Özgürlük hamlesine haydi sen de katıl!

KCK’nin ilan ettiği hamle kesinlikle AKP-MHP faşizmini yıkma ve Kürdistan’ı özgür, Türkiye’yi demokratik yapma hamlesidir. O halde hiç kimse bunun dışında kalmamalı, herkes hamleye katılmalıdır.

Kürdistan Özgürlük Hareketi yürüttüğü devrimci halk savaşı stratejisini zaferle taçlandırmak için 12 Eylül günü yeni bir direniş hamlesi başlattı. ‘Tecride, İşgale ve Faşizme Son! Özgürlüğü Sağlama Zamanı!’ şiarıyla başlatılan hamle tam da 12 Eylül 1980 faşist-askeri darbesinin kırkıncı yıldönümünde ilan edildi. Her ne kadar AKP-MHP faşizmine karşıtlık temelinde bir mücadele olsa da, aslında kırkıncı yıldönümünde 12 Eylül faşist darbesine yeni bir meydan okuma ve darbenin tüm kalıntılarını silme amacını güttüğü hemen anlaşılıyordu.

KCK Yürütme Konseyi söz konusu hamleyi ilan eden açıklamayı yapar yapmaz siyasetin gündemi hemen değişti. Sanki dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında herkes bunun için hazır gibiydi. Örgütler hemen toplantılar yaparak, söz konusu hamle çerçevesinde kendi planlarını oluşturup peş peşe açıklamalar yaptılar. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere halk kitleleri anında sokağa çıkarak hamleyi sahiplenen eylemler yapmaya başladılar. 12

Eylül faşist-askeri darbesinin kırkıncı yıldönümünü protesto için yapılan eylem hazırlıkları KCK’nin hamlesiyle birleştirilerek yeni bir içerik kazandı.

Şimdi söz konusu hamlenin ilanı üzerinden bir hafta geçmiş bulunuyor. KCK Yürütme Konseyi açıklamasıyla Kürdistan Özgürlük Hareketinin ve Kürt halkının başlattığı direniş ve özgürlük hamlesinin ilk haftası yaşanmış oluyor. Mevcut durumda birçok çevre geçen ilk haftanın sonuçlarını değerlendiriyor. Kuşkusuz bu ilk hafta pratiğinde eksik görülen ve eleştirilen yanlar olabilir. Böyle olmasından daha doğal da bir şey olmaz. Fakat genel planda bakıldığında olumlu yanının çok fazla olduğu, aslında hamlenin kitleler tarafından anında benimsendiği ve AKP-MHP faşizmi ile Kürtler arasında yaşanan topyekûn mücadelede yeni bir hava oluştuğu rahatlıkla söylenebilir. Bu anlamda ‘Tecride, İşgale ve Faşizme Son! Özgürlüğü Sağlama Zamanı!’ hamlesi tutmuştur. Kuşkusuz gerisini bu temelde yürütülecek yaratıcı mücadele belirleyecektir.

Peki bu neden ve nasıl böyle olmuştur? Hareket imkânının bu kadar zayıfladığı ve iletişimin bu denli zor olduğu bir ortamda söz konusu direniş hamlesi nasıl bu düzeyde kitleler tarafından sahiplenilmiştir?

Kuşkusuz söz konusu soruların esas cevabını bahardan bu yana Kürdistan Özgürlük Gerillasının dağda ve şehirde geliştirdiği yaygın eylemliliğe ve onun halk üzerindeki etkisine bakarak vermek gerekir. Özellikle ‘Cenga Heftanîn’ direnişinin çok önemli sonuçlarının olduğu ortadadır. Gerillanın geliştirdiği söz konusu hamlesel direniş Kürt halkı üzerinde çok güçlü bir moral etki yaparken, AKP-MHP faşizmi üzerinde de tam bir çöküş ve sendrom yaratmıştır. Dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında halkın 12 Eylül’de başlatılan KCK hamlesini bu kadar hızlı ve düzeyli benimsemesinin altında kesinlikle bu gerçek yatmaktadır. Bu anlamıyla Kürt direniş ve özgürlük hamlesi 2020 yılı kışından bu yana bir gerilla direnişi olarak zaten sürmektedir. KCK Yürütme Konseyinin yapmak istediği ise söz konusu bu direniş hamlelerini bütünleştirmek ve zafer çizgisine yöneltmektir.

Gerçekten de Kürt Özgürlük Hareketinin ve Kürt halkının yeni bir özgürlük hamlesini 15 Şubat komplosunu protesto eylemleriyle başlatmış olduğu rahatlıkla söylenebilir. O dönemi hatırlayalım; bu düzeyde olmasa da hamle tartışmaları o zaman da vardı ve önemli bir gündem oluşturuyordu. Nitekim 15 Şubat komplosunun yirmi ikinci yılına girişi yeni bir direniş hamlesi yaklaşımıyla protesto edilmişti. Kürt halkı ve dostları İmralı işkence ve tecrit sisteminin yıkılmasını yüksek sesle talep ediyorlardı. Yine Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü açık ve net bir biçimde isteniyordu.

Ardından gelen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlamaları tüm zamanların en görkemlisi biçiminde gerçekleşmişti. Bu durum hem Kürdistan’da ve hem de tüm dünyada böyleydi. Yine hem nicelik ve hem de nitelik bakımından söz konusu görkem vardı. Yani çok canlı, güçlü ve yeni bir kitle dinamiği olarak kadınlar gerçekten de meydanları ve sokakları doldurmuşlardı. Özgürlük yanlıları bundan büyük güç ve umut edinirken, erkek egemen zihniyet ve siyaset sahipleri ise ciddi bir korku duymuşlardı. Bir de sokakları ve meydanları dolduran kadınların büyük coşkusu ve net talepleri dikkat çekiciydi. Erkek tarafından birbirinden kopartılarak tek tek evlere hapsedilen kadınlar nasıl da böyle bilinçlenmiş ve örgütlenmişlerdi!? Erkek egemen zihniyet ve siyaseti esas korkutan gerçeklik ise aslında buydu.

Bütün bunlar, 2020 Newrozunun Kürdistan’da yeni bir kahramanlık ve özgürlük çıkışı olacağını açıkça gösteriyordu. Tüm değerlendirmeler ve beklentiler bu yönlüydü. Kürdistan parçalarında ve yurtdışında Newroz programları açıklanırken bu durum açıkça görülüyordu. Ancak ne olduysa bir anda oldu ve koronavirüs denen illetin her yanı sardığı ilan edildi. Kendini en devrimci ve yurtsever görenleri bile denetim altına alıp etkisiz kılacak düzeyde bir korku tüm dünyaya yayıldı. Ne yazık ki söz konusu denetimi ve korkuyu Kürtler de yenemediler ve de aşamadılar. Bu hem Kürdistan’da ve hem de yurtdışında böyle oldu. Sonuçta açıklanan Newroz eylem planları bir bir iptal edildi. Her yerde fiili bir ateşkes ilanı yapıldı. Belki de faşizmin yıkılışını başlatacak olan o büyük Newroz havası bir anda sönüverdi. Bu durumu fark eden AKP-MHP faşizmi de koronavirüs denen illeti devrimci-demokratik mücadeleyi zayıflatma yönünde ustaca kullandı.

İşte böyle bir dönemde koronavirüs denen illetin yenemediği ve AKP-MHP faşist oyunlarının durduramadığı tek güç Kürdistan Özgürlük Gerillası oldu. Kitle hareketindeki duraksamanın aksine özgürlük gerillası adeta söz konusu hamlesel mücadeleyi başlatarak AKP-MHP faşizmine çok ağır darbeler vurdu. Dağda gerillanın darbesi, kentte YPS ve HBDH güçlerinin darbesi bahar ve yaz boyunca AKP-MHP faşizmini iyice dövdü. Çok gerekli olan ve büyük ölçüde tartışılıp hazırlanmış bulunan hamleyi bu biçimde gerilla ve öz savunma güçleri yürüttü. Yani aslında direniş ve özgürlük hamlesi halk kitlelerinin 15 Şubat protestoları ve kadınların 8 Mart kutlamalarıyla başladı ve gerilla ile öz savunma güçlerinin bahar ve yaz eylemleriyle devam etti. Sonuçta AKP-MHP faşizminin ABD ve KDP ile ittifak yaparak oluşturduğu “PKK’yi imha ve tasfiye planı” böylece başarısız kılınıp boşa çıkartıldı.

Şimdi KCK Yürütme Konseyinin ilan ettiği ‘Tecride, İşgale ve Faşizme Son! Özgürlüğü Sağlama Zamanı!’ hamlesi işte böylesi bir gelişme temeli üzerinde gerçekleşiyor. Yani bir anlamda hamle kış ortasından başlayarak gerilla hamlesi biçiminde şimdiye kadar devam etmiş ve gelişmiş bulunuyor. Bu durumun başta kadınlar ve gençler olmak üzere Kürt halkı ve dostları üzerinde çok yoğun bir umut ve moral yarattığı açıkça görülüyor. Bunun karşıtı olarak ise aslında planı boşa çıkartılmış olan AKP-MHP faşizmi tam bir çöküş ve çözülüş süreci içinde bulunuyor. Yani AKP-MHP faşizmi yeni bir başarısızlığı yaşarken, Kürdistan Özgürlük Hareketi yeni bir direniş hamlesi başlatıyor.

Bu durumda Kürt Özgürlük Hareketinin ve bir bütün demokratik güçlerin ne kadar avantajlı oldukları ortadadır. Faşizm çöküşü yaşarken devrimciler hamle yapmaktadır. Bu nedenle söz konusu hamlenin bir zafer hamlesi, faşizme karşı kesin sonuç hamlesi olduğu açıktır. KCK’nin ilan ettiği hamle kesinlikle AKP-MHP faşizmini yıkma ve Kürdistan’ı özgür, Türkiye’yi demokratik yapma hamlesidir. İmralı tecrit ve işkence sistemini parçalayarak Önder Abdullah Öcalan’ı fiziki özgürlüğüne kavuşturma hamlesidir. Halkları, kadınları ve tüm insanlığı AKP-MHP faşist belasından kurtarma hamlesidir.

Başlangıç ve ilk haftanın sonuçları gelişmelerin böyle olacağını gösterir ve kanıtlar niteliktedir. Belli ki önümüzdeki günler, haftalar ve aylarda da son derece yaratıcı tarz ve taktiklerle ve tam bir birlik ve bütünlük içinde gelişecek ve ifade ettiğimiz sonucu yaratacaktır. O halde hiç kimse bunun dışında kalmamalı, herkes hamleye katılmalıdır. Tüm ezilenlere diyeceğimiz şudur: Haydi geç kalma ve dışında da kalma, özgürlük hamlesine sen de katıl! Sen de faşizmin yıkılışına ve özgürlüğün kazanılışına katkı sun!

Kaynak: Yeni Özgür Politika