ENKS masadayken KDP neden Rojava’yı kuşatıyor?

ENKS-PYNK görüşmeleri bazı kararlaşmalara ulaşarak devam ederken, ENKS’nin hamilerinden KDP’nin Rojava sınırına mevziler ve karakollar kurarak ağır silahlar yerleştirmesi görüşmelerin niyet ve sonuçlarına ilişkin şüpheleri artırdı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin ağırlaştırıldığı; Türk devletinin Kuzey Kürdistan, Efrîn, Serêkaniyê ve Güney Kürdistan’da işgal ve soykırım politikalarının tavan yaptığı bir süreçte Nisan ayında Rojava'da PYD -ENKS görüşmeleri başladı. Mayıs ayında 25 Kürt siyasi parti ve örgütünün bir araya gelerek oluşturduğu Kürt Ulusal Birlik Partileri (PYNK) isimli oluşumun kurulmasından bir süre sonra PYNK-ENKS görüşmeleri olarak devam etti.

Her 4 parça Kürdistan’da yaşayan ve ulusal birliği arzu eden Kürtler, ENKS ve arkasındaki aktörlerin karakterinden dolayı bazı şüpheler yaşasalar da "ulusal birlik için bir basamak olabilir", "Belki Rojava'ya dönük saldırıların önünü almaya yardımcı olabilir" vb. düşüncelerle desteklediler. ENKS’nin Türkiye ve KDP ile bağları, KDP’nin Rojava Kürdistan sınırına birçok yeni karakol kurarak kuşatması bu görüşmelerin amacına dönük şüpheleri de artırıyor.

KÜRT YÜKSEK MERCİİ’NİN KURULMASINDA ORTAKLAŞILDI

3 Ağustos’ta 2. aşaması başlayan ENKS-PYNK ittifak görüşmeleri devam ediyor. 2. aşamada Kürtlerin ortak görüşünün oluşması açısından kurulacak olan siyasi karar mekanizması tartışıldı. Yine yönetimin durumu ve ENKS’nin bu yönetime nasıl katılacağı, savunma ve güvenlik konuları tartışılacak. 19 Eylül günü Ronahi TV’de yayınlanan Buyer Programına katılan PYD Eşbaşkanlık Konseyi üyesi Aldar Xelîl, PYNK-ENKS görüşmeleri konusundaki soruları da yanıtladı.

Aldar Xelîl bu görüşmelerde kurulması kararlaştırılan siyasi karar mekanizmasının isminin Kürt Yüksek Mercii olarak belirlendiğini söyledi. Bu konuda genel bir anlaşmanın sağlandığını kaydeden Aldar Xelîl, bu konuyla ilgili küçük ayrıntıların ele alınıp yönetim konusunun tartışılmasına geçileceğini ifade etti.

Aldığımız bilgilere göre ise siyasi karar mekanizması olarak kurulması kararlaştırılan Kürt Yüksek Mercii’nde ENKS yüzde 40, PYNK yüzde 40, ENKS ve PYNK dışında kalan diğer parti ve güçlerde yüzde 20 oranında yer alacak ve konuda bir uzlaşma sağlanmış.

ENKS SEÇİMLERE GİRMEDEN ÖNCE YÖNETİME DAHİL OLMAK İSTİYOR

Aldar Xelîl’in programda sorulan sorulara verdiği cevaplar ENKS-PYNK görüşmelerinde yönetim konusunda da bazı tartışmaların başladığını gösteriyor. Yine kendisinin de belirttiği üzere görüşmelerde en fazla bu konunun sorun olduğu anlaşılıyor.

Aldar Xelîl, "Başlangıçta ‘Madem yönetime katılma isteği var. O zaman seçimleri bekleyelim. Seçimler için bir süre belirleyelim. ENKS de bu seçimlere katılsın’ görüşü vardı. ENKS seçimleri kabul ettiğini söylüyor. Fakat bize, ‘Bu yönetimin nasıl işlediğini anlamamız ve kendimizi hazırlamamız açısından seçimler olana kadar Kürt kotasından yönetimde bize de yer verin’ diyorlar. Henüz bu konular üzerine uzlaşma olmadı" diyerek ENKS’nin seçim öncesi Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’nde yer almak istediğine dikkat çekti.

Bu sorunun çözümü ve seçimlere gitmeden önce yükü hafifletmek niyetiyle bir yöntem bulmaya çalıştıklarını aktaran Aldar Xelîl bu konuda sorulan bir başka soru üzerine, "Halka hizmet etmek isteyen kişilerin önünde engel oluşturulmaz. Fakat bizim de bu talebe ilişkin zorlandığımız nokta şu ki bu yönetim halkın iradesiyle seçimlerle görevlendirildi. Meclislerde, genel yönetimde herkes halkın seçimde ortaya koyduğu iradeyle görevlendirildi. Kürt tarafı olarak bunu görmezden gelemeyiz.

Yine bu yönetim sadece Kürt bölgelerini değil geniş bir alanı kapsıyor. Arap, Süryani ortaklarımız var. Bundan dolayı bir partinin işi ya da örgütsel bir iş değil. Eğer böyle olsaydı sadece Kürtleri ilgilendiren bir mesele olsaydı ‘ittifak gelişsin, adım atılsın’ diye bazı fedakarlıklar yapılabilirdi. Ama konu yönetim olunca oluşmuş bir sistem var. Ortakları var. Sadece partiler olarak her şeyi bir kenara bırakıp tek başımıza karar veremeyiz" dedi. Xelîl bu değerlendirmelerinin ardından bu konuların tartışıldığını, hala bu maddelere ulaşılmadığını ve çözüm arayışlarının devam ettiğini ekliyor.

ULUSAL BİRLİK GÖRÜŞMELERİ DEĞİL POLİTİK DAYATMALAR

ENKS yıllardır PYD’yi, demokratik ulus ve bunun bedenleşmiş hali özerk yönetimi esas aldığı için Kürtlükten dem vurarak suçladı. Fakat kendisi Türkiye, KDP, Amerika, Avrupa, Moskova hattında her türlü kirli ittifakı geliştirdi. Tarihi boyunca bir Kürt kenti olan Efrîn’in Türkiye tarafından işgal edilmesinin ortağı oldu. Efrîn’de kendi yetkilileri ve kendi kitlesi de Türkiye güdümündeki Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonuna (SMDK) bağlı çeteler tarafından işkence gördü ve kaçırıldı. Daha geçen hafta SMDK başkanının konseyin ENKS’li üyesi Hewas Agid’i yönetimden çıkarıp yerine Arap bir üye seçtiği açıklandı. Fakat bunlara rağmen ENKS ne Türkiye ne de SMDK’dan kopmuş değil.

Üstelik ikide bir basına KDP dili ve mantalitesiyle, "Rojavalı olmayan Kürtler Rojava’dan çıksın" diye açıklama yapan ENKS Başkanı Suud Mele bu süreçte de yine KDP basınına konuşarak "Görüşmeler ağır gidiyor, PKK görüşmeleri engelliyor" şeklinde çarpık açıklamalar yaptı.

Yine direk Mensur Barzani ve KDP istihbaratına bağlı olan ENKS üyesi PDK-S politbürosu MSD’yi Moskova’da Suriye Halkın İradesi Partisi ile yaptığı anlaşma nedeniyle suçladı. Tüm bunlar PYNK’yi baskı altına almak, kamuoyunu manipüle etmeye çalışmak ve Amerika’ya oynamak için yapılan açıklamalardı.

MASA OYUNLARI

Belirtilenler ve ulaşılan sonuçlara bakınca PYNK çatısı altında birleşen demokratik-yurtsever güç ve partilerin ENKS ya da en azından içindeki bir kesimin biraz da olsa demokratik-yurtsever bir çizgiye çekilip karşıtlık yapmalarının engellenmesi için ciddi fedakarlıklar yaptıklarını görüyoruz. Elbette amaç Kürtlerin ve Kuzey-Doğu Suriye halklarının kazanımlarını korumak. Ama ENKS'nin tartışmalarda Kürt ittifakını geliştirmek yerine ABD’ye dayanarak masa oyunları oynadığını ve esas amacının iktidar paylaşımı olduğunu söylemek yanlış olmaz.

15 Eylül günü ENKS Başkanlık Konseyi Üyesi Süleyman Oso'nun Rudaw'a "ABD, Rojava'da Siyasi Karar Mercii’nde ENKS ve PYNK’nin yüzde 40’ar temsiliyete sahip olmasını önerdi" diye açıklama yapması bunun kanıtlarından. Rojava devrimi, halkı ve sistemine hiçbir katkısı bulunmayan tam tersine hep bozmuş, Kürt düşmanlarıyla ortaklaşmış bir güç alandaki Kürt iradesine eşit oranda ortak olarak dayatılıyor. Bu dünyanın hiçbir yerinde görülmüş bir durum değil.

Görüşmelerin Duhok Anlaşması temel alınarak yürütüleceğinin söylenmesi de Duhok Anlaşmasının birebir kopyalanması anlamına gelmiyor. Çünkü bu anlaşmanın üzerinden 6 yıl geçti ve sahada çok şey değişti. Bir taraf büyük bedeller vererek sistemini ve varlığını korurken, diğer taraf bozmaya çalıştı, işgalci güçlerle birleşti. Bunu gözetmeden eşitlikten söz etmek sadece dayatmadır.

Yine ENKS’nin yönetim tecrübesi kazanmak amacıyla seçimlerden önce özerk yönetimde yer almak istediğini belirtmesi de hiç emeği geçmediği bir yönetime havadan konma istemini gizlemek için oluşturulmuş bir kılıf. İnsanın aklına, "Daha olmamış bir seçimde ENKS özerk yönetimin konsey ve meclislerinde yer kazanacağına nasıl kesin gözüyle bakıyor" sorusu geliyor. Bu soru beraberinde farklı soruları da getiriyor. Öyle anlaşılıyor ki ENKS’nin akıl hocalarının salık verdiği oyunları sahneliyor.

HALKIN SORULARI VE TEPKİLERİ VAR

Süreç içinde Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi alanlarında yaşayan Kürtlerin bu görüşmelere ve ENKS’nin yaklaşımına dönük birçok soru ve kaygısı oldu, oluyor. Rojavalılar tartışmalarında ve günlük yaşamda PYD ve PYNK’ye de bu soruları yöneltiyor. ENKS’nin Türk devletiyle ve KDP’yle yakın ilişkileri Rojavalı Kürtler tarafından iyi biliniyor. Bu soruların başında, "ENKS Kürtlere Rojava Devrimi ve Efrîn pratiklerinin özeleştirisini verip, Türkiye ve SMDK ile bağını kesecek mi?" sorusu geliyor.

Rojavalı Kürtler ENKS’nin hamilerinden KDP’nin, Türkiye’nin gerilla alanlarına işgal saldırıları ve Maxmur, Şengal’e hava saldırılarına destek sunmasına, yine bunları PKK’yle gerekçelendirmesine tepkililer. "Güney'de Kürt Özgürlük Hareketi ezilmeye çalışılırken Rojava'da nasıl ulusal birliğin temelleri atılacak?" diye soruyorlar.

ENKS başkanı Suud Melle’nin sürekli Rudaw ve Kurdistan24’e çıkıp, Türk devleti ve KDP’nin diliyle," Rojavalı olmayan Kürtler Rojava’dan çıksın", "PKK görüşmeleri engelliyor" söylemlerine halk da tepki gösteriyor. Halk arasında ENKS’nin bu yaklaşımı, "Yavuz hırsız ev sahibini bastırır" deyimiyle tanımlanıyor.

Yine ENKS’nin 2016-2017’de Rojava’daki okullarda anadilde eğitim sistemine geçildiğinde kitlesiyle birlikte Kürtçe eğitime geçişi protesto ettiği unutulmuyor. "Kürtçe eğitim yerine BAAS sistemindeki Arapça eğitim ve müfredatı dayatan ENKS eğitim sistemimizi yeniden mi tersine çevirmek isteyecek" şeklinde kaygılar var.

ENKS MASADAYKEN KDP ROJAVA'YI KUŞATIYOR

Rojavalı Kürtlerin tüm soru ve eleştirilerine rağmen, "İnşallah gelişme yaşanır" diye hep desteklemeye çalıştıkları ENKS-PYNK görüşmelerine dönük kaygılar son süreçte artmış durumda. Halk içerisinde "savaş olacak" diye tartışmalar yürütülüyor. Alanda yaşayan diğer halklar gibi Kürtler de KDP’nin Rojava sınırına karakollar kurarak ağır silahlar yerleştirdiğini görüyor. KDP kapalı tuttuğu Sêmalka Sınır Kapısı karşısındaki Pêşxabur sınır sırtlarına 40 civarında yeni karakol, mevzi ve askeri noktalar inşa etmeye başladı. Oysa BAAS yönetimi döneminde KDP’nin bu sınırda sadece 1 karakolu ve 3-5 peşmergesi vardı. Rojavalılar bunu da yaşayarak gördüler.

Türk devleti ve KDP arasındaki ortaklık, yine KDP ve ENKS’nin daha önceki pratikleri iyi bilindiği için Türkiye’nin KDP desteğiyle Kuzey-Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Alanlarına yeni bir işgal saldırısı planladığı kaygısı artıyor. Görüşmelere de bu kaygıyla bakılıyor. Halkta, bu görüşmelerin oyalama olabileceği düşüncesi bu süreçte artıyor.

ORTAK KONSEPTLE YENİ İŞGAL SALDIRISI PLANI MI?

Tüm Kürdistan genelinde yaşanan gelişmeleri ve tarihi göz önünde bulundurduğumuzda Rojavalıların kaygılarının hiç de haksız olmadığı net. Türk devletinin, her alanda Kürt soykırımı ve işgal saldırılarına karşı KDP’nin gizli bir destek verdiği görülüyor. Türk gazeteciler bile Türkiye'nin bu alanlarda sivilleri hedef aldığını, yüzlerce köyü boşalttığını, hedefin tüm Güney, Rojava, hatta Musul-Kerkük olduğunu tartışırken, KDP’nin ise okları saldırı altındaki PKK’ye yöneltmesi bu nedenle.

4 Eylül'de Irak Kürdistan Bölgesel Başkanı Neçirvan Barzani’nin Güney hükümeti adına KDP’li bazı kurmaylarla birlikte Türkiye’ye gidip Mevlüt Çavuşoğlu ve Erdoğan’la görüşmesi tüm Kürdistan kamuoyunda büyük tepki çekti. YNK, Goran gibi hükümetin diğer ortaklarının dahil edilmediği şeffaf olmayan görüşmeler yapılması herkesi rahatsız etti ve düşündürdü. Bu görüşmelerde Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı geliştirilen konseptin yeni hamlelerle sürdürülmesinin tartışıldığı neredeyse tüm kesimlerin hemfikir olduğu bir konu.

Kürdistan sahasından baktığımızda Şengal ve Rojava’ya yeni işgal operasyonlarının planlaması olası. Çünkü Libya, Doğu Akdeniz, Ege siyasetinde yenilen Türk devleti en büyük yenilgiyi PKK alanı Heftanin’de yaşıyor. Sahadan gazetecilerin verdiği bilgilere göre tüm gücü ve teknik donanımıyla Heftanin’in bir bölümünü işgal eden Türk ordusu kış yaklaşırken gerilla eylemleri nedeniyle üs ve yol yapamıyor. Türk ordusunun bu gidişatla bazı alanlardan çekilmek zorunda kalabileceği konuşuluyor.

Zaten Misak-ı Milli anlayışı temelinde tüm Güney ve Rojava Kürdistan’ı işgal etmek isteyen Türkiye'nin Heftanin’deki yenilgisini gizlemek için Rojava'ya dönük yeni işgal saldırıları geliştirmesi olası. KDP’nin yeni karakollar inşası da bu şüpheyi derinleştiriyor. En iyi ihtimali düşünecek olursak tüm Kuzey sınırının Türkiye tarafından işgal edilmesine ortak olan KDP’nin, "Türkiye’nin Kürdistan parçalarını birbirinden kopararak boğması planına ortak olması" denilebilir.

Bu durum bazı gazeteci arkadaşlarımızın da daha önce yazdığı gibi ENKS-PYNK görüşmelerinin ENKS boyutuyla amacını şüpheli kılıyor ve "oyalama mı" diye düşündürüyor. ENKS’nin sadece Rojava’da büro açan ekipten ibaret olmadığı, Türkiye ve KDP ile ilişkileri ve bu görüşmelerde ABD’nin rolü düşünüldüğünde bu olasılık yok sayılamaz. Zira ABD ve Suriye Özel Temsilcisi James Jefrey’nin şimdiye kadarki pratikleri de komploların olasılık dışı olmadığını hatırlatıyor.