KDP'nin ekonomi politikası ve çiftçilerin ayaklanması

Başûrê Kurdistan’da çiftçiler ve üreticiler, yaklaşık bir aydır hükümete karşı eylemde. Halk, Türkiye, İran ve diğer ülkelerden mal ithal edilmesine tepkili.

Başûrê Kurdistan çiftçi ve üreticileri son bir aydır Başur yönetimi ve hükümetine karşı eylemde. Pasif direniş eylemleri gibi görünse de Başur’da oldukça ciddi bir etki yaratıyor. Çiftçi ve üreticiler ellerinde kalan mallarını hükümet binası, parlamento, partilerin ki özellikle KDP’nin binalarının önüne dökerek ekonomi politikasını protesto ediyor. Bu protestoları geçen sene hayvancılıkla uğraşanlarda da yapmıştı.

EKONOMİ POLİTİKASININ SONUCU

Başur toplumu bir köy ve kırsal alan toplumudur. Tarih boyunca sürekli tarım ve hayvancılıkla uğraşmış, bununla yaşamını kazanmaya çalışmış. Halk Baas rejimine karşı mücadele döneminde bir yandan peşmergelik yaparken öte yandan her koşul altında çiftçilik ve hayvancılığını da sürdürmüştür.
Baas rejimi Başur toplumunun bu özelliklerini çözmek, dağdaki peşmergeyi yalnızlıştırmak ve etkisizleştirmek için 1978 yılında toplu köy projesi adıyla Qendil, Xinêre, Xakurkê, Zap, Zagros, Behdinan, Garê, Heftanîn alanında köyleri boşaltmaya başladı. Hewlêr, Süleymaniye, Duhok, Ranya çevresinde yaptığı kamplara boşalttıkları köylerden getirdikleri halkı yerleştirmeye başladı. Bu kampların bazıları günümüze dek var. Bu kamplardan biri Xebat’ta bulunan, bir diğeri Domiz kampıdır. KDP Baas rejiminin köyleri ve dağlık alanı boşaltmak için yaptığı bu kamplara şimdi Rojavalıları ve Êzidîleri yerleştirmiş.
Ancak Baas rejiminin bu politikaları tutmadı. Çünkü halkın büyük çoğunluğu getirildiği kamplardan kaçarak dağlık kırsal alandaki köylerine gitti. Dağlık alanın gizli yerlerinde evler yaparak bir yandan çiftçilik ve hayvancılık öte yandan peşmergelik yaparak yaşamlarını idame ettirmeye ve mücadelelerini sürdürmeye devam etti.
2003 yılında Saddam Hüseyin’in yıkılmasının ardından KDP ve tarafından izlenen politikalarla gönüllü göçle halk kırsal alan ve köylerinden göç ettirildi.
2005 yılından itibaren Başur pazarına giren ve hakim olmaya başlayan Türk devletine bağlı inşaat firmaları Başur’un Hewlêr, Süleymaniye ve özellikle Duhok, Zaxo bölgelerinde City yani şehir adıyla büyük siteler yapmaya başladı. Başur'daki Kürt İnşaat, Çevikler İnşaat gibi AKP ve devlete bağlı olan büyük inşaat firmaları başta olmak üzere binlerce inşaat firması ile Başur’un her yerine siteler yapıldı. Yapılan sitelere kırsal alan ve köydeki halkın getirilip yerleştirilmesi için ciddi teşvikler yapıldı. Her site en az bir köy halkının yerleşebileceği, bazıları neredeyse bir  kasabanın yerleşeceği büyüklükteki sitelerdir.

'MEMURLAŞTIRMA' POLİTİKASI

İzlenen şehirleştirme, kırsal alan ve köylerin boşaltılması ve çiftçilik ile hayvancılık politikalarının öldürülmesi politikalarının tutması için memurlaştırma politikaları yaygın bir şekilde başlatıldı. KDP ve YNK Saddam Hüseyin’in yıkılmasının ardından doğan imkanları değerlendirmek, parti kadrolarını arttırmak, halkı tamamen kendilerine bağlamak için şehir, kasaba, ilçe ve köylerde her evden en az iki kişiye maaş vermek için kaydetmeye başladılar. Kimisine öğretmen, kimisine asayiş, kimisine peşmerge, kimisine, istihbaratçı, kimisine daha farklı statülerde memurluk adıyla maaş bağlandı. Maaşa bağlanan bu kişiler, kendilerini maaşa bağlayan, memur yapan partinin kadroları gibi hareket etmek zorunda kaldılar. Maaşlı hale getirme politikası ile Başur'un yaklaşık 6 milyon olan nüfusunun dörtte biri memur statüsüne geçirildi. Maaşlı memur haline gelen insanlar çalıştıkları kurumlara yakın olmak için şehirlere göç etmek zorunda kaldılar. Şehirlere göç edince Türk inşaat firmaları tarafından yapılan City’lerden birinde ev almak zorunda kaldılar. Ancak halk şehirlere göç etmiş olsa da bahar aylarından itibaren köylerdeki tarla, bahçe ve bağlarına giderek çiftçilik yapmaya devam ettiler.
Başur partileri tarafından izlenen halkı maaşlı kadro ve eleman haline getirme politikası aslında halkın ekmeğini elinden alarak kendi politikalarına razı hale getirme, politikalardan rahatsız olma durumunda elleri kolları bağlı hiçbir şey yapamama durumuna getirmektir. Örneğin 6 aydır maaşları ödenmemesine rağmen halkın bir şey yapamaması bunun bariz sonucudur.
Halk ise bir yandan doğal kültürel yapısından kaynaklı öte yandan köy ve tarım toplumu olmasından ötürü küçük çaplı da olsa tarımsal ve hayvansal üretimde bulundu. Bu üretimden elde edilen ürünlerle bir nevi ekonomik bağımsızlığını yarı yarıya da olsa korumaya çalıştı. Ancak ürettikleri ürünler elde kalınca üretimleri de hiçbir işe yaramadı.

KDP REFAH İSTEMİYOR ÇÜNKÜ...

Halkı tamamen kendisine bağlamak, her türlü politikalarını kabul etmeye mecbur bırakmak için özellikle KDP ve Başur yönetiminde yer alan partiler, halkın ürünlerinin ellerinde kalması için Türkiye ve İran ile ticari anlaşmalar yaptılar.
Kar Grup adındaki Neçirvan Barzani’ye bağlı inşaat ve petrol ticaretini yapan büyük şirketle Neçirvan Barzani ile Türk devletine yakın birçok inşaat firması ile ticari ortaklık yapıldı. Bu grubun daha önce en büyük ortaklarından biri Fethullah Gülen’e bağlı şirketlerdi. Bu şirketin yanı sıra Türkiye ile gıda, tekstil ve her türlü ihtiyaç maddelerini Başur’a aktarmak için kurulmuş, Türkiye'den de birçok şirketle ortak olan şirketler var.
Neçirvan Barzani’ye ait Kar Grup şirketine paralel olarak Mesrur Barzani’ye ait Nerwoz şirketi mevcut. Her iki şirket arasında şimdi bir rekabet olsa da her ikisinin birleştiği nokta çiftçi, üreticiye karşı Türkiye ile ticari ilişkileri geliştirmektir. Zira çiftçi ve üretici ekonomik refaha kavuşursa izlenen politikalara karşı çıkacak, böylelikle iktidar sarsılmış olacak.
Ancak Başur halkı gerek geldiği toplumsal yapı ve gerekse hiç kimsenin egemenliğini kabul etmemesinden ötürü, herhangi bir partinin kontenjanından memurluğa da atansa, yaşadığı yerde küçük çaplı da olsa çiftçilik yapmaya devam ediyor. Ürünleri elinde kalınca da bunu hükümete karşı tepkiye dönüştürüyor. Son bir aydır hükümetin izlediği ekonomik politikalara karşı çok sayıda ve çeşitli eylemler yaptı. Bu eylemlerini de sürdürüyor. Hatta kimi eylemlerde çok sert ve net mesajlar da veriliyor.
Bu durum aslında Başur halkının toplumsal özelliklerinin ne olduğunu ortaya koyarken, KDP’nin hakimiyeti altında olan Başur hükümeti ve yönetimine karşı toplumun giderek tepkisinin ortaya çıktığını görmek gerekir. Çiftçi ve üreticilerin tepkisi tüm toplumun tepkisi demektir. Hükümet şu ana kadar üretici ve çiftçilerin elde kalan ürünleri için herhangi bir şey yapmış değil. Halk kendisi çare arıyor. Ürettikleri ürünleri mamul maddeye dönüştürerek çözüm aramaya çalışıyor.