Sakine, Kürdistan ve Dersim’in özü, tarihidir

İşte Sakine şahsında ayağa kalkan bu binlerce yıllık tarih ve özdür. Sakine’yi bu kadar güçlü yapan da, en ağır işkenceler karşısında boyun eğdirmeyen de Dersim’de var olmuş bu özlü Kürtlüktür.

PKK’nin soy damarları vardır. PKK bu soy damarlarıyla güçlenmiş ve yaşıyor. Haki Karer, Mazlum Doğan, Kemal Pir, Hayri Durmuş, Mahsun Korkmaz, Hüseyin Mahir, Atakan Mahir, Helmet, Zeki Şengali, Beritan, Zilan, Delal, Şevin Bingöl ve Sakine PKK’nin en temel soy damarlarıdır. Bunlar aslında Kürdistan soy damarlarını bugün kendinde somutlaştıran ve temsil edenlerdir.

Bir kadın, bir Dersimli, PKK’nin kurucusu ve kadın özgürlük çizgisinin Önder kişiliği olarak Sakine Cansız’ın özgün bir yeri vardır. Sakine’yi sadece bir kişi olarak görmek, bir devrimci, bir militan olarak ele almak yetersiz kalır. Genelde Kürdistan, özgün olarak Dersim tarihini ve bu tarihte kadının yeri ve yaşadıkları anlaşılmadan Sakine anlaşılamaz. Kuşkusuz 38 Dersim soykırımı da Sakine kişiliğinin oluşmasında çok etkili olmuştur.

Dersim, Osmanlı ya da başka imparatorlukların sınırları içinde yer almıştır. Ancak Dersim’de devlet ne ideolojik, ne kültürel, ne de inançsal olarak varlığını hakim kılmıştır. Siyasi bir hakimiyet vardır ama bu idari olarak Dersim’e nüfuz etmiş değildir. Dersim, Kürdistan ve Ortadoğu coğrafyasında devletler içinde hep özerk ve özgün bir yaşama sahip olmuştur. Bu gerçekliği nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti bir ulus-devlet olmaya karar verince Dersim’in bu karakteri hedef alınmıştır. Öyle bir soykırım saldırısı yapılmıştır ki, binlerce yılda oluşmuş bu Dersim kişiliği ezilmek istenmiştir. Çünkü Dersim’de özlü ve özgürlük ruhlu Kürt gerçekliği vardır. Kendilerinin, bireyleri köle yapacak ulus-devletlerini sindiremeyecek bu özlü Kürtlük çıbanbaşı olarak görülmüştür. Zaten ‘Dersim’de medeni insan yavrusu yetişmez’ diyerek bu özgür ruhlu Kürt gerçekliğinin gücüne işaret etmişlerdir. Aslında kendileri insanlık gerçeğinden koptukları, geri ve gerici hale geldikleri halde Dersim’i geri göstermişlerdir. Çünkü devletli ve sömürücü erkek egemenlikli uygarlığı kabul etmeyen bir Dersim vardır. Dersim, kadın özgürlük ruhunun hala önemli düzeyde var olduğu demokratik uygarlıkta ısrar etmektedir.

1938’de bu binlerce yıllık demokratik uygarlık değerleri tümden yok edilmek istenmiştir. Bu nedenle tüm kuşaklara ibret olacak bir zulüm uygulanmıştır. Tüm yapılanlar bilinçli yapılmıştır. Bir daha geçmiş hatırlanmasın, geçmişe dönülmesin! Sadece önüne konulmuş, Kürt ve Alevi soykırımını hedefleyen zihniyet ve kültürle yaşanılsın! Bu konuda bazı sonuçlar alınmıştır. Ancak Rêber Apo’nun Kürdistan ve Dersim gerçekliğini biraz ortaya koyması ve geçmişin güzel değerlerini göstermesi bu özün ayağa kalkışını sağlamaya yetmiştir. Çünkü zulüm ne kadar büyük ve acımasız olursa olsun binlerce yıllık kültürün gücü kolay kolay yok edilemez. İşte Sakine şahsında ayağa kalkan bu binlerce yıllık tarih ve özdür. Sakine’yi bu kadar güçlü yapan da, en ağır işkenceler karşısında boyun eğdirmeyen de Dersim’de var olmuş bu özlü Kürtlüktür. Bu özlü Kürtlüğün bu kadar direnişçi ve inatçı olmasında Dersim Kürtlüğünü ve kültürünü çok güçlü biçimde birleştiren Alevi inancın etkisi büyüktür. Dersimlilik bilincinin, kavim bilincinin oluşmasında, derinleşmesi ve kapsamlılaşmasında Alevilik önemli bir rol oynamıştır. ‘Aslını inkar eden haramzadedir’, ‘Dönen dönsün, biz dönmeyiz yolumuzdan’ bilincini veren de Aleviliktir. Alevilikle Kürtlüğün buluşması Dersim’de çok özgün ve özlü toplum gerçekliği ortaya çıkarmıştır.

Sakine, Apocularla, Rêber Apo’yla tanışınca kendinin binlerce yıllık geçmişini hatırlayan ve onu kendinde yaşatmaya çalışan, bu kutsal tarihten aldığı güçle kendisini olabildiğince güçlendiren bir Kürt kızı olmuştur. Kürt kadınındaki özgür ruhlu tanrıçalığı kendi kişiliğinin bir özelliği yapmıştır. Sakine şahsında dimdik yürüyen Kürdistan tarihidir, Dersim’de yaşayan özlü Kürtlüktür. Dersim kültürünün gücünü Sakine’de her yönüyle görmek mümkündür. Bin yıllar öncesinin tanrıçaları gibi olan duruşuna her insan kendisini kurban edebilirdi. Ben daha cezaevindeyken yazdığım mektupta bu özelliğinden dolayı kendisine sana kurban olayım, demiştim. Bütün Kürdistan halkı ve kadınları Sara kişiliğinde somutlaşan Özgür Kürdistan ve özlü Kürt duruşuna kurban olmaya hazırdır. Zaten Sakine’nin bu duruşu binlerce kadını özgürlük dağlarına koşturmuş, yüz binlercesini serhıldanların en önünde yürütmüştür.

Sakine Kürdistan’ın da, Dersim Kürt’ünün de, PKK’nin de soy damarıdır. Sakine’yi Kürt gerçeğinde ve PKK gerçeğinde yaşatmak bu soy damarlarıyla, kök değerleriyle güçlenmek ve var olmaktır. Zaten Sakine Cansız bu nedenle hedef alınmıştır. 38 soykırımı gibi bir saldırıya uğramıştır. Sakine Cansız’ın yaşamı ve pratiği kırım ve kıyımdan geçirilen ve öldüğüne inanılan Dersim Kürt’ünün kendi küllerinden yeniden doğuşu anlamına geliyordu. Sakine’yle birlikte Dersim’in geçmişteki o ‘yabancı eli değmemiş, ayak basılmamış’ soylu kimliği yeniden can bulmaya başladı. Dersim Kürtleri kendi özlerine dönüş sürecine girdiler. Tanrıça kültürünü güçlü biçimde yaşatan Dersim kadını, Sakine’nin kişiliğinde yeniden ete kemiğe büründü. Yitirdiğiniz hakikati yine yitirdiğiniz yerde bulabilirsiniz. Rêber Apo ‘insanlığın geçmişi daha gerçektir. İnsanlığı orada arayacağım, orada bulup yakalayacağım ve yeniden başlatacağım. Gelecek, bu çabaların işleyişi halinden başka bir şey değildir’ derken bu gerçeğe parmak basıyordu. Işık tutulan geçmişin oldukça sınırlı bir bilinci bile Sakine arkadaşın kendi tarihsel kökleriyle yeniden buluşmasına yetmişti. Sakine’de dile gelen bir halkın tarihiydi, Kürdistan’ın ve Kürtlerin tarihiydi, tikel olarak Dersim’in tarihiydi.

Sakine şahsında Dersim ayağa kalkınca yeni bir soykırım saldırısı başlatmışlardır. Böyle bir Dersim ve Dersimliliği kabul edemeyiz demişlerdir. Şimdi Seyit Rıza’nın heykelini kaldırmak isteyenlerle Sakine’yi katleden zihniyet aynıdır. 38 soykırımının sonuç alamadığını görerek yeni bir soykırım saldırısı başlatılmıştır. Yeni koşullara uyarlanmış ikinci bir 38 ile sonuç almak istiyorlar. Son zamanlarda Dersim’e yönelik çok yönlü özel savaş saldırılarını böyle anlamak lazım. Tüm Dersimliler bunu görmeli ve bu soykırımcı zihniyet ve saldırılara karşı örgütlü olarak direnmelidirler. Dersimliler kendisi olmak ve kendi karakterleriyle yaşamak istiyorlarsa Sakine’nin anısını mutlaka yaşatmalı, onu ve yoldaşlarını katledenlerin umutlarını kursaklarına tıkıp özgürlük mücadelesini zaferle taçlandırmak için tüm gücünü ortaya koymalıdırlar.

Dersim’in bu soykırım politikası ve saldırılarına karşı direnişte binlerce şehidi vardır. Sakineler, Şiyarlar, Doktor Baranlar, İsalar, Baranlar, Atakan Mahirler, Zilanlar başta olmak üzere binlerce kadın ve erkek Rêber Apo çizgisinde Kürdistan halkının ve Dersim’in özgürlüğü için şehit düşmüştür. Hüseyin Cevahir, Ali Haydar Yıldız, Süleyman Cihan, Cafer Cangöz, Aydın Hambayat gibi Mahirlerin, İbrahim Kaypakkayaların ve Denizlerin izinden gidip Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan için şehit düşen yiğit devrimcileri vardır. Sakine yoldaşı anarken tüm devrim şehitlerine bağlılığın gereği ikinci 38’i yaşatmak isteyenlere karşı Sakine duruşuyla cevap vermek tüm Dersimlilerin ve Kürdistanlıların görevidir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika