Alman seçimleri en çok Macron’un planlarını etkileyecek

Almanya genel seçimlerinde iktidar partisi CDU’nun yaşadığı oy kaybının yankıları sürerken, bu seçimler, Avrupa politikasına yönelik birçok hedefleri olan Fransa Cumhurbaşkanı Macron için de zorlu bir sürecin başlangıcı anlamına geliyor.

Alman federal genel seçimlerinde Başbakan Angela Merkel’in başında olduğu Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ile Bavyera’daki kardeş partisi CSU’nun oyları 8,6 puan gerileyerek, yüzde 33’e düşmüştü. İktidar ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise yüzde 20,5 oyla 1949’dan sonraki en kötü oy oranına gerilemişti.

Aşırı sağcı ve Avrupa Birliği (AB) karşıtı görüşleriyle bilinen Almanya İçin Alternatif (AfD)’nin aldığı yüzde 12,6’lık oy oranı da, seçimin en tartışmalı sonucu oldu. Ancak seçimlerdeki sonuçların Almanya iç siyasetinin yanı sıra Avrupa siyasetine de ciddi etkileri olacak.

MACRON’UN ‘KABUSU’ GERÇEK Mİ OLUYOR?

Almanya seçimleri en çok da AB yanlısı söylemleri öne çıkaran ve Mayıs ayında yüzde 66 oy oranıyla aşırı sağcı Marine Le Pen’e karşı cumhurbaşkanlığını kazanan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron için zorlu bir sürecin başlayacağı anlamına geliyor.

Emmanuel Macron’un hedefleri arasında 28 AB ülkesinden 19’unun dahil olduğu Euro Bölgesi’ne yönelik ciddi reformlar bulunuyordu. Macron’un dün Paris’te detaylandırmayı planladığı 10 maddelik plan içerisinde en dikkat çekeni ise, Euro Bölgesi Maliye Bakanlığı’nın kurulması fikri. Bu bakanlığın kurulmasıyla birlikte tüm üye ülkelerin milli gelirleri oranında katkı sunması söz konusu olacak ve bu paranın yüz milyarlarca euroyu bulacağı tahmin ediliyor.

Böylelikle Euro Bölgesi’nin ihtiyaç halinde üye ülkeler için kullanabileceği bir bütçesi olacak.

AB YANLISI FDP BİLE İSTEMİYOR

Emmanuel Macron’un işini zorlaştıran ise, birliğin en büyük ve siyaseten en etkili ülkesi Almanya’daki seçimler sonrasında oluşacak yeni dengeler. Seçim sonuçlarının açıklanmasıyla 2005-2009 arası ile 2013’ten bu yana CDU/CSU ile koalisyon kuran SPD’den, ‘muhalefete geçileceği’ yönündeki söylem yenilenmişti.

Sonuçlar ışığında ve SPD’nin de geri çekilmesiyle birlikte Angela Merkel’in önündeki tek seçenek olarak Liberal Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller ile birlikte ‘Jamaika Koalisyonu’ adı altında koalisyon kurmak kalıyor.

Yeşiller’in AB politikalarında Macron’un planlarına destek vereceği tahmin edilirken, Pazar günü ARD’de konuşan FDP Genel Başkanı Christian Lindner’den kesin bir ‘hayır’ cevabı gelmişti. Macron’un Euro Bölgesi Maliye Bakanlığı fikrini benimsemediğini vurgulayan Lindner, buraya aktarılacak paralarla oluşturulacak bütçenin Fransa’nın yüksek kamu giderlerine gideceğini savunmuştu.

Lindner, “Almanya’nın ‘Fransa’nın yüksek kamu giderlerini karşılamak’ ve ‘Bay Berlusconi’nin İtalya’daki ıskalayışlarını tazmin etmek’ için Euro Bütçesi’ni finanse etmesi tahayyül dahi edilemez” diyerek, bunun partisinin ‘kırmızı çizgisi’ olduğunun altını çizmişti.

 CSU VE AfD’NİN TAVRI ÖNEMLİ BİR SORUN

Emmanuel Macron’un başta mali konularda olmak üzere Euro Bölgesi’nde yapmak istediği reformlar için Angela Merkel’den destek almasının önündeki bir diğer engel ise, CDU’nun kardeş partisi CSU ile AfD’nin varlığı.

AfD etkisiyle son yıllardaki muhafazakar söylemini daha da sertleştiren CSU, Angela Merkel’e oranla ‘AB karşıtı’ olarak biliniyordu. CSU’nun Macron’un Euro Bölgesi’ndeki planlarına karşı çıkacağı tahmin ediliyor.

CDU/CSU’nun Avrupa Parlamentosu Grubu Başkanı Daniel Caspary de, AB’nin sorunlarının çözümü için ‘yeni kurumların oluşturulmasına gerek olmadığını’ söylemişti.

MERKEL ZATEN DİLLENDİRMEKTEN ÇEKİNİYORDU

Öte yandan Başbakan Angela Merkel’in kurulacak yeni koalisyon içerisinde bir uzlaşı sağlasa bile, yüzde 4,7 oy oranından yüzde 12,6’ya kadar yükselen AB karşıtı AfD’nin varlığı nedeniyle temkinli davranması ihtimali var. 2015 yılında ülkesinin kapılarını mültecilere açmanın bedelini Pazar günkü seçimlerde 8,6 puanlık kayıpla ödeyen Merkel’in ‘sorunlu Euro ülkelerini finanse etme amaçlı’ olmakla suçlanacak AB reformlarına kolay kolay destek vermesi zor. Merkel, seçim kampanyası döneminde de bu konulara değinmemeye özen gösteriyordu.