Tutsaklar: Öncelikli talebimiz Önderlik üzerinde tecridin kaldırılması

Şakran Cezaevi’nde süresiz dönüşümsüz açlık grevinin bugün 60’ıncı günü. T2 Bölümündeki tutsaklar Necdet Kaya, Eren Tekin ve Cengiz Doğan Ajansımıza açlık grevinin iki ayını anlattı...

Şakran Cezaevi’nde 13 tutsağın ilk olarak başlattığı açlık grevi 60’ıncı gününe girdi.  Diğer cezaevlerindeki 231 tutsağın da açlık grevine başlamasıyla eylemsellik daha da büyüdü. Açlık grevi her geçen gün yeni katılımlarla devam ediyor.

Cezaevlerinde başlatılan bu direniş, Van, İzmir, Amed ve İstanbul’dan tutsak ailelerinin de katılımıyla büyüyor.

Nerdeyse her gün hak ihlali ve işkence haberlerinin geldiği cezaevlerinde OHAL ile birlikte kötü muamele, keyfi uygulama, fiziki ve psikolojik işkence daha da artıp, sistemli bir hale geldi. Artık denetlenemez hale gelen cezaevlerinin bazılarında hala sağlıklı bilgi de alınamıyor.

Bu cezaevlerinin başında da Aliağa Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü yani “Şakran Cezaevi” geliyor. Kampüs Cezaevi olan bu yer: Açık, Kapalı Kadın, Çocuk ve Gençlik, T1, T2, T3 ve T4  bölümlerinden oluşuyor. Hiçbir Ceza İnfaz Kurumu’nun birbiriyle bağlantısının bulunmadığı kampüste, her birinin yönetim kadrosu ve uygulamaları da farklı.

‘Şakran Cezaevi’ kentin dışında bir alanda kurulu. Tıpkı diğer F Tipi Hapishaneleri gibi. Şakran Cezaevi’ne giderken giriş kapısına 4 kilometre varken araçtaki herkes jandarma tarafından GBT kontrolünden geçiriliyor.

Girişe gelince de önce jandarma aramasından, sonra da ilk kontrolden geçiyorsunuz. İçeride çekim yapılmasını engellemek amaçlı elektronik her şey emanete teslim ediliyor. Bu departmanlarda da Açık Cezaevi’ndeki mahkumlar çalıştırılıyor.

Sonra görüşçüleri alıp, hangi bölüme geldiyse oraya götürecek cezaevi içi servis aracı bekleniyor. Duvarlara resimler çizilmiş bir an gözünüz onlara takılıyor. Resimlerde bile gülen hiç kimseyi göremiyorsunuz. Sonra araç geliyor ve biniyoruz. T2 Bölümünde inip, kayıt yaptırdıktan sonra tekrar bir aramadan daha geçerek görüş yerine gidiyoruz.  

 T2 Bölümü kapalı görüş salonunda bekliyoruz sonra. Kimisi oğlunu eşini, kimisi de bizim gibi yoldaşını bekliyor. En uzun bekleyişlerimizden oluyor.  Parmaklıkların arkasında görünmeye başlıyorlar.

60 gündür açlık grevinde olan; Eren Tekin, Sinan Ekmekçi, Mustafa Akar, Cengiz Doğan, Necdet Kaya, Murat Duran, Kasım Özdemir ve Erhan Aryüz el sallayarak geliyorlar.

Cezaevinin soğukluğu ve basıklığı unutuluyor bir an. Gülüşmelerle hepsiyle selamlaşıp, sarılıyoruz orada duran beyaz telefona. Açık görüşler iki ayda bire çıkarıldığı için  Mayıs ayının ilk haftasını bekliyoruz hasretle sarılmak için.

NECDET KAYA: AÇLIK GREVLERİ KONUSUNDA TECRÜBELİYİZ ARTIK

Necdet Kaya ile başlıyoruz konuşmaya. Her zamanki gibi gülüyor Necdet, neşesinden bir şey kaybettirmemiş açlık. Sıcaklığı camlardan duvarlardan aşıp buluyor bizi. Nasılsın diye soruyorum hemen?  Vitamin alabiliyor musunuz, cezaevi idaresinin tutumu nasıl diye, sıralıyorum soruları heyecanla? Başlıyor anlatmaya: “İyiyiz tabii açlık grevinde olmanın ufak tefek getirileri var. Ortalama 9 kilo verdik. Ben zaten zayıftım, bundan kaynaklı daha da zayıf görünüyorum. Vitamin ve doktor ihtiyacımız yetersiz de olsa karşılanıyor. Diğer bölümlerde sıkıntı daha da büyük. Daha önce de açlık grevi yapmıştık artık tecrübe kazandık. Bobby Sands’in yoldaşlarıyız biz. Onlara da selam olsun buradan.  Başlamadan önce açlık diye bir kitap okumuştum onun faydası çok oluyor. Tecrübe kazandık kitap sayesinde. Bizim taleplerimiz çoğu zaman cezaevleri koşullarıymış gibi açıklanıyor. Bizim önceliğimiz Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kırılması. Bir görüşme sağlanması. Bunu böyle bilmek gerekiyor.”

‘GÜNÜMÜZ OKUYARAK GEÇİYOR’

Sonra gününüz nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz açlık grevi sırasında, en çok da sağlık durumları hakkında soruyorum? Necdet’te başlıyor yine anlatmaya, hiç sıkılmadan: “Kilo veriyoruz haliyle. Günümüzün çoğu okuyarak ve radyo dinleyerek geçiyor. Açlık grevinde olanlarda başlayan baş dönmesi, kusma, kulak çınlaması ve odaklanamama var hepimizde. Bunlar normal belirtiler. Ama sonucu ne olursa olsun devam edeceğiz. Bunu herkes bilmeli. Bizler kararlıyız; bu tecrit kırılacak. Annem de açlık grevine başlamış Amed’de. Fotoğrafını gördüm gazetede. Bize kitap dışarıdan vermiyor idare. Kantinden de on tane istesek ya bir tane geliyor ya da hiç gelmiyor. Buraya sürgün edildiğimizden beri  talep etmemize rağmen hiç fotoğrafımız çekilmedi. Dilekçelerimize cevap da verilmiyor. Açlık grevlerine başlarken yazdığım iki faksa el koydu idare. Sürekli bir kısıtlama var. Görüş saatleri bir saatten 40 dakikaya indirildi. Her bölüm kendine göre bir yönetmelik uyguluyor. Bütün bunlar ve Başkan’ın tecridi açlık grevleri için sebeptir bizim için.”

‘SLYVİA PLATH,  NİLGÜM MARMARA, TEZER ÖZLÜ SOHBETLERİ’

Necdet’in konuşmakta bazen zorlandığını görüyorum. Zayıflamış haliyle, yüzü hafif sararmış, tahmin ettiğimden daha dinçti. Hangi kitabı okuyorsun diyorum, başlıyoruz Sırça Fanus’tan konuşmaya, Devam ediyor sonra Necdet, “Slyvia Plath üzerine okuyorum bu aralar. ‘Günlükleri’ de bitirdim. Bir haftamı aldı ama değdi. Nilgün Marmara’nın bu konudaki kitaplarına ulaşmaya çalışıyorum. Bu aralar en iyi yaptığımız şey bolca okumak. Roman okuyabiliyoruz. Dikkatimizi fazla toplayamıyoruz. 39 oldu herhalde açlık grevine başlayalı okuduklarım. Tezer Özlü de Slyvia’dan etkilenmiş. Onu da merak ediyorum. Kitap dışarıdan verilmiyor. Eğer yatırırsanız biz de almaya çalışacağız. Daha önce mahkemeye vermiştik bu konu için kazanıp aldık. Bize roman gönderebilirseniz kargoyla iyi olur.”

EREN TEKİN: ÖNCELİKLİ TALEBİMİZ ÖNDERLİĞİN TECRİDİNİN KALDIRILMASI

Sonra cezaevinin “en kıdemlisi” Eren Tekin ile başlıyoruz sohbete. Eren Tekin 24 yıldır cezaevinde. 2012’deki açlık grevinde de varmış. Selamlaşıp hal hatır sorduktan sonra başlıyoruz sohbete. Rengi sararmış biraz, ama heybetinden bir şey kaybetmemiş. “Ufak tefek sıkıntılar oluyor açlık grevinden kaynaklı. Bizler iyiyiz direniyoruz. Ne olacak referandum? Bence ‘Hayır’ çıkar. AKP son dönemlerine girdi artık. İktidar çatırdamaya başladı. Bizim açlık grevleri talepleri eksik aktarılıyor. Önceliğimiz cezaevi koşulları değil. Önderliğin tecridi. Sağlık durumları kötüye giden arkadaş yok; ama ne olacağı belli olmaz. Kamuoyu bu konuda daha da duyarlı olmalı. Cezaevleri toplumun aynasıdır. Bizler direnmeye devam edeceğiz. Moral ve coşku çok yüksek. Direniş her geçen gün daha da büyüyor. Bu bize moral veriyor. Herkese çok selamlar. Taleplerimiz kabul edilene kadar bizler açlık grevlerini bırakmayacağız.”

CENGİZ DOĞAN: KAMUOYU DESTEĞİ ARTMALI

Eylemdeki diğer tutsak Cengiz Doğan ile başlıyoruz sohbete, o da taleplerin eksik yansıtıldığından şikayetçi, “Bizlerin talepleri iyi anlaşılmalı. Önceliğimiz cezaevi koşulları değil. İmralı tecridinin kırılması. Böyle olmayınca bizi yaralıyor bu durum. Açlık grevinin getirdiği sıkıntılar var tabi. Onun haricinde burayı bize saray yapsalar biz yine Başkan’ın üzerindeki tecrit için devam ederiz açlık grevine. Bunu kamuoyu iyi anlamalı. Direniş yayılıyor. Güzel haberler alacağız. Kamuoyunun desteğinin daha artması lazım. Kilo kayıpları normal olarak var. Genel olarak iyiyiz. Herkes bizim ne kadar haklı ve talepler konusunda kararlı olduğumuzu görsün ve bilsin. Destek veren herkese selamlar.”

Görüş salonunda bir anda ışıklar kapandı, bize, tok bir ses “görüş bitti” diye seslendi. Hızlıca diğer arkadaşlarla da vedalaştık. Diğer 5 arkadaşla uzun sohbet etmeye verilen bir saatimiz yetmiyor. Onlarda moralli, coşkulu ve kararlıydılar. Bir sonraki hafta görüşmek üzere sözleşiyoruz hepsiyle.

Moral bulup ayrılıyoruz cezaevinden. Açlığın fiziksel değil ruhsal olduğu, kimin tutsak kimin özgür olduğunu tekrar tekrar sorgulayarak.