‘AKP çözüm diyorsa cezaevi duvarlarını aşmalı’
‘AKP çözüm diyorsa cezaevi duvarlarını aşmalı’
‘AKP çözüm diyorsa cezaevi duvarlarını aşmalı’
Son dönemlerde cezaevlerinde yoğun biçimde artan ihlaller, işkenceler, baskılar “yazı yazmak, limon suyu almak” gibi gerekçelerle de taçlandırılır hale gelirken, Bingöl Cezaevi’ndeki tünel Yozgat Cezaevi’nde “ceza” gerekçesi olmaya yetiyor! Demokrasinin paket ya da sandık değil çözüm olduğunu ifade eden TUHAD-FED Ankara Temsilcisi Havva Özcan, “Süreç deniyor ama biz bu süreci bir türlü göremedik. Müzakereyse eğer, Adalet Bakanı, Metris’e götürülen tutsakları bir dinlesin. Hasta tutsak bir başka hasta tutsağa bakıyor! O duvarları aşsın hükümet, o zaman biz görelim. O duvarların ardındaki koşullar ne zaman düzelirse çözüme dair adım atılmış olur” dedi.
Geçtiğimiz yıl 10 bin PKK ve PAJK’lı tutsağın yürüttüğü açlık grevi eyleminin ardından had safhaya ulaşan baskılar, hak ihlalleri ve hukuksuzluklar, aldı başını gitti. Başbakanın “Silahlar sussun fikirler konuşsun” sözlerinin ardından bu yılın başında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile İmralı adasında yapılan müzakerelerle başlayan “çözüm süreci”nin 11. ayına girmesine rağmen cezaevleri de adeta çözümsüzlüğü derinleştirme süreci yaşadı.
İnsan hakları örgütlerinin verilerine göre 162’si ağır olmak üzere 544 hasta tutsağın tedavi imkanlarının sağlanması bir yana ciddi sağlık sorunlarıyla cebelleştiği, var olan hastalıklarının daha da kötüye gittiği bir gerçeklik olan cezaevlerinde yaşananlar, “dışarı”nın “içeri”deki aynası konumunda.
Cezaevlerindeki son duruma ilişkin bilgi veren TUHAD-FED Ankara Temsilcisi Havva Özcan, son dönemlerde cezaevlerinde yaşananlar hususunda kendilerine gelen fakslar, mektuplar ve ailelerin başvuruları sonucunda ellerinde çarpıcı bilgiler olduğunu vurguladı. Tüm cezaevlerindeki sıkıntıların birbirinin benzeri olduğunu dile getiren Özcan, “Cezaevlerinde bitmek bilmeyen disiplin cezaları var. İnsanlar öksürse bile disiplin cezaları alıyor. Telefondan, görüşten men cezaları veriliyor. Bu cezalar az da değil. Aylara varan cezalar. Bunların kabul edilecek bir yanı yok. Bu yapılan baskılardan, hak ihlalleri karşısında Adalet Bakanlığı’na çağrı yapıyoruz; tüm bunlardan bakanlığın bilgisi var mı? Uyarıyoruz, bilgileri yoksa da müdahale edilsin. Cezaevlerindeki tutsaklara insanca yaklaşılmasını istiyoruz” dedi.
‘ADALET BAKANI METRİS’E GÖTÜRÜLENLERİ DİNLESİN’
“Başbakan halen olmayan süreçten bahsediyor. Süreç nasıl, bilmiyoruz” diyen Özcan, şunları belirtti: “Başbakanın üslubu halen tahrip edici. Biz bu süreci göremedik bir türlü. Başbakana göre süreç iyi ama bu cezaevlerindeki sıkıntılar nedir? Günde 5 kez koğuş araması yapılıyorsa bunun adı işkencedir. Bunun böyle bilinmesi gerekiyor. Cezaevlerinde her an her şey olabilir. Bunların neticesinde Muş’ta isyan oldu. Bu isyanlar artabilir de. Hükümetin, ‘bu süreci bozan altında kalır’ sözleri dikkat çekici. Böyle giderse en basitinden hasta tutsaklarla ilgili bir şey yok. Verdikleri ilaçlar ters etki yapıyor. Tutsaklar hastanelere kaldırılıyor. Müzakereyse eğer, Adalet Bakanı, Metris’e götürülen tutsakları bir dinlesin. Hasta tutsak bir başka hasta tutsağa bakıyor!”
‘DEMOKRASİ PAKET DEĞİL ÇÖZÜMDÜR’
Adalet Bakanlığı ve hükümetin, yeni cezaevleri yapacaklarına mevcut cezaevlerindeki sorunları, insani temelde çözmesi gerektiğini ifade eden Özcan, “Cezaevleri dolu. İnsanlar yerlerde yatıyor. Hastanelerde tutsakların insani standartlarda tedavilerinin yapılması için çalışma yapılsın. Hastanelerde pislik içinde mahkum koğuşlarında nasıl tedavi edilecek bu hasta tutsaklar? Çözüm buradan başlar. O duvarları aşsın hükümet, o zaman biz görelim. Koşullar ne zaman düzelirse çözüme dair adım atılmış olur. Demokrasi paketlerle gelmez. Demokrasi çözümdür. Demokrasi temel insan hakları ve özgürlüklerin güvenceye kavuşmasıyla gelir. Başbakan bir pakete, bir sandığa yönlendiriyor toplumu. Ancak toplum bu şekilde ‘demokrasi’ kırıntılarıyla kandırılması mümkün değil” diye konuştu.
‘SÜRECİN ALTINDA HÜKÜMET KALIR’
Özcan, cezaevlerinde açlık grevlerinden bu yana son bir yıldır intikamcı ve kinci yaklaşıldığına dikkat çekerek, “Biz çözümden yana bir sürecin samimiyetle sürmesini istiyoruz. Bu süreci başlatan Kürt Halk Önderi sayın Abdullah Öcalan’dır. Başbakanın deyimine katılıyoruz; süreci bozan altında kalır ama bunun öznesi hükümet olur. Dolayısıyla çözüm diyerek çözümsüzlük politikalarıyla hükümet bunun altında kalır” ifadelerinde bulundu.
EŞYALAR TAHRİP EDİLİYOR
Bingöl Cezaevi’nden 18 tutsağın kazdıkları tünelden firar etmelerinin ardından 12 tutsağın Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi’ne sürgün edildiğini hatırlatan Özcan, “Tünel gerekçesiyle Sincan 2 Nolu F Tipi'nde ve genel tüm cezaevlerinde günde 3-4 kez aramalar yapıldığı bilgisine ulaşıyoruz. Sincan 2’de bir odaya girip, tutsakların iki radyosunu kırmışlar. Eşyalarını arama adı altında tahrip ediyorlar. Tutsaklar da cezaevi savcısını çağırıyorlar ancak ‘savcı ister gelir ister gelmez’ yanıtı alıyorlar. Suç duyurusun da bulununca bu kez cezaevi personeli de ‘Onlar da bize küfretti’ diyerek soruşturma açmışlar. Bingöl’ün intikamını tüm cezaevlerinden bu şekilde çıkarıyorlar” dedi.
YAZI YAZMAK, LİMON SUYU ALMAK SUÇ!
Tünel kazılması mümkün olmayan Sincan Cezaevi’nde bile arama adı altında odalara gelinip, televizyonların dahi içi sökülüp arandığına dikkat çeken Özcan, “Ayrıca ‘siz niye bu kadar çok yazıyorsunuz’ diyerek yazılarına el koyuyorlar. Kantinden alınan limon suyunu dahi nerede kullandıkları soruluyor! Bu uygulamalara bir son verilmesi gerekiyor. Bingöl cezaevinden gelen 12 kişinin tüm eşyaları tahrip edildi. Tutsakların fazla televizyonları vardı. İdareye yazı yazarak Bingöl’den gelen 12 kişiye televizyon vermek istemişler ancak cezaevi yönetimi, ‘televizyon yok’ yanıtı veriyor” diye belirtti.
YOZGAT CEZAEVİ’NDE ‘TÜNEL’ CEZALARI
“Biz bundan 9 ay önce Yozgat Cezaevinde yaşananları anlatmıştık. Antep ve Bingöl’den Yozgat’a sürgün edilen tutsakların sorunları halen sürüyor” diyen Özcan, “Tutsaklar, alçak tavanlı ve pis su giderinin bulunduğu odalarda tutuluyorlar. Odalar havasız, pis kokuyor, tavanı alçak. Yaz kış kaban, mont giymek zorunda kalıyorlar. Antep'ten 9 ay önce Yozgat’a sürgün edilen tutsaklara Antep Cezaevi’ndeyken aldıkları disiplin cezaları gerekçesiyle Ekim ayı içinde 20 gün hücre cezası verildiğini öğrendik. Yani yeni çıktılar hücreden. Yine 8 ay önce Bingöl’den Yozgat’a sürgün gelen Murat Candaş ve Davut Avcı’ya da ‘Bingöl cezaevinde tünel çıktı. Sizde o zaman o koğuştaydınız. Niye haber vermediniz’ diyerek 20 günlük hücre cezaları verildi. Soruşturma açıldı. Tüm bunlar son dönemde yaşananları çok net biçimde açıklıyor aslında. Bu nasıl bir zihniyet?” ifadelerinde bulundu.
İŞKENCE VE BASKILAR ARTTIKÇA ARTIYOR
Çankırı Cezaevi’nde açlık grevleri döneminden bu yana idarenin tutuklu ve hükümlülere yönelik intikamcı, ideolojik yaklaşımlarından kaynaklı sorunlar bitmek bilmiyor. Gün geçtikçe daha da artıyor. Telefon görüşmelerinde tekmil istendiği bildirilirken, günde 5 kez odalarda arama yapıldığı, bunun düpedüz işkence olduğu belirtildi. Çıplak arama, kantin alışverişlerini kısıtlama, hastaneye sevklerde kelepçeli olarak götürme, ve buna benzer sıkıntılar mevcut.
Afyon Cezaevi’nde de zorla tekmil isteme, ayakkabı çıkarma, tutsakların yakınlarıyla yaptıkları telefon görüşmeleri esnasında zorla tekmil isteme ve “Sağa sola bakma, kafanı önüne eğ, ayakkabını çıkar” baskısının yanı sıra ailelerin yolladığı giysilerin depoda tutularak verilmemesi, revire çıkarmama gibi sorunlar olduğu bildirildi.
ÇOCUKLARIN SORUNLARINDA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
Yine Sincan Çocuk Cezaevi’ndeki işkence ve baskılar raporlaştırılmış, ANF’de de yayımlanmıştı. Söz konusu baskı, işkence ve hak ihlallerinin de sürdüğü, Sincan Çocuk Cezaevi’ndeki çocuk tutukluların halen ciddi sorunlarla yüz yüze yaşamak zorunda kaldığı öğrenildi.