Xakurkê operasyonunda bölgesel güçlerin rolü

Türk devletinin Xakurkê’de başlattığı işgal operasyonu devam ederken, operasyonun perde arkası gün yüzüne çıkıyor. Kimi bölge güçlerin bu işgale karşı sessiz kalması ve en önemlisi de KDP başta olmak üzere bazı Kürt partilerinin yaklaşımı dikkat çekici.

KDP’nin daha önce de Türk devleti tarafından yapılan sivil katliamlar ve işgal operasyonlarına karşı, sürekli PKK’yi suçlayan ve "gerillanın varlığından dolayı bombardımanlarda siviller katlediliyor" şeklindeki bilindik yaklaşımları, bu işgal harekâtında da devam etti. İlginç ve dikkat çeken yeni bir durum ise, bu işgal operasyonunun zamanlaması. Başladığı gün, Irak Cumhurbaşkanı ve YNK’nin üst düzey bir yöneticisi olan Berham Salih’in Ankara’da Erdoğan’la görüştüğü, yine Neçirvan Barzani’nin Kürdistan bölge başkanlığına seçildiği gün. Buna İran, Irak, ve diğer bölgede etkinliği olan batılı güçlerin sessizliği de eklenince, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yeni bir planın devrede olduğu yorumları yapıldı.
KDP, özellikle Neçirvan Barzani’nin bölge başkanlığının ilk pratiği, o bölgede sıkışıp kalan ve gerillalar tarafından darbe üstüne darbe yiyen Türk askerlerinin yardımına koşmak oldu. KDP bölgeye peşmergeleri sevk etmesi, bölge halkı ve kadim peşmergeler tarafından sert bir dille eleştirildi; bu işgal harekâtına karşı sessiz kalmayacaklarını açıkladılar.
Bu konuda önemli bir detaya değinmeden geçmeyeceğim, Güney Kürdistanlılar sosyal medya üzerinden Berhem Salih ve KDP’nin bu yaklaşımını Kürt halkına ihanet olarak yorumladı. Ve dikkat çekici bir diğer nokta ise bu yorumları yapanların büyük bir kısmı peşmergelerdir. 2018 yılında yine benzer bir durum Nerwe Rekan (Şêladızê) bölgesinde yaşanmıştı ve bir peşmergeye şöyle bir soru yönelttim:
"Bağlı olduğunuz parti yani KDP sizden gerillaya karşı savaşmanızı istese ne yaparsınız?"
Yanıtı şöyle oldu:
"Daha önce de biz bu hatayı yaptık, 1992 ve 1997 yıllarında burada bir kısım peşmerge gerillaya karşı savaştı, fakat o zamanlar biz PKK’yi çok fazla tanımıyorduk, buna rağmen o zaman da bir kısım peşmerge gerillaya karşı savaşa katılmadı. Ama şimdi Güney Kürdistan halkı, PKK’yi de iyi tanıyor, KDP’yi de iyi tanıyor, dolayısıyla ne biz 1992-1997 de yaşıyoruz ne de Güney Kürdistan halkı o zaman ki halkıdır. Yani biz gerillaya karşı daha önce bir hata yaptık, savaştık, bundan sonra hiçbir güç gerilla ile peşmergeleri karşı karşıya getiremez."
"Size emir verilirse, o zaman ne yaparsınız" sorusunu da gülerek, şöyle yanıtladı:
"Belki bizi bu şekilde zorlayarak, bu hanedanı yıkmaya vesile olur. Ben kendi adıma konuşuyorum ancak benim gibi düşünen binlerce peşmerge var, buna rağmen ısrar ederlerse o zaman bıçak kemiğe dayanır."
Ve bir süre sonra Türk devletinin sivil halkı bombalayarak katletmesi sonucu Şêladizê halkı bölgede bulunan karakolu basmış, her şeyi ateşe vermişti.
Dolayısıyla KDP, peşmergenin ve halkın bu tepkisini bildiği için, ‘90’lı yıllarda olduğu gibi direkt Türk askerleriyle beraber gerillaya karşı bir savaşa girmiyor.
KDP’nin çokça propaganda ve gündem yapmaya çalıştığı husus, "gerillanın varlığı Güney Kürdistan halkını hedef yapıyor" iddiası. Ancak halkın içinde tersi bir görüş var, yani sivil halkın katledilmesinin sorumlusu ve hedef gösterilmesinin, KDP’nin Türk devletine tepkisiz kalmasından kaynaklandığı görüşü hakim.
Özetle, KDP, "Türkiye haklıdır, kendini savunuyor" gibi söylemlerden ve bu işgal operasyonunu meşrulaştırmaya dönük yaklaşımlardan vazgeçmediği sürece, her an büyük bir halk ayaklanması olasılığı her zamankinden daha güçlü.