9 STÖ'den İsveç Dışişleri Bakanı Wallström'e mektup

İsveç’te 9 sivil toplum sivil toplum örgütü, Dışişleri Bakanı Margot Wallström'e elden verdiği bir mektupta Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması için açlık grevi yapan Leyla Güven ve diğer eylemcilerin sağlıkların kritik bir safhaya geldiğini belirtti.

Söz konusu mektup İsveç Dışişleri Bakanlığının düzenlediği İsveç'in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi olduğu 2017-2018 yıllarında gerçekleştirdiği çalışmaları sivil toplum örgütlerine anlatmak için yapılan bir toplantıda verildi.

Sol Parti Uluslararası Forumu adına toplantıya katılan Yekbun Alp, Wallström'ün İsveç'in gerçekleştirdiği çalışmaları anlatmasından sonra söz alarak Türkiye'de gerçekleşen insan hakları ihlallerini gündeme getirdi.

TUTUKLAMALARDAN DOLAYI PROJELERİ GERÇEKLEŞTİREMİYORUZ

Uluslararası Forum'un Amed'de Kürt kadınlarıyla birlikte yürüttükleri projenin Türk devletinin baskı ve saldırılarından dolayı büyük güçlüklerle karşılaştığını belirtti. Proje içinde yer alan kadınlara baskı yapıldığını ve tutuklandığını hatırlatan Alp, “İsveç Türkiye'nin toplu tutuklamaların durması için sesini yükseltmelidir. İnsan hakları tartışıldığı her durumda sesini duyurmalıdır” dedi.

Konuşmasının ardından Alp, İsveç'te çalışma yürüten 9 sivil toplum örgütü ve parti tarafından İsveç Dışişleri Bakanına hitaben yazılan mektubu Margot Wallström'e verdi.

Türkiye'nin son 3 yıldır totaliter bir rejim tarafından yöneltildiği belirtilen mektupta ülkede gerçekleşen insan hak ve ihaleleri somut örnekler verilerek anlatıldıktan sonra HDP ve Kürtlere yönelik saldırıların boyutlarına şu ifadelerle dikkat çekiliyor.

AKP-MHP İKTİDARI ÜLKEYİ AÇIK BİR CEZAEVİNE DÖNÜŞTÜRDÜ

“AKP-MHP hükümeti özellikle Kürtlere karşı sahip oldukları şoven ve saldırgan tutumdan dolayı, Kürtlerin her türlü kültürel ve statüsel varlıklarını yok etmek/engellemek istemektedir. Türkiye’deki tek adam rejimi, şu anki durumda Kuzey Suriye’ye dış dengelerden dolayı saldırma fırsatı bulamıyorsa da, bölgeye yönelik her türlü müdahale ve ambargoyu devam ettirmektedir. Bundan dolayı adeta bir savaş alanına çevirdiği Türkiye Kürdistan’ında; faili meçhul ölümler, tutuklama ve zorla göç ettirme ile adeta bir soykırım denemesi yapılmaktadır.

Kendisine karşı muhalif hiçbir sese tahammülü olmayan AKP-MHP iktidarı ülkeyi açık bir cezaevine dönüştürdü. Halkların Demokratik Partisi (HDP) seçimlerden toplam İsveç nüfusunun 3/2’si kadar, yani yaklaşık 6.1 milyon oy aldı. Parlamentodaki üçüncü büyük parti statüsünde olan HDP’nin, AKP-MHP iktidarına olan muhalefetinden dolayı bütün milletvekilleri ve belediyeleri korkunç bir baskı altında. Karizmatik eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ 3 yıla yakın bir süredir cezaevinde. Bugün itibariyle Demirtaş ve Yüksekdağ’ın şahsında onlarca milletvekili, belediye başkanı ve binlerce siyasetçi cezaevlerinde tutulduğunu siz yakından takip etmektesiniz.”

LEYLA GÜVEN TOTALİTER REJİME DUR DEDİ

DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven'in 7 Kasım 2018 günü Türkiye'deki totaliter rejime 'Dur' diyerek başlattığı açlık grevinin giderek yaygınlaştığı belirtilen mektubun devamında “Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir milletvekili bu kadar uzun bir süre açlık grevinde kalmaktadır. Bildiğiniz üzere açlık grevleri, yaşanılan ülkede hiçbir demokratik ve siyasi kanal kalmadığı zaman başvurulan bir eylem yoludur. Kendisine itaat etmeyen, muhalif çizgisindeki tüm halklara, inançlara, kadın ve emek kurumlarına karşı sindirme politikası yürüten bu totaliter rejim, son 4 yılda gittikçe bir soykırım rejimine dönüştü. Milletvekili Leyla Güven tam 106 gündür bedenini açlığa yatırarak bu soykırım rejimine karşı direniyor. Eğer bunları bilmiyorsanız, bunun sebebi özgür basının olmamasıdır! Oysaki 2013-2015 yılları arasında tüm ülkede bir demokrasi baharı vardı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç olmadığı kadar, demokratik bir anayasa yapma zemini doğmuştu. Bu dönemin en önemli siyasi aktörü, İmralı Ada hapishanesinde olan PKK lideri Abdullah Öcalan’dı. Türkiye’de güçlü bir demokrasinin kurulacağından korkan ve ipleri ellerinden bırakmayan iktidar elitleri bu barış müzakerelerini sonlandırdı. Barış görüşmeleri bu şekilde bitmiş oldu” ifadelerine yer verildi.

BARIŞ İÇİN ÖCALAN'A UYGULANAN TECRİT KALDIRILMALI

Tarihinde etnik ve dini azınlıklara soykırım gerçekleştiren Türk devletinin aynı şeyi Kürtlere karşı yapmaya hazırlandığı belirtildikten sonra “Leyla Güven’in talebi böyle bir insanlık suçuna karşı Türkiye’ye ‘dur’ denmesi, ülkede barış ve demokrasinin kurulması için Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılmasıdır” denildi.

İsveç Dışişleri Bakanı Margot Walström'ün acilen girişimde bulunmasını isteyen mektubun altında İsveç Demokratik Kürt Toplum Merkezi, Sara Kadın Birliği, Stockholm Kürt Enstitüsü, Rojava Bürosu, İsveç PYD, KNK, Amara Kadın Meclisi, PJAK, Alevi Federasyonu ve Dayanışma Derneği'nin imzaları bulunuyor.