'4 Kasım Darbesi' raporu hazırlandı

HDP, demokratik siyasete dönük 4 Kasım Darbesi'ne ilişkin rapor hazırladı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), yıl dönümü yaklaşan 4 Kasım 2016 Darbesi'ne ilişkin rapor hazırladı.

Dönemi kısaca anlatan ve milletvekillerine ilişkin siyasi ve hukuki durum hakkında bilgiler içeren 44 sayfadan oluşan Demokratik Siyasete Özgürlük adlı rapor, tüm milletvekilleri ve siyasetçiler ile medya, akademi, hukuk ve sanat dünyasından çeşitli kişi ve kurumlara gönderildi.

'9 MİLLETVEKİLİ HALA CEZAEVİNDE'

Raporun genel bilgi kısmında şu ifadelere yer verildi:

"Kasım 2016’dan bu yana Eş Başkanlar dahil olmak üzere 15 HDP milletvekili tutuklanmıştır. 9 milletvekili ise hala cezaevindedir. Bu süreçte 27 milletvekili, bir kısmı birden fazla olmak üzere, gözaltına alınmış ve serbest bırakılmışlardır. Ayrıca Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eş Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk 28 Aralık 2016’dan bu yana tutukludur. 20 Mayıs 2016’da Anayasa’da yapılan değişiklikle 59 HDP milletvekilinin 55’i hakkında 510 fezlekeden soruşturma yürütülmeye başlanmıştır. CHP ile ilgili 145, AKP ile ilgili 46, MHP ile ilgili ise sadece 20 fezleke bulunmaktadır.

FEZLEKELER

HDP milletvekilleri hakkında, 2007 yılından 2015 yılına kadar geçen sekiz yıllık süreçte 182 fezleke hazırlanmışken, 80 milletvekili ile Meclise girdiği 7 Haziran 2015 seçimleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 28 Temmuz 2015’teki “dokunulmazlıklar kaldırılmalı” ve “bedelini ödemeliler” açıklamalarından sonraki 10 ay gibi kısa bir sürede 328 adet fezleke hazırlanarak bu sayı 510’a ulaşmıştır. Kısa bir zaman zarfında hazırlanan bu 328 fezlekenin 154 adedi, Anayasa değişiklik teklifinin Meclis’e sunulduğu 21 Nisan 2016 ile kabul edildiği 20 Mayıs 2016 tarihi arasındaki bir aylık dönemde hazırlanmıştır."

'309 DURUŞMA YAPILDI...'

Dokunulmazlık düzenlemesi ile yasama sorumsuzluğunu askıya alacak şekilde, Anayasa’ya aykırı olarak milletvekili yargılamalarına başlandığına dikkat çekilen açıklamada, şöyle devam edildi:

"Sadece tutuklu milletvekillerinin cezaevlerinde bulundukları 1 yıllık süreçte 309 duruşma yapılmıştır. Yargılamalar sonucunda HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’a siyaset yasağı getirilerek milletvekilliği ve Eş Genel Başkanlığı düşürülmüştür. Yine Diyarbakır milletvekili Nursel Aydoğan ve Siirt milletvekili Besime Konca’nın milletvekillikleri verilen cezalar nedeniyle düşürülmüştür. Van milletvekili Tuğba Hezer ve Şırnak milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın milletvekillikleri ise, Meclis tarihinde emsali olmayan bir uygulama ile devamsızlık gerekçe gösterilerek düşürülmüştür.

Tüm bu süreçte, cezaevinde bulunun milletvekilleri ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvuru yapan uluslararası kurum ve kuruluşların bu talepleri reddedilmiştir. Yine duruşmaları izlemek isteyen uluslararası kurum temsilcilerine ve parlamenterlere izin verilmemiştir.

(...) İktidar, CHP ve HDP’nin ilkesel ve kalıcı bir biçimde, uluslararası demokratik normlara uygun bir şekilde milletvekili dokunulmazlıkların yeniden düzenlenerek kaldırılması önerilerine kulaklarını tıkamış; geçici bir maddeyle, uluslararası sözleşmelere ve Anayasa’ya aykırı bir biçimde ve bir defaya mahsus olarak dokunulmazlıkların kaldırılmasını dayatmıştır. Anayasa’ya eklenen söz konusu madde, 20 Mayıs 2016 tarihinde TBMM’de yeterli oyu alarak yasalaşmıştır. Geçici madde uyarınca dokunulmazlıklar, 20 Mayıs 2016 tarihine dek TBMM Başkanlığı’na veya Adalet Bakanlığı’na savcılıklardan ulaşan fezlekelerle sınırlı olarak bir defaya mahsus olarak kaldırılmıştır. Yasama dokunulmazlıkları kişisel bir ayrıcalık değil, Meclis’in halk iradesiyle teşkil edilmiş aritmetiğini, varlığını, faaliyetini ve özellikle iktidar karşısında muhalefetin temsilini koruyan bir kurumdur. Yasama dokunulmazlıklarının düzenlenmesi, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi süreçten bağımsız bir hukuki işlem değildir. Bu düzenlemeyle, bir siyasi partinin örgütlenme ve siyaset yapma özgürlüğü, milletvekillerinin seçilme ve milletvekili kalabilme hakları ve her bir fezlekeyle de ifade özgürlüğü ihlal edilmiştir. Bu uygulama, Venedik Komisyonu’nun da ilgili raporunda belirtildiği gibi eşitlik ve orantılılık ilkelerine de aykırıdır.

(...) Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru, 3 Haziran 2016 günü reddedilmiş, bu karardan 4 gün sonra, 7 Haziran 2015 seçimlerinin yıl dönümünde Anayasa değişikliği Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla iç hukuk yolları tükendiği için, dokunulmazlıkları kaldırılan HDP’li milletvekilleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmuşlardır. Başvurular esas itibariyle 1 No’lu Protokol’ün 3. Maddesi’nde düzenlenen serbest seçim hakkının, sözleşmenin 10. Maddesi’nde düzenlenen ifade özgürlüğü ve 11. Maddesi’nde düzenlenen örgütlenme özgürlüğü ile beraber 18 maddenin ihlali üzerine kuruludur.

MECLİS’E DARBE

Dokunulmazlıkları düzenleyen Anayasa değişikliğinden 5 ay sonra, 4 Kasım 2016 tarihinde HDP Eş Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Grup Başkanvekili İdris Baluken, Ankara milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Amed milletvekilleri İmam Taşçıer, Nursel Aydoğan ve Ziya Pir, Hakkari milletvekilleri Abdullah Zeydan, Nihat Akdoğan ve Selma Irmak, Mardin milletvekili Gülser Yıldırım, Şırnak milletvekili Faysal Sarıyıldız, Ferhat Encü ve Leyla Birlik, Van milletvekili Tuğba Hezer hakkında Bingöl, Amed, Hakkari, Şırnak ve Van illerindeki savcılıklarca gözaltı kararı verilmiştir.

Ankara, Amed, İstanbul ve Mardin’de saat 00.45 ila 02.00 arasında yürütülen operasyon ile aralarında HDP Eş Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahatin Demirtaş’ın da bulunduğu 12 milletvekili gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınan Eş Başkanlar ile milletvekilleri önceden hazırlanmış uçak, helikopter ve araçlar ile Bingöl, Diyarbakır, Hakkâri ve Şırnak Emniyet Müdürlüklerine götürülmüşlerdir. Aynı gün çıkarıldıkları mahkemelerde HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile HDP Grup Başkanvekili ve Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile milletvekilleri Abdullah Zeydan, Ferhat Encü, Gülser Yıldırım, Leyla Birlik, Nihat Akdoğan, Nursel Aydoğan, Selma Irmak tutuklanırken; İmam Taşçıer, Ziya Pir, Sırrı Süreyya Önder denetimli serbestlik hükümleri uygulanarak serbest bırakılmıştır. Tutuklanan milletvekillerinin yine önceden hazırlanmış uçak, helikopter ve araçlar ile seçim çevrelerine ve ikamet adreslerine çok uzak olan Edirne, Kandıra ve Silivri Cezaevlerine aynı gün sevkleri gerçekleştirilmiştir. Türkiye’deki mevcut yargı sistemi içerisinde farklı savcılıkların aynı anda harekete geçirilmesi, farklı dosyalardan aynı anda operasyon yürütülmesi ve milletvekillerinin gayri hukuki şekilde gözaltına alınmalarını ve tutuklanmalarını öngören bir mekanizma yoktur. Sadece gözaltına alınma ve tutuklanmaların eşzamanlı yapılması bile operasyonun hukuki değil siyasi olduğunun yeterli bir kanıtıdır. Yine 4 Kasım günü bütün yaygın medya grupları ile yandaş medya kuruluşlarının aynı son dakika spotu olan “HDP’ye Terör Operasyonu” ile yayın yapması ve sabahında basılı gazetelerin aynı manşetlerle çıkması, HDP’ye yönelik operasyonun planlı olduğunun ve tek bir merkezden yönetildiğinin diğer bir göstergesidir. Bir başka gösterge ise milletvekillerinin cezaevlerinde tutulacağı odaların yargılamalardan önce hazırlandığına dair kamuoyunda yaygın olarak konuşulan iddialardır.

HUKUKİ MÜCADELE

İç hukuk başvurularında, tutuklanan milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları ve milletvekilliği sıfatları devam ettiği vurgulanarak, TBMM’de devam eden yasama faaliyetlerine katılımlarının esas olduğunun altı çizilmiş, tutukluluklarının sona erdirilmesi, emsal kararlar gösterilerek Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) uyarınca görevli sulh ceza mahkemelerinden talep edilmiştir. Bu talebin reddedilmesiyle tutukluluk kararına ilişkin olarak iç hukuk yolları tüketildiği için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu açılmıştır. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruda, temel olarak çoğu isnadın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi şart olan siyasi açıklamalardan ibaret olduğu ve bunların suç sayılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği; milletvekillerinin yasama faaliyetinden alıkonulmasının seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırdığı; tutuklanmaları için gerekli şartların sağlanmadığı ve yürütülen operasyonun HDP’yi sindirmeye yönelik siyasi bir saikle yapıldığı öne sürülmüştür. Özetle, dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı AİHM’e yapılan başvurudaki gerekçelerle birlikte özgürlük ve güvenlik hakkının da ihlal edildiği ifade edilmiştir. Eş Genel Başkanlarla ilgili başvuru 17 Kasım 2016 günü yapılmışsa da, geçen bir sene boyunca bu dosyalara dair hiçbir gelişme olmamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin sessizliğini sürdürmesi üzerine, 20 Şubat 2017 günü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurulmuştur."

Raporda, tutuklu eş başkanlara ilişkin bilgiler ise şu şekilde verildi:

"FİGEN YÜKSEKDAĞ

4 Kasım 2016 tarihinde, gece saat 01:00’de Ankara’da bulunan evinde gözaltına alınmış ve aynı gün tutuklanarak Kocaeli 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne konulmuştur. Sadece erkek mahpusların kalmaları için planlanmış Kocaeli F Tipi Hapishanesi, kurulduğu günden bu yana ilk defa kadınlara açılmıştır. Bu hapishane, Yüksekdağ’ın tutuklanmasına gerekçe gösterilen dosyaların görüldüğü şehirlerden birinde olmamakla birlikte, bu şehirlere hayli uzaktır. Yüksekdağ, burada iki aya yakın bir süre tek başına tutulmuştur. KISITLAMALAR Yüksekdağ hakkında, OHAL dönemi çıkarılan 676 Sayılı KHK gerekçesiyle avukatlarıyla yapacağı görüşmelerin kamera ile kayıt altına alınmasına ve görüşmelerde infaz koruma memurlarının bulundurulmasına karar verilmiştir. 3 ay boyunca bu kararı da aşan bir şekilde hapishane idaresi tarafından tüm avukat görüşmeleri kayıt altına alınmış, savunma evraklarına ve görüşme sırasında tutulan savunmaya ilişkin tüm görüşme notlarına el konulmuştur.

Yüksekdağ’a gönderilen kitaplar hapishane idaresi tarafından sakıncalı bulunduğu için kendisine verilmemiştir. HDP Genel Merkez adresine gönderdiği mektuplar, fakslar iletilmemiştir. Seçmenlerinden, yakınlarından, çeşitli yerel ve uluslararası siyasi parti temsilcilerinden gelen dayanışma mektuplarına el konulmuş veya sansürlü olarak iletilmiştir. Hukukİ Durumuna İlİşkİn Bİlgİ ve İstatİstİkler Figen Yüksekdağ hakkında milletvekili seçilmeden önceki siyasi faaliyetleri nedeniyle dört dava açılmış olup bunların üçü halen devam etmektedir. Bu yargılamalar nedeniyle daha önce tutuklu da kalmıştır. Milletvekili seçildikten sonra siyasi faaliyetler kapsamında yapmış olduğu basın açıklamaları ile miting ve toplantı konuşmaları nedeniyle toplam 29 adet fezleke hazırlanmıştır. Birbirinden bağımsız suç tarihleri ve suç isnatları taşıyan 8 fezleke Yüksekdağ hakkında tutuklama kararı verilen Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada birleştirilmiştir. Bu “Torba Soruşturma Dosyası”, Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılmış ve ardından yetkisizlik kararı verilerek Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

Yüksekdağ, tutuklanmasının üzerinden 8 ay sonra tutuklu yargılandığı mahkemede ilk defa hâkim karşısına çıkabilmiştir. Kaçma şüphesi gerekçesiyle tutukluluğunun devamına karar verilen duruşmada mahkeme, davayı Sincan Hapishanesi kampüsüne taşımış ve 20 kişi izleyici kapasitesi bulunan bir salona alınmasına karar vermiştir. Tutuklu olduğu davanın 3üncü duruşması 6 Aralık 2017’de yine Sincan Cezaevi Yerleşkesi’nde görülecektir. Yüksekdağ, mahkemenin bu kararını iktidarın kendi dosyası üzerine doğrudan bir müdahalesi olarak değerlendirmiş, halkın olmadığı bir duruşma salonunda yapılacak bir savunması olmadığını, bu nedenle davanın yeniden büyük salona alındığı duruşmada savunmasını yapacağını belirten bir dilekçeyi mahkemeye iletmiştir. Mahkeme de bunun üzerine SEGBİS sistemi ile bulunduğu hapishaneden duruşma salonuna bağlanmasına karar vermiş, ancak Yüksekdağ hukuka aykırı bu uygulamayı da kabul etmemiştir. Hali hazırda birleştirilen dosyalarla birlikte 9 ayrı ilde devam eden 25 davası vardır. Bu davalardan 4 tanesinde Yüksekdağ hakkında mahkûmiyet kararı verilmiştir.

Adana 11. Asliye Ceza Mahkemesi, 10 Ekim Ankara Katliamı’nda hükümetin sorumluluğuna işaret eden bir konuşması nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni alenen aşağılamak suçlamasıyla 1 yıl hapis cezası vermiştir. Bu ceza kesinleşmiştir. İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, katıldığı bir protesto yürüyüşü nedeniyle örgüt propagandası suçlamasıyla verilen 1 yıllık mahkûmiyet kararı da kesinleşmiştir. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Alman Haber Ajansı DW’ye vermiş olduğu röportaj nedeniyle propaganda suçlamasıyla 1 yıl 6 ay hapis cezası verilmiş olup, bu ceza İstinaf Mahkemesi aşamasındadır. Aynı röportaj tutuklu yargılandığı davada da fezleke konusu yapılmıştır. Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla 11 ay 20 gün hapis cezası verilmiştir. Para cezasına çevrilen bu karar da İstinaf Mahkemesi aşamasındadır. Milletvekili seçilmeden önce katıldığı bir anma nedeniyle hakkında açılan kamu davasından 10 ay mahkûmiyet kararı verilmişken, yıllarca Yargıtay incelemesinde kalan bu dosya dokunulmazlıklar devam ederken Anayasa’ya aykırı bir biçimde görülmeye devam etmiştir. Ceza, Yüksekdağ’ın tutuklanmasının hemen öncesinde onaylanmış ve kesinleşmiştir. Bu yargılamayı yapan mahkemenin savcısı ve yargıçlarının bir kısmı Fethullahçı yapıya üye oldukları iddiası ile meslekten ihraç edilmiş ve tutuklanmışlardır.

Verilen mahkûmiyet kararı 1 yılın altında olmasına rağmen, mezarlıkta bir anmaya katılma fiili terör suçu sayılarak vekilliği, Eş Genel Başkanlığı ve parti üyeliği ulusal ve uluslararası mevzuata aykırı bir şekilde düşürülmüştür.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ

"4 Kasım 2016 tarihinde, gece saat 01:00’de Diyarbakır’daki evinde gözaltına alınmış ve aynı gün tutuklanarak Edirne Cezaevi’ne konulmuştur. Edirne Cezaevi, Selahattin Demirtaş’ın ikamet adresi olan Diyarbakır’a en uzak cezaevi olup, 1700 km mesafededir. Bu cezaevinin, tutuklanmasına gerekçe gösterilen dosyaların görüldüğü şehirlere de herhangi bir yakınlığı bulunmamaktadır. Burada elli dört gün boyunca tek başına tutulan Demirtaş, 27 Aralık 2016 tarihinden bu yana da Hakkâri Milletvekili Abdullah Zeydan ile birlikte kalmaktadır.

HDP’nin Eş Genel Başkanlığı devam eden ve bu sıfatla yasama faaliyetlerine devam etmesi Anayasal bir hak olan Demirtaş’ın, TBMM’de yapılan HDP Grup Toplantısı’nda okunması için gönderdiği yazı ve basına ilettiği ilk röportajlar cezaevi tarafından sansürlenmiştir. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thornbjorn Jagland ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks’e yazdığı mektuplar cezaevi idaresi tarafından alıkonulmuştur. İşkenceyi Önleme Komitesi’ne (CPT) iletilmek üzere, diğer cezaevlerinde bulunan milletvekillerine uygulanan hukuksuzlukları kaleme aldığı mektup CPT’ye ulaştırılmamış, postada kaybedilmiştir. Kendisiyle röportaj yapmak isteyen Der Spiegel’in talebini ileten avukat gözaltına alınmış, “Demirtaş’ın tutuklanması ile ilgili olarak uluslararası ortamda gündem oluşturarak, ülkemiz aleyhine uluslararası alanda lobi faaliyetlerinde bulunulmaya çalışılması eylemine katılmakla” suçlanmıştır. Tutukluluğun ilk üç ayında, avukatları ile yaptığı görüşmeler kamera ile kayıt altına alınmıştır. Hukukİ Durumuna İlİşkİn Bİlgİ ve İstatİstİkler Selahattin Demirtaş’ın 2007-2016 tarihleri arasında, siyasi faaliyetler kapsamında yapmış olduğu basın açıklamaları ile miting ve toplantı konuşmaları nedeniyle hakkında 96 adet fezleke hazırlanmıştır. Bu fezlekelerden 29’unu hazırlayan savcılar, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni gerçekleştirdiği iddia edilen Fethullahçı yapıya üye oldukları için tutuklanarak, cezaevine konulmuşlardır. Hazırlanan 96 fezlekeden 46’sı HDP’nin 80 milletvekili ile Meclis’e girdiği 7 Haziran 2015 seçimleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 28 Temmuz 2015’deki 'dokunulmazlıklar kaldırılmalı' ve 'bedelini ödemeliler' açıklamalarından sonraki 10 ay gibi kısa bir sürede hazırlanmıştır. Bu fezlekelerden 16 adedinde isnat edilen suçların yılları 2010, 2011, 2012, 2013 gibi eski yıllar olmasına rağmen, fezleke düzenlenme tarihleri 20 Mayıs 2016’da gerçekleşen dokunulmazlık düzenlemesinin hemen öncesindedir. Toplam 96 adet fezlekenin, birbirinden bağımsız suç tarihleri ve suç isnatları taşıyan 31 adedi, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca birleştirilerek tek bir “torba soruşturma dosyası” oluşturulmuştur. Bu “torba soruşturma dosyası”, Demirtaş hakkında Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan, ana dava olarak bilinen ve akabinde güvenlik gerekçesiyle Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledilen tutuklu bulunduğu dosyadır. Tutuklanmasına neden olan bu dosyada birleştirilen 31 adet fezlekeden 9 adedini hazırlayan savcılar, Fethullahçı yapıya üye oldukları iddiasıyla görevden ihraç edilerek tutuklanmışlardır. Tutuklu olduğu dosyanın duruşma günü, tutukluluk tarihinden 399 gün sonraya verilmiştir. Duruşma, 7 Aralık 2017 tarihinde Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecektir. Hali hazırda birleştirilen dosyalarla birlikte 12 ayrı ilde devam eden 23 davası bulunmaktadır. Tutuklu olduğu süre zarfında tutukluluğuna sebep olan dosyanın duruşması yapılmazken, tutuklu olmadığı dosyaların ise farklı mahkemelerde 79 duruşması gerçekleşmiştir. Demirtaş, bu duruşmaların tümüne katılma talebinde bulunmuş, ama bu taleplerden biri hariç tamamı, yargılama giderleri ve güvenlik gibi gerekçelerle reddedilmiştir. Sadece Ankara’da devam eden bir davasına getirilme talebi uygun görülmüştür. Bu davaya da getirilme aşamasında kelepçe takılmak istenmiştir. Demirtaş bu uygulamayı “yasadışı ve ahlak dışı” bulduğunu belirterek, “adaletsizliğe karşı her halükarda direneceğiz ve temsil ettiğimiz halk iradesinin onurunu koruyacağız” ifadeleri ile reddetmiştir. Demirtaş hakkında, dokunulmazlıkları düzenleyen 20 Mayıs 2016 tarihli Anayasa değişikliği sonrasında, biri tutuklandığı gün verdiği ifade nedeniyle olmak üzere 12 yeni fezleke de düzenlenmiştir.

Cezaevinde bulunduğu süre içinde on iki öyküden oluşan ‘Seher’ isimli bir kitabı yayımlanmıştır. Kitap bir aydan kısa zamanda yüz bin okuyucuya ulaşmıştır. Kaleme aldığı şarkı sözleri çeşitli sanatçılar tarafından bestelenmiştir. Resim çalışmaları da yapan Demirtaş, iki tablosunu kamuoyuyla paylaşmıştır.

Tutuklu olduğu dosyanın duruşma günü, tutukluluk tarihinden 399 gün sonraya verilmiştir. Duruşma, 7 Aralık 2017 tarihinde Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecektir."