AKP'den HDP'ye geçen aday Ertuğrul: HDP'de kendimi buldum

AKP'den HDP'ye geçen Nurten Ertuğrul, "Burada kendimi buldum. HDP ruhuma, aklıma dokundu" dedi. Ertuğrul, savaşın bitmesinin tek yolunun da müzakere masasının yeniden kurulması olduğunu belirtti.

AKP'den HDP'ye geçen Nurten Ertuğrul, "Burada kendimi buldum. HDP ruhuma, aklıma dokundu" dedi. Ertuğrul, savaşın bitmesinin tek yolunun da müzakere masasının yeniden kurulması olduğunu belirtti.

Bingöl'de AKP'den Belediye Meclis Üyeliği'ne seçilen ancak "Kadınlara bu görev caiz değil" denilerek kendisine görev verilmediği için istifa eden Nurten Ertuğrul, HDP'nin İstanbul adayları arasında.

2. bölgeden 6. sıradan milletvekili adayı gösterilen Ertuğrul, uzun yıllar belediye ve üniversitede kadın çalışmaları yaptı. Ailesi ise Milli Görüş geleneğinden geliyor ancak Kürt özgürlük hareketine sempati duyanlar da çok.

Ertuğrul'un, AKP'de siyaset yapmaya başlamasının en temel nedeni ise Kürt sorununa ilişkin çözüm ve değişim söylemi. Ancak hem bu söyleminin pratikleşmemesi hem de seçimleri kazanmasına rağmen görevini yerine getirmesinin engellenmesi, AKP'den ayrılmasına neden oldu.

HDP için "Burada kendimi buldum" diyen Nurten Ertuğrul, siyaset ile ilişkisi ve adaylık sürecine ilişkin ANF'nin sorularına yanıt verdi.

SİYASETE GİRMEMİN TEK NEDENİ ÇÖZÜM SÜRECİYDİ

Ne zamandan bu yana siyasetin içindesiniz?

Aslında hep siyasetin içindeydim. Ailem Milli Nizam Partisi'nden bu yana siyasetin içindeydi. Ben de bilfiil olmasa da siyasetin içindeydim. Ama aktif olarak siyasete girmemiştim. Ancak üniversite ve belediye gibi yerlerde kadın çalışmalarında yer aldım. Hep kadın alanında çalıştım ama aktif siyasetten uzak durdum. Ailem siyasetin içinde olduğu için aslında bir nevi siyasetin çirkin yüzünü de gördüm ve uzakta kalmayı tercih ettim. Siyasete girmemin tek nedeni çözüm süreciydi. Ayrıca İstanbul Sözleşmesi AKP zamanında imzalanmıştı. Bunlardan dolayı AKP'nin samimiyetlerine inandım.

SEÇİM ZAMANI HEP ERKEKLERLE ÇALIŞTIM

Ne zaman kendinizi AKP'li olarak tanımladınız?

2002'den itibaren AKP'yi takip ettim. Anayasa oylamasında -içeriğine bakmadan maalesef- ve yerel seçimlerde, çözüm sürecinde de çok heyecanlandım, umutlandım. Herkesin de çözümde bir katkısının olması gerektiğini düşündüm. Gönüllü olarak çalışmaları yürüttüm. Hiçbir şekilde partiye gitmeden çalıştım. Ancak onlar bana gelip gittiler. Yerel seçimlerdeki adaylığım da genel merkezin isteği ile gerçekleşti. Son gece "İtiraz etmiyorsun" denilerek adaylığım gerçekleşti. Siyasete girişim de böyle oldu. Siyasette herhangi görev ve mevki talebinde bulunmadan katkım olması gerektiğine inandım hep. Yerel seçim zamanında gece gündüz hep erkeklerle çalıştım. Belediye başkanı ile de çalıştım. Süreç içerisinde "Siz kadınlar geri durun, caiz değil" cümlesini hiç duymadım. Her yerde kabul gördük. "Çalışmanız harika" diyenler seçim bittikten sonra tutum değiştirdiler. Belediye başkanı elbette istediği kişi ile çalışır. Buna itirazım yok. Sorun, bunu "Kadınlarla çalışmak dinen caiz değildir, örfen uygun değildir" diye ifade etmelerinde. Belediye Başkanı, ilk toplantıda kadınlarla çalışamayacağını bu şekilde dile getirdi.

KADIN GÖRÜNMEYE BAŞLAYINCA SORUN OLDU

Size bunu söyleyen kişi ile seçim zamanı çalıştınız değil mi?

Tabi ki. Zaten çelişki de burada. Seçim zamanı sorun yoktu ama kadın da görünür olmaya gelince sorun başlıyor. Dini de kullandılar bu sırada.

YERİ GELDİĞİNDE KADINLARI KULLANACAKSINIZ...

Ne hissettiniz bu durumda?

Kullanılmış hissettim açıkçası. İrite oldum. Samimi olsaydı, bana önceden bu fikrini söylemiş olsaydı, 'Dünya görüşü budur' diyerek kabul ederdim. Ama seçim süreci boyunca birey ve parti olarak bunu söylemiyorsan, orada büyük bir sorun var. Yeri geldiği zaman kadınları kullanacaksınız, iş bittikten sonra derin dondurucuya koyacaksınız. Böyle bir şey olmaz. Ertesi gün de zaten istifa ettim.

HDP'ye nasıl geçtiniz?

Önce bu meseleyi şahsileştirdim. Partinin görüşünün bu yönde olmadığını düşündüm. Bir de çözüm süreci devam ediyordu. Olay olup bitmişti benim için. Ancak aklımda çokça soru vardı. Kadın Kolları Genel Başkanı Belma Satır "Belediye Başkanı 4-5 dil biliyor. Böyle bir cümle kuramaz" dediği zaman, İstanbul Sözleşmesi'ndeki maddeye otomatikman karşı çıkıyordu. Kadın Kolları Genel Başkanı, parti adına açıklama yapıyordu ve benin söylediklerimi dikkate almıyordu. Hani kadının beyanı esastı. Erkeklerin oturduğu bir makamda erkekçe konuşan bir kadını gördüm. Demek ki bir sorun vardı. Hükümet adına açıklama yapan Hüseyin Çelik, 'Beklentilerine cevap bulamadı?' dedi. Bir insanın beklentisi ne olabilir? Parti olarak, birey olarak böyle bir cümle kuramazsınız. Parti adına eleştirmek için 'Siz ne yapıyorsunuz?' diyen olmadı. Dünya tasavvuru ile partinin stratejisini o kadar çok birbirine karıştırmışlar ki.

Aileniz için Milli Görüşçü dediniz. HDP tercihine onlar ne dedi?

Yaşlılarımız Milli Görüşçü, ancak yurtseverler de çok ailede. Öncesinde AKP'de yer almama itiraz edenler de oldu. Gençlerimizden AKP'de olanlar var ancak aile olarak büyük bir kısmı yurtseverdir. Benim tercihlerime çok da karışmadılar. AKP'de çalışmaya başlarken, 'Sana karışmıyoruz ama keşke iyi düşünsen' dediler. Ben de 'Çok sevindim, buna inandım' dedim. HDP'ye dönünce memnun olanlar çok oldu.

ÇÖZÜM MASASINA OTURURSUN TALEPLERİ DİNLERSİN

Bu savaş nasıl bitecek?

Kamu düzenini sağlamak için insanları öldürüyorlar, şehirleri istila ediyorlar. Ancak ellerini başlarına koyacaklar ve bu işin böyle olmadığını artık kabul edecekler. İçlerindeki faşizmi, şovenizmi çıkarttıkları ve insan olarak bu meseleye baktıkları zaman çok rahat çözerler. Bir günlük bir mesele. Çözüm masasına oturursun ve talepleri dinlersin. Talepler zaten ortada. Kimsenin vatanın, ülkenin ayrılığı için talep ettiği bir şey yok. Eşit vatandaşlık hakkı istiyoruz. Zaten istenilen de anayasanın kendi maddesinde mevcuttur. Hukuksuzluk yapan bugün sistemin kendi partisidir.

AKP'yi de biliyorsunuz. AKP'nin Kürt sorununu çözmek gibi bir niyeti var mı? Buna inanıyor musunuz?

İnanmıyorum. Çünkü sürekli bir kandırmaca. Ancak bu sadece AKP sorunu da değil, bu bir sistem sorunu. Son 100 yüz yıllık süreç; 1925, 1937-38, 1990'lar, 2015'ler. 1938'de Zarife ile Alişer'in başı mağarada kesildi, Ankara'ya gönderildi. 1925'te Derde Miran'ın çocukları idam edildi, atının terkisine vuruldu. Bugün 2015, aynı olaylar yaşanıyor. Alişer'e, Zarife'ye yaptıkları gibi dün de kafa kestiler. Bitmedi, Hacı Birlik'e yaptıkları ortada. Uzaktan vurup yaraladılar, yakınına gidip 28 kurşun sıktılar. Yine doymadılar. Bu kez bağlayıp zırhlı aracın arkasına, yerlerde sürüklediler. Biz Şeyh Sait isyanında köylülere yapılan zulmü duyarak büyüdük. Dersim, Koçgiri'de yaşananları duyarak büyüdük. O nedenle, bu sorun sistem sorunu. Devlet stratejisi olduğu için, HDP dışında hangi parti gelirse gelsin, bu sorunu çözmek isteyeceğine inanmıyorum. Gerçekten bu meselenin bitmesini istiyorlarsa, onlar da vicdanlarına dokunacaklar. Savaşı bitirmenin yolu, müzakere masasını kurmak ve konuşmak. Yıllardır insanlar üzüm gibi sıkılıp kanlarının şarap olarak sunulmasından bıktı, tiksindi.

HDP içinde kendinizi rahat hissediyor musunuz?

Ben ruhuma dokunmadan bir iş yapamam. Burada kendimi buldum. HDP ruhuma, aklıma dokundu. Kendimi yaşıyorum. Dayatma, diretme yok. Kendimi en iyi şekilde ifade ediyorum.