AKP’nin ipi kimin elinde?-Baki Gül

AKP’nin ipi kimin elinde?-Baki Gül

“İp” sözcüğü Kürt meselesi gündeminde fazlaca telafuz ediliyor. 2011 seçimleri öncesinde, Oslo’daki masayı deviren Tayyip Erdoğan ve şürekası eline “idam ipi”ni almış meydan meydan dolaşıyordu. İmralı’daki tecritte tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı idam ile sindirmek isterken, dışarıda BDP’liler üzerinden faşist tutuklama ve baskı furyası sürdürüyordu. Dağlarda gerillalar üzerine ise topyekün imha stratejisini yürütüyordu. Yani askeri güvenlikçi politikalarıyla Kürtleri yenmek istiyordu. AKP’nin yürüttüğü bu stratejisinin içerdeki destekçileri; Cemaat, Ergenekoncu ulusalcılar, ‘yetmez ama evetçi AKP’liler’di. Dışarıda ise ABD’den destek alınmış NATO konsepti olarak Kürtler ve PKK’nin üzerine pervasızca gidiliyordu.

Kürtler ve PKK dik durdu. Kentlerde, zindanlarda ve dağlarda direndiler. AKP idam ipiyle devirdiği Oslo masasını bu kez İmralı’da Öcalan ile kurmak zorunda kaldı. Öcalan, demokratik siyasal çözüm için bu şansı 2013 yılı içinde tarihi bir taktik hamleye dönüştürdü. Görüşmeler başladı. Sorunun demokratik çözümü için adımlar atıldı. Ancak adımlar tek taraflıydı. AKP, atılan tek taraflı adımları kendi politikalarının başarısı olarak görüp, eski ruh haline döndü. Erdoğan ve ekibi atılan adımlara karşılık vermiyor süreci sürüncemeye bırakıyordu. Öcalan ve KCK yöneticileri, BDP, demokratik kamuoyu AKP’yi ve Erdoğan’ı sürekli uyardı. Ancak AKP’nin uyarıları dikkate almadığı görülünce Kürtler kendi tutumlarını ortaya koydu.

“Ya anlamlı müzakere sürecine geçilecek, çözümün yasal zemini oluşacak ya da değişik seçenekler devreye girecek” uyarıları AKP tarafından doğru algılanmadı. Gerilla geri çekilişi durdurdu. Kürtler demokratik siyaset alanında kendi kurumsallaşmalarını yaratacak bir evreye geçti. KCK, “Halk mahkemeleri kurulduğunu” ilan etti. BDP, AKP’nin oyalama siyasetine karşı eş başkanlar düzeyinde sert eleştirilerini ortaya koydu.

Sürecin geldiği noktayı kendisince savunan AKP, eleştiriler karşısında affalladı. Süreci kurtarmaya dönük ‘paket’ açılımı hamlesini geliştirdi. Ancak paket Kürtleri daha fazla tahrik etti. Erdoğan ve kurmayları bu kez de BDP’yi psikolojik savaşla yıpratma arayışına girdi. BDP bütünlüklü bir tavır ile tutumunu açıklayınca AKP, özellikle Tayyip Erdoğan iyice affalladı. Erdoğan bu kez de 2011 seçimleri öncesinde olduğu gibi “ip edebiyatı”na başvurdu. “İpler kopar” ifadesi ile BDP’yi baskılamaya çalıştı.

Bu sözlerin anlamı şudur: Erdoğan Kürt Sorununun çözümü konusunda istekli, iradeli, ciddi ve samimi değil. Çünkü 2011’deki “idam ipi” ile 2013’teki “ipler kopar” sözleri AKP’nin ortaya çıkan siyasal atmosferden nemalanmak anlamını taşıyor. Ama Kürtler bu durumu AKP’ye yedirmeyecekler. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu’nun deyimi ile “AKP bunun siyasal bedelini ödeyecektir” sözünü buraya not etmekte fayda var. 8’i devlet tarafından boşa çıkarılan ateşkes ve eylemsizlik sürecinin 9'uncusu da AKP tarafından heba edilmek üzeredir. Erdoğan ve ekibi bunun farkında mıdır bilmiyoruz ama, gidişat AKP’nin altını üstüne getirecek bir hale evrilmek üzeredir.

Şimdi gelelim AKP’nin ipi kimin elindedir meselesine... AKP’nin ruhsal ipi ne kadar inkar etse de ABD’nin elindedir. Ama ABD’ye bakıldığında Erdoğan’ın devlet yönetme tarzı, iç ve dış politikada Erdoğan’ın kendini esas alan yaklaşımı ABD’de artık kabul görmüyor. Geçtiğimiz hafda Wall Street Journal’daki Hakan Fidan analizinde ortaya çıkan tablo AKP’nin hiç hoşuna gitmedi. Aksine AKP medyasındaki haberin veriliş tarzına bakılırsa Erdoğan ve ekibi bir hayli ürkmüş durumda.

Tabii ki bu haberlerin çıkması hiç de hayra alamet değil. Özellikle Suriye üzerinde AKP ile ABD’nin politika farklılığı çelişkiye dönüşmüş durumda. ABD Hakan Fidan eleştirisini de bu esas üzerinden geliştiriyor. Ayrıca Erdoğan’ın Hakan Fidan’ı kullanma şeklini kabul etmiyor. Hemen burada bana ilginç gelen bir ayrıntı da paylaşmakta fayda var. Hakan Fidan, Fethullah Gülen cemaatinin yani paralel devletin de hedefindeydi. Hem de İran’a yakınlığı iddia ediliyordu. Wall Street Journal’daki Hakan Fidan analizinde de benzer iddia vardı. Ve bu analiz çıkmadan önce Fethullah Gülen’in El Kaide eylemlerini ‘İslama zarar veriyor’ diyerek açık eleştirmesi altı çizilecek bir konu.

 Fethullah Gülen’in El Kaide eleştirisi ardından WSJ’da çıkan Hakan Fidan eleştirisi bana göre bağlantılı paralel gelişmelerdir. Yani AKP dış ilişkiler bağlamında da köşeye sıkışmış durumdadır. Paralel devlet içeride AKP’yle hesaplaşma taktiklerini dış güçlerle ortaklaştırmaktadır. Hele 2014 yerel seçimlerinde AKP’ye temel uyarı olabilecek stratejik birkaç merkezde seçim kaybettirmek de paralel devletin ajandasında yer alıyor. Suriye’deki gelişmelerle bağlantılı bölgesel gelişmeler de AKP’yi giderek sıkıştırıyor.
E okulların açılması, Alevilerin tepkileri, Kürtlerin öfkeleri ve sokakta hali hazırda bulunan AKP’ye Artık Yeter sesleri birleşirse siz sanır mısınız ki AKP diye birşey kalır. 2012’de gerilla savaşının AKP’lilerde özellikle Tayyip Erdoğan’da yarattığı ruh halini iyi biliyoruz. Gezi Parkı sırasında AKP’lilerin paçalarının tutuştuğu ve ne kadar korktukları da gizlenemedi.  

Sonuç olarak, AKP’liler, Recep Tayyip Erdoğan ve devlet Kürt meselesi merkezli gündem üzerinden kendisini sürdürmeye çalışırsa fena çarpılacağını görmek durumundadır. Eskimiş devlet oyunları ile Kürtleri, BDP’yi, Alevileri yönetmeye çalışmak zordur. Kürtlerin kabarar öfkesi sonucu ortaya çıkan tabloda ne olacağını kimse öngöremez. Yani demem o dur ki AKP’nin ipi çekilirse, AKP ipleri koparırsa, AKP ipe un sererse, AKP idam ipi taşırsa ortaya çıkacak sonuç AKP’nin sonu olur... Başka da bir şey olamaz...