EESC’den baskıcı AB ülkelerine karşı harekete geçme çağrısı

Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi (EESC) otoriterliğe doğru kayan Avrupa Birliği ülkelerine karşı harekete geçilmesi çağrısında bulundu.

EESC’den Christian Moos tarafından hazırlanan raporda AB ülkelerinde giderek politik sistemlerin değiştiğinin gözlemlendiği ve bazı ülkelerdeki reformların sivil toplumun siyasi kararlara katılımının engellendiği belirtildi.

Raporda tüm AB ülkelerine Birliğin değerlerine saygı duyma çağrısı yapılırken, AB anlaşmasının özgürlükçü olmayan demokratik rejim kurumlaşmasından sakınılmasını ve insan hakları hukuk ve insan onuruna saygı duyulmasını düzenleyen 2’inci maddesi hatırlatıldı.

Komite raporunda “Eğer Birlik Ülkeleri otoriterliğe doğru eğilim gösterirse AB, ihlal prosedürleri ve 2014 Hukukun Üstünlüğü Sözleşmesi gibi hukuki araçları sonuna kadar kullanmalıdır” dedi.

Komite ayrıca demokrasiye karşı olan siyasi partilerin de Avrupa Parlamentosuna alınmamasını istedi.

Rapora göre AB’nin halen üye ülkelerde demokrasi ve hukukun üstünlüğünün korunmasının garanti altına alınması konusunda etkin mekanizması bulunmuyor. Komite bu nedenle AB’nin bir kontrol mekanizması kurmasını öneriyor.

Raporu hazırlayan Moos yaptığı açıklamada bağımsız ve çoğulcu sivil toplumun siyasal kurumların açık ve hesap verebilir durumda olmasının anahtarı konumunda bulunduğunu ifade ederek AB’de günümüzde sivil özgürlüklerin ve açık sivil toplumun AB’nin birçok ülkesinde tehditle karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu.

Moos kendilerine gelen raporlarda sivil toplum örgütlerine yönelik saldırıların değişik şekillerde arttığının görüldüğünü belirtti. Raporda yer alan bilgilere göre negatif etiketleme, kirli kampanyalar ve sivil toplumu kötüleme bu yöntemlerden en öne çıkanları.

Kurumların fonlarının kesilerek etkisiz ve çalışamaz konuma getirilmesi de en çok uygulanan yöntemlerden biri.

Aralarında Macaristan, Polonya gibi ülkelerin bulunduğu bir grup AB üyesi uzun zamandır sivil topluma yönelik uygulamalar konusunda eleştiriliyor. Özellikle son mülteci akımının ardından bazı ülkelerde sağ-popülist partilerin yükselişi demokrasi ve sivil toplum konusundaki kaygıları arttırdı.