malatya seçmeni aslında HDP'nin tabanı. Mutlaka her kesime ulaşılmalıdır."

HDP ÇADIRINDA SEÇMENLERE UYARILAR

HDP'nin çadırında, üyelik için sıraya girmiş insanlar ve onları karşılayan, bilgiler aktaran gönüllüler var. 

Brüksel Temsilcisi Yasin Surca`dan AKP'nin savaş politikası ve seçimlere dair görüş alıyoruz:

"7 Haziran Seçimleri sonuçlarından; Erdoğan'ın kabul etmeyeceği, yeni bir seçim olacaği gündemi belirlenmişti bile. Biz de o günden itibaren  çalışmalarımıza başladık. Ancak, şu an ülke tam savaş koşullarında; AKP-Erdoğan savaşı başlattı. Suruç Katliamı sonrası, karşılıklı çatışma durumu çıktı. Bu, barıştan yana bir parti olarak, HDP'nin istemediği bir durumdur. Erdoğan-AKP çözüm sürecini sonlandırdı. Tansiyon  Suruç`tan sonra  yükseltildi. Yine barışta ısrarcıyız. Öncelikle silahların susturulması gerek. Kampanyamızın temelini,  silahların çift taraflı susması oluşturuyor.

Avrupa'da da bu kez önceki dönem tecrübelerimize dayanarak ulaşabileceğimiz her kesime ulaşmaya çalışıyoruz. Yoğun propaganda faaliyetimiz var. Şehirler, köylere kadar komiteler kurduk. Standımızdan da belli, çok yoğun bir ilgi var.  Geçen dönem Avrupa`dan 200 bin oy aldık, şimdi hedef 350 bin. Geçen dönem yüzde 13 aldık, şimdi hedef yüzde 20.

Sosyolojik tespitlerimizi yaptık. Bize oy verecek potansiyelleri biliyoruz, bütün ötekileri hedefliyoruz, bize çekimser bakan kesimleri hedefliyoruz. Bize şimdiye kadar oy vermemiş, ancak özünde bizim tabanımız olanlara yöneleceğiz; Alevi, Ermeni, Asurilere yöneleceğiz. Yine soru işareti olan tüm kesimlere yöneleceğiz.

Bütün HDP bileşenleri olarak çalışmalarımızı yürütüyoruz. Özü itibarıyla eski ittifaklar ve genişletilmiş yeni ittifaklarla çalışmaları daha güçlü yürütüyoruz

Yine öz-yönetimler; halkın en demokratik haklarıdır. Yöntem olarak barışçıl gelişmelidir, diyoruz. 

Üyelik kayıtlarımiz da devam ediyor. Önceden değişik isimler altında partilerimizin Avrupa Temsilcilikleri  vardı, şimdi talep çok daha fazla. Sosyal medyadan da bize ulaşıp bilgi edinebilirler.

YSK sayfasından, 10 Eylül'e kadar mutlaka  seçmen adres  kayıtları kontrol edilmeli."

'ROJAVA ARTIK SADECE ROJAVA DEĞİLDİR'

CİK'ten (Civaka İslamiya Kurdistan) Rojavalı Temsilci Melle Abdullah da, Rojava`nın yerel bir coğrafya olmaktan çıktığını, insanlığın umudu bir mekana dönüştüğüne dikkat çekti ve şunları belirtti:

"Beklenti artık ahlaki duruşlara ilişkindir, insan merkezli bir beklentidir, insana değer vermeyle bağlantılıdır. Kadın-erkek eşitliği esas olmak üzere, diğer farklılıklar arasındaki eşitliklerin yerleştirilmesine ilişkindir. 1400 yıllık İslam tarihine baktığımızda; hep eksik kalmış, gerçekleşmemiş, aslında özünde Kur'an'da da sözü edilen bir eksikliktir. Orada da 'halklar rengarenk tanışın, bir arada renklerinizle yaşayın' deniyor.

DAİŞ yeni bir durum değildir. 1400 yıldır gerçek İslam yerine uygulanan hep budur ve günümüzde de başını  Erdoğan çekiyor.

Alan Kurdi adlı Kobanê çocuğunun üzerine timsah gözyaşları dökülüyor. Gerçekten sahipleneceklerse; pratikte göstersinler. Ülkeleri boşaltarak, insansızlaştırarak değil, insanları yurtlarından kopartarak değil. Güvenlik sorununu, savaş koşullarını ortadan kaldırarak yapsınlar.

Demokratik Özerk yönetim biçiminin somut ifadesi Rojava Kantonlarıdır; Efrîn-Kobanê ve Cezire'de görüldüğü üzere; bütün kimliklerin kendini ifade ettigi öz yönetimlerdir. Kuzey halkımızın da bu dayatmalara karşı kendini öz yönetimi ile güvenceye almasıdır."

PYD STANDI

PYD standında ağırlıklı olarak, çatışmalarda yaşamını yitiren savaşçıların fotoğrafları var. Çalışanlardan Rojava'da yaralanmış Koçer Haseke, moralli bir ses tonuyla, şunları anlatıyor:

"Dünya Barış Günü`nde buradayız. Tabii ki sadece bir günlük değil, barış çalışması her güne yayılmalı. Tüm Kürdistan parçalarından Rojava, Rojhılat, Başur, Bakur bir aradayız. Hava koşullarına rağmen buradayız çünkü, ülkemizde katliam var ve halkımız ayakta. Rojava'da görüldüğü üzere; Kürt kadını olarak her alanda olduğu gibi, buradayız da. Bu Festival öncesinde Avrupa`da gençlik, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü için yürüdü, engellerle karşılaştılar ama yine de devam ettiler.

Yine gördüğünüz gibi; salt Kürt halkı değil; Arap, Alman, Türk, Süryani halkı da burada. Bu nedenle bu zemini farklı kesimlerin bir araya gelmesi için önemli buluyorum."

'ÖZ YÖNETİM BİR ZORUNLULUK'

Devrimci Cephe flama ve afişlerinin asılı olduğu çadır dikkatimizi çekiyor. Tanışma faslında, "Bildiğiniz Cephe değil, Dr. Hikmet Kıvılcımlı Hareketi geleneğindeniz. Kürt halkıyla uzun süreçlere dayalı dayanışmamız; Rojava ve değişik çalışma alanlarında da çalışmalarımız var" diyen Tahsin Yoldaş, seçimler ve öz yönetime de şöyle değiniyor:

"Devletin şu anki konumu, duruşu öz yönetimi gerektirir. Saldırılara karşı, aslında bu çok daha öncelerden olmalıydı. Sadece Kürtler değil, diğer kesimler için de bir zorunluluk. Bölgemizinin çesitliliği, sadece bir halkın tek başına kurtuluşunu mümkün kılmıyor. Dayanışmayı gerektiriyor. Bu açıdan pratik adım olarak öz yönetimi çok yerinde buluyorum.

Seçimlerde HDP itifakı içindeyiz. Kurtuluş seçimle mümkün olmasa da önemlidir. Güvenli bir seçim olacağı meçhul, o nedenle sandıklara sahip çıkmalıyız. Türkiye ve Kürdistan Halkları birlik olmalıyız. Halklara çağrımız budur.

HDP Kütahya`dan, Karadeniz`den  bile  oy aldıysa bu, iktidar için sorun. Hollanda`dan geliyorum. Selahattin Demirtaş`ın toplantısına tahmin bile edemeyeceğimiz Türk kesimler gelmişti, onlardan bile oy alma durumu var HDP`nin. Türkiye`de aydın kesimin bile çözmekte zorlandığı durumlar var, dolayısıyla halka ulaşılması gerekiyor. Bu da HDP ile mümkün.

Yine Türkiye`de hükümetin politikalarına bazı itiraz sesleri yükseliyor. Bir yarbayın asker kardeşinin cenazesinde dile getirdiği gerçekleri; yandaş medya bile vermek durumunda kaldı. Yani; bunlar bir siyasal partiye kanalize edilebilmeli. HDP bu imkanı veriyor."

Aynı stantta görevli Eylem Kaya ise, "İlk kez geliyorum. Birlik fotoğrafı vermek güzel. Ortadoğu`da çok önemli şeyler oluyor, duyarlılıklar geliştirilmeli" diyor ve şöyle devam ediyor: "Öz yönetimleri çok önemli buluyorum. Halkın elinde kendini savunabilecek unsurlar olmalı; yerel yönetimler güçlendirilmelidir. 

HDP en demokratik, özgürlüklerden yana olan parti. Türkiye'de dikta bir yönetim anlayışı var. Bu açıdan örgütlülük zorunludur.

Kadın mücadelesi açısından da örgütlülük önemli. Kadınlar mücadelenin her boyutunda yer alarak eşit düzeyde, her türlü sorumluluğun altından kalkmalıdır. Peki kadın rolünü oynuyor mu?Genel olarak, hayır. Türkiye'deki kadından ziyade, Kürt Özgürlük Mücadelesi'nde kadının ön planda olduğunu görüyoruz. Devrimi kadınlaştrmamız lazım. Tam da zamanı."

'ALEVİLER DEMOKRATİK ÖZERK YÖNETİMLERE KATILMALI'

Alanda Türkiye ve Kürdistan`dan değişik kimlikleri bulmak mümkündü. Demokratik Alevi Federasyonu`(FEDA) temsilcilerinden Hüsnü Çavuş`tan da gündeme ilişkin görüş aldık:

"Öz-yönetimler, demokratik özerklik tarzındaki yönetim biçimi en çok Kızılbaş-Aleviler için yerinde bir karar. Alevilere yabancı olan bir biçim de değil. Aleviler olarak, demokratik-öz yönetimlerde kendimizi daha rahat temsil edeceğimize inanıyorum. Tüm halkların temsil edildiği yönetim biçimi; halklarin aşağıdan yukarıya kendilerini temsil edeceğine inanıyoruz.

Zıt görüşler var mesela: Ehl-i Beyt İran endeksli, Kemalistler var. Bunlar Aleviliği özünden uzaklaştırıyorlar. Sadece cem üzerinden içini boşaltarak Kemalizme uygun duruma getiriyorlar.

HDP'yi öz yönetim anlayışından dolayı destekliyoruz. HDP'nin içinde yer alacağız.

Demokratik özerklik ile bir mevzi kazanılırken, faşist sistemi geriletmek için HDP desteklenmeli.

AKP 7 Haziran yenilgisi için Kürdistan`da seçim koşullarını zorluyor. Son olaylar, Dersim`deki olay mesela bunları zorlaştıran olaylardandır. Yine, Alevi yerleşim alanlarında DAİŞ dolaşıyor, propagandalar var. Tayyip Erdoğan resmi kurumlarına dahi güvenmeyerek, özel kişilerle Alevilerin yoğun yaşadığı yerlerde listeler hazırlıyor. Endişeliyiz; Maraş, Çorum gibi katliamlar olabilir. Aleviler kendilerini korumalı, bu derneklerle olmaz. Öz-savunma birlikleri kurmalılar. Halkla, devrimci kesimlerle ittifak halinde olunmalı

CHP devletçidir, Aleviler uzak durmalı; tehlikelidir. Devletin güvenliği, bütünlüğü değil, halkların güvenliği esas alınmalıdır.

Genel olarak; Türk-Türkmen Aleviler de HDP'nin Alevilerin hak ve özgürlüklerini savunduğunu gördüler; yönelim var. HDP halkların çıkarlarını savunduğu için saldırı alıyor. Baskı-zulüm yöntemlerinin tıkattığı görüldü. Tek alternatifin HDP olduğunu gördüler. AKP'nin saldırılarında da bu açığa çıktı. AKP'yi geriletmek önemlidir. Gerilemesi, Türkiye ve Kürdistan`da barışın istendiği anlamına gelmektedir.

Bu uzun bir mücadeledir. Bir taraftan UKM süreci uzun süreli ve çatışmalı bir süreçtir. Kürt, Türk, Arap ve Lazların  birleşik cephesi önemlidir. Bu HDP'de gerçekleşmiş durum. Tüm devrimci güçlerin burada birleşmesi gerekir. Demokratik hak ve mücadelesini bu şekilde daha kısa  sürede gerçekleştirir.

Eski mi yoksa, demokratik-komünal değerlere dayalı; kadın-özgürlük ve ekolojik sisteme dayalı bir alternatif mi? HDP aslında 'Nasıl bir yaşam' sorusunun cavabıdır. Bir Alevi olarak, kurum olarak HDP`yi destekliyoruz."

PJAK STANDI

"Festival, bütün Kürtleri bir araya gelme fırsatını veriyor. Avrupa'daki Kürtleri bir araya getiriyor, asimilasyona karşı etkisi var. Bütün Kürtleri bir araya getirecek etkili bir medyamız yok maalesef, festival yılda bir gün de olsa bu açığı birazcık kapatıyor. Amacımız, burada Kürdistan`ın Rojhılat parçasını tanıtmak, diğer Kürdistan parçalarıyla dayanışmak. ABD ve Avrupa Birliği PKK`yi  'terörist örgüt' olarak görüyor, yasakladı. Kürtler olarak bunu asla kabul etmiyoruz ve buna yönelik protesto eylemleri geliştirilmelidir" diyor, stanttaki temsilci ve devam ediyor:

"İran'ın Kürt halkına ve gençlere uyguladığı insanlık dışı idam cezası var. İran bu cezayı Kürt halkını sindirme aracı olarak etkili biçimde kullanmak istiyor. Zeynep Celaliyan örneğinde görüldüğü üzere; Kürt kadını ve genel olarak da kadına karşı bu katletme biçimini kullanıyor çünkü kadından korkuyor. Kadını zaten kanunlarla sınırlandırıyor, eve tıkamak istiyor. Buna karşın özellikle Kürdistan`da kadın güçlü ve örgütlü durumda, ideolojik olarak çok donanımlı. Bu nedenle de özellikle Kürdistan`da kadına idam uygulaması var.

Rojhilat-Kürdistan Kuzey ve Rojava Kürdistan`daki direnişlerden de çok etkileniyor. Kobanê, Kürt kadınlarının pozisyonlarını çok etkiledi. Örneğin İsfahan'a kadar genel olarak Fars kadınını da etkiliyor. Kadının Kobanê'de ortaya çıkan rolü genel olarak kadını cesaretlendiriyor ve kadın çalışmalara dahil oluyor.

Öz yönetimler, kendi kendini yönetme açısından da Rojava bir rol model. Kadın orada bütün alanlarda kendini hissedip, anayasal oluşum süreçlerinin içinde de yer aldı. Bu elbet diğer parçaları da etkiliyor. Kuzey'de savaş var, her yerde Kürt halkı direniyor. Kuzey'deki halkın ilan ettiği öz yönetimlerle kendi  güvenliğini kendisinin sağlamasını, genel olarak da kendi kendini yönetmesini de yerinde görüyorum."

'HDP`DE KADIN POLİTIKACILARI GÖRÜNCE KENDİMİZİ ORADA BULUYORUZ'

Partizan-Yeni Kadın standında rüzgar ve yağmura karşın kitapları itinayla korumaya çalışan genç bir kadın duruyor. O an sadece kitapları kurtarmakla meşgul ve konuşmaya müsait görünmüyor. Rüzgar biraz dinince kendiliğinden diyaloğumuz gelişiyor:

“Şu an Türkiye bir cadı kazanı gibi. Ne olacağı hiç belli değil. Bu seçimlere güvenemiyorum çünkü her şey çok belirsiz. Çok daha dikkatli olmak gerekiyor, iyi tedbirler alınmalı. Bir taraftan da Almanya ile karşılaştırdığımızda, seçimlere büyük bir katılım oranı var, o açıdan bir duyarlılık da var. 'Belki oy ile birtakım şeyleri değistirebilirim' denebiliyor. Beni en çok pozitif düşündüren, HDP`deki kadın politikacıların varlığı. Özellikle de geri ailelerden gelip de öncülük düzeyinde rol oynayan kadınlar var. Kadının rol oynadığı bir HDP'de kendimi buluyorum. Örneğin karşısında bir AKP'ye baktığımızda hakim olan; Türk-Sunni ve erkek. Ben bir kadın-Kürt-Alevi olarak HDP`ye oy verdim. Toplumun tüm ötekilerinin sesi olan HDP'de mesela LGBTİ´ler de seçilebilir yerlerden aday gösterilmeliler."

ALMAN BİR DOSTUN GÖZUNDEN ÖZ YÖNETİM VE HDP

ISKU-Informationsstelle Kurdistan e. (Kürdistan Bilgi-İşlem Derneği) standında Kürt dostu Almanlar kitap tanıtıp satma işlemleriyle meşgul. Kendilerini epey kaptırmışlar. Yıllardır Kürtlerin yanında değişik çalışmalarla yer alan Monika Morres ile konuşuyoruz:

"25 yıldır Kürtleri tanıyorum, onlarla dayanışma içindeyim, festivallere hep katılıyorum. Yıllar içinde konular ve gündemler hep değişti, ancak festivallerde hep bir dayanışma ruhu mevcut. Bu çok önemli bence.

Öz yönetimi çok yerinde bir karar, devrimci ve bilinçli bir adım olarak görüyorum. Yani aşağıdan yukarıya bir yönetim için önemli bir adım, bütün katmanları ve kesimleri katıyor. Birlikte katılım ve birlikte çalışma için önemli bir biçim."

Morres, Alman halkı ve medyasının Kürtlere yaklaşımını geliştirmesini önemserken, devletin tutumunu da eleştiriyor. Devletin negatif tutumunu Türkiye'nin NATO üyesi olmasına bağlayan Morres, PKK yasağının kaldırılmasını istiyor. Morres, HDP'nin 1 Kasım'daki seçimlerde daha iyi sonuç alacağına inanıyor.

'DÜZENE MUHALİF TÜM KESİMLER HDP'DE OLMALI'

MLKP çadırında Rojava'da yaşamını yitirenlerin fotoğrafları ve flamaları asılı duruyor. Onlar da kitap tanıtım ve satım işleriyle yoğunlar.

Stant temsilcileri, şunları belirtiyor: "7 Haziran  sonuç itibarıyla Erdoğan ve AKP`nin Kürt sorununu çözmeyeceğini ortaya çıkardı. CHP ve MHP de savaş konseptinde AKP ile birleştiler.

Devrimciler ve bütün ötekiler de ittifaklarını güçlendirmeli. Biz zaten HDP ile ittifak halindeyiz. Amacımız; düzene muhalif olan tüm kesimleri HDP`ye çekmek. Seçim Koordinasyonu içinde listeler oluşturup, tek tek ev ziyaretleriyle çalışmalar yürütülüyor.

Biz öz yönetim biçimini destekliyoruz. Her alanda birlikte hareket ediyoruz.

Öcalan'ın özgürlüğünü çok önemsiyoruz Bir halkın Önderliği tutsak olamaz, ağır koşullara tabi tutulamaz. Öcalan özgürlüğüne kavuşmalıdır. Öcalan'ın özgürlüğü demek, bütün siyasal tutsakların özgürlüğü demektir."

'ÖZERLİK; GÜVENLİĞİNİ GARANTİYE ALMAKTIR'

Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği'nin (TİKB) standında bulunan Çiğdem Devran, yine gündeme ilişkin sorularımıza şu yanıtları verdi:

"Türkiye'de Kürt halkı başta olmak üzere tüm emekçi kesimlere yönelik kirli bir savaş yürütülüyor. Buna karşı seçimlerde biz HDP`yi destekliyoruz. Değişik kampanyalarımız var. Mesela vicdani redde ilişkin, 'Çocuğunu Askere Gönderme“ kampanyamız var ve ilgi buluyor.

Devlet şiddetinin çok tehlikeli boyutlar kazandığı bu süreçte, özerklik, öz-yönetim ilanını çok yerinde buluyoruz çünkü bununla kendi güvenliğini alması kadar doğal bir şey görmüyorum. Sadece Kürdistan`da değil, bütün direnenler bunu yöntem olarak ele almalı. Korkunç saldırılar var. Özellikle öz savunma birlikleri Türkiye`nin her alanında olmalıdır."

'ÇALIŞMALARIMIZIN MERKEZİNDE ÖNDER APO'NUN ÖZGÜRLÜĞÜ VAR'

YXK Temsilcisi Çiğdem Dilber'in görüşleri ise şöyle:

"Gençlerin bir araya gelişi çok önemli bana göre. Temel olarak, Önder Apo`nun özgürlüğünü çalışmalarımızın merkezine oturtarak, faaliyetlerimizi-kampanyalarımızı  yürütüyoruz. Yine, YXK-Jin olarak; en basitten en karmaşığa çalışmaların içinde yerimizi alıyoruz.

Kürdistan'daki gelişmeleri medyadan takip ediyoruz. Kürt halkı katliamlarla karşı karşıya. Her gün gençlerimiz vuruluyor, siviller vuruluyor. Avrupa'daki gençler olarak onlara nasıl yardımcı olabileceğimizi tartışıyoruz. Yürüyüşler yapıyoruz, seslerini dünyaya duyurmak istiyoruz.

Öz yönetim biçimini çok önemli ve yerinde buluyorum, halkın direkt kendi kendini yönetmesi çok önemli. Kuşkusuz burada gençlik ve kadınlar da temsiliyetlerini bulacaklardır, o açıdan da önemli buluyorum. Mülteciler sorunu var.

Günlük tercüme işlerinde onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz.

'KÜRT GENÇLERİN DIŞINDA DA HDP'YE İLGİ VAR'

Seçimler ve HDP`ye ilişkin de YXK olarak gençleri mobilize etmeye çalışıyoruz. Sosyal medyanın etkisi belli ve bu alan çok güçlü-aktif kulanılmalı. Gençlere en rahat bu alanlardan ulaşılabiliyor. Bu ara Alman gençliğinin iyi bir ilgisi var. Türk gençleri, Alevi gençleri geçen seçimlerde HDP`yi destekledi. HDP`yi sadece Kürt partisi değil, bütün ezilenlerin partisi olarak gördükleri için desteklediler. Gece ve etkinliklerimize sadece Kürt gençleri değil, Türk ve Alman gençleri de katılım gösteriyor. Festivalde Alman kurumlarının dayanışmasını görüyoruz. PKK yasağının kaldırılması için bizimle dayanışma için yürüdüler.

Gelenekselleşen ve ve Hüseyin Çelebi`ye adanan Kürt Edebiyatı Ödülleri Etkinliğimizi 23. kez yapacağız. Bu sene 17 Eylül gününde Dortmund`da yapılacak. Ermeni Soykırımı'nın 100. yılı dolayısıyla Kürtçe ve Türkçenin yanı sıra, Ermenice ürünler de ödüllendirilecek."

 

...