Pandemiden sonra her şey eskisi gibi mi olacak?

Covid-19 pandemisi ile birlikte mevcut yaşam biçimleri, ekonomi modelleri ve yönetim sistemleri üzerine yeniden sorgulamalar başladı. Kapitalist sistem ne kadar dayanıklı, bir kopuş ne kadar mümkün?

Aralık ayında ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan yeni tip koronavirüsün yol açtığı trajedi aşıldıktan sonra nasıl bir döneme girileceği, merkezi bir soru olarak öne çıkıyor. Her şey eskisi gibi mi olacak? Onlarca yıldır her kriz beraberinde bu sorgulamayı ve umudu getiriyor. Bu yönlü düşünsel hareketler ne kadar iyi yönde ilerlese bile, mevcut sistemlerden kopuş için yeterli olmuyor.

Le Monde Diplomatique yazarı Serge Halimi, en iyisinin özellikle yaşamları tehlikedeyken değiştiklerini iddia eden felaketi yöneten sorumlulara bağlanmamak olduğunu belirtiyor.

2001’de ABD’deki saldırılardan bu yana devreye konulan ve konulmakta zorluk yaşanan politikalara dikkat çeken Halimi, 20 yıl sonra ortaya çıkmaya başlayan “şok stratejisi” için ne kahin ne de peygamber olmaya gerek olmadığını kaydediyor.

SOSYALLEŞMENİN ALTÜST OLMA RİSKİ

Halimi, 'Evinizde kalın’ ve ‘sosyal mesafe’ gerekçesi, tüm sosyalleşmemizin, toplumlarımızın hızlandırılmış dijitalleştirilmesi ile altüst olma riski var” diyor.

Halimi, “Herkes zaten üzerinde kimlik belgeleri bulundurmak zorunda, yakında bir cep telefonun sadece yararı olmayacak aynı zamanda denetim amaçlı talep edilecek. Bozuk ve kağıt paralar bulaşmanın potansiyel kaynakları olarak görülmesinden dolayı, kamu sağlığının güvencesi haline getirilen banka kartları satın alınan her şeyin kayıt altına alınmasını, arşivlenmesini sağlayacak” diye belirtiyor.

GÖZETİMDE BİR EŞİK DAHA AŞILDI

Çin modeli ‘sosyal kredi’ veya ‘kapitalist gözetim’e de dikkat çeken Halimi, tüm bunların ciddi bir tepki vermeden yaşamlarımıza ve ruhlarımıza yerleşeceğini kaydediyor.

Halimi şöyle devam ediyor: “Koronavirüsten önce, nüfus kayıt bilgilerini vermeden trene binmek zaten imkansız hale gelmişti; internette banka hesabını kullanmak için telefon numarasını yazma dayatılıyordu; gezmek video kaydına alınmanın garantisiydi. Sağlık krizinden önce, yeni bir eşik aşıldı. Paris’te dronlar girişe yasak alanları gözetliyor; Güney Kore’de yerleştirilen alıcılar vücut ısısını tanıma yoluyla, bir kişi topluluk için tehdit oluşturduğunda hemen yetkilileri uyarıyor; Polonya’da vatandaşların kendi telefonlarına evde kalmayı denetleyen bir uygulama indirme ve polisin habersiz ziyaretleri arasında tercih yapmaları gerekiyor. Felaket zamanında böyle gözetim aygıtları bir referandum gibi herkes tarafından kabul görüyor, ama her zaman kendilerini doğuran acil durumlardan sonra da hayatta kalıyor.”

BÜYÜK DAĞITIM ŞİRKETLERİNİN İŞİNE YARADI

“Belirmeye başlayan ekonomik altüst oluşlar da özgürlük sınırlarının daraltıldığı bir dünyayı pekiştiriyor” diyen Halimi, tüm dünyada kapanan kafeler, sinemalar, kitapçılar ve marketleri hatırlattıktan sonra bu durumun, Amazon veya Walmart gibi dev dağıtım şirketlerine yaradığına dikkat çekiyor. Amazon yüzbinlerce şoför ve mal hazırlayıcıyı işe almayı planlarken, Walmart 150 bin “ortak” daha alacağını duyurdu.

Halimi, “Tatlarımız ve tercihlerimizi onlardan daha iyi kim bilebilir ki? Bu anlamda, koronavirüs krizi dijital kapitalizme ve temassız bir toplumun uyanışına karşı direnişin son ocaklarını da tasfiye etmeyi önceden ilan eden genel bir tekrarı teşkil edebilir” diye uyarıyor.

TEK ŞARTLA...

“Tek şartla...” diye ekleyen Halimi, tepki sesleri, davranışlar, partiler, halklar ve devletler önceden yazılmış bu senaryoyu tıkarsa durumun değişebileceğine işaret ediyor. Halimi şöyle diyor: “Sık sık duyulur; ‘Politika beni ilgilendirmiyor’. Bu durum, doktorları hastalar arasında ayrıştırmaya gidilerek kimin kurtarılacağı, kimin kurban edileceğine zorunlu kılan şeyin siyasi tercihler olduğu herkes tarafından anlaşılana kadar sürecek. Bu noktaya vardık.”

Bu durumun Orta Avrupa, Balkanlar veya Afrika’da daha belirgin olduğunu zira, yıllardır sağlık personellerinin daha az tehlikeli veya daha iyi ücretli bölgelere doğru gittiğini belirten Halimi, “Burada da doğa yasalarının dikte ettiği bir tercih sözkonusu değil. Bugün, kuşkusuz, daha iyi anlaşılıyor. Evde kalma, aynı zamanda her bireyin durduğu ve düşündüğü zamandır” diye kaydediyor. Halimi, bunun da hemen harekete geçme kaygısı ile yapıldığını ifade ediyor.

HERKES ŞİMDİ GÖRÜYOR

Şimdi herkesin dünya geneline yayılan tedarik zincirlerinin nelere yol açacağını bildiğini belirten Halimi, “Herkes ormansızlaşma, delokalizasiyon, atıkların yığılması, sürekli hareket halinde olmanın gezegene maliyetinin ne olduğunu biliyor. Paris her yıl, kent nüfusunun 17 katından fazlasına denk gelen 38 milyon turist ağırlıyor ve belediye bundan memnuniyet duyuyor...”

Bundan böyle, korumacılık, ekoloji, sosyal adalet ve sağlık birbirine bağlı parçalardır. Şimdiden itibaren, bir kopuş programı dayatmak için yeterince güçlü antikapitalist politik bir koalisyonun kilit unsurlarını oluşturuyorlar.”