Af Örgütü: Türk hükümeti yargı bağımsızlığının içini boşalttı

Af Örgütü yıllık raporunda devletlerin insan hakları ihlalleri karşısındaki ikiyüzlülüğüne dikkat çekerken, Türkiye’de ise “yargı bağımsızlığının içinin boşaltıldığını” kaydetti.

Uluslararası Af Örgütü yıllık raporunda dünya genelinde insan hakları alanındaki iki yüzlü politikalara tepki gösterdi.

Af Örgüt 2022 yılına dair raporunda Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline verilen tepkilerin “uluslararası sistemin küresel krizlerle başa çıkmaya elverişsiz olduğunu” gösterdiğine vurgu yapıldı.

Rapor dünyanın dört bir yanında insan haklarına yönelik çifte standartların altını çizerken, uluslararası toplumun, tutarlı bir şekilde uygulanan insan hakları ve evrensel değerler etrafında birleşemediğine dikkat çekiyor.

Af Örgütü’ne göre “Batı’nın, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına verdiği güçlü tepki, İsrail, Suudi Arabistan ve Mısır gibi bazı müttefikleri tarafından işlenen ciddi ihlaller karşısında somut adımlar atmamasıyla keskin bir tezat oluşturuyor.”

“Devletler ülke içinde hakları korumak ve gözetmekte başarısız olduğu için kadın hakları ve protesto özgürlüğü tehlike altında” tespiti yapılan raporda,

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 75. yılında, Uluslararası Af Örgütü, kurallara dayalı bir uluslararası sistemin insan haklarını temel alması ve her yerde, herkes için geçerli olması gerektiğini ısrarla vurguluyor.

Raporda Türkiye’deki duruma ilişkin özellikle hükümetin yargı bağımsızlığının içini boşaltmasına tepki gösteriliyor.

YARGI BAĞIMSIZLIĞININ İÇİ BOŞALTILDI

Af Örgütü, “Türkiye'de hükümetin yargı üzerindeki kontrolü, birkaç yıl içinde yargı bağımsızlığının içini boşalttı ve insan hakları savunucuları, aktivistler ve siyasi muhalifler temelsiz soruşturmalarla karşı karşıya kaldı” dedi.

Raporda, “Devletler gözetim toplumuna dönüşmekten vazgeçmeli, adil yargılanma hakkına saygı göstermeli ve yargı bağımsızlığının zayıflatılmasına son vermelidir” denildi.

HÜKÜMETLER KRİZLERİ KULLANDI

“Aşırı devlet müdahalesi ve ifade özgürlüğü” başlığı altında hükümetlerin yeni yetkiler elde etmek için “krizleri kullandığı” belirtildi.

Raporda bu konuda şu ifadeler yer aldı: “Hükümetler yeni yetkiler elde etmek için “krizleri” kullandı. Macaristan'da yetkililer, olağanüstü hâl ilan etme yetkisi edinebilmek için Ukrayna'daki savaşı bahane etti. Letonya, Litvanya ve Polonya, Belarus sınırlarında olağanüstü hâli sürdürerek gazetecilerin, STÖ'lerin ve insani yardım kuruluşlarının erişimini herhangi bir gerekçe göstermeksizin kısıtladı.

Türkiye onlarca gazeteci, aktivist ve muhalif siyasetçiyi terörle ilgili asılsız suçlamalarla gözaltına almaya ve kovuşturmaya devam etti. Meclis, hükümetin sosyal medya üzerindeki yetkilerini artıran yeni bir dezenformasyon yasasını onayladı.”

HDP’NİN HEDEF GÖSTERİLMESİ

Örgütlenme özgürlüğü konusunda “Türkiye ve Fransa, dernekleri kapatmaya çalışmak yoluyla örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan ülkeler olarak öne çıktı. Türkiye’de kadın cinayetlerine karşı bir platform, bir cemaat ve ana muhalefet partilerinden biri (HDP) hedef gösterilerek terörle mücadele hükümleri aşırı geniş bir şekilde uygulandı. Fransa’da ise faşizm karşıtı bir grup, Filistin yanlısı iki grup ve bir çevre hakları kolektifi hedef alınarak ‘cumhuriyetçi değerler’ hakkında çıkartılan yeni bir yasanın hükümleri kötüye kullanıldı” diye belirtildi.

Aynı konuda Türkiye başlığı altında şu ifadeler dikkat çekti: “Türkiye, kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele konusundaki tavsiyelerini STÖ'lerin taciz edilmesini kolaylaştırmayı maskelemek için kullanırken, hükümetler arası Mali Eylem Görev Gücü'nün “gri listesinde” kalmaya devam etti. Yetkililer ayrıca Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun kapsamında, STÖ’lere yönelik müdahaleci denetimleri yoğunlaştırdı.

2021'de ikinci büyük muhalefet partisi olan Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) kapatılması ve 451 yönetici ve üyesine 5 yıl siyaset yasağı verilmesine yönelik dava, yıl sonunda hâlâ sürüyordu. Kasım ayında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'nin, HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve diğer 13 eski milletvekilinin haklarını, devletlerin insan haklarını kısıtlama yetkisini sınırlayan 18. Madde kapsamında ihlal ettiğine hükmetti.”

Türkiye’de insan hakları savunucularına yönelik saldırıların devam ettiğine vurgu yapılan raporda, Türkiye’nin durumuna ilişkin özetle şu tespitler yapıldı:

“İnsan hakları savunucuları, gazeteciler, muhalif siyasetçiler ve diğerleri hakkında temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkumiyet kararları devam etti. Parlamento, mevcut yasalarda çevrimiçi ifade özgürlüğünü daha da kısıtlayan sert değişiklikler yaptı. Polis, birçok ilde yasaklanan Onur Yürüyüşleri’ne katılan yüzlerce kişiyi hukuka aykırı güç kullanarak gözaltına aldı ve barışçıl toplanma hakkı ciddi şekilde kısıtlanmaya devam etti. Danıştay, 2021 tarihli İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını bozmayı reddetti. Türkiye, dünyanın en yüksek sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülkesi olmayı sürdürdü. Ancak siyasetçiler arasında ve medyada yükselen mülteci karşıtı ırkçı söylemlerin yarattığı zeminin etkisiyle Afganların ve diğer mültecilerin başvuruları alınmadan geri gönderilmeleri ölümlere ve ciddi yaralanmalara neden oldu. İşkence ve diğer türde kötü muameleye ilişkin ciddi ve güvenilir iddialar söz konusuydu.”