‘Sonu Muhteşem olacak…’

Yine cezaevlerindeki kararlılık, bir geleneğin sürdürücüsü onlarca insanın duruşu ve meseleyi ele alışındaki kavrayış, direnişin büyüyerek devam edeceğinin göstergesi. “Çiyagerlerin dediği gibi, ne olursa olsun, sonu muhteşem olacak!”

Strasbourg’a doğru yol alırken, başlayacak süresiz-dönüşümsüz açlık grevi için birçok ülkeden de yapılacak açıklamaya eşlik edecek yüzlerce insanın nasıl bir ruh halinde olacağını merak ediyordum. Çünkü açlık grevi Kürt özgürlük hareketinin tarihinde önemli dönemeçleri olan bir eylem. Özgürlük hareketinin kararlılığını bilenler, başlayacak bu eylemin sonuç alınıncaya kadar devam edeceğini de bilirler. CPT, Avrupa Konseyi ve bağlı kurumlarının olduğu yerleşke önüne geldiğimizde, birçok ülkeden açıklamaya eşlik etmeye gelen yüzlerce insan alana varmıştı. Onlarla birlikte açıklamayı izledik. Açıklama Kürtçe, Türkçe ve Fransızca olmak üzere 3 dilde yapıldı. Ardından açlık grevi eylemcileri Strasbourg demokratik toplum merkezine geçtiler. Eylemleri burada devam edecekti.

Bizler de gelen yüzlerce insanla birlikte oraya gittik. Bir yandan eylemcilerin uyuyacakları yerlerin hazırlanmasına şahitlik ederken, bir yandan da eylemcilerin düşüncelerini, duygularını öğrenmek istedik.

FARKLI ZAMANLARIN ÖYKÜLERİNİN KESİŞTİĞİ YER

Çok farklı alanlarda siyasi çalışmalar yürüten 15 kişilik bir bileşimle yapılıyor açlık grevi. Kadın, gençlik çalışması yürütenlerden, yıllardır gazetecilik yapanlara, ömrünün yarısını cezaevinde geçirenlere kadar geniş bir bileşim. Her birinin ayrı hikayesi, Kürdistan’da farklı zamanlarda yaşananlarla kesişiyor. Onlardan kendi hikayelerini dinlerken, Kürt halkının mücadelesinin farklı zamanlarda, farklı mekanlarda hayatlarla nasıl buluştuğunu, baskının kesintisiz nasıl devam ettiğini görüyoruz.

Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi kritik aşamayı geçerken, Elazığ cezaevinde Güven’den önce açlık grevine başlayan kadınların durumu hakkında yeterli bilgiye de sahip olunamıyor. 3 yılı aşkın bir zamandır Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan haber alınamaması ve ona uygulanan mutlak tecriti kırmayı amaçlayan açlık grevine, Avrupa’da yaşayan yurtseverlerin de dahil olmasıyla direniş yeni bir boyut kazanıyor.Açlık grevi eylemcileriyle görüşmelere başlıyoruz. Hepsinde var olan temel iki duygu var. Birincisi özeleştirisel bir tutum içinde olmaları. Öcalan’ın 20 yıllık mahpusluğundan herkes kendine düşen payı anlatarak başlıyor konuşmasına. “Önderliği anlama ve zamana cevap olmak konusunda eksik kaldık” diyor biri. Bir diğeri, “Bu iş bu noktaya gelmemeliydi” diyor. “Bu eylemi tasvip etmiyoruz ama bu sessizliği parçalamak için başka bir yol kalmadı. Belki Avrupa olarak geç kaldık ama sonuca götüreceğiz” kararlılığı bizi aniden yakalıyor.

ZİYARETÇİLER MORAL ALIYOR

Eylem yerine Avrupa’nın birçok yerinden oldukça yoğun bir geliş var. Avrupa’da yaşayan Kürdistanlılar ve dostları eylemcilerle dayanışmak için geliyorlar. Somurtkan bir şekilde gelen ziyaretçiler moral alarak ayrılıyorlar Strasbourg’dan. Çünkü direniş her daim moralleri yüksek tutuyor. Buna ek olarak elbette ki, mizah her daim direnişin olduğu her yerde kendini gösteriyor. Kürt halkının her daim maruz kaldığı “Bu kadar baskı ve saldırı altında olunan eylemlerde bile partililerinizin morali çok yüksek, ağır saldırılarda bile yaşadıklarını birbirlerine anlatırken eğlenebiliyorlar. Bu nasıl oluyor?” sorusuna, bugün Strasbourg’dan cevap vermek gerekse, yaşananları daha katlanılabilir kılan başka nedir ki cevabını vermek mümkün. Ve direniş, her daim canlı kılıyor.

TALEPLER KÜRT HALKININ

Eylemciler, CPT ve Avrupa Konseyine taleplerini içeren bir imza kampanyası da başlattılar. Bu imza kampanyasıyla bu talebin sadece onların değil, herkesin talebi olduğunu anlatmak istiyorlar. Gelen ziyaretçiler de bu formları imzalıyorlar. Şimdiden binleri bulan imzalar toplanmış durumda. Eylemciler aynı zamanda bir internet sitesi ve sosyal medya hesapları açarak gün içinde yaşanan gelişmeleri ve açlık grevine dair gündemleri buradan aktarmaya çalışıyorlar.

HER ANI DOLU BİR EYLEMLİLİK

Eylemciler sabah 9’da uyanıyorlar. Uyandıktan sonra da gün boyunca gelen misafirlerle ilgileniyorlar. Aile olarak ziyarete gelenler de oldukça fazla. Aileleriyle ziyarete gelen küçük çocuklar, sıkılganlıklarını basın için kurulan masada ara ara çizgi film izleyerek atıyorlar. Eylemciler gün içinde canlı yayınlara katılıyorlar, gazetelere demeçler veriyorlar. Akşama doğru azalan ziyaretçi akınından sonra dinlenme fırsatı buluyorlar. Her gün düzenli olarak o gün yaptıklarına, verdikleri mesajlara ilişkin toplantılarını gerçekleştiriyorlar. Bir sonraki güne dair planlamalarını yapıyorlar.

Akşamları bazen toplu şekilde film izleniyor. Satranç ise her daim izleyicisi bol olan bir oyun. Tavla’nın bu anlamda izleyicisi daha az.

Strasbourg derneğinde çalışmalarda bulunanlardan biri Öcalan’ın yakalandığı 1999 yılında “Güneşimizi karartamazsınız” eyleminde bedenini ateşe veren biri. “Kendini feda etmeye hazır olanlara, ancak bir fedai hizmet edebilir” diyor gülümseyerek ve gün içinde hiç durmadan koşturma halinde oluşunu böyle ifade ediyor.

Satranç ve tavla da eylemcilerin en büyük rakibi olması da, masaların müdavimi kılıyor onu. Birkaç saatlik film, satranç sonrasında sessizlik saati başlıyor. Eylemciler kitaplarını, dergilerini, gazetelerini okuyorlar. Gün içinde de yoğun şekilde haberleri takip ediyorlar. Bütün gelişmeleri en ince ayrıntısına kadar takip edip, tartışıyorlar.

ÇİYAGERLERİN DİRENİŞİNİN DEVAMI

Açlık grevi 11. gününe doğru yaklaşırken ayrılıyoruz Strasbourg’dan. Eylemcilerin kararlılığı da arkamızdan bizimle birlikte geliyor. Eylemcilerin hemen hepsi ailesiyle konuşmuş bu konuyu. Ne olursa olsun, sonuna kadar devam edeceklerini belirtmişler. Yine cezaevlerindeki kararlılık, bir geleneğin sürdürücüsü onlarca insanın duruşu ve meseleyi ele alışındaki kavrayış, direnişin büyüyerek devam edeceğinin göstergesi. Peki ne olacak sorusu bizi yolda yine ansızın yakalıyor. Eylemcilerden birinin alıntısıyla cevaplıyoruz onu da, “Çiyagerlerin dediği gibi, ne olursa olsun, sonu muhteşem olacak!”

Kaynak: Yeni Özgür Politika: