Valle: Türkiye’nin tüm politikası Kürtlerle savaş

Fransız-İtalyan uzman Alexandre del Valle, Türkiye’nin tek çizgisinin Kürt karşıtlığı üzerine kurulu olduğunu belirterek, tüm stratejisini bunun üzerine kurduğunu söyledi.

Ortadoğu ve jeopolitik uzmanı, danışman ve deneme yazarı Alexandre del Valle, Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın stratejisini analiz etti.

ERDOĞAN’IN TEK ÇİZGİSİ KÜRTLERLE SAVAŞTIR

Sputnik’in Fransız servisinde yayınlanan mülakata göre Valle, “Suriye savaşında ABD ve Rusya bloğunun çöktüğü bir sırasda Türkiye’nin reel olarak yerinin ne olduğu” sorusuna şu yanıtı verdi: “Erdoğan’ın Türkiye’si temel olarak Türkiye’de konumlanıyor. Bu şöyle açıklanabilir: Erdoğan’ın tek yöneltici çizgisi, Kürtlere karşı mücadeledir. Tüm Türk jeopolitiğini milliyetçi bir bakışla yöneten budur. Ve Erdoğan, artan bir şekilde soft-power çerçevesinde, İslamcılık kartını oynuyor. Ama büyük bir ikiyüzlülükle, çünkü işine gelmediğinde Kürtlerle mücadelede İslamcıları da kurban ediyor. Türkiye’de yaşanan durum böyle açıklanabilir. Türkiye’nin Suriye’de Ruslarla aynı çıkarları yoktu, birinci amacı Kürt ayrılıkçılığına karşı mücadeledir. Ruslar Kürtleri bıraktığında ve başta Fırat’ın batısında olmak üzere Türklere beyaz kart verdiklerinde, Erdoğan buna karşı başta Halep veya Guta’da olmak üzere belli sayıda İslamcıdan vazgeçti. Bu bir çeşit pazarlıktır. Türkiye’nin Rusya nezdinde Suriye ve Irak’taki jeopolitiği sonuç olarak otonom veya ayrılıkçı Kürdistan’a karşı mücadele ile yönetiliyor.”

Rusya’nın Ortadoğu’daki politikasının Erdoğan’ın politikasını indeksleme üzerine kurulduğunu ifade eden Valle, “Çünkü Türkiye NATO’nun köklü bir üyesidir ve her ne kadar Türkiye pratikte bir çok cephede Batılıların bir düşmanı haline gelse de, NATO’nun merkezi bir unsurudur ve kimse Türkiye’den kendisini mahrum bırakmak istemez, kimse Türkiye’yi NATO’dan çıkarmaya hazır değil” dedi.

Valle, bu açıdan Batılıların Suriye ve Ortadoğu’daki stratejisini şöyle özetledi: Batılı ulusların çıkarları üzerine kurulu değil, Batılı uygarlık değerlerinin savunması, ve daha da azı Doğu Hristiyanlarının savunulması üzerine kurulu değil. Sonuç olarak Suriye’de Fransa’nın da gerçek anlamda bir stratejisi yok” diye konuştu.

TÜRKİYE’NİN NATO VE RUSYA KARTI

Türkiye’nin ABD ve Rusya arasında iki tablo üzerinde oynadığına ilişkin bir soru üzerine Valle şu yanıtı verdi: “Kuşkusuz (...) Sadece bir tarafa bağlı kalınamaz. Erdoğan’ın akıllılığı, kendisini NATO için kaçınılmaz hale getirmek veya en azından çok tepki almadan Yunanistan yada Kıbrıs’ı tehdit ettiği gibi zarar verme gücünü göstermektir, çünkü Batılılar ve NATO, Türkiye’yi kaybetme endişesiyle aşırı tepki vermekten korkuyor. Türkiye aynı zamanda Rusya kartını da çok onuyor. Amacı en fazla pay sürene sahip olmak ve her iki tarafı azar azar bükmektir. Ruslar Türklere çok fazla taviz vermeye hazırdır çünkü Rusya’nın saplantısı kendisini kuşatılmış alan olmaktan çıkarmaktır, o halde Türkleri kendi tarafına çekilebilirse, bu harika bir şey olur. Unutmayalım ki, Türkiye’nin Soğuk Savaş sırasında Rusya’nın sıcak denizlere açılmasını engellemek için bir kale oluşturma görevi vardı. Rusya, Türkiye’yi NATO’ya karşı bir pozisyona koymak istiyor ve Türkiye daha fazla pay almak için Batılılara karşı Rusya’yı şantaj olarak kullanıyor. Sonuç olarak, Türkiye en fazla kazancı elde etmek için hem NATO hem de Rusya kartını oynuyor.”

TÜRKİYE EMPERYALİST BİR DEVLET, RUSYA İLE AYNI STRATEJİYE SAHİP DEĞİL

Türkiye’nin Batılıların emperyalist arzuları karşısında Rusya ile aynı şekilde ele alınamayacağını kaydeden Valle şu değerlendirmeyi yaptı:

“Hayır, ne yazık ki, Türkiye sadece işine geldiğinde Batı karşıtlığı kartını oynuyor, işine geldiğinde Batı emperyalizminin mağduru Müslümanların savunuculuğu kartını oynuyor. Ama Türkiye de en az Batı kadar emperyalist: Kürt mevzilerini bombalıyor, Irak’ta bombalıyor, Suriye’de DAİŞ’e karşı mücadele eden Kürt mevzilerine saldırıyor, yoğun bir şekilde bombalıyor. Türkiye, Kıbrıs deniz sahası ve çıkarlarına tamamen ihlal ederek (Fransız) Total ile işbirliği halindeki İtalyan gaz ve petrol şirketine ait gemiyi engellemek için askeri bir gemi gönderdi. Türkiye, Rusya’nın bir dostu olan Yunanistan’a ait Ege Denizi’ndeki adaları işgal etmekle tehdit etti. O halde, Türkiye hiçbir şekilde, Putin ile yakınlaştığından bu yana, Rusya ile aynı stratejiye sahip bir ülke olarak değerlendirilemez (...) Türkiye, bir çok Arap ülkesi ile Balkanlar’da ayrılıkçı Türk yanlısı hareketleri destekleyen ve en az iki Avrupa Birliği ülkesini tehdit eden emperyalist bir devlet. Rusya açısından bu böyle değil.”

RUS-TÜRK İTTİFAKI, TAKTİK VE DÖNEMSEL

Valle, “Türk-Rus ittifakını romanlaştırmamak gerek, taktik bir ittifaktır ve bana göre Realpolitik üzerine kurulu ve kesinlikle ortak değerler üzerine olmayan dönemsel bir ittifaktır” dedi

Türkiye’nin yangına benzinle gitmek ve Ortadoğu’daki gücünü arttırma amacına yönelik bir soru üzerine Valle, şu analizi yaptı: “Elbette. Bugün, Erdoğan’ın tüm politikası ‘tutun beni tutun beni yoksa her şeyi kırarım’ politikasıdır.”

EFRÎN’E SALDIRI DAİŞ’İN İŞİNE YARADI

Erdoğan’ın AB’ye yönelik mülteci şantajını hatırlatan Valle, şöyle devam etti: “(Türkiye) bölgedeki en savaş yanlısı ülkelerden biridir. Efrîn’de Kürtlere karşı savaşı, Suriye’nin güneyindeki DAİŞ karşıtı cepheyi kendi ailelerini korumak için kuzey batıya çekilmeye zorladı. Bu da objektif olarak DAİŞ’in işine yaradı ve bu da ABD’ye kendi birliklerini çekmemeleri için bir gerekçe sundu. Türk müdahalesinin Batılıların Suriye’den çekilmesi ve çatışmanın yumuşatılmasına katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Tersine, savaşa ek bir boyut katılıyor, çatışmalı duruma bir kat daha çekiliyor.”

TÜRKİYE EN FAZLA ÖDEYENE HİZMET VERİYOR

Erdoğan açısından güçler dengesinin bazen “askeri müdahaleler”, her şeyden önce “diplomatik” olduğunu savunan Valle, Türkiye’nin politikasını şöyle özetledi: “Türkiye Avrasya ve Akdeniz’in merkezi bir devletidir. ‘En fazla ödeyene hizmetlerimi sunarım. Eğer Batı, Kürtlerden vazgeçme şeklinde bir bedel ödemezse, eğer Batı Kürtlere yardım ederek Türk çıkarlarına zarar vermeye devam ederse, Batı karşıtlığındaki ittifakta dibe kadar giderim. Ama eğer Batılı ülkeler istediğim tavizleri verirse geri dönebilirim. Bu büyük bir pragmatizmdir ve bu şimdilik strateji işliyor. Bir kanat seçmek zorunda değil. Her iki kanada da oynuyor.”