Kürt partileri ve siyasi çevreleri Qamişlo’da Birlik Konferansı yaptı. Bu konferans Kürtlerde genelde memnuniyetle karşılandı. Yıllardır Kürt halkı birlik beklentisi içinde. Kürtler çok savaştılar, baş kaldırdılar, ağır bedeller ödediler ama bir türlü birlik olamadılar. Birlik olamamanın nedenleri az çok biliniyor. Kürdistan dört devlet arasında paylaşılmıştı. Bu güçler Kürtlerin birlik olmaması için hep çalıştılar. Ayrıca Kürt ayaklanmaları da genelde parçalı ve yerel kaldı. Ulusal birliği sağlayacak önderlikler ve örgütlenmeler çıkmadı.
Bölünme ve bir araya gelmeme adeta Kürtlerin kaderi olarak görülüyordu. Bu algı ilk defa önder Apo’nun öncülüğünde aşıldı. PKK Kuzey Kürdistan’da ortaya çıktı ama bölgesel kalmadı. Kuzey’in bütün bölgelerinde örgütlendi. Bütün inanç gruplarını, farklı aşiretlerden insanları içine aldı, etrafında topladı. Aydın gençlik öncülüğünde sosyalist bir hareket olarak emekçilere ve yoksul kesimlere dayandı. İdeolojik ve sınıfsal tercihi nedeniyle kitleleri kucakladı. Önder Apo’nun Suriye’ye çıkışıyla da PKK giderek dört parçanın partisi, öncü gücü olmaya başladı. Oralarda da halk içinde kök saldı. Düşünce gücü olarak aydınları ve gençliği etkiledi. KDP gibi Kürt egemenlerini temsil eden partiler ulusal birlik önünde engel olmayı sürdürseler de Kürt halkı büyük oranda birlik olmayı başardı. Tabanda, halkta birlik sağlanmıştı ama siyasi partilerde hala birliğe gelmeyenler, engel olanlar vardı.
Rojava’da Kürt halkı büyük oranda birliğini sağladı. DAİŞ’e karşı verdiği mücadelede on binlerce şehit ve yaralı vermişti. Kurtarılan bölgelerde özerk yönetimler kurulmuştu. Halk hem kendisini yönetiyor hem de güvenliğini sağlıyordu. Rojava’da birliğe gelmeyen ve özerk yönetime karşı tutum alan güç ise ENKS’ydi. ENKS de aslında KDP’ye, Barzani ailesine bağlıydı. ENKS, DAİŞ’e karşı savaşmadı. İşgalci Türk devletinin yanında yer aldı. Türkiye’nin kontrolündeki İtilaf denen birliğe katılmışlardı. Bu çeteler Efrîn ve diğer bölgeleri işgal ettiğinde ENKS onların içindeydi. Türkiye’yi işgalci olarak tanımlamadı. Sürekli PYD ve PKK’yi suçlayıp saldırıların nedeni olarak gösterdi. Propaganda savaşını özerk yönetime karşı sistemli olarak sürdürdü.
Baas rejimi tasfiye olunca ENKS ortada kaldı. Çünkü İtilaf dağıldı. Türkiye’nin de ENKS’ye vereceği bir hak veya statü yoktu. ENKS’liler başta Şam’a da gittiler ama eli boş döndüler. 27 Şubat’ta Önder Apo’nun yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum’’ çağrısı Kürdistan’da ve dünyada olumlu bir yankı yaptı. Ayrıca Önder Apo KDP’nin de aralarında olduğu Güneyli partilerle görüşmek için heyet gönderdi. Onları da sürece katmak istedi. Bu girişimlerin yarattığı olumlu hava ve bazı devletlerin girişimiyle KDP, ENKS’nin birlik konferansına katılmasına izin verdi.
Rojavalı partilerin sabırlı ve yapıcı yaklaşımları sonucu ENKS de sürece dahil edildi. Bu birlik Kürtler açısından önemliydi. İsteniyordu ama bir türlü olmuyordu. Olmaz denen şey olur olmuştu. Bu açıdan Kürt halkında Kürdistan’ın tümü için birlik sağlanması umudunu artırdı.
Bu konferansta Kürtler Suriye’de nasıl bir rejim istediklerini, taleplerini tartıştılar ve ortak kararlara vardılar. Kürt halkı eski statüyü ve inkarı kabul etmiyordu. Demokratik bir Suriye’de kendilerini yönetme olanağı istiyorlardı. Ayrı bir devlet kurma talepleri yoktu. Çözüm önerileri Suriye içinde kimlikleri ve iradeleri, kültürleriyle yaşamaktı.
Bir halkın var olmaktan kaynaklı haklarını istemeleri Türkiye’yi yönetenler tarafından yine düşmanlıkla karşılandı. Türk yetkilileri Kürtleri, Rojava’yı tehdit yağmuruna tuttular. Ahmet Şara bu talepleri kabul edilemez olarak gördüğünü açıklamıştı. Onların demokrasi diye zaten bir dertleri ve dünya görüşleri yok. Ama Türkiye’yi yönetenler bir yandan Kürt-Türk kardeş olalım, PKK silah bıraksın diyor, bir yandan da Kürtler anasını görmesin demeye devam ediyorlar. Bu kafayla Kürt- Türk nasıl kardeş olacak, aralarında güven bağları nasıl kurulacak?
Türk devleti küçük bir ada olan Kıbrıs’ta bütün dünya karşı olduğu halde bir Türk devleti çıkarmak istiyor. O adadan iki devlet çıkarmak için elli yıldır dayatıyorlar. Ama Kürtler yerelde kendilerini yönetsin görüşüne bile karşılar. Şu anda Rojava’da Kürtler yerine Türkler olsaydı, Erdoğan ve Bahçeli gibileri yine aynı görüşleri savunur ve Türklere tehditler savurur muydular? Tabii ki, hayır. Ama Kürtler oldu mu, düşmanlıklarının sınırı kalmıyor. Dünyanın endişeyle izlediği ve çok temkinli yaklaştığı HTŞ’yi Türkiye Kürtlere tercih ediyor. Kürtleri HTŞ’ye ve yanına aldığı çetelere ezdirmek istiyor.
HTŞ’nin içinde ne kadar DAİŞ’li var, bunu bilen var mı? Tabii ki, bilen yok. Ama çok oldukları kesin. İşte Türkiye bu karanlık zihniyetteki güçleri Kürtlere tercih ediyor. Kürtler ve Türklerin aralarındaki kardeşliğin nasıl kurulacağını daha fazla düşünmelerine ihtiyaç var!
Kaynak: Yeni Özgür Politika