Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclis Başkanvekili ve İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder tedavi gördüğü Florence Nightingale Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Önder 18 gündür hastanede yaşam mücadelesi veriyordu.
Barışın bir gün mutlaka geleceğine olan inancını, "Barış, bir gün mutlaka gelecek, biz o güne kadar mücadeleyi bırakmayacağız" sözleriyle her platformda dile getiren Sırrı Süreyya Önder, Türkiye'deki Kürt siyasi hareketinin mücadeleci, barış yanlısı ve demokratik toplum savunucusu önemli isimlerinden biriydi. Aynı zamanda sanatın ve mizahın usta bir temsilcisi olarak da öne çıktı. Sanatla siyasetin kesiştiği noktada duran Önder, barış süreçlerinde kilit roller üstlendi ve her dönemdeki tutarlı, diyalog ve barış yanlısı duruşuyla dikkatleri üzerine çekti.
İSLAM’I ÖĞRENDİ, SOSYALİZMDE KARAR KILDI
1962’de, çevresindeki hemen hemen herkesin Kürt olduğu Adıyaman'da, Türkmen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Önder, sekiz yaşındayken babasını kaybetti. Önder’in babası, Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Adıyaman örgütünün kurucularındandı. Anne tarafı ise farklı bir geleneğe, Nurcu harekete bağlıydı. Bu iki zıt gelenek, Önder’in düşüncelerini de şekillendirmişti. Verdiği bir röportajda, “Baba tarafım sosyalist, anne tarafım Nurcuydu; ikisi de sistem dışıydı. Bu sayede her ikisini de tanıdım, İslam’ı öğrendim, ama sonunda sosyalizmde karar kıldım” diyerek bugünkü Sırrı Süreyya’yı da özetliyordu.
80 DARBESİ VE HAPİSHANE YILLARI
Ortaokul yıllarında sol fikirlerle tanışan Önder, lise yıllarında devrimci ve sosyalist gruplara katıldı. 1978’de, henüz lise öğrencisiyken Maraş Katliamı’nı protesto ettiği için tutuklandı.
Liseyi bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazandı. Ankara’da da "devrimci siyaset" içinde yer almaya devam etti. 12 Eylül 1980 darbesi olduğunda 18 yaşındaydı. Darbeden sonra, siyasi mücadelesi daha da keskinleşti. Ertesi yıl, siyasi çalışmalarından dolayı gözaltına alındı ve tutuklandı. Mamak, Ulucanlar ve Haymana cezaevlerinde tutulan Önder, yedi yıl tutulduğu cezaevinde işkenceye maruz kaldı, açlık grevlerine katıldı.
KAMYONCU, SİNEMACI, SİYASETÇİ..
Cezaevi sonrasında İstanbul’a yerleşen Önder, kamyonculuk dahil çeşitli işlerde çalıştıktan sonra senaryo yazarlığına yöneldi. Önder’in sinema ve senaryo yazarlığına olan ilgisi, “Duvar” filmiyle başladı. “Ben de o duvarın içindeydim, yalnız olmadığımı anladım. Sonra yazmaya başladım” diyen Önder, toplumsal hafızayla kişisel hikayesini böyle birleştirmişti. Aldığı eğitimle, öfkesini estetize etmeyi öğrenmiş ve ilk filmi Beynelmilel’e böylece imza atmıştı.
Beynelmilel (2006) filmiyle büyük ilgi gören Önder, ardından O… Çocukları, Düğün Dernek ve Yeraltı gibi yapımlarda senarist, yönetmen ve oyuncu olarak yer aldı.
2011’de ise siyasete atılarak Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) listesinden İstanbul milletvekili seçilen Önder, 2013’te kurulan Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin kurucuları arasında yer aldı ve eş genel başkan yardımcılığı yaptı.
Önder için Kürt meselesi, salt Kürt meselesi değildir. İçinde, bütün bu ülkedeki sömürünün, tarihi sömürünün, tarihi zulmün, ceberrut devletin, tekçi anlayışın, ötekileştirici yaklaşımın, gayrı eşitlikçi zihniyetin, tümünün vücut bulmuş haliydi.
ÖNDER APO’NUN MESAJLARINI HALKA DUYURDU
Sırrı Süreyya Önder, 2013-2015 yılları arasında süren barış görüşmelerinde (çözüm süreci) İmralı Heyeti’nde yer alan en önemli aktörlerinden biriydi. Önder Apo’nun İmralı’daki görüşmelerine katılarak sürecin şekillenmesinde ve kamuoyundan destek görmesinde önemli bir rol oynadı.
2013 Newroz’unda Önder Apo’nun “Silahlar sussun” çağrısını Amed’de okudu.
2013’teki Gezi Parkı protestoları sırasında iş makinalarının önüne geçen ve kendini ağaçlara siper eden Önder, "Ben ağaçların da vekiliyim" diyerek direnişin simge isimlerinden biri oldu.
2014 ve 2015 Newrozlarında da yine Önder Apo’nun mesajlarını halka duyurdu.
Devam eden “çözüm süreci” görüşmelerinde 28 Şubat 2015’te, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve HDP heyeti arasında yapılan toplantı sonrasında, 10 maddelik Dolmabahçe Mutabakatı metnini de Önder okudu. Bu metin, çözüm sürecinin en somut adımıydı. Ancak, HDP’nin 7 Haziran 2015’te barajı aşması ve AKP’nin çoğunluğu kaybetmesi sonrası süreç tıkandı ve Erdoğan’ın, Dolmabahçe Mutabakatı’nı kabul etmediğini söylemesiyle bitti.
Türk devletinin Medya Savunma Alanlarına yönelik saldırılarıyla çatışmalar yeniden başladı. Siyasi alanda ise, HDP’nin çalıştırılamaz hale getirilmesi hedeflenerek, HDP’lilere yönelik baskılar ve tutuklamalar arttı. Bu baskılar sonucunda 2016’da HDP’li birçok milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırıldı. Dokunulmazlıklarının kaldırılması sonucunda, HDP’li milletvekili ve siyasetçilerin de aralarında olduğu yüzlerce kişi tutuklandı. Tutuklananlar arasında çözüm sürecinin en önemli aktörlerinden biri olan Önder de vardı.
BEDELLERE RAĞMEN İNANDIĞINI SÖYLEDİ
2016’da tutuklanan Önder, Kandıra Cezaevi’ne girişte gazetecilere yaptığı açıklamada, "Yaşananlar iç karartıcı gibi gözükse de güzel günler bütün ülke için yakındır aslında. Ettiğimiz her laf, yürüttüğümüz bütün çabalar onurumuzdur" diyordu.
Önder, 2019’da Anayasa Mahkemesi’nin hakkında verdiği ‘ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine’ yönelik kararın ardından serbest bırakıldı.
Verilen kararda Önder’in, ‘çözüm sürecinin önemli bir aktörü olduğu, süreçte yer alan HDP heyetinin sözcülüğünü yaptığı ve o dönemki faaliyetlerinin sürecin başarıyla yürütülmesi amacı taşıdığı’ vurgulanmıştı.
Serbest kaldığında Önder, “Normalde insanın böyle zamanlarda sevinmesi lazım fakat bir yanımız hep içeride. Ne zaman ülke topyekûn demokratikleşme, barış yolunda adım atarsa sevincimizi o zaman yaşayabiliriz. Sözümüzü söylemişiz, her zaman da söyledik. Hiçbir şey bunu söylemekten alıkoyamaz, çünkü inandığımızı söyledik” diyerek mücadelesini sürdüreceğini gösteriyordu.
Önder, hayatı boyunca bedel ödedi ama inanmadığı hiçbir şeyi yapmadı. Bütün halkların, kültürlerin derinliğine vakıf, sahici bir insan oldu. Sanatında da siyasetinde de tutarlıydı. Yaşadığı topraklara borçlu hissetti ve bunun için siyasetten de hikâye anlatıcılığından da vazgeçmedi.
SON NEFESİNE KADAR BARIŞ İÇİN DİYALOG ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRDÜ
Tahliyesi sonrasında sağlık sorunlarıyla uğraşan, fakat mücadeleden de geri durmayan Önder, 2023 genel seçimlerinde DEM Parti'den 28. dönem İstanbul Milletvekili seçilerek barış ve diyalog çalışmalarını sürdürdü.
Sırrı Süreyya Önder, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024'te Meclis’te yaptığı açıklamanın ardından başlayan süreçte, Önder Apo ile devlet kanadı arasında yürütülen görüşmelere ilişkin, “Barış ancak diyalogla gelir” diyerek uğrunda bedel ödediği İmralı Heyeti’nde yine yerini aldı.
Son dönemde artan sağlık sorunlarına rağmen barış sürecindeki tarihsel rolünü sürdürmeye devam eden Önder, doktorlarının dinlenme ve yoğun temposunu azaltma uyarılarına, "Bu ülkenin barışa ihtiyacı var; barış için koşuşturmak en iyi terapidir" diyerek barış için çalışmaya devam etti.
Önder, 15 Nisan Salı akşamı geçirdiği kalp krizinin ardından hastaneye kaldırıldı. Hastaneden yapılan açıklamada, 62 yaşındaki Önder'in hastaneye nabızsız bir şekilde getirildiği ve müdahalelerle yeniden dolaşım sağlandığı belirtildi. Aort damarındaki yırtığın teşhis edilmesiyle acil olarak ameliyata alınan Önder'e 12 saat süren operasyonla by-pass ve aort greftleme işlemleri yapıldı.
Sırrı Süreyya’ya hastanede uyutulurken, 21 Nisan'da Önder Apo’dan bir mesaj geldi. İmralı Heyeti üyesi Pervin Buldan ve Avukat Özgür Erol aracılığıyla iletilen bu mesajda Önder Apo, onu şöyle anlatıyordu:
ÖNDER APO: BAĞLILIĞIN GEREĞİ, ONUN BARIŞ ÇABASINI PRATİKLEŞTİRMEKTEN GEÇER
“Sırrı Süreyya Önder ile 12 yıllık mesaimiz var. Onun taşıdığı büyük önem şudur: Adıyamanlı ve Türkmen kökenli ideal biri olarak Baba İshak geleneğini temsil ediyor. Büyük barış çabasını topluma yansıtan, toplumsal ön yargıları şahsında kırabilen biridir. Bunu da yaptı. Ön yargıları toplumda kırdı, Meclis’te kırdı, sokakta kırdı.
Onun şahsında hayata geçen, Anadolu genleri ve kültürü dediğimiz şeydir. Barış dediğimiz şey de Anadolu genlerini, Türkmen geleneğini yaşanılır kılmaktır. Önder böyle biridir ve gerçek Türkmenlik özü budur: En iyi barış kimliği, en iyi barış kültürü. “Israrla düşmanlaştıralım, bu biçimde siyaset yapalım” anlayışının tam zıddıdır.
Önder’in olumsuzluklarla baş etme, onları yönetebilme kültürü önemlidir; ortaya çıkan olumsuzlukları derinleşmeden olumluya dönüştürebiliyor. Herkesin Önder’in kaldığı hastaneye gittiğini, onun anısına bağlılığını beyan ettiğini görüyorum. Bağlılığın gereği, onun barış çabasını pratikleştirmekten geçer. Bir kez daha kendisine, ailesine, sevenlerine, tüm topluma geçmiş olsun dileklerimi sunuyor; bir an evvel iyileşerek en coşkulu, en güçlü haliyle aramızda olmasını diliyorum.”
Sırrı Süreyya Önder, mücadelesine bağlılığı gereği, Türkiye siyasetinin en zorlu zamanlarında, yani barış ve diyalog süreçlerinde “arabuluculuk” yapabilen en önemli siyasetçilerden biri olarak tarihe geçti. İmralı Heyeti’ndeki rolü, Türkiye’nin barışa en çok yaklaştığı dönemin sembolü oldu. Türkiye siyaseti ve Kürt halkı için bir dil, bir hafıza ve bir vicdan oldu.