Cengiz Çandar, tatile çıkarken yazdıðı yazıda bir iddiadan söz etti. Şöyle: Bir iddiaya göre, Nevruzun intikamı alınmış. Nevruzda mülki idare, kutlamaları engellemeye kalkmış ama 1 milyona yakın insan selinin altında kalmışlardı. Bu kez, ne yapıp yapıp, BDPnin mitingini yaptırtmayarak Devlet halktan daha güçlüdür mesajını vermek istemişler anlaşılan.
Çandarın bir iddiaya göre dediði Nevruzun intikamını alma amaçlı yasaklamayla ilgili Diyarbakır Valisi açık bir itirafta bulundu bile. Vali Mustafa Toprak aynen şöyle dedi:
18 Mart Nevruz kutlamasında olduðu gibi dün de izinsiz olmasına raðmen miting yapacaklarını düşündüler. 18 Martı yanlış deðerlendirdiler. Devletin gücünü gözetmediler. Bunun bir aciziyet olduðunu düşündüler. Devlet istediði için 18 Martta kimsenin burnu kanamamıştır.
Şimdi ise istediði için Pervin Buldanın ayaðı kırılmıştır. Pek çok kişinin burnu kanamıştır. Vali açık konuşuyor. Onun demek istediði açık: Biz bu yasaðı, halkı direnişe mecbur edip, onun karşısında devletin aciz olmadıðını kanıtlamak ve 18 Martın öcünü almak amacıyla koyduk...
Demek ki, mesele silah bulundu, duyum alındı, yan yatıldı, çamura batıldı filan deðilmiş. Geçen Newrozda barikatları yıkılan devletin, bu defa halka haddini bildirmesiymiş. Demek istiyor ki, devlet isterse kimsenin burnu kanamaz, ama devlet isterse 14 Temmuzda olduðu gibi Milletvekilinin ayaðı kırılır...
Bu gerçeðin ta kendisidir. Bizim de dediðimiz budur.
Vali, AKP Hükümetinin Ýçişleri Bakanı tarafından verilen Newrozun intikamını alın emrini, Amedde zorbalıkla yerine getirmekle kalmamış, bu emri itiraf da etmiştir. Çandarın duyumu doðrulanmıştır.
Ýyi de, Ýçişleri Bakanının Valisi Newrozun intikamını alabilmiş midir?
Ýstasyon Meydanının polis tarafından zaptedilmesine ve Vekillerin bile saldırıya uðramasına bakılırsa, intikam alınmışa benziyor.
Yani AKP Hükümeti, 18 Martda Newroz Alanına barikatları yıkarak dolan bir milyon Amedliyi bu defa Ýstasyon Meydanına sokmamış...
On bin kere maşallah, yüz bin kere bravo...
Vali intikam almıştır, ama, intikam alırken, 18 Marttan beter bir acziyete yuvarlanmıştır. TOMAya binen Tayyip Erdoðan, Amedde halk denilen kayaya toslamıştır. Şöyle:
Newroz yalnız Amedde kutlanmadı. 18 Mart günü AKP hükümetinin yasakları yalnızca Amedde kırılmadı. Hatta bunlar yalnız Kürdistanda da olmadı. Tüm Türkiyede, nerede bir Kürt varsa orada, AKP Hükümetinin Newroz yasaðına karşı silahsız, sivil serhıldan patladı. O zaman bu Vali Ameddeki kendi devlet gücüyle halkın karşısında çaresizdi.
14 Temmuzda AKP hükümeti Türkiyedeki bütün güçlerini Valinin emrine verdi. Tek bir kentin halkını bastırmak için ta Ýstanbullardan TOMAları Amede taşıdı.
Sonra ne oldu?
Bu Türk milli gücü, Amedde yalnızca Ýstasyon Meydanını işgal edebildi. Amedin geri kalan her yeri Amed halkının elindeydi ve tek bir alanda yapılması planlanan miting, Amedin bütün alanlarında, bütün mahallelerinde, bütün sokaklarında ve hatta evlerinde ve camilerinde amansız saldırıya karşı göðüs göðüse direnilerek gerçekleşti.
Vali 18 Martda tek bir meydanda, Newroz alanında yenildi. 14 Temmuzda ise onun acziyeti, Ýstasyon Meydanı dışında, tüm Amed alanlarında acı bir şekilde gözler önüne serildi. Türkiyenin bütün devlet gücü karşısında bir halkın bütün gün direnmesi ne demektir? Bu halkın her sokak başını tutan devlet gücü karşısında sokaða çıkması ne anlama gelmektedir?
Elinde silah olmayan bu halkın, tepeden tırnaða silahlı devlete başkaldırması anlamına gelmektedir.
Bundan büyük bir yenilgi olabilir mi?
Bu tür yenilgiler, AKP hükümetinin çöküşüne kadar belli ki sürecektir.
Daha şimdiden bu çöküşün uluslar arası ortamı doðuyor. Daha düne kadar Kürt sorununda konuşmayan Avrupa artık konuşmaya başlıyor. Ýşte Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiye Raportörü Josette Durieu, 14 Temmuzdan beri AKPnin siber saldırısına uðrayan ANFye şu demeci verdi:
Ortada otonom haklarını isteyen bir halk var. Ve bu yokmuş gibi davranamayız? Bu mesele karşısında, Türkiyenin siyasi karar dahil, her bakımdan kararını vermesi gerekiyor. Zira Türkiyenin istikrara kavuşması için de bu gerekli. Nihayetinde bunun gideceði ve gitmesi gereken yol belli! Bu da yazılı bir metin veya sözleşme ile sonuçlanacak olan müzakerelerdir.
Evet müzakerelerdir... Ve muhatap ise karşınızda olanlardır. Bunlar kim? Kürt sorumlular, Kürt temsilcileridir!
Ve AKPM Türkiye Raportörü PKK önderi Öcalanla görüşmek için Hükümete başvurmuş bulunuyor.
AKP devleti güçten düşüyor. Yine Çandarın sözleriyle yazıyı bitirelim:
Barışçıl gösteri yapmak isteyen insanların önüne, gaz bombaları, tazyikli su sıkan hortumlar, coplar, zırhlı ekipler ve panzerlerle dikilirsen, 85 kişiyi içeri atacak kadar pervasızlaşırsan, milletvekili falan dinlemeyip hoyratlaşırsan devlet halktan güçlü sanılır. Oysa Suriyede Başşarın devleti, Hamada, Homsta, Ýdlibdeki halktan ne kadar güçlüyse, Diyarbakırdaki devlet de Diyarbakır ve bölge halkından o kadar daha güçlüdür.