'99 geri çekilme sürecini, yaşayan gerillalar anlatıyor
'99 geri çekilme sürecini, yaşayan gerillalar anlatıyor
'99 geri çekilme sürecini, yaşayan gerillalar anlatıyor
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın esareti sonrası süreç, savaşın şiddetlendiği dönemlerden biriydi. Bir yandan Öcalan’ın esareti ardından gerillayı imha ederek tasfiye planında sonuç almak isteyen bunun için operasyonlarını yoğunlaştıran Türk devleti, diğer yandan önderlerinin esareti karşısında öfkesi bilenmiş, eylem gücü artmış gerilla güçleri.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın stratejik değişikliği, ardından geri çekilme kararı böyle bir atmosferde gerçekleşti.
Geri çekilmenin en zorlu olduğu alanlar, Koçgiri, Dersim, Serhat gibi Kuzey Kürdistan’ın iç kesimlerindeki eyaletler oldu. Eyaletler, eyaletlerden çekilen gücün sayısı değişse de değişmeyen tek şey operasyonlarla bu sürecin sabote edilmek istenmesiydi.
’99 geri çekilme süreci gerillların deyimiyle “çözüm için ödenen ağır bedellerle dolu, ancak yine de sürecin gereklerine bağlı kalmayı bilen, fedakarca bir tutum”un adı oldu.
NORMAL SAVAŞ SÜREÇLERİNDEN DAHA VAHŞİ BİÇİMDE SALDIRDILAR
KAVENDA HEREKOL: 1999 Mart’ın sonları, Nisan’ın başı ile birlikte, Cudi’ye geçtik. Yol boyunca, henüz alanımıza ulaşmadan yol güzergahında 3 gün boyunca bir operasyonla karşı karşıya kaldık. Cudi’de, Bilika’da bir nokta operasyonu yaşandı. Onun dışında da hangi grubumuz göreve gidiyor, keşfe gidiyor, devriyeye gidiyor, tepeye gidiyorsa, sürekli tank atışları, pusular, saldırılar, noktaya kobra vuruşları o tarzda çok şiddetli bir çatışma ve operasyon süreci vardı. 10 Mayıs’ta ise Cudi Bilika’da bilinen o büyük operasyon başladı. 11-12’sinde şiddetli çatışmalar yaşandı. ‘Ya teslim olursunuz, ya size karşı kimyasal kullanırız’ dediler. Buna direnişle karşılık verildi ve çatışmalar şiddetlendi. Bu net direniş tutumu karşısında kimyasal kullanıldı. 19 arkadaşımız o olayda kimyasal sonucu şehit düştü.
Geri çekilme kararının çıkmasına kadar her yerde, çok kapsamlı operasyonlar vardı, çok şiddetli operasyonlar vardı. Çok şiddetli çarpışmalar vardı. Bu atmosfer içerisinde Önderliğimizin İmralı’dan sürecin demokratik bir çözüme evirilmesi için yürüttüğü çabalar söz konusuydu. Onun üzerinden gündeme getirdiği bir geri çekilme, yaklaşımı söz konusuydu.
Biz geri çekilme kararını böyle çok yoğun bir operasyon ve saldırı atmosferi içerinde öğrendik. O zaman Botan alanındaydık. Karar alanımıza ulaştığında önderliğin sürecin demokratik çözümü için attığı adımı mantıken anlamak, ya da buna anlam vermeye çalışmak belki çok zor değildi, fakat o koşullarda, o atmosferde, o kadar yoğun saldırı altında, operasyon altında bunun nasılı üzerinde çok yoğun bir endişe, kaygı vardı.
Bu kararın alan güçlerine kavratılması için bizzat yanımızdan ayrılıp, güçlere toplantı yapmaya giden yönetim üyesi arkadaşlar oldu. Arkadaşlar akşam yanımızdan çıktılar; süreci kavratmak, hazırlık süreci geliştirmek için. Sabah arkadaşların bulunduğu yer nokta baskınına uğradı. Onlarca kobra tarafından önce tepeye vurdular, 5 arkadaşımız orada şehit düştü.
Çatışma sabah saatlerinde başladı, akşama kadar sürdü, imhayı hedefleyen bir operasyondu, yanımızdan giden arkadaşlardan ikisi şehit düştü. Bu iki arkadaştan birisi, çatışma esnasında yaralı esir düştü. Esir düşen arkadaşa işkence yapıldı. Cihazda o işkencedeki sesi bize dinletiliyordu. Arkadaşın direnişi üzerine, ‘PKK’nin psikolojik eğitimini görmüş, çözülmüyor ne yapalım?’ diyerek, karşıdan verilen talimatla arkadaşımız infaz edildi.
Önderliğimizin perspektifi, talimatının güce kavratılması bile kıyasıya bir operasyon, çatışma koşulları altında yapıldı ve bu operasyonlarda, bu çatışmalarda şahadetler yaşandı. Gerçekten çok büyük bir öfkeye yol açıyordu. Şu açıdan, bir yandan önderliğimizin böyle bir yaklaşımı var, çözüm ısrarı var, bir yandan hareketimizin ısrarı var, ama buna karşı korkunç, vahşi bir yönelim var. Düşman çözüm için çabalarımızı sürekli çok ahlaksız bir biçimde sabote ediyordu. Yani bunun zayıflığımız olarak yorumlayan, hatta bu konuda kendini korumaya çalışan, temasa girmemeye çalışan yaklaşımlarımızı bile sürekli provokasyonlarla temasa çekmeye çalışan, operasyon içerisine çekmeye çalışan, çatışma, temas yaratmaya çalışan çok ağır yönelimleri vardı.
Bir diğeri de; bu operasyonlardaki saldırıları hatta arkadaşların cenazelerine uyguladıkları vahşet çok daha üst düzeydeydi. Biz ateşkesler sürecinde pratik alanlarda bir de işin bu yönünü gördük. Bir savaş gücüsün. Bir yandan önderliğimizin, kararını uygulama tutumundasın, ama bir yandan da bu uygulamalarla korkunç bir tahrik gelişiyor.
Kuzey eyaletlerinden Güney’e doğru gelen yüzlerce arkadaşımız şehit düşürüldü. Ki bunu bizzat kendimiz bulunduğumuz alanlarda yaşadık. Grupların en son geldiği alanlardan birisi de bizim alanımızdı. Yolda arkadaşları şehit düşmüş, ya da yaralılar onca yolu tepmiş gelmiş. Çok ideolojik bir güç olmasa, çok önderliğine bağlı bir güç olmasa, çok amacında net bir güç olmasa, gerçekten bu kadar vahşi, tahrik edici, provukatif tutumlar karşısında bu kararlılığı göstermek çok da öyle kolay bir şey değil.
99 geri çekilme süreci bu açıdan bizim açımızdan gerçekten önderliğimizin kararını hayata geçirme ve buna uyma noktasında son derece fedakarca bir tutumdu. Bu hep böyle olmuştur. Bütün ateşkes süreçlerinde böyle olmuştur. Öyle söz düzeyinde değildir; en büyük fedakarlığı Önderliğimiz, hareketimiz, halkımız yaptı derken işte bu gerçeklerden bahsediyoruz.
2001-2002 sürecinde ise Haftanin’deydim. Ateşkes süreciydi, fakat bu süreçlerde de Türkiye ordusu tarafından, bulunduğumuz alana dönük operasyonlar gerçekleşti. Alan zaten sürekli tank, havan atışları altındaydı. Bu hiç kesinsiz devam eden bir durumdu, artık çok alışılmış bir durumdu. Onun dışında da uçaklar sürekli dalış yaparak, provoke etme yaklaşımı vardı.
98 ateşkesi süreci, 99 geri çekilme, 2001-2002 yıllarında bizim açımızdan tamamen süreci sabote etmeme kaygısının üst safhada olduğu, buna çok büyük bir titizlikle, özenle dikkat edildiği, operasyonlarda temasa girmeme yaklaşımının esas alındığı bir ateşkes pozisyonunda olma durumu yaşandı. Fakat düşman açısından bunu tamamen bir zayıflık olarak değerlendirmeye çalışan ve bunun üzerinden adeta normal savaş dönemlerinin daha ötesinde bir kinle, ötesinde bir vahşetle, hunharca yaklaşan hiçbir savaş kuralını, ahlakını, ilkesini dikkate almayan saldırılar oldu.
ATEŞKES DURUMLARINDA GERİLLA NE YAPAR, TECRÜBEMİZ YOKTU
AZAD DERSİM: 1999 yılıydı. Önderliğin esaretinden sonra Kuzey eyaletlerine gidiyorduk. Dersim ve Erzurum gücü olarak 2 ayrı grup birlikte yol alıyorduk. Önderliğin ateşkes ilanını Gabar’da radyodan duyduk. Kuzey’e savaşı geliştirmeye gidiyorduk, önce bir şoke ve anlayamama durumu yaşandı. 2 Ağustos’ta Önderliğin açıklamalarını yine BBC’den dinledik. Kuzeye gidişimiz durduruldu. Gabar’dan sonra devam etmedik. Örgüt talimatlarını bekledik. PKK Başkanlık Konseyi’nin talimatı, Önderliğin ateşkese ilişkin Konseye yazdığı mektup, yine Konseyin Önderliğe cevabı, o mektuplarla birlikte verildi. Mektuplar okundu. Önderliğin yeni bir süreci başlattığına dair tartışmalar gelişti. Geri çekilme tarihimiz 17 Ağustos’tu, Gabar’dan çıkıp, Kato Jirka’ya ulaştık. Tabii ki bu geri çekilme sancılı oldu. Bir yandan ateşkes ilan edilmiş, diğer yandan operasyonlar oluyor çatışsan nasıl olacak, zarar verir miyiz kaygıları vardı. Sanırım tarih 21 Ağustos’tu Kato Jirka’dan Çatak tarafına geçecektik. Tehtereş diye parti tarihinde bilinen bir yer var; orası ile Gola Nizmo alanı arasında Türk ordusu pusu atmıştı. Biz pusu yerine yaklaşık 500 metre yaklaşmıştık ki alan güçleri pusuyu fark etti. Bizim grup o alandaki güç değildi, coğrafyaya hakim değildik. Kuryeler vardı. Tehtereş’e geri döndük. Kayalıklı bir yerde bekledik. Sabaha kadar beklediler. Sabah daha geniş bir arazide operasyon yapmaya başladılar. Operasyon bizim bulunduğumuz yere kadar uzandı, 500 metre mesafe kalmıştı. Görüntü vermemeye çalışıyorduk, olası çatışmanın sorumluluğu ağırdı bunun bilincindeydik. Bunun kaygısı vardı. Bir yandan kayıp vermek istemiyorsun, bir yandan süreci baltalamak istemiyorsun. Ateşkes karşısında gerilla ne yapmalı, bu tür durumlarda kendisini nasıl savunmalı, kendisini savunurken, ateşkes süreci sekteye uğrar mı, uğramaz mı noktasında bir tecrübemiz de yoktu. Arazi keşfi akşama kadar sürdü ve geri çekildiler. Karakollara çekildiklerini netleştirdikten sonra yola devam ettik. İki gün Çatak’ın Faraşin mıntıkasında bekleyecektik. Ancak askerin arazi keşfine çıktığı operasyon yaptığına dair bilgiler geldi. Eyalet yönetimi bizimle toplantı yaptı. Türk ordusunun hareketliliğinden söz etti. Önderliğin bir süreç başlatmasına rağme Türk devletinin bu süreci baltalamak istediğini imha ve inkarda ısrar ettiğini bütün eyaletlerde devam eden operasyonları anlattı. Bizim de hemen alandan çıkmamız gerektiği belirtildi. Akşama doğru çıktık, geride kalan arkadaşlarla vedalaştık. Bizim için çok zordu. Yol boyunca her şeyi paylaştığın arkadaşları geride bırakıyorsun ne olacağını bilmiyorsun. Üç gün sonraydı, tekmillerde operasyonun Güroymak tarafına genişleyerek devam ettiğini duyduk. Arkadaşlar operasyon çemberinde kaldıkları için, kayıp vermişlerdi, şehit düşmüşlerdi. Üç arkadaş bizim gruptandı. Hasan (Hacı Öztürk) arkadaş Ankaralıydı Türk bir arkadaştı. Memo Amedliydi, bir de Bedran. Öyle bir süreçte daha çok etkilendik, geçmişte de kayıp verdik. Ama eylemlerde değil, ateşkes sürecinde sen barış elini uzatıyorsun o seni imha etmek istiyor. Duygusal olarak zorlanmayı yaşadık o durumda. Ama herşeye rağmen karara bağlı kaldık. Barışın savaştan daha zor olduğunu anlıyorsun. Böyle bir sonuca ulaşıyorsun. Biz de bu temelde karşılamaya ve anlamaya çalıştık.
ALİŞER KOÇGİRİ ARKADAŞIN ÇABASI BELİRLEYİCİYDİ
BARAN NURHAK: 1999’da Koçgiri’de Köse Dağı’nda üslenmiştik. Geri çekilme birkaç aylık sürecek bir yolculuktu, ona göre hazırlıklarımızı yaptık. Tek gruptuk; 25 arkadaştan oluşan bir grup. Örgüt Güney’e çağırıyordu, tek hedefimiz kayıp vermemekti.
Orada birçok arkadaşımız şehit düşmüştü, çok emek de verilmişti. Bazı arkadaşlar olarak kalmayı önerdik, fakat yönetim tarafından kabul edilmedi. Biz de madem karardır uyacağız dedik. Alandan ayrılmak oldukça zordu. Manevi ve duygusal olarak oldukça zorlandık. Ama dediğim gibi sonuçta Önderliğin ve hareketin kararı vardı, bize düşen onun gereklerini yerine getirmekti.
Önce Dersim’e ardından Amed’e geçtik. Fakat sonra Amed’deki yığılma nedeniyle Dersim’e geri döndük. Baharla birlikte Amed’e yeniden geçtik. Bir iki ay sonra yola çıktık. Koçgiri gücünden kayıplar ve herhangi bir olumsuz durum yaşanmadı. Yapı içinde önderliği ve süreci anlamaya dönük çabalar vardı. Belki süreci duygusal ele alma etkilenme oldu. Ama kesinlikle örgüte karşı olumsuz bir durum yaşanmadı. Bunun hepsi Alişer Koçgiri arkadaşın çabasıyla oldu. Alişer heval, “bu bir özgürlük yürüyüşüdür; biz de her şeyiyle yaşamıyla, kuralıyla, disipliniyle, yol yürüyüşüyle her şeyiyle dikkat edeceğiz. Benim görevim sizi Güney’e sağlıklı yetiştirebilmektir” diyordu. Biz de ‘Önderlik karar almış, bizde sonuna kadar bunun gereklerini yerine getireceğiz’ dedik.
TOROSLARDA KÖYLÜLERE PUSU KURDURDULAR
FİKRET SİİRT: 1999 geri çekilme kararını ilk başta radyodan öğrendik. Toroslardaydık. Muhabere saatinde, Şehit İbrahim arkadaş “Önderlik böyle bir karar almış, geri çekileceğiz, fakat ilk başta İzmir grubu çekilecek, o zaman kırsala bir grup göndermiştik, onlar geri çekildikten sonra siz geri çekileceksiniz. Ona göre siz hazırlık yapacaksınız. Kendinizi koruyun” dedi.
İzmir grubundan sonra biz çekilmeye başladık. Amanos ormanları çok sıktır. Ormanları kesiyorlardı. İşçilerdir çalışıyorlar sandık. Baktık ki yukarıda pusu kurulmuş, asker değil. Oradaki, köylülerden, oradaki halktan, korucular yapmışlardı. Onlar pusudaydı. Geri döndük ormanın sıklıklarına daldık.
Yol çevresinde her tarafta operasyon vardı. Geri çekiliyoruz. O geri çekilmenin psikolojisi bizde var. İbrahim arkadaşa ulaştıktan sonra o bizimle toplantı yaparak bir daha anlattı neden geri çekildiğimizi.
Toplantıdan sonra devam ettik. Bir yerde Skorskylerle indirme yaptılar. Kobralar geldi. Psikolojik olarak çıkarmak, deşifre etmek için, çok alçaktan uçuyorlardı. İndirme yaptılar. Artık köpeklerle tüm pamuk tarlalarını, tüm kanalları aramaya başladılar. “Bölük komutanı kelle istiyor” “gidelim sınırın diğer tarafında, birkaç kişinin kafasını keselim, getirelim. Zaten onlar da hepsi terörist” Öyle konuşmalarını, cihazlarını dinliyoruz.
Geri çekilme sürecinde bizim eyaletten 7 arkadaş, iki milis şehit düştü. Birkaç arkadaş da Suriye’nin eline geçti, yıllar sonra bırakıldılar.
DEVAM EDECEK...
http://www.firatnews.com/news/guncel/99-geri-cekilme-surecini-yasayan-gerillalar-anlatiyor.htm