Özsoy: Kürt bumerangı olacak

HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, AKP’nin Kürtlere yönelik devreye koyduğu topyekun saldırı konseptinin bumerang etkisi yaratacağını söyledi.

HDP Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy, Türk devletinin Efrîn’i işgal ettikten sonra buraya vali atama girişimiyle işgali, ilhaka dönüştürdüğüne dikkat çekerek, bunun uluslararası hukukta hiçbir karşılığı olmadığının altını çizdi. Kürtlerin kazanımlarını boğmak için Suriye’nin kuzeyine Selefi grupların yerleştirilmesinin büyük bir faturası olacağını kaydeden Özsoy, iktidarın Kürtlere yönelik devreye koyduğu topyekun saldırı konseptinin bumerang etkisi yaratacağını ve eninde sonunda kendilerini vuracağını vurguladı. Ortadoğu’da her gün biraz daha büyüyen bir Kürt meselesi olduğunu hatırlatan Özsoy, Kürt gördüğü her yere saldıran bu faşist mantığın, mutlaka bir siyasi faturası olacağını söyledi.

HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, Efrîn’e vali atanması planından cihatçı grupların sınıra yığılmasına, Trump’ın Suriye’den çekileceğiz açıklamasına, Avrupa’nın takındığı tavra kadar gündemdeki konularla ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.

İŞGALDEN İLHAKA GEÇİLİYOR

Efrîn’den soykırım tehlikesi karşısında sivil halk Şehba, Şêrawa ve Zehra tarafına çekildikten sonra işgalin ilhaka döndüğüne dikkat çeken Özsoy, “Efrîn’e vali atamak demek oraya kendi bayrağını asmak demektir ki bunun uluslararası hukuka göre kesinlikle bir karşılığı yok” dedi. Uluslararası hukuka göre Suriye’nin hala egemen bir devlet olduğunu hatırlatan Özsoy, buna rağmen fiiliyatta daha önce Cerablus, Bab gibi benzer bölgelere kaymakam atayan AKP iktidarının bu ilhak politikasını Efrîn ile devam ettirmeye çalıştığına dikkat çekti. Bu hukuk tanımazlığa karşı Suriye rejiminin pasif tutumunu, “Ya Rusya ile bir anlaşmaları var ya da güçleri yetmiyor” şeklinde yorumlayan Özsoy, “Türkiye’nin Efrîn’e yönelik işgal girişimi başladığı zaman Suriye rejimi sert tepki göstererek sınırlarını koruyabilmek için asker göndereceğini söylemişti. Ancak Rusya ve İran’ın müdahaleleriyle bu yapılmadı. Dolayısıyla ya bu konuda bir anlaşmaya vardılar ya da gerçekten güçleri yetmiyor. Suriye rejiminden şu ana kadar gelen tepkiler cılız kaldı” diye ekledi.

DE FACTO BİR ANLAŞMA OLABİLİR

Özsoy, Şam ve Halep’e yönelik politikaları iflas eden AKP’nin Suriye meselesine, “Acaba bir parça toprak koparabilir miyim? Efrîn dahil olmak üzere kuzeyde bir yönetim oluşturup çeteleri yerleştirebilir miyim” mantığıyla yaklaştığını söyledi. AKP’nin bu şekilde Suriye’deki pazarlık masasında elini güçlendirmeye çalıştığını belirten Özsoy, bölgeye vali ve kaymakam atama girişimini buna bağladı. İktidarın Ortadoğu’ya fetihçi zihniyetle yaklaştığını kaydeden Özsoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “İşgal girişimi başladığında hatırlarsanız camilerde Fetih Suresi okutuldu. Rusya’nın yeşil ışık yakmış olmasından ve Avrupalıların da mülteci krizi yüzünden çok üzerlerine gelmeyip meseleyi kınamakla geçiştirmelerinden güvence alıyorlar. Belli ki Erdoğan da İdlib’te olduğu gibi, Suriye’den boşaltılan mültecileri oraya yerleştireceğinin garantisini vermiş. Bu anlamda ortada de facto bir anlaşma olduğunu düşünüyoruz.”

ETNİK TEMİZLİK ANLAMINA GELİR

Bölgede böyle bir girişimin demografik değişiklik anlamına geleceğini ifade eden Özsoy, bunun da Cenevre Konvansiyonu’na ve uluslararası anlaşmalara açıkça aykırı olduğunu hatırlattı. Daha önce Ermeniler ve Rumlara yapılanın Kürtlere de uygulanmak istendiğini dile getiren Özsoy, “Efrînliler topraklarına dönmek istiyorlarsa tabii ki bunun önünün açılması, koşulların olgunlaştırılması lazım. Yakın zamanda oradan ayrılmak zorunda kalan 200 bine yakın insan var sonuçta. Eğer Türkiye, Kürtleri oradan çıkartıp, oraya tamamen Arapları ve Türkmenleri yerleştirirse bu açıkça etnik temizlik anlamına gelir. Çünkü bir coğrafyayı bir etnik gruptan arındırıp, başka bir etnik grubu yerleştirmenin adı etnik temizliktir. Böyle bir durum olursa da istikrarsızlığı çok daha fazla derinleştirirler ki bu da daha büyük çatışma ve çelişkilere yol açar” şeklinde konuştu.

KÜRTLERE TOPYEKUN SALDIRI KONSEPTİ

Efrîn’den sonra Şengal’in de hedef gösterilmesini değerlendiren Özsoy, Türkiye’de diyalog süreci bittikten sonra hem içeride hem de dışarıda Kürtlerin kazanımlarına yönelik topyekun bir saldırı konseptinin devreye sokulduğunu kaydetti. Bu konsept için Erdoğan’ın Devlet Bahçeli, Mehmet Ağar, Doğu Perinçek gibi Ergenekoncu yapılarla anlaşarak militarist bir Kürt karşıtı koalisyon kurduğunun altını çizen Özsoy, şöyle izah etti: “Fırsat bulurlarsa Kürtlerin hak iddia edebileceği her yere askeri anlamda yönelme pozisyonuna girerler. Efrîn’de bunu Rusya’yı ikna ederek başlattılar; Şengal için Amerika ve Irak hükümeti gibi başka güçleri ikna etmeleri lazım. Yani her bölge için ayrı bir diplomasi yürütmek durumundalar ki şu anda öyle bir uluslararası konjonktür yok gibi görünüyor. Fakat niyetleri öyle, fırsat bulurlarsa bütün o coğrafyalara girmeye çalışırlar.”

BUMERANG ETKİSİ YARATIR

Türkiye’nin bu tür yayılmacı politikalarının iyi sonuç vermeyeceğini; Arap ülkeleri tarafından da tepkiyle karşılandığını anımsatan Özsoy, diğer taraftan bu saldırıların Kürtlerin kazanımlarına dönük olmasının dünyadaki tüm Kürtlerin de öfkesini çektiğini vurguladı. Kürtlerin Ortadoğu’nun kadim bir halkı olduğunu hatırlatan Özsoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Onlar istedikleri kadar terörle mücadele ettiklerini söylesinler; mesele bu değil, mesele Kürtlerin özellikle de Suriye’de siyasi statü kazanması meselesidir. Bu kazanımları boğmak için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar ve bunu yaparken de hiçbir kural tanımıyorlar. Bu kabul edilemez. Ya oturup Kürtlerle uzlaşacaklar ve dostane bir ilişkiye girecekler ya da bu çatışma ve gerilimler artarak devam edecek ve eninde sonunda bumerang gibi geri dönüp kendilerini vuracaktır.”

Kısa vadede zafer nidaları atmanın bir anlam taşımadığını, çünkü uzun vadede Ortadoğu’da her gün biraz daha büyüyen bir Kürt meselesi olduğunu hatırlatan Özsoy, Kürt gördüğü her yere saldıran bu faşist mantığın, mutlaka bir siyasi faturası olacağını kaydetti.

PAKİSTANLAŞTIRMA VE PEŞAVERLEŞTİRME

Sınırda Kürtlerin olmasından rahatsız olan AKP’nin, Doğu Guta’dan getirilen cihatçıların İdlib’e yerleşmesine yol vermesinin doğuracağı sonuçları da değerlendiren Özsoy, bu politikanın Türkiye’yi Pakistanlaştırma, Suriye’nin kuzeyini de Peşaverleştirme politikası olduğuna dikkat çekti. Bumerangdan söz ederken tam da bu durumu kastettiğine işaret eden Özsoy şöyle dedi: “Erdoğan daha önce 'Esad’ı devirince Müslüman Kardeşler’e yakın bir sistem kuracağız ve bu sistemde Kürtlere yer vermeyeceğiz' politikasını izledi. Gelinen noktada Esad’ın gitmeyeceği netleşince de ‘Madem Esad’ı deviremiyoruz bari Esad’ın ortaklarıyla anlaşıp, Kürtlerin kuzeydeki kazanımlarını boğmaya çalışalım’ politikasını devreye koydu. Bunun için daha önce desteklediği ne kadar çapulcu, çeteci güç varsa hepsini kuzeyde toplayıp orada Kürtlere karşı savaşmak üzere yeniden konumlandırmak istiyor bu hükümet.”

Bu Selefi grupların ileride AKP için de çok büyük bir tehlike olacağını savunan Özsoy, her ne kadar AKP bu grupları Kürtlere karşı kullanmak istese de eninde sonunda Esad, Rusya ve İran’ın bu çetelerin bulunduğu kuzeye yöneleceğini ve çeteci yapıların dönüp Türkiye’ye 'bizi kullandınız' diyeceğini söyledi. Özsoy, “Esad ve Rusya Doğu Guta’yı, İdlib’in özellikle doğu taraflarını stabilize ettikten sonra pazarlıklar yapacaklar. Eğer bu pazarlıklar tutmazsa dönüp kuzeyde Cerablus’tan Bab’a, Efrîn bölgesine kadar sıkışacak olan bu çeteci yapıları tarumar edebilirler. Oradaki grupların da Türkiye’ye dayanmaktan başka bir vizyonları kalmamış şu an” diye konuştu.

ABD’NİN ÇIKMASI PEK GERÇEKÇİ DEĞİL

ABD Başkanı Donald Trump’ın, “Suriye’den çekiliyoruz” açıklamasını da yorumlayan Özsoy, Amerika’nın Suriye’den çıkmasının pek gerçekçi bir durum olmadığını ifade etti. Trump’ın Suriye’nin kuzeyinin stabilize edilmesi için 200 milyon dolarlık bir yardım paketinin askıya alındığını söyledikten sonra ABD’nin Suriye’den çekileceğini açıkladığına dikkat çeken Özsoy, “ABD Dışişleri Bakanı, Pentagon ve Beyaz Saray’ın farklı birimleri Trump’ın çekilme açıklamasından habersiz. Trump daha önce Afganistan’dan da çekileceğini söylüyordu ama öyle bir çekilme olmadı” dedi. Amerika’da Trump başkan olsa da birçok desantralize kurum; her bir kurumun otonom gücü olduğunu belirten Özsoy, konjonktürel duruma şöyle dikkat çekti: “İran’ı dengelemek, sınırlamak, Rusya ile olan bölgesel rekabeti kaybetmemek ve hem Irak’ın hem de Suriye’nin geleceğini garantiye almak için Amerika’nın Suriye’den çıkma gibi şansı yok; nitekim tüm analizler de buna işaret ediyor. Dolayısıyla Trump bunu nasıl söyledi, ne bağlamda söyledi, çok fazla bilmiyoruz. O nedenle Trump’ın söylediklerine pek anlam yüklememek lazım. Biliyorsunuz daha önce Katar için 'terörist' demişti, halbuki Katar’a en büyük desteği veren Trump’ın kendisidir.”

Trump’ın Minbic üzerinden iyice gerilen Türkiye-ABD ilişkilerini kısmen yumuşatmak istediğini de belirten Özsoy, bu yumuşatma politikasını da Fransa üzerinden yaptığını; bu anlamda Minbic meselesine Avrupa Birliği ve diğer ülkelerin yer aldığı koalisyonun dahil olabileceğini söyledi. Özsoy, “Amerika Türkiye ile iyice kutuplaşmış olan ilişkilerin getirdiği yorgunluğu biraz dağıtmak istiyor; dolayısıyla Fransa’yı ve koalisyon içindeki diğer güçleri dahil ederek cepheyi genişletiyor. Amerika’nın Suriye’den çıkması pek reel bir durum değil” dedi.

MÜLTECİLERİ YERLEŞTİRME PLANI

Efrîn’de yaşanan hukuksuzluğa ilişkin dünyadaki genel sessizliğin en önemli etkenlerinin hem mülteci krizi hem de ticari kaygılar olduğuna dikkat çeken Özsoy, Türkiye’nin Suriye’de yaptıklarından rahatsız olan kesimler olduğunu, ancak ticaret, göç ve güvenlik politikaları konusunda Türkiye ile ilişkileri olan Avrupa gerçeğine işaret etti. Özsoy, “Efrîn’de izlenilen politikalardan mutlu değiller fakat nihayetinde Türkiye hala önemli bir bölgesel güç olarak görülüyor ve Türkiye ile ne çok uzak kalalım ne çok yakın olalım gibi bir pozisyona giriyorlar. Uluslararası hukuk böyle demiş, Cenevre Konvansiyonu’na göre şunun olması lazım, tamam bunu kabul ediyorlar, ancak Türkiye’ye bunu uygulatmak için gerekli somut adımları atmıyorlar" diye konuştu. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge kuralım, bu bölgeye de mültecileri yerleştirelim, siz de rahatlayın biz de rahatlayalım” sözlerini anımsatan Özsoy, şunları dile getirdi: “Özellikle Efrîn’in işgali ve ilhakı konusunda belli ki bir takım sözler verilmiş. İlginç bir şey oldu: Hollanda Başbakanı, Meclis'te Efrîn işgalini net bir şekilde kınayacakken, NATO ve AB yetkililerinin bu kınamayı yapmamaları konusunda kendilerini uyardığını açıkladı. Tam içeriğini bilmiyoruz ne tür telkinler oldu ama bir şekilde Suriye’nin kuzeyinde bütün bu mültecileri yerleştirmek için belli ki alttan alta bir plan işliyor ve Avrupa da bütün iki yüzlülüğüyle bunu kabul etmiş görünüyor.”

KÜRTLERİN PROJESİ VAR

Bölgenin baştan aşağı yerle bir olduğunu ve ortada bir siyasal vizyon olmadığını belirten HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, şunları söyledi: "Bu kadar karmaşık bir coğrafyada bu insanlar birbirini öldürmeden nasıl yan yana yaşayacaklar? Bunun bir modeli var mı? Böyle bir siyaset yürütebilecek miyiz? Kürtler dışında doğrusu şu ana kadar kimsenin herhangi bir projesi ve bu sorulara cevabı yok. Dolayısıyla bu kıyımlar, bu ölümler, bu tahribatlar önümüzdeki dönemde de devam edecek gibi görünüyor. Herkes kendi çıkarlarını ilerletmek isterken, bölgede yaşayan halkların hayatlarını tam bir trajediye dönüştürdüler; bazı yerlerde de işi soykırıma kadar vardırdılar. İdeal olan Ortadoğu halklarının yan yana gelip kendi sorunlarını kendilerinin çözmeleri, kendi modellerini üretmeleri. Ortadoğu halkları birlikte yaşayıp kendi modellerini oluşturana kadar da maalesef dışardan her türlü müdahaleye kendilerini açık hale getiriyorlar.”