Apoculuk nedir, insan sesidir!..

Bugünün en temel ideolojik sorusu “Öcalan’ın doktrini nedir?” sorusu değil. Temel soru “Apoculuk nedir?” sorusu.

Şundan dolayı: Öcalan’ın doktrini, “doktrincilğe gelmeyen” bir teoriler bütünüdür. Ne olduğunu anlamak isteyen herkes onun eserlerini okuyabilir ve anlayabilir. Okumalıdır da. Çünkü ben tıpkı yaşarken Marks’ın başına geldiği gibi, onun hakkında çok konuşulduğunu ama eserlerinin yeterince okunup, incelenmediğini sanıyorum. Tersi olsaydı, en az Öcalan’ın yazdıkları kadar cilt cilt onun teorisi hakkında eserler piyasayı kaplardı.

Ama bu tembelliğe, konformizme rağmen Apoculuk yayılıyor, dün Şemdinli, Şırnak arasındaydı, Kuzeyde elli yıldır savaştı, sınırı aştı, Rojava’yı kapladı, Güneyin kapılarına dayandı, sınır tanımadı, Avrupa’ya sıçradı, taaa Latin Amerika’da yankılandı. Yarın bir Eskimo’nun buzdan kulübesinde “Öcalan bayrağı” görürseniz, hiç şaşırmayın.

Temel soruya gelelim: Apoculuk ne demektir?

Bu soru “devrimci praxis” sorusudur. Çünkü Apoculuk “doktrinci” ya da “dogmatik” olmayan devrimin pratiği, teorisi, stratejisi ve taktiği demektir.

Devrim dogmaların dar çerçevesine sığmaz. Devrime katılan milyonlarca yoksul, genç ve kadın, belki de onun eserleri hakkında pek fazla bir bilgiye sahip olmadığı halde efsaneler yaratmaktadır. Hatta birbiriyle bağdaşmayan dünya görüşlerine sahip milyonlarca insan Apocudur. İslam dünya görüşüne sahip ve inanan Apocular vardır; Êzidî inancından sapmayanlar da. Boynunda haç taşıyan Hıristiyan Apocular şu anda Rojava’da savaşmakta. Kürt milliyetçisi de Apocudur. Enternasyonalist de. Sosyal Demokrat Apocular var mıdır? Vardır. Silahlı mücadele yerine reformist bir çözüme razı olan Apocular da. Avrupa Birliği yanlısı Apocuların yanında komünist Apocular da vardır.

İzninizle ben, “komünist Apocular” safındayım.

Nasıl oluyor bütün bunlar?

Şöyle oluyor: Öcalan, Ortadoğu devriminin teori ve pratiğini yapan insandır. O yüzdendir ki, milyonlarca insan ve farklı dünya görüşüne sahip politik aktivist, bu devrimci sürece Apocular olarak katılmakta. İnanmıyorsanız bana bu hercümerçlik içinde ikinci bir “isim” söylemelisiniz. Yoktur. Bayrak “Apoculuktur.”

Ben bayrağımdaki “Apo” resminin yanına Marks, Engels ve Lenin’le Rosa Lüksemburg ve Mustafa Suphi'nin resimlerini eklerim. Diğeri Mahir Çayan’ın, öteki Deniz Gezmiş’in, bir diğeri İbrahim’in resmini ekler. Troçki’nin, Mao Zedung’un resimlerini ekleyenler de var. Apo’dan sonra Hz. Ali’nin ve Seyid Rıza’nın sureti bayrakta dalgalanır, onun yanında İsa’nın çarmıha gerilmiş bedeni. Bir başkası Şêx Said’in idam sehpasındaki vakur bedenini ekler. Hatta ben Öcalan’ın resmiyle Molla Mustafa Barzani’nin resmini yanyana gördüğümü hatırlıyorum. Bayrak bir “bölge” bayrağı değil. Avrupa’da Luther’le Öcalan yanyanadır. Fransa’da Danton, Robespierre, Baböf, Latin Amerika’da Che, Bolivar, Zapata’a aynı bayrakta. Amerika’da bayrağına George Washington ve “kurucu babalarla” yanyana Öcalan’ın resmini nakşedenlerin varlığından eminim. Ve kadınlar… Bayraklarında “feminizm” terimini ilk kullanan ütopyacı sosyalist Charles Fourier’in yanında, Clara Zetkin, Simone de Beauvoir, Judith Butler, Kollantay resimleriyle Öcalan’ın resimlerini bayraklarına işlemişlerdir.

Çocuklar da. Benim en güzel arkadaşım “Quto” bayrağında İslamcı babasının, cimcime Ayşosunun, şarapçı Qırıx abesinin, hepsini şerden koruyan “daye”sinin resimlerinin yanına Öcalan’ın resmini evden yürüttüğü hamurla yapıştırmıştır.

Şimdiye kadar hiçbir “teorisyen” böylesine geniş bir yelpazenin başına geçmemiştir.

Hz. İbrahim yalnızca İsrailoğullarının peygamberiydi. Jesus yalnızca Hıristiyanların. Hz. Muhammed Müslümanların. Marks Marksistlerin, Lenin Leninistlerin, Mao Maoistlerin, Atatürk Atatürkçülerin.

Apo?

Devrim diyen ya da “kurtuluş” diyen, “özgürlük” diye haykıran, “ekmek” diye yalvaranın da Türkün de Kürdün de Êzidî’nin Süryani’nin, Ermeni’nin, kadınların, çocukların, bütün kıtalardaki herkesin, bütün ezilenlerin de bayrağında dalgalanıyor.

Tekrar soralım: Apoculuk nedir?

İnsanlığın sesidir.

Bu sesi duyan, öyle kitap kurtları değil, teori meraklıları değil, kılı kırk yaran münakaşacı aydınlar değil, ezilen, kurtulmak isteyen, doymak isteyen, barış isteyen, uçurtma uçurmak isteyen herkes bu sesi duyuyor.

Ve bir de daracık hücresinde bu insan yıllardır “konuş” diyen işkencecisine direniyor. Susuyor. Hepimiz için.

“Öcalan’a özgürlük kampanyasını” bürokratik bir işin yerine getirilmesi olarak anlayanlar, ellerindeki bayrağın anlamını çok iyi kavramalı.

Bu bayrak yalnız senin bayrağın değil.

İnsanlığın bayrağı…