Kürtler adım atıyor, Türk devleti seyrediyor

Önder Apo’nun çağrısı ardından PKK'nin silahsızlanma ve fesih kararına rağmen, Türk devleti hiçbir somut adım atmadı. Kürt sorununun Meclis’te tartışılması için önerilen çözüm komisyonu dahi kurulmadı.

DEMOKRATİK TOPLUM SÜRECİ

1 Ekim 2024’te TBMM'nin 28’inci dönem açılışında, Türkiye siyasetinde beklenmedik bir gelişme yaşandı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti milletvekilleriyle tokalaşarak kamuoyu ve siyasi çevrelerde şaşkınlık yarattı. Bu sembolik hareket, uzun yıllardır çözülemeyen Kürt sorununa ilişkin yeni bir diyalog kapısının aralanabileceği tartışmalarını da beraberinde getirdi.

Bahçeli, aynı gün yaptığı açıklamada Türkiye’nin beka sorunu, iç birlik ve kardeşlik vurgusu yaparak, “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım,” ifadelerini kullandı.

Bahçeli’nin bu ifadelerine karşılık DEM Parti’den de olumlu tepkiler geldi. DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit, Bahçeli’nin sözlerinin kendileri adına da “anlamlı ve önemli” olduğunu belirterek, “Barış için gerekli adımları atmak, iyi niyet beyanlarının ötesine geçmek gerekiyor” dedi.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan da süreci destekledi, “İçeride ve dışarıda çatışma alanlarının değil, uzlaşma alanlarının öne çıkması gerekiyor, uzlaşı zeminini genişletmeliyiz” diyerek kamuoyuna mesajlar verdi.

8 Ekim 2024’te Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, DEM Parti ile tokalaşmasının milli birlik ve kardeşlik mesajı taşıdığını belirterek, “Uzattığım el, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır” ifadelerini kullandı.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Bahçeli’ye yanıt vererek, “Biz onurlu bir barış istiyoruz. Bu konuda müzakereye de diyaloğa oturmaya da hazırız. Kamera karşısına çıkıp iki söz söylemekle yetinilmesiyle değil; çözüme dair bir plan ve programın kamuoyuna açıklanmasıyla konuşulabilir” diye belirtti.

9 Ekim’de Erdoğan, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda, Bahçeli’nin açıklamalarına destek vererek “Bölgemizin de içinde bulunduğu atmosferi düşünerek, daha fazla konuşmaya, daha fazla uzlaşıya, diyalog zeminini daha fazla genişletmeye ihtiyacımız olduğu kanaatindeyiz. Cumhur İttifakı olarak yeni dönemde ülke meselelerini mümkün olan en geniş mutabakatla çözmeyi temenni ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Bahçeli, 22 Ekim’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Önder Apo’nun tecridinin kaldırılması ve Meclis’te konuşma yapması önerisinde bulunarak, “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün tamamen bittiğini, örgütün lağvedildiğini haykırsın,” dedi.

Bahçeli, bu çağrıyı yapması halinde Önder Apo için ‘umut hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önünün açılmasını istedi. Böylece kırk üç ay sonra ilk kez devlet kanadında resmi bir ağızdan Önder Apo’ya uygulanan mutlak tecrit kabul edildi.

Bu çağrının ardından DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Ortadoğu ve Türkiye’de barışın muhatabı İmralı’da ağır tecrit altında bulunan sayın Abdullah Öcalan’dır. Çözümün yolu TBMM’dir. Biz inisiyatif almaya hazırız. Bir başlangıç olarak tecrit kaldırılsın” açıklamasını yaptı.

KOŞULLAR OLUŞURSA SÜRECİ  SİYASİ ZEMİNE ÇEKECEK GÜCE SAHİPİM


24 Ekim’de DEM Parti Urfa Milletvekili ve aynı zamanda Önder Apo’nun yeğeni olan Ömer Öcalan, Önder Apo’nun “Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” notunu paylaşarak kırk üç aydır tecrit altında olan Önder Apo ile 23 Ekim’de görüştüklerini duyurdu.

KCK, görüşme ve mesajı olumlu karşıladığını ancak tecrit koşullarının kaldırılması gerektiğini açıkladı.

Tüm bu ifadeler kamuoyunda Türkiye’nin demokratikleşeceğine yönelik adımlar olarak okunurken, 30 Ekim’de CHP ile DEM Parti arasındaki ‘kent uzlaşısı’ çerçevesinde yerel seçimlerde Esenyurt Belediye Başkanı seçilen Ahmet Özer, evine yapılan baskınla gözaltına alındı ve ardından tutuklandı. İçişleri Bakanlığı, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in yerine İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy’u kayyım olarak atadı.

4 Kasım’da İçişleri Bakanlığı, DEM Parti yönetimindeki Mêrdin (Mardin), Êlih (Batman) ve Xelfeti (Halfeti) belediyelerine kayyım atadı.

DEM Parti, “Hem barış hem kayyım olmaz” diyerek kayyım atamalarına tepki gösterdi.

22 Kasım’da İçişleri Bakanlığı, DEM Parti’li Dersim Belediye Eş Başkanı Cevdet Konak ve CHP’li Ovacık İlçe Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün, Tunceli Ağır Ceza Mahkemesince “terör örgütüne üye olmak” suçundan cezalandırılmalarını gerekçe göstererek görevden uzaklaştırdı. Yerlerine kayyım atandı.

29 Kasım’da Wan’ın Miks (Bahçesaray) ilçesi Dem Partili Belediye Eş Başkanı Ayvaz Hazır’a 9 yıl önce katıldığı bir basın açıklamasından 3 yıl 11 ay hapis cezası verildi. İçişleri Bakanlığı aynı gün Miks’e kayyım atadı.

14 Aralık 2024’te Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin YPG’nin ortadan kaldırılması için kararlı olduğunu dile getirerek, “YPG’nin ortadan kaldırılması bizim stratejik hedefimiz. Ya kendilerini feshederler ya da feshedilirler. YPG elimine edilirken, bölgenin kadim şehirlerinde yaşayan, kadim Kürtlere, orada yaşayanlara bir zarar gelmemesi lazım. Çünkü YPG’nin Araplara yaptığı, Kürtlere yaptığı, her zaman için ortada” diye konuştu.

ÖNDER APO İLE HEYETİN İLK GÖRÜŞMESİ

 

28 Aralık’ta DEM Parti milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, dört buçuk yıl aranın ardından, İmralı Adası’nda Önder Apo ile görüştü. Görüşme, Bahçeli’nin çağrısından bir ay sonra gerçekleşti.

Görüşmeden sonra Önder Apo’nun, "Sürecin başarısı için Türkiye'deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir. Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır” mesajı paylaşıldı.

29 Aralık’ta KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Medya Haber’e verdiği röportajda, Önder Apo’nun ortaya koyduğu çözüm iradesinin arkasında olduklarını belirterek, “AKP-MHP iktidarı, iktidarı ve muhalefetiyle bir bütünen devletin kendisi, gerçek bir çözüm iradesi ortaya koymalıdır” dedi.

Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’dan oluşan İmralı heyeti ile Ahmet Türk, 5-6-7 Ocak 2025 tarihleri arasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dahil TBMM’deki siyasi partiler ve Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’u ziyaret etti.

10 Ocak’ta DEM Parti’li Mersin Akdeniz Belediyesi Eş Başkanları Hoşyar Sarıyıldız ve Nuriye Arslan ile üç belediye meclis üyesi gözaltına alındı ve 13 Ocak’ta tutuklandı. Aynı gün, İçişleri Bakanlığı, Akdeniz Belediyesi’ne kayyım atadı.

SİYASİ TUTSAKLARDAN TAM DESTEK

İmralı heyeti, 11 Ocak’ta cezaevinde tutsak olan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ, Selçuk Mızraklı ve Leyla Güven ile görüştü; sürece desteklerini aldı. Demirtaş yayımladığı mesajında, “Demokratik çözüm ve barış için büyük çaba sarf eden Sayın Abdullah Öcalan’a güven ve desteğimiz tam” derken, Figen Yüksekdağ da "Sürecin tam olarak yanı başında, bize ne düşerse seve seve yerine getirmeye hazır şekilde bekliyoruz" ifadelerini kullandı.

14 Ocak’ta Devlet Bahçeli, 14 Ocak’taki grup toplantısında İmralı’ya ikinci görüşmenin yapılması ve çağrı gelmesi açıklamasında bulundu.

22 Ocak’ta İmralı heyeti, Önder Apo ile ikinci görüşmesini yaptı. Görüşmenin ardından yapılan açıklamada, “Sayın Öcalan’ın sürece ilişkin çalışmaları devam etmektedir. Bu konudaki hazırlıkları tamamlandıktan sonra kamuoyuna gerekli açıklamalar yapılacaktır” denildi.

29 Ocak’ta İçişleri Bakanlığı, 6 yıl 3 ay hapis cezası alan Sêrt (Siirt) Belediye Eş Başkanı Sofya Alağaş’ın yerine Siirt Valisi Kemal Kızılkaya’yı kayyım olarak atadı.

Bu irade gaspına tepki gösteren DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, Bahçeli ve iktidara seslenerek “Türkiye barışını böyle mi sağlayacaksınız? Bu zulüm düzeni ile gaspçı iktidarla birlikte, ayıptır, biraz vicdanlı olun. Biz aylardır diyalog diyoruz. Beyefendiler kayyım diyor,” dedi.

31 Ocak’ta Mezopotamya Ajansı’na konuşan Kürdistan Halk Kongresi (KONGRA-GEL) Eş Başkanı Remzi Kartal, “Devlet, Önder Apo’ya bazı mesajları söylemesi konusunda ısrar ediyor. Önder Apo ise son derece net. Kürt sorununun çözümünde yasal altyapı oluşturulmadan, devletin talepleri çerçevesinde bir çağrının olmayacağını tutumuyla anlatıyor” ifadelerini kullandı.

4 Şubat’ta Tuncer Bakırhan, DEM Parti grup toplantısında, Önder Apo’nun önümüzdeki günlerde ‘tarihi bir çağrı’ yapacağını belirterek, “Bu çağrıyı önemsiyoruz, destekliyoruz, arkasındayız. İktidarı da bu tarihi çağrıya uygun şekilde rolünü oynamaya çağırıyoruz. Sayın Bahçeli yürütmenin başı değil. Yürütmenin başındaki Erdoğan’a büyük adım düşüyor. Artık top Erdoğan’da,” diye konuştu.

6 Şubat’ta PKK Yürütme Konseyi üyesi Murat Karayılan, Önder Apo’nun olası ‘silah bırakma’ çağrısına ilişkin konuştu: “Diyelim ki Önderlik çağrıda bulundu. Peki, bir tek çağrıyla bu iş biter mi? Silah bırakmak için karar almaya ihtiyaç vardır. PKK Kongresi’nin toplanması ve böylesi bir karar alması gerekir. Bunların hepsini kim yapabilir? Önder Apo yapabilir. Önder Apo kongre çağrısı yapabilir; kongre toplanınca Önderlik kongrede konuşabilir. Fiziki olarak orada bulunmasa da mesajları ulaşabilir.”

8 Şubat’ta DBP ve DEM Parti, Amed’te “Barış İçin Özgürlük” mitingi düzenledi. Tuncer Bakırhan, mitingde yaptığı konuşmada, Türk devletinin Tişrîn Barajı’nda nöbet tutan halka bir aydır aralıksız devam eden saldırılarına tepki göstererek, “İktidar burada çözüm, Rojava’ya operasyon demeye devam ediyor. Türkiye’de çözüm, Rojava’da savaş olmaz. Türkiye’de barış olacaksa Rojava da bu kapsama alınmalı,” dedi.

13 Şubat’ta KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Önder Apo’dan kendilerine bir mektup ulaştığını belirterek, “Kürt sorununu savaş zemininden çıkarıp demokratikleşme zeminine çekmek için bir çalışma yürütüyor” dedi.

15 Şubat’ta Wan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Abdullah Zeydan’a verilen 3 yıl 9 ay hapis cezasının ardından İçişleri Bakanlığı, Vali Ozan Balcı’yı kayyım olarak atadı.

DEM Parti Eş Genel Başkanları, “Herkes Öcalan’dan bir çağrının 15 Şubat’ta gelip gelmeyeceğini merak ediyordu. Ancak tam da böylesine sembolik bir günde Van’a kayyum atandı,” diyerek, Önder Apo’nun Türkiye’ye getirildiği günün yıldönümüne dikkat çekti.

Tülay Hatimoğulları, “Erdoğan’a soruyoruz. Van’a kayyım atayarak var olan süreci dinamitlemek mi istiyorsunuz, bu diyalog sürecini darbelemeyi mi istiyorsunuz?” diye sordu.

18 Şubat’ta Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik 10 ilde yapılan polis operasyonlarında aralarında siyasi parti yöneticileri, sendikacı, sanatçı ve gazetecilerin de yer aldığı 52 kişi gözaltına alındı. 21 Şubat’ta 30 kişi tutuklandı.

HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, “Bu saldırılar barışa komplodur,” dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan ise “Ortağınız ve yürütme erki olan Sayın Erdoğan çözümün neresindedir Sayın Bahçeli?” diye sordu.

24 Şubat’ta İçişleri Bakanlığı, DEM Parti yönetimindeki Kağızman Belediyesi’ne ilçe kaymakamı Okan Daştan’ı kayyım olarak atadı.

DEMOKRATİK TOPLUM VE BARIŞ ÇAĞRISI

 

27 Şubat’ta Ahmet Türk, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, Tülay Hatimoğulları, Tuncer Bakırhan, Cengiz Çiçek ve Özgür Erol’dan oluşan DEM Parti heyeti, İmralı’da Önder Apo ile görüştü.

İmralı Heyeti, görüşmenin ardından Önder Apo’nun ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı İstanbul’da kamuoyuyla paylaştı.

Önder Apo’nun çağrısında şu ifadeler yer aldı: “Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir. Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır. Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.

Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Sırrı Süreyya Önder, PKK'ye yönelik silah bırakma ve kendini feshetme çağrısına ilişkin, Önder Apo'nun ilettiği notu sözlü olarak ekleyerek, “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Önder Apo’nun çağrısının "baştan sona değerli ve önemli" olduğunu söyledi.

Erdoğan ise yaptığı açıklamada, "Terörsüz Türkiye çabalarında dün itibarıyla artık yeni bir safhaya geçilmiştir" dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Önder Apo’nun çağrısından hemen sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin kendisini arayarak "Rahat olun, bu ülkeyi birlikte demokratikleştireceğiz" dediğini aktardı.

PKK’NİN ATEŞKES KARARI

 

Önder Apo’nun çağrısının ardından, PKK Yürütme Komitesi, 1 Mart 2025 itibarıyla ateşkes ilan ettiğini duyurdu. Açıklamada, “Biz PKK olarak söz konusu çağrının içeriğine olduğu gibi katılıyoruz ve kendi cephemizden çağrının gereklerine uyacağımızı ve uygulayacağımızı belirtiyoruz. Bugünden geçerli olmak üzere ateşkes ilan ediyoruz,” denildi.

PKK, kongreyi toplamak için "hazır" olduklarını belirterek, "uygun güvenlikli ortamın oluşması ve kongrenin başarısı için de Önder Apo’nun bizzat yönlendirmesi ve yürütmesi gerektiğini" belirtti.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, PKK'nin ateşkes kararının ardından sanal medya hesabından yaptığı açıklamada, yeni safhayı ve bunun sahadaki somut yansımalarını ilgili kurumlarla birlikte dikkatle takip edeceklerini söyledi.

Yılmaz açıklamasında, "Temenni ederiz ki bu fırsat değerlendirilsin, bu çaba hızlı bir şekilde başarıyla sonuçlansın ve bölgemiz üzerinde emperyal heveslerle plan yapanların tuzakları en kısa yoldan bozulsun" ifadelerini kullandı.

Sırrı Süreyya Önder, PKK'nin ateşkes kararına ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Artık meselenin müşkül kısmını geride bıraktık. Önümüzdeki hafta devlet görevlileri ve siyasilerin de dahil olacağı bir dizi toplantı olur ve birçok şey netleşir, bunlar daha da somutlaşır. Önümüzdeki üç aylık sürede her şeyin düzenlenmiş olmasını ümit ediyoruz" dedi.

Tuncer Bakırhan, yaptığı açıklamada, "Çağrı boşta kalmamalı, uzatılan el havada kalmamalıdır. Bu çağrıdan sonra hukuki ve siyasi düzenlemeler yapılması kaçınılmazdır" dedi.

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, PKK'nin Önder Apo’nun çağrısına uyarak ateşkes ilan etmesinin ve bu gelişmelerin TBMM'ye de sorumluluk yüklediğini; Meclis'in bu konuda hızla adım atması ve sorumluluk alması gerektiğini söyledi.

ATEŞKES KARARINA RAĞMEN SALDIRILAR DEVAM ETTİ

Türk devleti, PKK’nin ateşkes kararına rağmen Rojava ve Medya Savunma Alanları’na yönelik hava ve topçu saldırılarına devam etti. Savunma Bakanlığı sözcüsü Zeki Aktürk, “Terörle mücadele, hiçbir terörist kalmayana kadar kararlı şekilde sürecek” dedi.

İçişleri ve TSK, sınır ötesi operasyonları “teröre karşı korunma” gerekçesiyle savundu.

İmralı heyeti, 17 Mart’ta AKP ve MHP heyetleri ile toplantılar yaptı.

Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’den oluşan İmralı heyeti, 10 Nisan’da Beştepe’de Erdoğan ile görüştü. Basına kapalı görüşmede, AKP Genel Başkanvekili Efkan Ala ile MİT Başkanı İbrahim Kalın da yer aldı. Heyetin, Erdoğan’la görüşmesi yaklaşık 1 saat 25 dakika sürdü. Görüşmenin ardından, İmralı heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, “Çok pozitif bir görüşme oldu. Çok daha umutluyuz. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı oldukça önemli bir yerde duruyor. Amacımız barışı sağlamak” diye belirtti.

Devlet Bahçeli, 11 Nisan’da yaptığı yazılı açıklamada, Erdoğan ve İmralı heyetinin görüşmesine ilişkin, “Sayın Cumhurbaşkanımızın dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde DEM Parti heyetiyle yaptığı görüşme hem içerik hem ilerleyiş hem de simgesel ifade bakımından takdire şayandır” dedi.

14 Nisan’da, İmralı heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder, geçirdiği kalp krizi nedeniyle hastaneye kaldırılarak, yoğun bakıma alındı.

21 Nisan’da Sırrı Süreyya Önder’in yoğun bakımda olması nedeniyle, bu kez Pervin Buldan ve Faik Özgür Erol, Önder Apo ile görüşmek için İmralı Adası’na gitti. Görüşmenin ardından, Sırrı Süreyya Önder’in tedavi gördüğü hastane önünde görüşme ile ilgili açıklama yapan Pervin Buldan, Önder Apo’nun “süreçle ilgili umutlu olduğunu” aktardı.

24 Nisan’da Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile bir araya gelen DEM Parti heyeti, yaklaşık iki saat süren görüşmenin ardından açıklama yaptı. DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Sayın Bakan’a ‘tecrit koşullarında bu sürece Sayın Öcalan’ın katkı sunamayacağını, sürecin ilerletilmesi açısından Sayın Öcalan’ın koşullarının en önemli başlık olduğunu ve derhal, bir an önce artık bu koşulların amasız fakatsız düzeltilmesi gerektiğini’ ifade ettik” dedi. Gülistan Koçyiğit, Bakan Tunç’a, Önder Apo ile sadece İmralı heyetinin değil, başka heyetlerin, siyasetçilerin de görüşebilmesi konusundaki taleplerini ilettiklerini aktardı.

3 Mayıs’ta İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

KONGRENİN TOPLANMASI VE PKK’NİN FESHİ


9 Mayıs’ta PKK, 5-7 Mayıs tarihleri arasında 12’nci kongresini toplandığını duyurdu. PKK tarafından kongreye ilişkin yapılan açıklamada, kongrede tarihi öneme sahip kararlar alındığı belirtilerek, “PKK 12’nci Kongresi’nin sonuçlarına ve alınan kararlara ilişkin geniş ve ayrıntılı bilgi ve belgeler, iki farklı alandaki sonuçlar birleştirildikten sonra çok yakın zamanda kamuoyu ile paylaşılacaktır” ifadeleri kullanıldı.


12 Mayıs’ta PKK, örgütsel yapısını feshettiğini, PKK adıyla yürütülen çalışmaları ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırdığını duyurdu.

PKK’nin silahlı mücadeleyi sonlandırmasına ve “Saldırı olmadıkça hiçbir gücümüz silahlı eylem yapmayacaktır” açıklamasına rağmen, Türk ordusunun Zap ve Metîna gibi gerilla alanlarına yönelik saldırıları sürüyor. Süreç fiilen sabote ediliyor.

TEK TARAFLI BARIŞ İRADESİ

1 Ekim 2024’te Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan süreç, Önder Apo’nun çağrısı ve ardından ilan edilen tek taraflı ateşkesle birlikte, Kürt tarafının iyi niyetli ve somut adımlarıyla ilerletilmeye çalışıldı. Kürt tarafı, başta Önder Apo olmak üzere, çözüm için tarihi bir irade gösterdi.

Başta PKK’nin kendini feshetmesi olmak üzere, silahlı mücadeleyi sonlandırma, demokratik siyasete yönelme ve toplumsal barışa kapı aralama yönünde tarihi kararlar alındı. Önder Apo’nun perspektifiyle alınan kararlar, DEM Parti, sivil toplum örgütleri ve Kürt halkı tarafından sahiplenildi.

Türk devleti kanadında ise, AKP-MHP iktidarı ve devlet bürokrasisi, bu tarihsel süreci ya görmezden geldi ya da koşullara bağlayarak sınırlandırmayı tercih etti. Söylem düzeyinde "kardeşlik", "normalleşme" gibi kavramlar kullanılsa da yapısal ve kalıcı adımlardan, hukuki reformlardan ve güven inşa edici uygulamalardan kaçınıldı:

Sürecin esas muhatabı ve çözümün adresi olan Önder Apo üzerindeki tecrit, hukuken ve usulen devam ediyor; avukatlarıyla ve ziyaretçileriyle görüştürülmüyor.

Süreç devam ederken, DEM Parti belediyelerini gasp eden kayyımlar geri çektirilmedi. Seçilmiş irade yok sayıldı. Ayrıca birçok Kürt siyasetçiye siyasi yasak ve yargı baskısı devam ediyor.

AKP tarafından “yargıda reform” olarak lanse edilen ve kamuoyunda “10. Yargı Paketi” olarak bilinen, ancak sürece hiçbir katkısı olmayan “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, tüm tepkilere rağmen 1 Haziran’da Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dair ‘umut hakkı’ tanınmadı. Hasta tutsaklar, siyasi tutsaklar, cezaevindeki binlerce tutsak için hiçbir iyileştirme adımı atılmadı, infazda eşitlik sağlanmadı. İnfaz süresi dolmasına rağmen İdare Gözlem Kurulu marifetiyle tahliyeleri engellenen yüzlerce tutsak hâlâ içerde tutuluyor.

PKK'nin silahsızlanma ve fesih kararına rağmen, hiçbir yasal reform gerçekleştirilmedi. Kürt sorununun Meclis’te tartışılması için önerilen çözüm komisyonu dahi kurulmadı.

Sadece Türkiye için değil, bölge için de yeni bir dönemin başlangıcı olan bu süreçte Kürt Özgürlük Hareketi üzerine düşen tüm adımları atarken, bundan sonra Türk devletinin bir an önce somut adımlar atması bekleniyor.