Güney Sudan’da kabile çatışmalarında en az 200 ölü

Güney Sudan’ın Mavi Nil eyaletinde hafta içerisinde kabileler arasında yaşanan çatışmalarda iki gün içinde en az 200 kişi öldü.

Çatışmalar başkent Hartum’a 500 kilometre mesafedeki Wad El Mahi kasabasına bağlı üç köyde başladı.

Wad El Mahdi yetkililerinden Abdul Aziz El Amin, devlet televizyonuna yaptığı açıklamada üç köyde 200 kişinin öldüğünü söyledi.

Bazı cenazelerin henüz defnedilmediğini belirten El Amin, cenazelerin defnedilmesi için insani örgütleri yerel yetkililere yardım etmeye çağırdı.

Öldürülenler arasında kadınlar, çocuklar ve ileri yaştaki insanların da olduğu belirtildi.

Vali Ahmed El Umda Badi, geçen cuma günü Mavi Nil eyaletinde olağanüstü hal ilan ederek, güvenlik güçlerine çatışmalara son vermeleri için tam yetki verdi.

Çarşamba ve perşembe günkü çatışmalar Hausa kabilesi üyeleri ile rakip klanlar arasında yaşandı.

Perşembe günü yüzlerce kişi Mavi Nil eyaletinin merkezi şehri Damazin’de şiddet olaylarına karşı protesto eyleminde bulundu.

Şiddet olaylarının başında Hausa kabilesi üyeleri Güney Sudan’ın genelinde harekete geçerken, ayrımcılığa maruz kaldıkları tepkisinde bulundu. Kabile yasası, Mavi Nil bölgesine gelen son kabile oldukları için toprak sahibi olmalarını yasaklıyor.

Tarım ve hayvan yetiştiriciliğinin çalışma hayatının yüzde 43’ünü ve GYSIH’niın yüzde 30’unu temsil ettiği ülkede toprağa erişim sorunu çok hassas bir sorun olarak duruyor.

BM’ye göre ocak ayından bu yana kabile çatışmalarında 550’ye yakın kişi öldü, 210 bini aşkın kişi göçe maruz kaldı.

ÇATIŞMALARDAN REJİM SORUMLU

25 Ekim 2021’de General Abdul Fettah El Burhan’ın gerçekleştirdiği darbeden bu yana kabile çatışmaları arttı. Uzmanlar, darbenin yol açtığı güvenlik boşluğundan dolayı çatışmaların tırmandığını savunuyor.

Birçok gözlemci de bu katliamları sadece toplumlar arası şiddet olarak tanımlamanın “aldatıcı” olacağını belirtiyor.

Gözlemciler Mavi Nil'de benzeri görülmemiş şiddetin "her şeyden önce siyasi" olduğunu, bunun "kabileler arasındaki asırlık bir nefretten" kaynaklanmadığını, daha ziyade " bağımsızlıktan bu yana kenar mahalleleri ihmal eden, yağmalayan, militarize eden bir mantığın sonucu” olduğu tepkisinde bulunuyor.

“Askeri İslamcı rejimin” yaşananlardan sorumlu olduğu ve iktidarın kendi çıkarlarını korumak için uzak eyaletlerin kabileleşmesine dayandığı ifade ediliyor.