IPCC’nin iklim raporu taslağı: Hedefler ve olası senaryolar

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)‘ye yaptırılan ve 83 iklim uzmanının katıldığı geniş çaplı raporun taslak metninde, iklimsel değişikliklere yönelik beklentilerin önemli ayrıntılarına yer veriliyor.

Henüz açıklanmayan ancak bilgileri dışarı yansıyan raporun taslağında, 2015 İklim Antlaşması’nın hedeflerinin nasıl tutturulabileceği ve tutturulamamaları halinde ne gibi sonuçlarının olacağına değiniliyor.

Ekim ayına kadar üzerinde belli başlı düzenlemeler yapılması beklenen raporda yapılacak bu düzenlemelerin daha da endişe verici detaylar içereceği bildirilirken, raporun taslak halinde yer alan bilgiler dahi oldukça zor bir geleceğin dünyayı beklediğini gösteriyor.

HEDEFLERİN TUTTURULABİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

IPCC raporunun taslağında yer alan bilgilere göre, 2100 yılına kadar küresel ısınmanın 19’uncu yüzyıl ortalamasına oranla 1,5 dereceyle sınırlandırılması hedefinin gerçekleşmesi oldukça zor. 1,5 derece hedefinin tutturulabilmesi için atmosfere en fazla 600 milyar ton karbondioksit (CO2) salınması gerekiyor.

Atmosfere salınan sera etkili gazların artış hızının günümüzdeki gibi olması halinde en fazla 2030’dan itibaren ise salınımların sıfıra indirilmesi şart. Karbondioksit salınımlarının bugünkü düzeyde kalması halinde ise en geç 2040’larda küresel ısınmadaki artış 1,5 dereceyi geçmiş olacak.

Rapor taslağında üzerinde durulan bir diğer nokta ise, gaz salınımlarının azaltılması dışında küresel ısınmaya karşı alınabilecek  ek önlemler. Bunlar arasında gelecekteki teknolojik imkanlar sayesinde karbondioksitin havadan çekilerek sıcaklığın azaltılması bulunuyor. Ancak taslak raporda, suni bulutlar yoluyla zararlı gaz salınımlarının azaltılması fikrinin ‘uygulanabilir olmadığı’ ifade ediliyor.

Uzmanların uygulanması mümkün olarak gördüğü bir diğer yöntem ise, gaz salınımlarını azaltmak amacıyla ormanlık alanların arttırılması.

Ayrıca mevcut kömür tüketiminin her yıl en az yüzde 5 oranında azaltılması halinde küresel ısınmaya yol açan karbondioksit ve diğer zararlı gazların salınımı da azalmış olacak.

OLASI SENARYOLAR

IPCC tarafından hazırlanan taslak raporda küresel ısınmaya dair bazı senaryolar da ele alınmış. Buna göre, 1,5 ile 2 derece arasındaki sıcaklık artışlarının dünya üzerindeki etkileri oldukça ağır olacak.

2 derecelik bir sıcaklık artışı halinde deniz seviyesinin 10 santimetre yükselmesi beklenirken, 1,5 derece olması halinde dahi bu yükseliş 22’inci yüzyıla kadar sürecek. 1,5 derecelik bir artış halinde Arktik’teki buz kütleleri her yıl Eylül ayında erimiş olacak.

Yine sayıları onlarla ifade edilen okyanuslardaki birçok ada devletinin 1,5 derecelik bir sıcaklık artışında dahi yükselen sulardan etkilenmesi yüksek ihtimal. 2 derecelik sıcaklık artışında okyanus diplerindeki yosun tabakalarının yok olması ihtimali var.

TOPLUMLARIN VE SANAYİNİN HAZIRLANMASI GEREKİYOR

Taslak raporda değinilen önemli başlıklardan biri de, dünya insanlığının küresel ısınmaya hazırlanması ile küresel ısınma artışını engellemeye dönük olarak bilinçlendirilmesi.

Mevcut tüketim anlayışlarının küresel sıcaklık artışında etkili olduğu savunulurken, özellikle sanayinin daha sorumlu bir üretim tarzına geçmesi gerektiği vurgulanıyor.

BM İKLİM ANLAŞMASI NE ÖNGÖRÜYORDU?

2015 yılında Paris’te yapılan COP-21 İklim Konferansı’nda kabul edilen ve tüm dünyada ‘önemli bir devrim’ olarak savunulan iklim anlaşması, küresel ısınma hedeflerini oldukça yüksek tutmuştu.

Nisan 2016’da imzaya açılan anlaşma, sıcaklık artışının 21’inci yüzyıla kadar 2 derecenin ‘çok altında’ ve hatta 1,5 derecede tutulmasını öngörüyordu. Bu hedefin tutturulabilmesi için ise tüm ülkelerin sera etkili gaz salınımlarını azaltmaları öneriliyordu. Bu da, kömür, petrol veya doğalgaz yerine daha fazla yenilenebilir enerjilere geçilmesi, ormanlık alanların arttırılması, enerji tüketiminin azaltılması gibi önlemler alınması anlamına geliyordu.

Anlaşma ayrıca, küresel ısınmanın iklimsel etkilerinden en çok zarar görecek ve gaz salınımlarını düşürmek için ekonomik kayba uğrayacak yoksul ülkelere yıllık 100 milyar dolar yardım öngörüyor.

CAYDIRICILIĞININ OLMAMASI ANLAŞMANIN ZAYIF KARNI

Fakat caydırıcı veya cezai maddeler içermemesi BM anlaşmasının ‘zayıf karnı’ olarak kabul ediliyor.

Yine ABD örneğinde olduğu gibi bir ülkenin anlaşmadan geri çekilmesinin önünde herhangi bir engel de bulunmuyor. Küresel ısınma hedeflerinin tutturulabilmesi için ABD, Çin, Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya ve Hindistan gibi salınımların üçte ikisinden sorumlu ülkelerin anlaşmaya bağlı kalmaları önemli.