Açlık grevleri çıplak bir irade savaşıdır

Açlık grevleri çıplak bir irade savaşıdır

12 Eylül askeri darbesi sürecinde tutuklanan ve Diyarbakır Cezaevi vahşetini (1980-88 arası) yaşayan Bedrettin Kavak, “Cezaevleri için açlık grevleri çıplak bir irade savaşıdır. Burada karar vermek önemlidir. Karar verdikten sonra vücudun bütün organları buna göre şekil almaktadır” diyor.

Temmuz 1980’de tutuklanan ve Ekim 2004’te tahliye olan Kavak, toplam 24 yıl 3 ay deðişik cezaevlerinde tutuklu kaldı. Diyarbakır Cezaevi’nde 1982’de gerçekleştirilen “14 Temmuz Ölüm Orucu” dahil, tutuklu kaldıðı 24 yıllık süreçte bütün ölüm ve açlık grevlerine katılan Bedrettin Kavak bir eylemcinin içinden geçtiði süreçleri ve açlık grevi eyleminin özelliklerini anlattı. .

Bir tutsak açlık grevi kararı alındıðında ne hisseder, nasıl süreceði ve nasıl biteceði ile ilgili tasavvuru nedir? Karar alma aşamasında nasıl bir zihinsel mücadele içine girer ve nihayet karar verir?

Açlık grevi gün gün, saat saat eriyerek ölüme yolculuk eylemidir. Bunun için çok büyük bir irade ve kararlılık gerektirir. Bu eylem 1980’lerde bir belirsizlik oluşturuyordu. Karanlık bir tünele girer gibi bir duyguydu. Hastalık dışında ölümle kaç gün sonra bulaşacaðı belli deðildi. Açlık grevi nedir? Kaç gün sürer? Hangi şartlarda biter? Ölüm orucu ile açlık grevi arasındaki fark nedir? Bunların hepsi sürekli düşünülen gerçeklerdir. Açlık grevi sürdürmek, sonuçlandırmak kadar düşmanın da yaklaşımları sürekli beyinleri kurcalayan bir yaklaşımdır. Dayak işkence günlük psikolojik yaklaşımlar kararın ciddiyetini etkilemektedir. Biliniyor ki cezaevleri için açlık grevleri çıplak bir irade savaşıdır ve bu eylemin ciddiyeti kadar aðırlıðı da geçmiş pratiklerde göstermektedir. Burada karar vermek önemlidir. Karar verdikten sonra vücudun bütün organları buna göre şekil almaktadır. Karar vermede devletin olumsuz yaklaşımları tutsak da psikolojik bir hazırlık oluşmaktadır. Diðeri de bugüne kadar insanın oluşturduðu deðerlere karşı saldırılardır. Yani onurlu yaşamak ile ölmek arasındaki zihinsel tartışmalar sürekli gündemini korumaktadır. Kemal Pir arkadaşın çok önemli bir sözünü aktarmak gerekiyor. “Yaşamı sevdiðim için uðruna ölüyorum” bu duygu bir tutsak için her zaman varlık sorunu oluşturmaktadır. Kürtler için deðer oluşturmak, deðere sahip çıkmak toplumsal var olma sorunudur. Bu saldırılar her zaman su, güneş kadar ihtiyaç duyduðumuz önderlik kurumuna karşı olunca hassasiyetler daha fazla oluşmaktadır. Bu noktadan sonra çok düşünmek ve tartışmanın anlamını noktalamaktadır.

Açlık grevinin ilk 10 gününden sonra bir yandan bedenine ve beynine sirayet eden açlık hissini kovmaya ve onunla başetmeye çalışırken, düşünsel olarak nasıl bir irade rota belirlemeye çalışır?

Yukarıda dediðim gibi bilinmeyen bir eylemin başlangıcında güçlü bir karar ve inanç önemlidir, bu duygu oluştuktan sonra açlık hissinde bir hafifleme oluşturur. Yani ben kararımı verdim, duygularım buna göre şekil almak zorundadır. Yıllarca vücut ihtiyaçlara göre belli bir alışkanlık kazanılmış. Açlık grevi ile irade buna yön vermeye başlamaktadır. Bu süre bir vücuttan başka bir vücuda enjekte edilen kanın uyuşma süreci gibidir, bir tedirginlik kadar bir rahatlamakta oluşturmaktadır. Zaman ilerledikçe vücutta sızıntılar ve uyuşmalar başlar. En ufuk bir ses, hareket insanda bir rahatsızlıða yol açmaktadır. Ölüm yolculuðunda parti olma partiyi temsil etme duyguları daha fazla hakimiyet kazanmaktadır. Üslup ve paylaşmaya kadar birçok konuda daha yapıcı ve kazanımcı olmaya başlamaktadır. Örneðin Dörtlerin ölüme karar verdiklerinde bütün arkadaşların gönlünü almak, deðer olabilecek her şeyini onlarla paylaşmaktadır. Bu duygu açlık grevindeki için de önemli bir meziyet haline gelmektedir.

Zaman uzadıkça bedeni saran hem fiziksel hem de zihinsel kemirmeler nasıl olur? Ýnsan bedeninin hangi parçaları sinyalleri vermeye başlar.

Açlık grevinde ölme kararı bütün ölümlerden daha fazla zor bir yolculuktur. Günler ilerledikçe kaslar vücudu kaldırmamakta, aldıðın suyun bile tadı deðişmeye başlamaktadır. Kaslar vücudu kaldıramayınca yorgunluk, halsizlik, gözlerde aðırlaşma tansiyon düşmesi, uykunun saati zamanı belirsizleşmektedir. Bu noktadan sonra yeni doðan bir çocuðun istemlerine benzer bir duygu oluşmaktadır. Ne zaman yatacaðı ne zaman kalkacaðı artık yaşamın bir programı yoktur. Burada insanı güçlü tutan yoldaşlık ve inançtır. Ýnsanı güçlü kılan ve bütün zorluklarda sürükleyen güç budur. Yine Kemal Pir arkadaştan, yoldaşlıða yaklaşım üzerine önemli bir sözünü hatırlamakta yarar vardır. Mahkemede söz alıp konuşmasında “Ben yakalandıðımda Mahsum Korkmaz arkadaşla birlikteydim duydum ki yakalanmamızda kendisini sorumlu tutuyor, Agit arkadaşın bu konuda hiçbir suçu yok. Ona olan inancım ve güvenim tamdır” diyerek bu söylemi tarihi bir görev bilerek yaklaşım göstermiştir. Ölüm orucundan bir kaç gün önce söylediði bir sözdür bu. Açlık grevinde de yoldaşla birlikte yürüme, duygu birliðini oluşturma büyük bir güven oluşturmaktadır. Burada hedefe kilitlenmek artık o dünyada yaşamak önemli bir duygudur. Bu noktada bireysel kaygılar ne olacak işaretleri ortadan kalkmaktadır.

Bedenin dayanma gücü tükendiðinde irade harbinde yenilmemek için insan hangi erdemlerine sıðınır; ahlaki üstünlük ve onurun, geleceðe projeksiyonla bütünleşmesi nasıl saðlanır?

Açlık grevlerinde halsizlik, güçsüzlük günler ilerledikçe artarak devam eder. Ýlerleyen günler her insanda aynı duygularla gelişmez bazen çocuklaşan duygular, geçmişe giden yaklaşımlar kendisini ilk okullarda zanneden, psikolojik sorunları da başlasa kilitlendiði tek nokta her zaman amacı olmaktadır. Ýnsanı güçlü kılan, yaşayan deðerler, hiçbir kuşkuya, kaygıya girmeden yaşamını feda eden şehitler olmaktadır. Bir önemli noktada ülkede yaşanan gerçekler bütün çıplaklıðıyla gözler önündedir, bu kadar çarpık, adetletsiz, dengesiz bir yaşam insanın vicdanına sıðmamaktadır. Ölüm ve yaşam varsa bu deðerler uðruna olmalıdır. Her toplum kendisini kendi gerçekliðiyle ifade ederken bizim başkalarıyla kendimizi ifade etme tanıma kadar onursuzca başka bir şey olmaz, bu bilinç bile insanı en zor şartlarda ayakata tutmayı başarmaktadır. Bu konu her insan için ahlaki, vicdani bir sorumluluk oluşturmaktadır.

Taleplerin karşılanmayacaðını bilmek ne kadar aðırdır?

Bilimle tanışmış hiçbir tutsak olur olmaz ölüme yatmaz nedenleri çok aðır olmalıdır. Yine taleplerin karşılanması kadar istenilen başka bir duygu yoktur. Böylesine haklı ve doðru olan insani taleplere cevapsız kalan bir zihniyetin insanlıða vereceði fazla bir şeyde yoktur, her tutsak bunun bilincindedir. Önemli olan doðru temsil etmektir. Ýnsanı büyüten ve yücelten budur. 1982 ölüm orucunda militan ve öncü ölçüler ile direnişin sembolü oldular ve zorbalık yenildi. O temsil yaşama, sürece damgasını vuran bu duruştur ve bugüne kadar gelen bu mirasın devamıdır. O gün ülkenin geleceði varlık sorunu tehlike içinde böylesine güçlü bir temsille karşılık bulurken, bugün de öncülüðe karşı ve geleceðimize, karşı bir savunma mevzisi olarak duruş göstermektedir. Burada da önemli olan doðru temsildir.

Artık bedenin yanı sıra muhakeme gücünün bile kaybolmaya başladıðı anda insanın kendisiyle hesaplaşması nasıl oluyor, bu hesaplaşmada düşmemesini saðlayan inanç koalisyonunun en önemli parçaları ne oluyor?

Tutsaklık yaşamında en önemli bir noktanın irade olduðunu biliyoruz. Ýrade rolünü doðru oynadıðında çok güçlü görünen fakat kaðıttan kaplan olan güçlere karşı büyük zaferle çıkıldıðını biliyoruz. Hiçbir şey göründüðü gibi deðildir. Bazen çıplak bir beden bile kendisinde çok büyük temsiliyetler yaratabilir. Açlık grevinde de beden kendisini muhakeme edemeyecek kadar ileri bir duruma geldiðinde, geriye dönüşü olmayan bir noktaya geldiðinin işareti olduðunu biliyoruz. Daha özgür, daha onurlu bir yaşamın mücadelesi aðırdır bu nedenle bedelleri de aðır olmaktadır. Burada insan kendisini bir toplumun geleceðiyle bir bütünsellik içinde algılamaya başlamasıyla, birçok şeyi daha fazla sahiplenme, daha fazla güçlü olma hissi gelişiyor. Bütün psikolojin buna odaklaşıyor. Başarı başarı diye hayata tutunuyorsun. Hayri arkadaşın mahkemede ölüm orucunu açıkladıktan sonra arkadaşlara seslenerek “başardık başardık” demesi bedeli ölüm de olsa sırtındaki aðırlıðın biraz hafiflediðini hissederek derin bir nefes aldıðına birçok kişi şahit. Artık bu karardan sonra duygu ile beden birbirinde ayrı birer odak haline geliyor.

Sizin için son verilme aşaması ve yarattıðı tahribat ile bıraktıðı tarihsel mirası karşılaştırdıðınızda bilanço nedir?

Bugün açlık grevinin geldiði aşama bir ölüm aşamasıdır. Bütün vücudu işlevinden yoksun bıraktıðında çok büyük yaralara ve rahatsızlıklara yol açtıðını biliyorum. Unutkanlıktan, beyinsel rahatsızlıklara, gözlerin gittikçe fonksiyonunu yitirmesi ve bir bütün vücutta felce yol açan tahribatlar. Geçmiş ölüm oruçlarının sonuçlarında artık biliyoruz. Günlerdir, iradesiyle bu savaşı yürüten istemlerinde hiçbir bireysel, çıkar ve kaygı koymadan kendisini feda etmeye hazır bu duruşun selamlanması gerekir. Zaten iktidar da irade olabilecek, özgür düşünecek, saðlıklı insanlar istemiyor. 12 Eylül faşizminin ardında, “14 Temmuz Ölüm Orucuna” giren toplumun en seçkin deðerli insanlarıyla, süreci yaşamıyla karşılarken bugün aynı şeyi, yeşil faşizm şahsında toplumun en deðerli varlıðı olan arkadaşlarımızın karşısına çıkarıyor. Bu bedel geçmişte de çok aðırdı bugün de olabilir. Ýstemlerde olmayacak bir şey yok dünyanın her tarafında herkese saðlanan şeyler Kürtlere gelince, Önderliðine gelince yasaklanıyor. Burada amaç bir kaç arkadaş deðil, öncülük şahsında Kürdün iradesini kırmak, teslim almaktır. Bu nedenle bir yıldan fazla büyük bir direniş var. Bu direniş Kürdün var olma direnişidir.

* Yeni Özgür Politika gazetesinde yayınlanmıştır