Irak'ın kararı ve işgalci güç olarak Türk devleti

Irak Parlamentosu'nun yabancı güçlerin çıkarılması kararına dönük tartışmalar sürüyor. Kararın nasıl uygulanacağı da tartışılan başlıklardan.

ABD’nin İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’yi öldürmesinden sonra Irak'taki İran yanlısı Şiiler, İran ve İran yanlısı Haşdi Şabi gruplarının baskısı sonucu Irak Parlamentosu 5 Ocak’ta toplanarak, Irak’taki yabancı güçlerin çıkırılması kararını aldı. Alınan karar Irak’taki tüm yabancı güçlerin çıkarılmasını içeriyordu. Ancak İran ve Irak’taki İran yanlısı Şii grup ve Haşdi Şabi gruplarının baskısı sonucu sanki bu karar sadece ABD güçlerinin çıkarılması için alınmış bir karar gibi yansıtıldı. Hatta o kadar ileri götürüldü ki Irak’ın istifa eden ancak hâlâ görev başında olan başbakanı Adıl Abdulmehdi, ABD’nin güçlerini Irak’tan çekmesi için bir takvim belirlemesini istedi. Yaşanan gerginlik, ABD ve Koalisyon güçlerinin Irak’ta olası bir İran saldırısına karşı faaliyetlerini hatta DAİŞ ile yürüttüğü mücadeleyi bile askıya aldı. ABD Irak’ın yaklaşımına karşı tutumunu 'ağır ekonomik ambargo uygularız' şeklinde belirledi.

TÜRKİYE'NİN KARARA TEPKİSİ

Irak Parlamentosu'nun aldığı karara ilk tepki gösteren ülkelerden biri Türkiye oldu. Türk Dışişleri Bakanı alınan kararın kendilerini bağlamadığını, onlar için alınmış bir karar olmadığını, o yüzden Irak’tan çıkmayacaklarını açıkladı. Bu açıklamadan iki gün sonra Bağdat’ı ziyaret etti. Ziyarette nelerin konuşulduğu çok fazla kamuoyuna yansımadı. Ancak bu ziyaretin temel nedeninin alınan yabancı güçlerin Irak’tan çıkarılması kararı olduğu, bu kararın Türkiye’nin Başika başta olmak üzere Başûrê Kurdistan’daki 23 üssünde bulunan ve son iki yıldır Bradost tarafından işgal edilen yerlerde bulunan güçlerinin çıkarılmamasına ilişkin olduğu açık.
Burada sorulacak birçok soru ortaya çıkıyor. Sorunların başında Irak devletinin parlamentosunun aldığı bir karar nasıl oluyor da Türk devletinin işgalci güçlerinin Irak ve Başur'dan çıkarılmasını bağlamıyor. Bunun yanı sıra Türk devletinin Irak ve Başur'daki işgalci güçleri hangi anlaşma ile Irak’ta bulunuyor. Bu işgalci güçlerin Irak topraklarında ve Başur'da bulunarak sivilleri katletme, sivil yerleşim yerlerini bombalama suçlarını hangi anlaşmaya dayanarak yapıyor. Türk işgalci güçlerinin Başika'yı bir çete üssü gibi kullanarak Şengal’e saldırılar gerçekleştirerek Êzidîleri katletmeyi hangi anlaşma ile yapıyor? Yine özellikle Musul ve Kerkük’ü kendisine bağlamak için çete eğitip yetiştirmeyi hangi anlaşma ile yapıyor?
Diğer bir konu Türk devletinin Irak ve Başûrê Kurdistan’daki güçlerinin hiç bir anlaşmaya dayalı olmadığı Abdulmehdi’den önceki Başbakan Haydar Abadi tarafından daha önce defalarca dile getirilmişti. Abadi, 2014 yılında DAİŞ Musul’u ele geçirip, Şengal’de soykırım yapmak için saldırdığı dönemde istifa etmek zorunda kalan Nuri Malik’inin yerine başbakan olduğu günlerde gündemine aldığı ilk konu Türk devletinin Başika’daki güçlerinin çıkarılması olmuştu. Türkiye 'çıkmayacağız' şeklinde açıklama yaptığında Abadi bu güçlerin çıkarılması için gerekirse güç kullanıyoruz şeklinde çok ileri açıklamalarda da bulunmuştu. Abadi, Türkiye’nin Başika başta olmak üzere Başûrê Kurdistan ve Irak’taki tüm güçlerinin yasa dışı bir şekilde topraklarında işgalci ve yasa dışı bir şekilde olduğunu açık bir dille seslendirmişti. Buna karşılık Türkiye Başûrê Kurdistan yönetimi ile yaptığı bir anlaşma ile eğitim amacıyla orada olduklarını söylemişti. Abadi ise Merkezi Irak hükümeti ile yapılan hiçbir anlaşmanın geçerli olmadığının altını çizmişti. Bu arada Türkiye’nin 'Başika’da eğitiyoruz' dediği gruplar Haşdi Şabi’ye karşı Sünnilerden oluşturulmak istenen Haşdi Vatani güçleriydi. Zamanla bu proje ortadan kaldırılmış gibi görünse de Türkiye’nin orada yetiştirdiği bu çeteler halen Musul ve Kerkük çevresinde faaliyet yürütüyor. Bu grupların oluşturulmasının mimarlarının ise DAİŞ’in finansör ve kurucularından biri olan Irak’ta hakkında tutuklama kararı çıktığı için Ankara’ya sığınan Tarık Haşimi ve Musul'u DAİŞ’e peşkeş çeken eski vali Esil Nuceyfi olduğunu da bilmeyen yok.
Bütün bunlar bir araya getirildiğinde, Türkiye’ye sorulacak şöyle bir soru ortaya çıkıyor: Türkiye'nin, Irak Parlamentosu'nun aldığı yabancı güçleri çıkarma kararı için 'bizi bağlamıyor' demesi hangi anlaşmaya dayanıyor? Türkiye’nin Irak ve Başûrê Kurdistan yönetimi ile işgalci güçlerinin Başika, Başur ve Bradost alınında bulunması için yaptığı resmi hiçbir anlaşma yok. Bunun aksine 2006 yılında Başûrê Kurdistan Parlamentosu'nun Türk güçlerini Başur’dan çıkarmak için alınmış resmi bir kararı var. Aynı karar Irak Parlamentosu tarafından da alınmıştır. İşgalci güçlerinin çıkarılması için hem merkezi hem de bölgesel parlamentonun daha önce aldığı resmi kararlar olmasına rağmen son alınan yabancı güçlerin çıkarılması kararının Türkiye’yi bağlamaması mümkün olur mu?
Elbette hayır. Hatta en başta da Türkiye’nin işgalci güçleri için geçerli olduğunu söylemek yerinde olur.

TÜRKİYE'NİN KATLİAMLARI ANLATILDI

Türk devletinin kararın kendilerini bağlamadığı yönündeki açıklaması, Irak’a rest çekme olarak okunabileceği gibi, açıkça 'işgalci güç olarak burada kalmaya devam edeceğiz' anlamına da geliyor.
Bu yönlü tartışmalar sürerken, iki gün önce Irak Parlamentosu aldığı yabancı güçleri  çıkarma kararının nasıl uygulanacağını görüştü.
Görüşmeye Kürt gruplar ile bazı Sünni gruplar yine katılmadı. Zaten bu gruplar kararın alındığı oturuma da katılmamıştı.
Oturuma Kürt bir parlamenter olarak sadece Yusra Recep katıldı. Bazı Şii grupların "Kürtler neden toplantıya katılmıyor" diye sorması üzerine Recep söz hakkı aldı.
Recep, iki yıldır parlamentoda olduğunu, parlamentonun hemen hemen her oturumunda işgalci Türk devletinin Şengal, Bradost, Behdinan, Soran ve Başur genelinde yaptığı bombardımanları, halkın gördüğü zararları, yaşanan sivil can kaybını gündemleştirdiğini ancak buna şu ana kadar hiçbir tepkinin verilmediğini söyledi. Recep, Türk devletinin son iki yılda Başur ve Şengal’de gerçekleştirdiği hava saldırılarında 135 sivilin katledildiğini, bunun için herhangi bir şeyin yapılmadığını söyledi. "Başur Irak’ın bir fedaral parçasıdır" diyerek, parlamentonun, Türk devletinin Başur’a yönelik saldırıları ile Şengal’e yönelik katliam saldırılarını kendisine yönelik saldırı olarak görüp görmediğini sordu.
Recep, Türk devletinin herkestne önce Irak ve Başur’dan çıkarılması gerektiğini ifade etti. Recep, konuşmasında Başûrê Kurdistan hükümetine de seslenerek, işgalci Türk güçlerinin Kürdistan ve Irak’tan çıkarılmasına engel olmamalarını ve bu güçlerin kendileri ile yaptıklarını söylediği anlaşmaları açıklamasını istedi.
Bütün bunlar bir araya getirildiğinde, Irak ve Başur'da asıl işgalci ve katliamcı gücün Türk devleti olduğu belli. Ancak bu güçlerin ABD ve Uluslararası Koalisyon'un onayı olmadan bu bölgeleri işgal edemeyeceği de biliniyor.