‘A sosyal medya’ sokağın yerini alamaz

Hiç kimse “sosyal medyada” paylaşım yapıyoruz, tweet atıyoruz diye sorumluluğunu yerine getirme gibi bir tatmin olma durumuna girmemeli.

Erdoğan ‘halkımız tamam derse bırakırım’ deyince sosyal medyada yüzbinlerce kullanıcı ‘Tamam’ dedi. Yine Erdoğan gençlere ‘sıkıldınız, biliyorum’ dediğinde sosyal medya sallandı. Bunlar tabi ki küçümsenemez; toplumun AKP-MHP faşist iktidarı ve Erdoğan’dan kurtulmak istediğini gösteriyor. Ancak çok abartmak da doğru değildir. Ya da bu tarzı çok övmek yanlıştır. Değerli demokrat aydın Aydın Engin sosyal medyada Erdoğan’a yönelik tepkisini değerlendirirken önemli tespitlerde bulundu. ‘Sosyal medya sokağın yerini tutmaz; tepkimizi esas olarak sokakta göstermemiz lazım. Tepkimizi sokakta gösterirsek anlamlı olur ve sonuç alır’ değerlendirmelerinde bulundu. Biz bu değerlendirmeye katılıyor ve çok önemli buluyoruz.

İnternet ve sosyal medya doğru kullanılırsa toplumsal yaşam ve mücadele için olumlu etkileri olur; ancak iyi kullanılmazsa da ciddi olumsuz etkileri olur. Her şeyde, her çalışmada, her amaçta toplumsallığı hedeflemek insan olmanın gereğidir. Birey özgürlüğü de ancak güçlü bir toplumsallık içinde anlam bulur. Toplumsallık insanlığın var olma biçimidir. Bu açıdan toplumsallığın dağıldığı yerde bireylerin de bir anlamı olamaz. Sosyal medyanın en temel olumsuzluğu insanlığı toplumsallıktan koparmasıdır. Toplumdan kopuk bireyler yaratmasıdır.

Sosyal medyadaki etkinlik toplumsallığın, örgütlü çalışma ve örgütlü mücadelenin yerini tutamaz. Bireylerin sosyal medyadaki etkinliğiyle, birkaç tweet atmayla görevini yaptığı algısı toplumsal mücadeleler açısından olumsuz bir durumdur. Bireyler sosyal medyadaki paylaşımlarıyla görevlerini yaptığını sanarak örgütlülük ve örgütlü mücadeleden uzak durmaktadır. Bunun sosyal medyanın en büyük olumsuzluğu olarak görmek gerekir. Bu nedenle Aydın Engin haklı olarak ‘sosyal medya sokağın yerini tutamaz’ demiştir.

Sosyal medyanın mevcut kullanılma anlayışı ve yarattığı sonuçlar toplumun örgütlü olması açısından olumsuz rol oynamaktadır. Sosyal medya kapitalist modernitenin, tüketim toplumunun arzuladığı tüketici bireyi yaratan bir tekniktir. Kapitalist modernite ve kapitalizmin yaratmak istediği “tüketim toplumunun” gereği olan bireye karşı mücadele etmeden kapitalizmin toplumu dağıtan saldırısının önüne geçilemez. Kapitalizmin en büyük kötülüğü sömürüden öte toplumu dağıtmasıdır. Toplum var oldukça sömürüye karşı mücadele edilir, ancak toplum dağıldığında bu mücadele zemini de ortadan kalkar. Sosyal medya toplumsallığa ne kadar hizmet ediyor ya da toplumsallığı dağıtmada ne kadar rol oynuyor ekseninde bakılırsa doğru bir yaklaşım gösterilmiş olur. Özellikle toplumcuların, sosyalistlerin, sömürüye ve zulme karşı olanların sosyal medyaya bu eksende bakması ve değerlendirmesi gerekir. Bu açıdan sosyal medyayı örgütlü toplum ve sokakta yürütülen mücadelenin yerine koymak ya da toplumsal mücadelede çok fazla önem vermek bir yanılgıdır. Toplumsal mücadeleyi zayıflatan bir aracı, toplumsal mücadeleyi geliştiren gibi görmek ciddi bir hatadır.

Eskiden gençler örgütlü toplum olmaya ve örgütler içinde yer almaya daha fazla eğilimliydi. Çünkü toplum hala güçlüydü, kapitalizm toplumu bu kadar dağıtmamıştı. Kapitalizmin 19. ve 20. yüzyıldaki karakteri bile bu kadar toplumsallığı dağıtmıyordu. Örgütlü mücadele gelişiyordu. Ancak tüketim toplumu aşaması denen bu dönemde sosyal medya denen araçların da etkisiyle bireyler toplumsallıktan ve örgütlü toplum eğilimden uzaklaşmayı yaşamaktadır. Öyle ki zamanın çoğunu internet karşısında geçiren bireyler ortaya çıkarmıştır. Aslında bu özü itibariyle toplumsal varlık olan insanlıktan uzaklaşmayı ifade etmektedir.

Sosyal medyadaki birçok ilişkilenmeyi sosyalleşmek olarak görmek yanlıştır, hatta internete girmeyi, tweet atmayı şu, bu “hesap” kullanmayı sosyalleşme saymak, sosyal kavramını çarpıtmak ve sosyalleşme tarihine bir saygısızlıktır. Bu açıdan sosyal medya kavramı aslında bu araçların karakterini ifade etmeyen bir kavramlaştırmadır. Eğer insanlar yüz yüze, göz göze bir araya gelmiyorsa ve örgütlü toplum olarak mücadele içine girmiyorsa baskıcı ve sömürücü güçler sosyal medyadaki paylaşımlarla geriletilemez. Bu açıdan bireyler mücadele etmek istiyorsa sokaklara inip örgütlü toplum olarak mücadeleye atılmadır. Eğer “sosyal medya” denen araçla insanları böyle bir örgütlemeye teşvik ediyor ve örgütlü toplum haline getiriyorsa doğru kullanılmış olur.

Hiç kimse “sosyal medyada” paylaşım yapıyoruz, tweet atıyoruz diye sorumluluğunu yerine getirme gibi bir tatmin olma durumuna girmemeli. Eğer faşizm ve zulme karşı duruş sahibi olunacaksa ve mücadele edilecekse sokağa inilmelidir. Bunun için de toplumsal ve siyasal örgütlemeler içinde yer alınması gerekir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika