Direniş başarıyı getirir

9 Ekim komplosu sadece Kürtlere karşı bir komplo değildir. Türkiye ve bölge halklarına karşı da bir komplodur. Bu açıdan komploya karşı mücadele Türkiye ve bölge halklarının da varlık gerekçesidir.

9 Ekim komplosunun yirmi üçüncü yılına giriyoruz. Komplocuları lanetliyor, “Güneşimizi Karartamazsınız” şehitleri şahsında tüm özgürlük şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. Yirmi üçüncü yılına girerken komplocular, teşhir olmuş, zayıflamış halleriyle saldırılarını sürdürüyor. Önder Apo şahsında halkların özgür iradesi direniyor. Kürt halkı bölge halkıyla birlikte komploculara, soykırımcı faşizme karşı insanlık mücadelesini büyütüyor.

9 Ekim komplosu Önder Apo’nun imhasını, Önder Apo şahsında Özgürlük Hareketinin tasfiyesini ve yüzyıllık Kürt soykırım politikasının tamamlanmasını hedefliyordu. Önder Apo’nun yüksek sorumluluk bilinci, tarihi hafıza derinliği ve öngörüsü, benzersiz direniş tutumu, bu korkunç ve kirli planı boşa düşürdü. Gerillanın, Kürt halkının ve dostlarının Önder Apo’yu kendi varlığı ve özgürlüğü görerek fedaice sahiplenmeleri, Önder Apo’nun direniş tutumunu güçlendirdi. Komplonun sonuca ulaşmasını engelledi.

Özgürlük Hareketi yirmi iki yıllık süreç içerisinde demokratik ulus eksenli demokratik konfederalizm programı ve meşru-öz savunma stratejisiyle mücadeleyi daha fazla büyüttü ve geliştirdi. Özgürlük mücadelesi Arap toplumu başta olmak üzere Ortadoğu halklarını, farklı inanç kesimlerini ve özellikle kadınları muazzam etkiledi. Kürt sorunu bölgenin ve dünyanın en temel sorunu, Ortadoğu’nun demokratikleşmesinin ana unsuru haline geldi.

Buna karşılık komplocular komployu güncelledi. Bakur’da çöktürme planı, Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî ve Başûr işgali, komplonun yeni dönemde sürdürülme biçimidir. Komplonun liderliğini yapan ABD yine Kürtlerin acıları üzerinden çıkar sağlama utanmazlığını ve aymazlığını sürdürüyor. Faşist Türk devletinin Kürtlere karşı yürüttüğü soykırım saldırılarına gizliden ve açıktan desteğini sunuyor. Önder Apo’nun, Özgürlük Hareketinin, Kürt halkının Kürdistan’ın dört parçasında büyük emekler ve bedellerle yarattığı değerleri hizmetine sunma gayretini arttırıyor. AKP-MHP soykırımcı faşist iktidarını özgür Kürt’ü kendi çizgisine çekmede ve hizmetine sürmede sopa olarak kullanıyor. Sonuç almadığı her noktada yeminli Kürt düşmanı faşist Türk devletini Kürtlerin üzerine sürüyor.

Üçüncü Dünya Savaşı sona doğru giderken Ortadoğu ulus devlet sistemleri küresel sermayenin çıkarlarına uygun şekilde yeniden dizayn ediliyor. Türk devleti ise Kürtlerin mücadele ile yarattığı tüm değerleri ortadan kaldırmaya, Kürtleri statüsüz bırakmaya çalışıyor. Önder Apo’ya uygulanan tecrit, her yerde doludizgin süren soykırım saldırıları bununla bağlantılıdır. Türk devleti Özgürlük Hareketini tasfiye ederek Kürt soykırımını tamamlamak istiyor. HDP’ye saldırılar da bu soykırım planının bir parçasıdır.

Faşist iktidar yıllardır HDP’yi demokratik ulus çizgisinden saptırarak teslim almaya çalışıyor. Bunu başaramadığı için çıldırmış, azgınca saldırıyor. Kapatmakla tehdit ediyor. Zaten HDP siyasi soykırım saldırıları sonucu fiilen kapatılmış durumdadır. Resmi olarak kapatması faşizmin gerçek yüzünü görmeyenler açısından belki daha hayırlı olacaktır. Faşist iktidarın demokrasicilik ve hukukçuluk oyunu son bulacaktır. Kuşkusuz demokrasi güçlerinin her koşulda demokratik değerleri koruma ve demokrasiyi sağlama mücadelesi devam edecektir.

Komplo AKP-MHP faşist iktidarıyla son dönemine girmiştir. Halkımızın ve Türkiye demokratik toplumunun direnişiyle bu faşist iktidar yıkılırsa, Önder Apo şahsında Kürt halkına, Türkiye ve bölge halklarına kurulan kapan bozulur, komplolar zinciri son bulur.

9 Ekim komplosu sadece Kürtlere karşı bir komplo değildir. 9 Ekim komplosu Türkiye ve bölge halklarına karşı da bir komplodur. Bu gerçeği yirmi iki yıllık süreç çok acı bir biçimde herkese göstermiştir. Türkiye ve bölgede yaşanan savaş, çekilen büyük acılar bu komplonun bir sonucudur. Türkiye’deki faşist iktidar da bu komplonun bir ürünüdür. Bu açıdan komploya karşı mücadele Türkiye ve bölge halklarının da varlık gerekçesidir.

Kürtlerin soykırıma uğraması, Türk halkına özgürlük, demokrasi ve adalet getirmez. Kürt’ün soykırımı Türk’ün de soykırımıdır. Türk halkı Kürtlerin soykırımı üzerinden varlığını sürdüremez. Soykırımı özgürce ve kardeşçe yaşamaya tercih eden bir Türk halkı, insanlığını yitirir, insan canlısına has olan ahlakını ve vicdanını bitirir, hayvanlaşır. İnsan ve toplum olma vasfını kaybeden bir halk, soykırımın başka beter bir türünü yaşar.

Türklerin, Kürtlerin haklarına sahip çıkması, bir nevi kendi insanlığına, onuruna, varlığına ve özgürlüğüne sahip çıkmasıdır. Hak ve özgürlük mücadelesi insanlığın en soylu meşru eylemidir. İnsan kalmak, insanca yaşamak, kendisi dışında herkesin de insanca yaşamasını, özgürce, eşitçe, kardeşçe ve dostça hayat sürdürmesini istemekle mümkündür.

Kürt soykırımına Türk’ün kayıtsızlığı ve hatta alkış tutması, insanlığını soykırımcı sömürgeci faşist iktidar-devlet sunaklarında kurban vermesiyle ancak açıklanabilir. Faşizm azgınlaşmış, gölgesinden korkan, sürü bir toplum ister. Korkutmak, korkuttuğunu düşünmek faşizme cesaret verir. Korkmamak, mücadele etmek ise faşizmi korkutur. Faşizm korkusuzdan korkar. Faşist iktidarlar korkusuzca sokakları ve meydanları dolduran, özgürlüğü, demokrasiyi, adaleti haykıran insan denizinden sadece korkmaz, yıkılırlar.