Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD), Sandy Hook ilkokulunda 20’si çocuk 27 kişinin öldürülmesi ile sonuçlanan okul katliamı ardından bireysel silahlanma tartışmaları devam ediyor. Her yıl 30 bin kişinin ateşli silah kurbanı olduðu ABD’de, silahlanmaya ‘dur’ demek yerine, katillerin psikolojileri tartışılıyor. Bireysel silahlanmanın sınırlandırılmasının önündeki tek engel ise silah endüstrisi deðil.
Newtown kentindeki Sandy Hook Ýlkokulu’nda meydana gelen katliam ardından ülkedeki bireysel silahlanmanın önünün alınması tartışmaları da yeniden alevlendi. Silahlanma karşıtlarına göre, her yıl ortalama 30 bin kişi ateşli silahlardan çıkan kurşunlarla ölürken, 100 bin kadarı da yaralanıyor. Ölüm olaylarının yüzde 60’ından fazlasını intihar vakaları oluşturuyor. Silahlanmaya sınırlama getirilmesine yönelik taleplere ise, "Silahlar deðil, insanlar öldürüyor " şeklinde cevap veriyor, ABD’nin önde gelen silah lobilerinden National Rifle Association (NRA).
Yeni bir toplu katliam haberi gelene kadar ve ya kaba bir hesapla bir ay sonra 2 bin 500 kişi daha ölmüş olduðunda, ABD’de kimse ne silahlanmaya olanak veren yasaları, ne de şiddete meyilli Amerikan toplumundan kazanç elde eden bir çok sektörü konuşmuyor olacak.
223 YILDIR DEÐÝŞ(TÝRÝLE)MEYEN BÝREYSEL SÝLAHLANMA YASASI
Her yüz kişiye 97 silahın düştüðü ABD’deki ‘silah merakı’ kaynaðını 18’inci yüzyıla ait ‘özgür ülkenin güvenliði’ tezinden alıyor. 1787 yılında yazılan ABD anayasasına 1791’de eklenen on düzeltmeden biri ‘ülke güvenliði’ için silahlanmayı serbest bırakıyor. ‘’Ýyi organize edilmiş bir milis özgür bir ülkenin güvenliði için şart olduðundan, halkın silah bulundurma ve taşıma hakkı ihlal edilemez’’ diyor, 223 yıldır deðişmeyen ABD anayasasının 10 maddelik Bireysel Haklar Bildirgesi’nin ikinci maddesi.
2008 yılında Columbia Eyaleti Yüksek Mahkemesi’nin verdiði ‘bireysel savunma meşrudur’ kararı da, toplumun kime karşı olduðu belli olmayan bu savunma güdüsünü haklı çıkarmıştı sadece. Seçim propagandası sırasında ise, ne katliam sonrası gözyaşı döken Obama’nın ne de rakibi Mitt Romney’in silahlanma hakkına ilişkin konuşmamaları da, yasanın öyle kolay kolay kaldırılmayacaðını gösteriyor.
SADECE SÝLAH ENDÜSTRÝSÝ MÝ KAZANIYOR?
ABD’deki her katliamdan sonra gözlerin çevrildiði ilk sektör ülkedeki silah endüstrisi oluyor. Ülkede faaliyet gösteren silah üreticileri piyasaya her yıl 3 milyondan fazla yeni silah sürüyor. 16 binden fazla kişinin istihdam edildiði silah endüstrisinin yıllık cirosu ise 2,5 milyar doları aşıyor. En son 2004 yılında federal hükümet tarafından yapılan bir araştırmaya göre ise, ülke genelinde 283 milyon silah bulunuyordu.
Ancak, ABD’deki silahlanmaya karşı olanların önündeki tek engel yalnızca bireysel silah endüstrisi deðil. 15 trilyon dolarlık bir ekonomisi olan ABD’de, silahlanmanın önündeki tek engelin bireysel silah satışlarından gelen 2,5 milyar doları kaybetme korkusu olduðunu düşünmekte yanıltıcı bir durum. Aslında bireysel silah pazarı büyük fotoðrafın yalnızca bir parçası.
Silah sevdalısı Amerikan toplumunda raðbet gören bir diðer tüketim aracı ise şiddet içerikli video ve ya bilgisayar oyunları. Video oyunları piyasası üzerine çalışan Newzoo şirketi verilerine göre, 2010 yılı itibariyle ABD’de satışa sunulan video ve bilgisayar oyunlarının piyasadaki payı ise tamı tamına 24 milyar dolar idi. Her ne kadar bu oyunlar içerisinde şiddet ve savaş içeren oyunların tam oranı bilinmese de, bunların azımsanmayacak bir oranda olduðu da biliniyor. Video ve bilgisayar oyunlarının dünya genelindeki payı ise 70 milyar doları aşıyor ve eðlence sektöründe bir numara olmaya doðru koşuyor.
ABD’NÝN KÜRESEL ÇIKARLARI VE HOLLYWOOD ÝÇÝN SÝLAH ŞART
ABD hakkında yapılan tüm yorumlarda artık bilinen bir gerçek daha vardı. O da, ülkedeki şiddet meraklısı toplum olmadan, ‘dünya jandarmalıðı’na soyunmanın ve ülke dışında askeri müdahale gerçekleştirmenin Amerikan toplumunda kabul göremeyeceði gerçeði. Bu anlamıyla bireysel silahlanma makro düzeyde de ABD’nin küresel çıkarlarına da hizmet ediyor.
Amerikan sinemasının şiddet ve savaş sahneleri ile ünlü filmlerini de hesaba katılırsa, silahsızlanmanın neden imkansız hale geldiðini anlamamız daha kolay olabilir. 10 milyar doları aşan cirosuyla Amerikan sineması, özellikle şiddet içerikli yapımları ile hem ABD’deki hem de dünyadaki sinema piyasasının önde gelen devi.
Silahlanmanın Hollywood’dan daha eski olduðu gerçeði de göz önüne alınırsa, bireysel silahlanmanın sadece silah endüstrisinin çıkarları ile baðlantılı olmadıðı ve diðer sektörleri ayakta tutmak için de gerekli olduðu gerçeði ortaya çıkıyor.
TOPLUM ŞÝDDETÝ DEÐÝL, KATÝLÝN PSÝKOLOJÝSÝNÝ SORGULUYOR
Amerika’daki katliamlara karşı medya ve siyasilerin tutumuna bakıldıðında ise, silahlanma ve şiddet kültüründen ziyade, katliamları gerçekleştiren kişilerin bireysel sorunlarının öne çıkarılması dikkat çekiyor. Örneðin, ülkedeki en kanlı ve en eski katliamlardan olan 1927 yılındaki Bath Consolidated School katliamını gerçekleştiren Andrew Kehoe’nin öldürme gerekçesi ‘aşırı borçlanma’ idi. Çoðu çocuk 44 kişiyi öldüren Kehoe, katliamı yeni yapılan okulun masraflarını karşılamak için getirilen vergiler.
Peki, devletin vergi yükü getirdiði bir Alman ya da Fransız böyle bir katliam yapabiliyor mu? Buna raðmen, hemen hemen tüm katliamlarda katillerin psikolojik, ekonomik, ailevi sorunları üzerinden tartışmalar yürütülüyor. Katliamların önemli bir kısmının okullarda yapılması ise, Amerikan medyasının ‘kişilik problemleri yaşayan gençler’ tezi üzerinden olaya yaklaşmasını kolaylaştırıyor.
Amerikan medeniyeti alanında çalışmaları dikkat çeken Fransız profesör Pierre Guerlain’e göre, her ne kadar psikolojik etmenler meselenin bir yönü olsa da, bu daha çok katliamların sosyal ve politik yönlerini gizlemeye yarıyor. "Böylesi katliamların olması için, öncelikle sorunlu bir psikoloji ile ona uygun sosyal ve politik bir ortam gerekiyor. Ateşli silahları almak oldukça kolay. Medyada olsun, video oyunları, televizyon dizileri ve ya filmlerde olsun bir hayli cinayet ve ya katil modeli bulmak da mümkün" diyor Guerlain.