Özsoy: Rojava'ya saldırmak bumerang etkisi yaratır

HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, Kobanê ve Girê Spî bölgelerine yönelik saldırılara dikkat çekerek, yeni bir işgal başlatılırsa, bumerang etkisi yaparak Türkiye’yi vuracağını söyledi.

Türk devletinin Kobanê ve Girê Spî bölgelerine yönelik saldırılarını ANF’ye değerlendiren HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, bu saldırıların DAİŞ’e yönelik mücadeleyi baltalama girişimi olduğunu vurguladı.

‘KOBANÊ DİRENİŞİ UMUT OLDU’

Türk devletinin Kobanê’ye yönelik saldırılarının kabul edilemez olduğunun altını çizen Özsoy, yenilemez algısı yaratılan DAİŞ çetelerinin ilk ciddi darbeyi Kobanê direnişi sayesinde aldığını hatırlattı.

Özsoy, Kobanê ve Girê Spî’nin verdiği amansız mücadelenin dünyada büyük bir umut, karanlık içinde bir aydınlık yarattığını sözlerine ekledi.

DAİŞ belasına karşı Kobanê halkının ortaya koyduğu direnişin aynı zamanda toplumsal ve siyasal mücadeleye ciddi bir ilham kaynağı olduğunu kaydeden Özsoy, Kobanê’nin üstlendiği görevin Ortadoğu tarihinde büyük bir dönüşüme yol açtığının altını çizdi.

Kürt halkının siyasi mücadelesini dünyada meşrulaştıran Kobanê direnişinin Türk devleti tarafından ciddi bir tehdit olarak görüldüğünü belirten Özsoy, o dönemde MGK’yi toplayan iktidarın Kürtlere yönelik hem içeride hem dışarıda çok kapsamlı saldırılar başlattığını anımsattı.

Özsoy, “Kobanê’nin etkilerini gören Erdoğan hatırlarsanız, ‘Yeni bir Kobanê krizine izin vermeyeceğiz’ açıklamasını yapmıştı. O günden bugüne de hep saldırıyor” dedi.

‘BELLİ Kİ ZİRVEDEN ALDIKLARI GÜÇLE SALDIRILARI BAŞLATTILAR’

Saldırıların İstanbul’da 27 Ekim günü yapılan Dörtlü Zirve’nin hemen ardından gerçekleşmesinin düşündürücü olduğunu belirten Özsoy, “Belli ki zirveden aldıkları güçle saldırıları başlattılar” dedi.

Almanya ve Fransa’nın zirveye dahil olmasını değerlendiren Özsoy, Alman Başbakan Angela Merkel’in zirveye daha çok mülteci dalgasını engellemek üzerinden dahil olurken, Fransa’nın ise tıpkı ABD gibi Rusya ve Esad rejimine ‘savaş biz istediğimiz zaman bitecek’ mesajını vermek için zirvenin denklemine dahil olduğunu belirtti.

Batı cephesinin Rusya ve Esad karşısında total bir yenilgi istemediğine işaret eden Özsoy, şöyle konuştu: “Düşünün ki Rusya ve Esad İdlib’i alıp diğer bölgelerde olduğu gibi orada da hakimiyet kurarlarsa ne olacak? Savaşı tam anlamıyla kazanmış olacaklar. Dolayısıyla İdlib’in düşmesi savaşın bitmesi anlamına gelecek ama hem Fransa hem Amerika savaşın daha bitmediğini söylüyor. Yani Almanya için mülteci meselesi ciddi bir sorun iken, Fransa ve ABD her ne kadar Esad rejimini deviremeyeceklerini bilseler de, Fırat’ın batısında sadece Rusya, Esad ve İran’ı bırakmak istemiyorlar; İdlib de onlar için bir gerekçe.”

‘UZLAŞMA OLMADIĞI İÇİN SAVAŞIN BİTİRİLMESİNE İZİN VERİLMİYOR’

Fransa ve Amerika’nın müdahalesi olmadığı takdirde Türkiye’nin orada kazanacağı herhangi bir şey olmadığını vurgulayan Özsoy, şöyle devam etti: “Onlar daha Rusya ile kozlarını paylaşamadılar; doğrusu Trump, en son Haziran ayında Helsinki’de yapılan toplantıda Putin’den İran’ı orada çıkartmalarını istemiş ama Ruslar da, ‘Kaygınızı anlıyoruz ama bunu yapmamız mümkün değil’ cevabını vermişler. Bu durum Suriye’nin batısında pazarlığın bitmediğini gösteriyor. Rojava ve Suriye politikası zaten iflas eden Türkiye ise İdlib meselesinde iddia edildiği gibi ana aktör değil. Büyük güçler arasında bir uzlaşma olmadığı için savaşın bitirilmesine izin verilmiyor.”

‘SALDIRILAR DAİŞ İLE MÜCADELEYİ BALTALAMA GİRİŞİMİ’

Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Diplomasi Komitesi üyesi Salih Müslim’in, saldırıların DAİŞ’in ömrünü uzatmaya yarayacağı değerlendirmesine katılan Özsoy, Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ne zaman DAİŞ’e yönelse Türkiye’nin devreye girip saldırıları başlattığına dikkat çekti.

Nitekim QSD’nin, Kobanê ve Gîrê Spî’ye yapılan son saldırılara tepki olarak, 31 Ekim günü Dêra Zor’da DAİŞ’e karşı yürüttüğü operasyonları geçici olarak durdurma kararı aldığını hatırlatan Özsoy, daha önce Efrîn’de de benzer bir sürecin yaşandığını belirtti. Özsoy, pratikte bu saldırıları DAİŞ’e yönelik mücadeleyi baltalayan girişimler olarak okumak gerektiğini vurguladı.

‘GÜÇLÜ TEPKİ GELMEZSE SALDIRILAR İŞGALE DÖNÜŞEBİLİR’

Erdoğan hükümetinin şimdilik Rojava’ya taciz ateşi açarak gelen tepkileri ölçmeye çalıştığını belirten Özsoy, güçlü bir tepki gelmediği takdirde saldırıların bir işgale dönüşebileceğine dikkat çekti.

ABD’nin saldırılara ilişkin ciddi bir söylem geliştirmemesinin bu gidişatın habercisi olduğu uyarısında bulunan Özsoy, “Dörtlü Zirve’de bunun pazarlığının yapıldığını söylemek spekülasyondan öteye gitmez ancak şu bir gerçek ki Türkiye sistemli bir şekilde böyle saldırılar yapıp özellikle Fransa ve Amerika’dan nasıl bir tepki geleceğini ölçmeye çalışıyor. Eğer oradan güçlü bir tepki çıkmazsa bu saldırılarını kapsamlı bir işgale çevirebilir” dedi.

‘ROJAVA’YA SALDIRI HAZIRLIĞI’

Türkiye’nin Suriye’deki tek politikasının Esad’ın gitmesi ve Kürtlerin statü sahibi olmaması üzerine kurulu olduğuna işaret eden Özsoy, birinci hedefinden vazgeçmek zorunda kalan Erdoğan rejiminin politikasını sadece Kürtlere karşı konumlandırmaya çalıştığını vurguladı.

Özsoy, bu çerçevede Türkiye’nin Esad rejimiyle savaşan güçleri bir yerde toparlayıp Rojava’ya saldırmak için ciddi bir hazırlığı olduğuna dikkat çekti.

Kürtlere yönelik bu savaş konseptinin hiçbir şeyi çözmeyeceğini hatırlatan Özsoyşunları kaydetti: “Erdoğan daha büyük bir bataklıkta debelenmek zorunda kalacak. Bu durum Türk-Kürt ilişkilerine olumsuz yansıyacak. Türkiye Ortadoğu’da Kürtlerle ne yapacağını bilmiyor; bildiği tek dil saldırı dilidir. Savaşta bu ısrar herhangi bir sorunu çözmez, aksine bunun ekonomik ve siyasal faturaları olur. Türkiye, Efrîn’de olduğu gibi, askeri olarak Amerika’yı bir biçimde ikna edip Rusya’yı da yanına alarak başka işgaller de gerçekleştirebilir ama Ortadoğu’da ve kendi evinde kocaman bir Kürt meselesi varken, bu dönüp dolaşıp bumerang gibi yine kendisini vurur.”