Açlık Grevi Takip Platformu'ndan rapor: Derhal harekete geçilmeli

Açlık Grevi Takip Platformu, tecride karşı açlık grevleriyle ilgili raporunu açıkladı. Platform, derhal harekete geçilmesi uyarısında bulundu.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Temsilciliği, Tabip Odası, Amed Barosu ve Özgürlük için Hukukçular Derneği’nin (ÖHP) oluşturduğu Açlık Grevi Takip Platformu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a tecridin sonlandırılması için başlatılan açlık grevlerine ilişkin hazırlanan raporu kamuoyu ile paylaştı.  

İHD Şubesinde açıklanan raporda, eylemcilerin sağlık durumlarına dikkat çekilerek, devlet yetkililerine derhal harekete geçmeleri konusunda uyarıda bulunuldu. 

'TALEPLER MEŞRU; KARŞILANMALI'

Raporun paylaşılması öncesinde konuşan Av. Gulan Çağın Kaleli, Leyla Güven’in eyleminin 96’ncı gününe ulaştığına dikkat çekti. Kaleli, söz konusu eylemin farklı cezaevlerinde yüzlerce tutsak tarafından sürdürüldüğünü de hatırlattı. 

Güven’in talebinin haklı ve meşru olduğunu belirten Kaleli, siyasal iktidar ve yetkili kurumların, eylemcilerin taleplerini yerine getirmediğini ve tecridi kaldırmaya yönelik olarak herhangi adım atmadığına dikkat çekerek, taleplerin derhal karşılanması gerektiğini vurguladı.  

Leyla Güven ve ilk grupta bulunan açlık grevindeki tutsakların sağlık durumlarının kritik aşamaya yaklaştığının altını çizen Kaleli, olası kayıplara ilişkin uyarıda bulundu. Kaleli, şunları söyledi:

“Bilindiği gibi uzun süreli açlığın insan vücudundaki tüm sistemler üzerinde olumsuz etkileri mevcuttur. Uzamış açlıkla birlikte bağışıklık sisteminin zayıfladığı, açlık grevi yapan eylemcilerin enfeksiyonlara yatkın hale gel(ebil)dikleri, çoklu organ yetmezliği geliştikten sonra ölümlerin yaşanabildiği geçmiş acı deneyimler bize göstermiştir. Açlık grevi eyleminin uzaması ile birlikte eylemcilerde ciddi kilo kaybı, bitkinlik, yorgunluk, yürümekte güçlük, görme bozuklukları, tansiyon düşüklüğü, baş, eklem ve kas ağrıları, bulantı-kusma, uykusuzluk, ses ve gürültüye karşı aşırı hassasiyetin gelişebildiği bilinmektedir. Yine sürecin uzaması ile birlikte sıvı ve tuz alımından sonra kusmaların başlaması ve sıvı alamamaya bağlı sağlık açısından yıkıcı bir takım sonuçların ortaya çıkması olasılık dâhilindedir."

'TEHLİKELİ NOKTAYA VARMADAN...'

Cezaevlerindeki tutsakların yaşam ve sağlık haklarının devlet sorumluluğunda olduğunu kaydeden Kaleli, bu nedenle eylemcilere gerekli besin maddelerinin sağlanması gerektiğini ifade etti. 

Av. Kaleli, cezaevi kurumlarının eylemcilerin ihtiyaçlarını karşılamasının zorunlu olduğunu belirterek, şöyle devam etti: 

“Tüm açlık grevi eylemcilerine yaşamın devam etmesi için en az alınması gereken 5 büyük su bardağı su/sıvı, 2 çay kaşığı (2 gr) tuz, 5 yemek kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı karbonat ile 500 mg B1 vitamini içeren kompleks B vitamini preparatları sağlanmalıdır. En az alınması gereken bu maddelerin kısıtlanması durumunda geçmiş yıllardaki açlık grevlerinde yaşandığı gibi kalıcı bir takım hasarların oluşmasına ya da ölümle sonuçlanabilecek ağır sonuçların yaşanmasına neden olacaktır. Bu nedenle açlık grevi yapanların sağlık çalışanları tarafından onamlarına uygun olarak düzenli takip edilmesi, ihtiyaçları olan su, tuz, şeker ve B vitamininin sağlanması, kendilerine bakamayacak duruma geldiklerinde refakatçilerinin olması, tecrit altında tutulmamaları, zor kullanmaktan kaçınılması gibi konular ek sağlık sorunlarının ortaya çıkmasını engelleyecektir. Açlık grevlerinde ‘sıvı, B grubu vitamin, tuz, şeker ve karbonat’ alımı yaşamsal olduğu kadar, eylem sonlandıktan sonra kalıcı beyin hasarlarının önlenmesi açısından da kritik önemdedir.” 

Siyasal iktidar ve Adalet Bakanlığı’nın açlık grevi eylemlerinin tehlikeli bir noktaya evirilmeden bir an önce harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan Kaleli, Öcalan üzerindeki tecridin derhal sonlandırılması gerektiğini kaydetti. 

Sözlerinin devamında İmralı Cezaevi’nde ağır hak ihlallerinin yaşandığını belirten Kaleli, tüm suç duyurularına rağmen tecridin koşullarının ağırlaştırılarak devam ettiğini ifade etti. Kaleli, “Mahpusların açlık grevi eylemi konusunda siyasal iktidarın ölümler yaşanmadan barışçıl yollarla gerekli tedbirleri alması ve talepleri değerlendirmek üzere harekete geçmesi gerekmektedir. Soruna temel hak ve özgürlüklerin esas alınarak yaklaşılması ve taleplerin bu doğrultuda değerlendirilerek çözüme kavuşturulması için bir an önce Adalet Bakanlığı, ulusal ve uluslararası hukuk ve insan hakları kurumları duyarlı olmalıdır” diye kaydetti.

LEYLA GÜVEN'İN DURUMU

Açlık grevine giren tutsakların sağlık durumlarına ilişkin hazırlanan raporu ise, Diyarbakır Tabipler Odası Eşbaşkanı Mehmet Şerif Demir paylaştı. 

Leyla Güven cezaevinde bulunduğu dönemde avukatları aracılığı bağımsız bir hekim heyeti tarafından tıbbi muayene edilmesi taleplerinin Adalet Bakanlığı’nca izin verilmediğini anımsatan Demir, Leyla Güven’in cezaevinden tahliye edilmesinin ardından ise oluşturulan hekim heyeti tarafından sağlık kontrollerine başlanıldığını dile getirdi. Sağlık kontrollerine, hekimlik mesleğinin gerektirdiği titizlikle yaklaşıldığını belirten Demir, söz konusu kontrollerde Güven’in durumunun kötüleştiğinin gözlemlendiğini aktardı. 

Demir, Güven’in sağlık durumuna ilişkin gözlemleri şöyle aktardı: 

“Leyla Güven’in devam eden açlık grevi eyleminde günlük yaşamsal ihtiyaçlarını tek başına gidermekte zorlandığını söyleyebiliriz. Hareket kabiliyetinde azalma, desteksiz yürümede zorlanma, konuşma sırasında dahi olan yorgunluk oldukça dikkat çekiciydi. Temel olarak alınması gereken sıvı miktarını zorlansa da aldığı ifade edilebilir. Yine Dünya Tabipleri Birliğinin Malta Bildirgesi ile düzenlediği ‘açlık grevi eylemcileri için hekim tutumunda’ belirtildiği gibi B1 vitamininin yeterli dozda alındığı söylenebilir. İhtiyaç duyulan bazı mineralleri aldığı, sıvı içindeki glikoz-tuz-karbonat ile ortalama olarak karşılandığı söylenebilir. Ancak yaşamın idame edilmesi için alınması gereken minerallerin tümünün ifade edildiği kadarıyla alınmadığı belirtebiliriz. Besleyici olabilecek gıdaların alınmamasına bağlı belirgin kilo kaybı olduğu görüldü. Beslenmemeye bağlı mide-bağırsak sisteminde yoğun şikâyetleri bulunmaktaydı. Özellikle gün içinde yaşadığı karın kramplarının tedirgin edici düzeyde olduğu görüldü. Işıktan rahatsız olma, geçmeyen baş ağrıları, bulanık görme şikâyetlerinin son 1 haftadır şiddetlenmiş olması kaygı verici niteliktedir.”

CEZAEVLERİNDE NELER YAŞANIYOR?

Farklı cezaevlerinde yüzlerce tutsağın sürdürdüğü açlık grevi eylemine de dikkat çeken Demir, cezaevlerindeki tutsaklarla ilgili şu bilgileri paylaştı:

“* Diyarbakır E Tipi; 16 Aralık 2018 tarihinde greve başlayan 3 kadın mahpusa yönelik olarak ilk önce idare tarafından kendilerine disiplin soruşturması açılmıştır. Açlık grevinin 58. gününe gelmiş olmasına rağmen halen daha kendilerine karbonat verilmemiştir.

* Diyarbakır D Tipi; Bu hapishanede 16 Aralıkta greve başlayan 5 kişi bulunmaktadır. Açlık grevi eylemini başlattıkları gün idare tarafından kendilerine disiplin soruşturması açılmış ve bazı sosyal etkinliklerden men cezası almışlardır. Greve giren mahpuslar aynı odaya alınmış ve yanlarında bir refakatçi bulunmaktadır. Revire çıkmadıkları için sağlık kontrolleri düzenli olarak yapılmamaktadır. Greve giren bazı mahpusların diş eti kanamaları ve ağız içi yaraları oluşmuştur. Kilo ve tansiyon takipleri sağlık personeli tarafından yapılmaktadır. 8 ile 11,5 kilo arası kilo kayıpları mevcuttur.

* Diyarbakır 1 Nolu T Tipi; 26 Aralık 2018 Tarihi itibarı ile 5 kişi süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlamıştır. Kilo ve tansiyon ölçümleri düzenli olarak yapılmakta ancak sağlık takibi düzensiz bir şekilde takip edilmektedir. Hükümlü olmaları nedeniyle kendileri görüşme sağlayamadığımız için odalarında bulunan diğer mahpuslar ile görüşme yapılmıştır.

* Şanlıurfa 1 ve 2 No’lu T Tipi Kapalı C.İ.K; 5 Ocak 2019 tarihinde 2 Nolu T Tipi’nde 6 mahpus süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlamıştır. 1 Nolu T Tipi kapalı cezaevinde ise 6 Ocak 2019 tarihinde 5 mahpus süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlamıştır. Mahpuslara B1 vitaminlerinin verildiği; ancak bu vitaminleri yeterli olmadığı, revirde kalıcı hekim olmaması nedeniyle 2 ya da 3 günlük sürelerle hekim kontrolü yapıldığı, kontrolü yapan hekimlerin farklı olması nedeniyle gerekli ilgiyi göstermedikleri ifade edilmiştir.

Elazığ Kampüs Ceza İnfaz kurumunda bulunan 1 Nolu ve 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanelerinde gruplar halinde toplam 12 mahpus greve girmiştir.

* 1 Nolu Yüksek Güvenlikli C.İ.K; 16 Aralık 2018 tarihinde 3 mahpus, 5 Ocak 2019 tarihinde 3 mahpus olmak üzere 1 Nolu’da toplamda 6 mahpus greve başlamıştır. Cezaevi idaresinin yine ilk olarak yaptığı şey haklarında disiplin soruşturması yürütmek olmuştur. Kendilerine bazı sosyal etkinliklerden men cezası verilmiştir. Greve başladıktan 20 gün sonra greve giren üç mahpus aynı odada bir araya getirilmiştir. 7 gün süreyle başka suç gruplarının olduğu koridora götürülmüşlerdir. Greve giren mahpuslar 3 kişilik odada kalmakta ve yanlarında refakatçi bulunmamaktadır. Greve başladıktan uzun bir süre temel iaşe ihtiyaçları (Tuz, Şeker vb.) giderilmemiş ya da düzensiz giderilmiştir. Tuz, şeker dışında sadece limon verilmiş, talep ettikleri ek sıvılar verilmemiştir. 16 Aralık’ta greve giren mahpusların B vitamini talepleri 25. günden sonra yerine getirilmiş, o da düzensiz olarak verilmeye başlanmıştır. Ancak son 15-20 gündür (08.02.2019 tarihi itibarıyla) vitamin ve bazı ek sıvı madde talepleri düzenli olarak karşılanmaya başlanmıştır.

* 2 Nolu Yüksek Güvenlikli C.İ.K; Bu hapishanede 26 Aralık 2018 tarihinde 3 mahpus greve başlamıştır. Daha sonra 16 Aralık 2018 tarihinde Patnos L tipinde 5 mahpusla birlikte greve başlayan bir mahpus buraya getirilmiştir. Greve başlayan mahpuslardan iki kişi bir odada, bir kişi de tekli hücrede tutulmuştur. Daha sonra Patnos’tan sevk olarak getirilen mahpus da tek kişilik hücrede ayrı tutulmuştur. Gerek Platform olarak bizim girişimlerimiz gerekse de mahpusların özel avukatlarının girişimleri sonrası grevdeki mahpuslardan üç kişi aynı odaya alınmıştır. Ancak idare zaman zaman yine grevdeki mahpuslardan bazılarını tek kişilik hücrelere almış ve grevi bırakmaları yönünde baskılar yapmıştır. 26 Aralık’ta greve başlayan Ahmet Tekin adlı mahpus 05.02.2019 tarihine kadar tek kişilik hücrede tek başına tutulmuş ve 05.02. 2019 tarihinde greve başlayan Mahsum Ceylan ile aynı odaya konulmuştur. 04.02.2019 tarihinde greve başlayan Reşit Teymur ise tek kişilik hücrede tek tutulmaktadır. Mahpusların yanına halen daha refakatçi verilmemiştir. Kurum doktoru mahpuslara ‘durumunuz kritikleşmeyene kadar refakatçi izni vermem’ demek suretiyle refakatçi taleplerini reddetmektedir. Grevde olan mahpusların iaşeleri tam olarak verilmemiş ve ek sıvı madde talepleri yerine getirilmemiştir. Uzun süre sadece tuz, şeker ve limon verilmiştir. Kilo ve tansiyon kontrolleri düzensiz yapılmıştır. 20. günden sonra kendilerine B1 vitamini verilmiştir. Mahpusların 10 ila 12,5 kilo arası kilo kayıpları vardır.

* Malatya E Tipi C.İ.K; 4 mahpusun 5 Ocak 2019 tarihinden bu yana açlık grevinde olduğu; tuz ve şeker aldıkları, vitamin almadıkları, açlık grevinden kaynaklanan sağlık sorunlarının oluşmaya başladığı, uyku düzensizliğinin başladığı belirtilmiştir.

* Şırnak T tipi C.İ.K; Şırnak T tipinde 16 Ocak 2019 tarihinde 3 kişilik bir grup ve 31 Ocak 2019 tarihinde yine 3 kişilik bir grup olmak üzere toplamda 6 mahpus açlık grevi eylemini sürdürmekte. Mahpuslar ile yapılan görüşmelerde düzenli kilo ve tansiyon takiplerinin yapıldığı aktarılmıştır.”