2000 asker+Berberoðlu'nun gündüz düşü-Erdem Can

2000 asker+Berberoðlu'nun gündüz düşü-Erdem Can

PKK'nin bir ayı aşkın bir süredir Şemdinli başta olmak üzere geniş bir alanda sürdürdüðü alan hakimiyeti Ankara egemenliðini topyekûn seferber etti. Türk basınının Aydın Doðan'a baðlı “amiral gemisi” Hürriyet'in genel yayın yönetmeni Enis Berberoðlu Şemdinli gerçeðini plastik çiçekle süslediði masayla perdelemeye çalışarak, ”Şemdinli'de devlet millet elele” fotoðrafları çekiyor.

Aynı saatlerde TSK'nın Şemdinli Goman Daðı'na hava destekli çıkartma yaptıðı ve ancak 2000 askerle “PKK bayraðını indirerek Türk bayraðı astıðı” haberi Türk basınına yansıyor.

Berberoðlu, yalan bombardımanı ile cephe gerisini de aşarak Goman'a bayrak dikme çabasındaki TSK'nın yedeðinde Şemdinli savaşına dahil oluyor. Ancak geminin bombaları menzil yoksunu. Bu yüzden kendi mevzilerine düşüyor. TSK ile Hürriyet Gazetesi birbirini aynı gazete sayfalarında yalanlıyor.

Gazetecilik mesleðine şu ya da bu biçimde bulaşan herkes eðer kısa da olsa bir dönem Türk basınını izlemişse, ”bu meslek daha ne kadar pespayeleştirilebilir” sorusuna kafa yormuştur. Ýfadeleri seçerken son derece özenli olmaya gayret ediyorum. Ancak, yemek borusundan baðımlı olduðu düzene uşaklık ederken, insanlıðın en temel ve en masrafsız erdeminden, ”doðruluktan” bu kadar uzaklaşmak sıradan bir hal olarak görülemez.

Aynı şekilde Türk Başbakan Tayyip Erdoðan'ın siyaset kurumunu düşürdüðü seviye de “örnek” gösterilecek düzeyde. Uzunca bir süredir Kürt sorunu söz konusu olduðunda siyasal argümanlar yerine ırkçı, ötekileştirici bir söylem tutturan Türk Başbakan Özgürlük Hareketi'ni, kendince en “düşük” canlı kategorisinde gördüðü ”domuza” benzeterek geleneksel Türk inkarcılıðının da gerisinde bir siyaseti uyguladıðını gösteriyor.

Her faşist gibi doðadaki diðer canlıları hakaret unsuru olarak gören Erdoðan, mimarı olduðu “Ýslam-Türk” ideolojisinin Kürt algısını dışa vuruyor.

Son olarak katıldıðı televizyon programında, kendisine sunulan çanakların içini dolduran Erdoðan, Kürt sorunu baðlamında tek bir satır haber yapılmaması gerektiði talimatını verdi. Erdoðan, BDP Milletvekilleri'ne yönelik olarak bir süredir devam eden siyasal linçin son perdesi, dokunulmazlıkların kaldırılması halinde basının bu duruma haber deðeri vermemesi gerektiðini söylüyor. Ayrıca Şemdinli'de gerillanın ilan ettiði alan hakimiyetinin "haber deðeri yoktur" eðer yapılacaksa Berberoðlu'nun yaptıðı gibi "haber" yapılmalıdır.

Erdoðan'ın emrine ilk emir tekrarı da Berberoðlu'nden geldi: ”Bugüne şükür demiyorum tabii ki… Ama yaşadıkça, nefes aldıkça… Şemdinli’de kahve keyfini, o daðların güzelim kokusunu unutmadan… Geçmişin asla ve kat’a tekrar etmemesi için… Elimden geleni yapacaðım. Sadece bilinsin istedim” sözleri ile yalan da dahil “elinden geleni” yapacaðı sözü Doðan Grubu'nun AKP'nin parlamenter sisteme indireceði yeni darbede de yanında olacaðı garantisini oluşturuyor.

Berberoðlu'nun, sözü gazetecilik yapmak üzerine deðil, Kürdistan'da Ankara egemenliðinden yana statükonun deðişmemesi için elinden geleni yapma sözüdür. Bu sözün ahlaki hiçbir kaygısı olmadıðı da açıktır.

Öyle ki ”Yüksekova’da Belediye Başkanı’na soralım dedik. Fırsat olmadı, kısmet deðilmiş. Başkan hanım galiba KCK’dan Muş’ta yatıyor” diyen Berberoðlu, Yüksekova Belediye Başkanı Ruken Yetişkin'in tutuklu olduðundan bihaber. Ama bunu öðrenince de Yetişkin’in ”KCK'li” olduðunun altını çizme fırsatını kaçırmıyor. Zira, belediye başkanı ile konuşmak gibi bir derdi yok. Olsa mevcut belediye başkanı Ercan Bora'ya sorabilirdi sorularını.

Çok açık bir biçimde görünüyor ki önümüzdeki günler BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının AKP'nin öncülüðünde ve en geniş ”toplumsal mutabakatla” kaldırılacaðı, insan avının parlamentoya taşındıðı bir süreç olacak.

Erdoðan'ın, “Bunlar siyasetçi olmaktan çıktı. Teröristle kucaklaşana ben nasıl siyasetçi diyebilirim? O günkü, milletvekillerinin gösterdiði tablo yenilir yutulur bir tablo deðildir. Biz tanımıyoruz. Biz o 9 milletvekilini kabullenmek zorunda kalıyoruz” sözleri Kürt iradesine duyulan tahammülsüzlüðün Türk siyasetini esir aldıðını gösteriyor. Bu esaretten kurtulmanın iki yolu var. Biri demokratikleşerek halkların eşit ve gönüllü birlikteliðini saðlayacak demokratik özerklik modeli. Diðeri ise bu esareti yenmek için Kürdün iradesinin yok edilmesi.

Erdoðan'ın, “bitti, bunlarla neyin müzakeresini yapacaksın?” sözleri yeni şiddet dalgasının hedefinin BDP'li milletvekilleri olduðunu gösteriyor. BDP Milletvekilleri hakkından hepsi siyasal faaliyetleri nedeniyle düzenlenen yüzlerce fezleke mecliste bekliyor. Erdoðan'ın, bu fezlekelerden hareketle dokunulmazlıkların kaldırılması talimatı verdiði biliniyor.

Taraf Gazetesi'nden Melih Altınok meclisin fezleke tablosunu çıkarmış. Buna göre:

“Ýhaleye fesat karıştırma fezlekeleri: AKP yüzde 83, CHP- MHP yüzde 17, BDP yüzde 0.

Görevi kötüye kullanma fezlekeleri: AKP yüzde 72, CHP-MHP yüzde 28, BDP yüzde 0.

Sahtecilik, dolandırıcılık fezlekeleri: AKP yüzde 67, CHP-MHP yüzde 33, BDP yüzde 0.

Terör, siyasi partiler kanuna muhalefet, suçu ve suçluyu övme v.s: BDP yüzde 100, AKP 0, CHP 0, MHP 0.”

Hiç bir BDP Milletvekilinin sineyi millete döndüðünde yüzünü kızartacak bir pratiði olmadıðı ortada. AKP'nin “terör” algısının Kürdistan'da kıymeti harbiyesinin olmadıðı da açık.

Ancak ahlaksızlıðın, hırsızlıðın, dolandırıcılıðın, sahtekarlıðın, halkın vekaletini kendi çıkarına kullanmanın itibar gördüðü ikinci bir alan var mı AKP genel merkezi dışında.

[email protected]