AB’nin ‘diktatörle’ sınavı: Varna zirvesi

Avrupa Birliği yöneticileri, Bulgaristan’ın Varna kentinde Türkiye ile bir zirvede buluşuyor. Bu zirve, Kürtlere yönelik etnik temizlik operasyonunun yürütüldüğü bir sırada Avrupa açısından bir sınav niteliğinde.

Avrupa Birliği-Türkiye zirvesi bu Pazartesi günü Varna’da toplanıyor. Varna aynı zamanda Rusya’ya bağlanan Kırım’ın karşısında bulunuyor. Türkiye ve Avrupa Birliği yöneticileri açısından zorlu bir zirve olması bekleniyor. Zira, AB yöneticileri bir yandan Türkiye’ye sert eleştirilerde bulunurken, diğer yandan işlediği savaş suçlarına sessiz kalıyor. Bir yandan insan haklarından bahsederken, diğer yandan Efrîn’deki işgale göz yumuyor ya da bazı üye ülkelerinin askeri ve siyasi desteği ile teşvik ediyor.

TÜM GÖSTERGELER KIRMIZI

Taraflar arasındaki ilişkilerde mevcut durumda tüm göstergeler kırmızı alarm veriyor. Türkiye, özellikle Temmuz 2016 darbe girişiminden bu yana faşist uygulamalarla yönetiliyor.

KIBRIS İŞGALİ

Avrupa Konseyi 22-23 Mart tarihlerinde Türkiye’yi Kıbrıs’ın egemenliğine saygı göstermeye çağırarak uyardı. Sadece Kıbrıs konusunda olsa bile, Türkiye’nin işgalindeki Kuzey Kıbrıs’a birlik yönünde bir çözüm bulunmadığı sürece, Türkiye’nin AB’ye üyeliği beklenmiyor. Varna’daki zirvede AB yöneticilerinin, gelecekte ilişkilerin yumuşaması için öne süreceği şartlardan birinin Kıbrıs olması bekleniyor.

EFRÎN İŞGALİ

Ancak tepkiler bununlar sınırlı değil. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve diğer bir çok AB yöneticisi Türkiye’nin Suriye’deki işgal saldırılarından da duyduğu endişeleri sık sık dile getiriyor. Pratikte somut bir tedbir alınmasa da Efrîn konusunda da gerilim var.

FAŞİST UYGULAMALAR

Kürtlerin durumu da taraflar arasındaki ilişkileri zedelerken, Türkiye’nin iç sorunları da diğer bir temel engeli oluşturuyor. Türkiye hiç olmadığı kadar Erdoğan’ın ipoteği altına girmiş bulunuyor. Hukuk devleti oradan kaldırılmış, basın, ifade ve toplanma özgürlükleri hiç olmadığı kadar ayaklar altına alınmış durumda. Siyasi özgürlükler yok denilecek noktada. Yüzlerce basın çalışanı ve onbinlerce kişi sadece Türk hükümetini eleştirdikleri için cezaevlerinde dolduruldu. Kürtler ve muhalifler açısından bir “diktatörlük” olan bu rejim, Avrupalı yöneticilerin gözünde de artık bir demokrasiden çok “diktatörlüğe” yakın bir profil çiziyor. Bu çerçevede, Türkiye ile AB ilişkilerinde, mevcut koşullarda daha ileriye gidilmesi beklenmiyor. AB ile Türkiye arasındaki ilişkileri ısıtmak için insan hakları ihlalleri görmezden gelinmeye çalışılsa bile, bu girişimden bir sonuç çıkacağına ihtimal verilmiyor.

Türk devletinin mülteci karşısında Avrupalı yöneticilerin takınacağı tutum da merak ediliyor. Şantaja geçit verilecek mi?