‘İmralı tecridi bütün cezaevlerine yayıldı’

HDP İstanbul İl Örgütü öncülüğünde, salgın adı altında Türkiye cezaevlerinde artan tecrit, işkence ve hak ihlalleri protesto edildi.

HDP İstanbul İl Örgütü öncülüğünde "Tecrit ve işkence bir insanlık suçudur" şiarıyla il binası önünde eylem düzenledi. Polisin sık sık, müdahale anonsları yaptığı eylemde, Kürtçe ve Türkçe, “Zindandaki direnişin dışarıda ses olacağız” yazılı pankart ile, “Tecrit insanlık suçudur”, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” dövizleri taşındı.

‘BASKI VE TECRİT UYGULAMALARINA SON VERİN’

Sık sık, “Bijî berxwedana zindana”, “Baskılar bizi yıldıramaz” sloganlarının atıldığı eylemde Tuhay-Der Eşbaşkanı Hüsnü Taş, Kürtçe yaptığı konuşmada polis ablukasına tepki gösterdi.

HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Erdal Avcı, uzun yıllardır ağırlaştırılmış tecrit ortamında tutulan siyasi tutsaklara yönelik hak ihlallerin salgın sürecinde daha da arttığına dikkat çekti. Avcı, salgın sürecinde tutsaklara gereken testler yapılmadığı gibi salgın adı altında kitap kısıtlamadan, açık görüşe, yemeklere kadar her hakkın engellendiğine işaret etti. Bu hak ihlallerini protesto etmek için siyasi tutsakların açlık grevinde olduğunu hatırlatan Avcı, “Başta İmralı’da Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit olmak üzere bütün zindanlardaki baskı ve tecrit uygulamalarına bir an önce son verilmelidir” çağrısında bulundu.

Meclisten geçen infaz yasası değişikliğinin Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındığını da hatırlatan Avcı, AYM’nin eşitsizlik içeren bu yasa düzenlemeyi acilen bozmasını istedi. Avcı, cezaevlerindeki koşullar düzeltilene kadar mücadele devam edeceklerinin altını çizdi.

HDK Eşsözcüsü İdil Uğurlu ise, siyasi tutsakları üzerindeki baskının kaldırılmasını isteyerek, iktidara, “Toplumu ayrıştıran politikalardan vazgeçin” dedi.

‘İMRALI’DA ÖZEL BİR STATÜ UYGULANIYOR’

Konuşmaların ardından ortak açıklama okuyan Tuay-Der yöneticisi Cihan Kartal, özellikle salgın sürecinin Türkiye’de siyasi tutsaklara karşı tam bir tecritte dönüştüğünü vurguladı. Bu tarihten itibaren özellikle İmralı cezaevi başta olmak üzere bütün cezaevlerinde özel bir statü uygulandığını hatırlatan Kartal, şöyle konuştu: “Başta İmralı cezaevi olmak üzere, Sayın Öcalan üzerindeki ağır tecrit ve İmralı cezaevinin kendine özgü hukuksuz infaz rejimi ada hapishanesi olmasından kaynaklı iklim koşulları ve ağır izolasyon ortamının beden sağlığına zararı ve diğer cezaevlerinden çok daha ileri boyuttadır. Bu koşullar kronik rahatsızlıkların ilerlemesine yol açmaktadır. Koronavirüs karakteri gereğince ada cezaevinde tutulan Sayın Öcalan ve aynı cezaevinde hükümlü olan Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş yaş ve kronik rahatsızlıklara karşı doğrudan tehdit altındalar. Bu ölümcül tehdit sebebiyle ve gerekse de yasalardan kaynaklı temel haklarından yoksun bırakılmaları iktidarın siyasilere yönelik keyfi uygulamalarının göstergesidir. Nitekim Sayın Öcalan’ın ailesiyle yapmış olduğu son telefon görüşmesinde, ‘Şu anda durumumuz iyidir, ancak sonrasında ne olur bilemiyorum’ demiş, sağlık durumlarına dönük olası risklere işaret etmiştir.”

‘HAK İHLALLERİ SÜRERSE BÜTÜ CEZAEVLERİ ÖLÜM ORUCUNA BAŞLAYACAK’

Bu süreçte İmralı tecridinin diğer cezaevlerinde de uygulamaya konulduğuna dikkat çeken Kartal cezaevlerindeki hücreler ve koğuşlar arasındaki sohbetlere spor faaliyetlerine son verildiğini, açık görüş, kitap, mektup, iletişim hakları ve benzeri yasal hakları ellerinden alındığını, tutsaklar ağır tecrit altında tutulduğuna işaret etti. Bu antidemokratik uygulamalara karşı birçok cezaevinde açlık grevleri başlatıldığını hatırlatan Kartal, talepleri karşılanmaması, bu uygulamaların devam etmesi durumunda tüm tutsakların ölüm orucuna başlayacaklarını ailelerine aktardıklarına dikkat çekti.