Dörtlü Zirve ve saldırılar nasıl okunmalı?

İstanbul'daki zirveye katılan Rusya, Fransa ve Almanya, RTE’nin Kürt düşmanlığı ve DAİŞ başta olmak üzere çetelerle ilişkilerinden ötürü yararlanmak istiyorlar.

Bugün 1 Kasım Dünya Kobanê Günü. Böyle bir günün arifesinde önce Rusya, Türkiye, Fransa ve Almanya dörtlü zirve yaptılar. Bu zirveden birkaç gün sonra RTE DAİŞ’in yenilgiye uğratılmaya başladığı ve direnişi ile sembol olan Kobanê’ye saldırılar başlattı. O zaman zirvede konuşulanlar nasıl okunmalı? Zirveden sonra başlayan bu saldırıların ne anlama geldiğine bakmak gerekir.

DİKKAT ÇEKİCİ TARİHİ KİM BELİRLEDİ?

İstanbul’da gerçekleşen dörtlü zirvenin tarihini hangi ülke belirlemişse belirlesin, rastgele seçilmiş bir tarih olmadığı açıktı. Dörtlü zirvenin gerçekleştiği tarihin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş tarihinin arifesi olarak seçilmesi dikkat çekici. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılmasının başlatıldığı bir tarih olarak da düşünülebilir! Zira RTE’nin cumhuriyet konusunda, cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal hakkındaki kararlar ve söylemlerinin, bu tarihte gerçekleşen zirve ile bir alakası olduğu yönünde yaygın görüşler var. Osmanlıların yıkılışını beraberinde getiren, fazlasıyla toprak kaybına neden olan Birinci Dünya Savaşı'na da Osmanlılar, Almanya ile yapılan gizli anlaşmadan sonra katıldı. Bilinen parçalanma, toprak kaybı yaşandı. Dörtlü zirvede yer alan ülkelerin hepsi Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlıların yanında yer alarak Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışına imza atan ülkelerdir. Bu zirvede de RTE ve Türkiye’nin yanında görünerek onu çetelerle verdiği vekalet savaşından sonra savaş sahasına sürerek, bu kez Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılması ve parçalanmasına karar verdikleri görülüyor. Diplomasi, ilişki, görüşme ve zirvelerin hepsi çıkarlar üzerine yapılır. Bu türden ilişki, görüşme ve toplantılara katılanlar elbette kendi çıkarlarını esas alır ve çıkarlarını korumak için katılırlar. Dörtlü zirve için İstanbul’a gelip toplantıya katılan Rusya, Almanya, Fransa RTE ve Türkiye’den çok kendi ülkelerinin dostu. Kendi ülkelerinin çıkarlarını düşünürler elbette. O yüzden bu zirvede RTE ve Türkiye’den çok kendi çıkarlarını esas alacak yönde adım atarlar. Aynı ülkeler Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'na katılarak toprak kaybetmesi, yıkılmasına neden olan ülkeler. O yüzden zirvenin cumhuriyetin arifesinde toplanması birçok kesimde, "bunlar RTE’ye destek vererek cumhuriyetin yıkılışına karar verdi" şeklinde değerlendiriliyor.

RTE'NİN KÜRT DÜŞMANLIĞINDAN YARARLANDILAR

İstanbul'daki zirveye katılan Rusya, Fransa ve Almanya RTE’nin Kürt düşmanlığı ve DAİŞ başta olmak üzere çetelerle ilişkilerinden ötürü yararlanmak istiyorlar. Bunu yaparken Suriye başta olmak üzere bölgedeki çıkarlarını bu şekilde koruma altına almak ve hatta arttırmak istiyorlar. Rusya, Suriye’de Fırat'ın batısını Rejim ve Efrîn, Ezaz, Cerablus, Bab, Rai, Exterin gibi bölgeleri RTE eliyle kontrol etti. İstediği zaman Türkiye’yi buradan çıkaracağını düşünerek bu kez Kobanê’den Fırat’ın doğusu olarak bilinen ve ABD ile uluslararası koalisyonun etki sahası olan bölgelere Kürt düşmanlığı ile bilinen RTE’nin saldırması için yönlendirdi. Fransa ve Almanya Türkiye’den gelecek çıkarlarını düşünerek bu zirvede RTE ile elde edilecek daha fazla çıkarı düşünerek onlar gibi düşündüğünü beyan etti. Elbette Fransa ve Almanya açısından buradan çıkar elde etmekle birlikte, Türkiye ile tarihsel iş birliği de işin en önemli yanlarından birini oluşturuyor. Ayrıca Fransa ve Almanya, doğal gaz konusunda Rusya’ya tamamen bağlı olmalarından ötürü, bu zirvede Rusların yanında yer aldığını göstermek istedi. Zira Rusya her kış başladığında Avrupa’ya akan doğal gazın vanalarını kapatarak Avrupa’ya gazı istediği fiyata sattığı da bilinen bir gerçek. Fransa ve Almanya'nın, RTE’nin cumhuriyeti dağıtmaktan elde edecekleri kazanımlar ve Rusya’nın doğal gaz vanalarını elinde tutmasından gelecek çıkarları düşünerek bu zirveye katıldıklarının bilinmesi gerekir.

Rusya’nın RTE ve Türk işgalci güçlerini Fırat’ın doğusu olarak tanımlanan Kobanê’den Dera Zor’a kadar olan bölgeye saldırtma planlarının altında ulaşmak istediği büyük hedefler var. Bu hedeflerin başında, Tabqa Barajı geliyor. Bu barajı Rusya yaptırdı. Yapımı 1968 yılında başladı, 1973 yılında bitti. Rusya'nın o yıllar arasında yaptırdığı Tabqa Barajı o dönemin parasıyla 350 milyon dolara mal oldu. Rusya’nın ulaşmak istediği diğer önemli bir hedef ise Dera Zor petrolleri. Suriye petrollerinin yüzde 60’ı Dera Zor’da çıkıyor. Suriye gaz rezervlerinin yüzde 72’si Dera Zor’da. Bu petroller ve gazın işlenmesi için Rusya 12 milyar dolarlık harcama ile tesisler yaptırmıştı Baas Rejimine. DAİŞ’in Dera Zor’dan tamamen çıkarılması için QSD güçleri tarafından operasyonun başladığı bir dönemde, Rusya’nın öncülüğünde örgütlendirilen bu dörtlü zirvenin amaçlarından biri de, bu operasyonu durdurmak. AKP, Suriye’de DAİŞ olmak üzere kullandığı, kolladığı diğer çeteleri korumak için bir fırsat olarak değerlendiriyor.

BİRÇOK GÜÇ DAİŞ'İN BİTMESİNİ İSTEMİYOR!

Bu zirve uzun süreden beri düşünülmüş olsa da , Cezire Kantonu Dış İlişkiler Konseyi Abdulkerim Ömer’in, ellerindeki DAİŞ’lilere ilişkin ve bu DAİŞ’lilerin mensup olduğu ülkelere "çetelerinizi alıp yargılayın" açıklamalarından sonra yapılması da fazlasıyla dikkat çekici.

Abdulkerim Ömer, 46 ülkeden 800’ün üzerinde DAİŞ çetesi ve yine bu 46 ülkeden bu ve daha başka çetelere ait 1400'e yakın kadın ve çocuğun ellerinde olduğunu açıkladı. DAİŞ çetelerinin en fazla hangi ülkeden olduğu hakkında da bilgi verdi. Ömer’in bu açıklamaları, DAİŞ’in uluslararası güçlerin bir koalisyonu olduğunu somut bir şekilde açığa çıkarırken, şimdi RTE ile hareket ederek DAİŞ’nin bitmesinin bu ülkeler tarafından da istenmediği ortaya çıkıyor. Zira bir koalisyon olarak DAİŞ’i oluşturanların, stratejik birçok plan yaptıkları da anlaşılıyor.

ZİRVEDEN SONRA KOBANÊ'YE SALDIRI

Dörtlü zirve daha bitmeden RTE, DAİŞ çetelerine karşı gösterilen tarihi direnişle dünyada sembol olmuş Kobanê’ye saldırılar başlattı. Bu saldırılar, 1 Kasım Dünya Kobani Günü'nde de devam ediyor. Bu saldırılar bir anlamda DAİŞ’in yenilgiye uğratılmasının intikamı anlamına geliyor. Ayrıca DAİŞ’in yapamadığını yapma saldırıları. Diğer önemli bir şey ise bununla aslında bir kez daha DAİŞ’i kimin, hangi gücün Kobanê'ye saldırttığı da çok berrak bir şekilde açığa çıkıyor.

Saldırıların başlayıp belli aralıklarla devam ettiği sırada Rusya Savunma Bakanlığından yapılan açıklama ile bu saldırıların devam ettirilmesi için RTE cesaretlendiriliyor. Rusya Savunma Bakanlığının, 'ABD ve uluslararası güçlerin desteği ile QSD’nin denetiminde olan Fırat’ın doğusunda durum giderek daha zorlaşıyor' şeklindeki açıklamaları işgalci Türk devletine saldırılarını devam ettirme mesajı niteliğinde. QSD güçleri ise saldırılardan ötürü Dera Zor’da sürdürdüğü DAİŞ’i bitirme hamlesini durdurdu. RTE ve Rusya’nın istediklerinden biri buydu ve bu da oldu. Böylelikle aslında amaçlarından birine ulaşmış oldular. O yüzden bu saldırılar birçok kesim ve çevre tarafından DAİŞ'in bitirilmesi istenmiyor şeklinde yorumlanıp değerlendirildi.

İDLİB İÇİN TAAHHÜTLER YERİNE GETİRİLMEDİ

RTE’nin dörtlü zirvede böyle bir karar alınsın yada alınmasın çok önemli değil, zirveden hemen sonra saldırıları başlatmasının diğer bir nedeni ise İdlib için Rusya ile yaptığı anlaşmaya uymaması, verdiği taahhütleri yerine getirmemesi, çeteleri oradan çıkarmamasıdır. Zira İdlib için yaptığı anlaşmaya uymadı. Çeteleri çekmesi gereken yere çekmedi. Ağır silahlarını çıkarmadı. Bunu dün Suriye yetkilileri de yaptıkları açıklamada açıkça ifade ettiler. RTE, Kobanê ve Fırat’ın doğusu olarak tanımlanan bölgelere saldırarak, Rusya’nın bu konuda çıkarabileceği sesin önüme geçmeye çalışıyor. Rusya’nın da şu ana kadar sessiz kalması hatta saldırılara onay veren açıklamalar yapması, RTE’nin İdlib için ulaşmak istediği sonuca ulaştığını gösteriyor. Ancak Suriye Rejimi ve Suriye Rejiminin İran yanlısı kesimi bunu kabul edecek mi, bu daha belli değil. Dün Suriye Rejimi tarafından yapılan açıklamada bunun kabul edilmediği görülüyor. Ancak bunun sadece bir açıklama ile sınırlı kalıp kalmayacağı önümüzdeki günlerde belli olacak. Zira Suriye Rejimi daha önce de benzer açıklamalar yapmış ve bir şekilde İdlib'e gireceklerini söylemişti. Dünkü açıklamaları ile bunu ileriye götürdüler. Ancak gereğini ne şekilde yapacakları, İdlib'e girip girmeyecekleri belli değil.

ERDOĞAN'IN SONU HİTLER GİBİ OLABİLİR

Yaşanan gelişmelere bakıldığında, RTE’nin 2. Dünya Savaşı öncesi yeni bir savaşa gerekçe olabilecek birini ortaya sürme pozisyonu kazandırıldığı görülüyor. Nasıl ki İkinci Dünya Savaşı için dünya yaşadığı krizden çıkmanın bir yolu olarak kendisini Alman faşizminde örgütleyip dünyayı bir savaşa götürdüyse, şimdi de uluslararası güçler kendilerini RTE gibi diktatörde örgütleyerek çoktan başlayan yeni bir savaşa götürüyorlar. Tüm veriler bunu gösteriyor. Hitler ve onun Almanya'sının başına gelenlerse biliniyor. O yüzden RTE’nin Hitler, Türkiye’nin de Almanya gibi bir sona doğru sürüklendiğini söylemek yanlış olmaz.