AKP rejimi çatırdıyor

AKP rejimi çatırdıyor

Sahte umutlar ve manipülasyonlar üzerine inşa edilen AKP rejiminin korku imparatorluðu tüm yönleriyle çatırdıyor. Kürtler sokaklardan inmiyor, halk öfkeli, duble yollar bir bir yıkılıyor…

Sokaklarda Kürt halkı ve sosyalistlerin direnişi, 10 yıllık iktidarı boyunca AKP rejimine direnen tek güç olarak kalırken, Anadolu ve Ortadoðu’ya kurulan bu sahte inşaat artık ne mala tutuyor, ne de her an yıkılabileceði endişesiyle üzerine saðlam bir taş konulabiliyor.

2002’de kriz ortamında iktidar getirilen AKP, geçen on yıllık süre içerisinde ilk olarak medyayı teslim aldı. Aslında tam olarak bir “teslimiyetten” söz edilemez. Türk ana akım medyası, geçmişte olduðu gibi yeni hükümeti de efendisi olarak kabul etti.

2005’te vaatler peş peşe sıralanırken, 2007’ye kadarki süre içerisinde polis ve istihbarat servisleri, Gülen Cemaati ile birlikte ele geçirilmişti. Türk rejiminin dayandıðı temel güç olan ordu ise, sadece iki yıl sonra, 2009’da, teslimiyet bayraðını çekerek, Yeşil Türkçü Faşizmin hizmetine girdi.

Tüm devlet mekanizmaları ele geçirildi ancak, Kürtlerin mücadelesi gederek büyüyordu. Mart 2009’daki yerel seçimlerde ilk kez Kürtlerin 100’e yakın belediyeyi ele geçirerek tarihi bir başarı elde etmesi ardından, Nisan ayında KCK adı altında yeni baskı kampanyası başlatıldı.

Geçen süre içerisinde aralarında belediye başkanları, vekiller, insan hakları savunucuları, sendikacılar, öðrenciler, gazeteciler, avukatlar, kadın aktivistler, sosyalistler ve çocukların olduðu binlerce kişi cezaevlerine dolduruldu. Ülke bu alanların tümünde dünyanın en büyük cezaevine dönüştü.

MODEL ÇÖKTÜ

AKP iktidarı boyunca boş vaatlerin dışında, hem demokratik alanda hem de Kürt sorununun çözümü konusunda gerçek anlamda bir niyet belirtisi göstermedi. Kürt sorununu çözmek her şeyden önce demokratik bir zihniyet ve irade gerektiriyordu. Oysa bu özellikler AKP’de hiçbir zaman olmadı. Ekonomik büyüme için kullanılan şüpheli para ise, özgürlük ve demokrasiye dönüşmedi.

Ekonomik büyümesi Batılı devletler tarafından göðe çıkarılarak, Arap Baharı için sahte bir “modele” dönüştürülen AKP rejiminin, özellikle Kürtlerin mücadelesi ile birlikte çok geçmeden sihri bozuldu, model çöktü.

HOŞGÖRÜYE SIFIR HOŞGÖRÜ

Ýktidara geldiðinde ortaya atılan “işkenceye sıfır tolerans” politikası, tüm eylemlere müdahale eden polisin sokak işkencesine dönüşürken, her an patlamaya hazır kapasitesinin üzerindeki cezaevlerinde hak ihlalleri rekor kırdı. Ýnsan hakları örgütlerinin yayınladıkları raporlar hak ihlalleri ve işkencenin arttıðını gözler önüne seriyor.

“Komşularla sıfır sorun” politikası, Tunus ve Mısır’da başlayan, Libya’da Batı müdahalesiyle sapmaya uðrayan Arap Baharı ayaklanmaları birlikte yerle bir oldu. “Taşeron diplomasi”nin sonucu bugün tüm komşularla tam sorun olarak Türkiye’nin karşısına çıktı. Suriye’de Haziran ayında Türk uçaðının düşmesi ise rejimin sahte “kabadayılıðını” ortaya çıkardı.

Vaatler ve manipülasyonlarla toplum aldatılmaya çalışılırken, kurulan zorba rejim ile tam bir korku imparatorluðu oluşturuldu. Etrafı korku duvarları ile çevrili olan rejim ise içerden çoktan çürümüştü.

KAÇAK DEVLET ÝNŞASI

Rejim sadece demokrasi ve Kürt sorunu konusundaki çözümsüz zihniyetini açıða vurmadı, aðzından düşürmediði duble yollarla özdeşleşen alt yapı konusunda da kaçak bir ülke inşa etti. Samsun’daki sel felaketleri ile yolsuzluk projesi TOKÝ sular altında kalırken, Ýstanbul’da köprü yıkılıyor, yollar işkenceye dönmüş durumda.

EÐÝTÝMSÝZLÝK PLANLARI

Eðitim alanında artan üniversite sayısına paralel olarak, tutuklanan öðrenci sayısı arttı. Üniversitelerde özgür düşüncenin önüne geçmek için, özelleştirme hiç olmadıðı kadar yaygınlaştırıldı, okullarda rektörler de polisleştirildi.

Kadın hakları konusunda, feministler ve insan hakları örgütleri alarm veriyor. Şiddet yüzde 1400’lere çıktı, her hafta kadın cinayetleri yaşanıyor. Hükümet, kürtaj girişimi ile kadın haklarına bir darbe daha indirmek isterken, 4+4+4 eðitim sistemi ile çocuk evlilikleri ve çocuk yaşta çalışmanın önünü açtı.

ÇEVRE FELAKETÝ

Rejim çevre konusunda de ülkeyi yeni felaketlerin eşiðine getirdi. Kurulan barajlarla bir yandan Kürdistan coðrafyası ve tarihi yok edilmek istenirken, diðer yandan komşularla su krizi derinleştirildi. Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK ile mücadele adı altında ormanları ateşe vermekten çekinmedi. Nükleer santral projeleri de, geleceðin en büyük çevresel ve insani tehditlerden biri olarak inşa edilmeye çalışılıyor.

TÜM KURUMLAR KÝRLENDÝ

Bu rejimle birlikte tüm kurumlar da kirletildi. Yolsuzluk ve hilelerin karıştırılmadıðı alan kalmadı. Tüm sınavlar şüpheli hale geldi. AKP yandaşları ve Gülen Cemaati hariç, her kesim karalandı, kirletilmek istendi, hedef haline getirilerek susturulmaya çalışıldı.

AKP rejiminin kurduðu kaçak inşaatın faturası her geçen gün aðırlaşırken, cemaat ve iktidar çevresindeki şeffaf olmayan zenginleşme (Yeşil Sermaye) ve üzeri örtülemeyen yolsuzluklar, tepkilerin artmasına yol açıyor.

AMED DÝRENDÝKÇE, KORKU ÝMPARATORLUÐU ÇATIRDIYOR

Gelinen noktada, Kürtlerin bu rejimden herhangi bir beklentisi yok, olması da mümkün görünmüyor, zira AKP rejimi deðil Kürt sorununu çözmek, en ufak demokratik bir talebi karşılayacak kabiliyette görünmüyor. Amed direndikçe, korku imparatorluðu çatırdıyor.