26-27 Ocak tarihlerinde AP’de düzenlenen 12. Uluslararası Kürt Konferansı’nın sonuç bildirgesi açıklandı. Sonuç bildirgesinde, AB başta olmak üzere, Batılı ülkelerin Türkiye’nin anti Kürt politikasına seyirci kalmayarak, aktif rol alması gerektiği belirtildi.
Belçika’nın başkenti Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nda (AP) 26-27 Ocak’ta düzenlenen, 12. Uluslararası Kürt Konferansı’nın sonuç bildirgesi açıklandı. Konferans bu yıl “Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler” başlığıyla yapıldı.
Yıllar içinde dünyanın birçok bölgesinin silahlı çatışmalara sahne olduğu ve insan haklarının ciddi bir şekilde ihlal edildiği vurgulanan sonuç bildirgesinde, “Ortadoğu, Afrika ve Avrupa’da DAİŞ ile El Kaide gibi örgütler yaşam hakkına saldırıda yeni bir getirdi.
Diyarbakır, Suruç ve Ankara’da yapılan saldırılar da insanlığa yönelik saldırıların boyutunu gözler önüne seriyor” dedi.
Türkiye’de 2015 yılı Haziran ayında yapılan seçimlerden sonra Kürt sorununa barışçıl çözüm bir kenara bırakıldığı da vurgulanan sonuç bildirgesinde yeniden yaşam hakkının ihlal edildiği vurgulandı. Özellikle Türk devleti tarafından ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında sivillerin hedef alındığı kaydedildi.
7 Haziran seçimlerinden sonra Türk devletinin Kürt sorununu demokratik, barışçıl yollarla çözme müzakerelerini tek taraflı olarak iptal etmesinin aynı zamanda son yıllarda ekonomik, politik, insan hakları alanlarında sağladığı gelişmeleri de gerilettiğini belirtti.
Sosyal, sendikal, mesleki dernekler, hükümet dışı örgütlere aşağıdaki tedbirlerin alınması çağrısı yapılan sonuç bildirgesinde alınan kararlar ise şöyle sıralandı:
1-24 Temmuz 2015’ten bu yana kentlerin yıkıldı, her yaştan insanların hedef olduğu ve bir insanlık trajedisi yaşandığından yola çıkarak:
Sokağa çıkma yasakları hemen durdurulmalı.
Türkiye ve PKK arasında uluslararası yasalar gözetilmelidir. Siviller hedef alınmamalı.
Saldırılardan dolayı kaçmak zorunda kalanların geri dönmesi sağlanmalı, maddi destek verilmelidir.
İnsan hakları ihlallerini incelemek üzere, bağımsız bir komisyon gitmelidir.
2-Şu anda yaşanan sorunların temelinde Kürt sorununa yaklaşımdaki uyuşmasızlıktan kaynaklanmaktadır. Barışçıl ve demokratik bir çözüm, Türkiye ve Ortadoğu’ya istikrar getirecektir. Ayrıca bölgede “cihatçı” gruplarla mücadelede de olumlu bir etkisi olacaktır. Buna göre:
Her iki taraf saldırılarını durdurup, ateşkes ilan etmelidir. Ateşkese uymayan taraf mahkum edilmelidir.
Bütün taraflar 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe’de ilan edilen kapsamda müzakere masasına üçüncü bir tarafın gözetiminde geri dönmelidir.
Abdullah Öcalan’a 5 Nisan 2015’ten bu yana uygulanan tecrit hemen kaldırılmalıdır. Öcalan’ın sağlık ve güvenliği sağlanmalı, müzakerelerde yer almalıdır.
3-Türkiye, Suriye’deki “cihatçı” gruplara desteğini hemen kesmelidir. DAİŞ’e karşı oluşturulan uluslararası koalisyonda sonuç alıcı bir şekilde yer almalıdır. Türkiye Suriye’de uyguladığı anti-Kürt politikasından vaz geçmeli, Suriye’de demokratik bir muhalefet için Kürtlerle ortaklaşa çalışmalıdır.
4- Türkiye ve Avrupa Birliği mülteciler konusunu görüşmeli, insani yardım çerçevesinde ele almalıdır. Hiçbir taraf, mültecileri kendi çıkarı için araç olarak kullanmamalıdır. Türkiye’de bulunan mültecilerin yaşam şartları da Cenevre Sözleşmesi’ne göre olmalıdır.
5-İfade özgürlüğü garanti altına alınmalıdır, basın üzerindeki baskılar, yayın yasakları, aralarında gazetecilerin, avukatların, yerel yöneticilerin, belediye başkanlarının, aktivistlerin, öğrencilerin de bulunduğu sivillerin tutuklanmasına son verilmelidir.
6-Muhalefetin anti demokratik bir şekilde ortadan kaldırılması politikası durdurulmalıdır. Akademisyenlere yönelik uygulanan linç politikasına son verilmelidir.
7-12 Eylül askeri darbesinde yürürlüğe konulan anayasa iptal edilmeli, yeni bir anayasa yazılmalıdır. Yeni anayasa Türkiye’nin de imzacısı olduğu uluslararası normlara uygun olmalıdır.
8-Türkiye’nin anti-Kürt politikası ve çatışmalar, DAİŞ’e karşı mücadeleyi olumsuz etkilerken koalisyonun çabalarını da zayıflatıyor. Avrupa Birliği sessiz kalmamalı ve Kürt sorununun çözümüne aktif bir şekilde katılmalıdır. Buna göre:
AB sadece ateşkes çağrısı yapmakla kendisini sınırlamamalıdır. Barışçıl çözüm için bir yol haritası oluşturmalıdır. Kalıcı bir çözüm için PKK, çözümün bir parçası olarak görülmeli, terör örgütleri listesinden çıkarılmalıdır. Sivillere yönelik saldırılar kınanmalıdır.
AB sadece Türkiye’nin baskıcı politikalarına, hukuksuz ve anti demokratik politikalarına seyirci kalmamalıdır.
Türkiye müzakere masasına dönerse, AB üyelik müzakereleri de devam etmelidir.
Kürt sorunu terörizm meselesinden ziyade politik bir sorun olarak ele alınmalıdır.
9-DAİŞ’e karşı kurulan ve ABD’nin de arasında olduğu uluslararası koalisyon, Türkiye’nin anti-Kürt politikalarına karşı net bir tutum sergilemelidir ve Kürt sorununun çözümü için yapıcı yöntemler için çabalamalıdır.
10-AB, Uluslararası Topluluk, ABD ve batılı diğer ülkeler, bölge istikrarı için Kürtlerin önemli rolünü tanımalıdır.
11-PYD Cenevre’de yapılacak olan konferansta taraf olarak yer almalıdır.
12-Sendikacıları, sosyal örgütlenmeleri, akademisyenleri, hükümet dışı örgütleri Kürt sorununun demokratik çözümü konusundaki açıklamalarını sürdürmeye davet ediyoruz.
13-Türkiye ve Suriye arasında insani bir koridor açılmalı.