Suriye'de Rusya-İran çatışması mı, danışıklı dövüş mü?

Suriye üst düzey yönetim kademesine İran'a yakın isimler bir bir görevden alınıyor, yerlerine Rusya'ya yakın isimlerin atanıyor.

Rusya ve İran'ın Suriye'deki nüfuz yarışı 25 Haziran'daki Kudüs toplantısından sonra iyice kızıştı. Suriye'de Batı-Körfez ve Türkiye destekli rejim karşıtı silahlı unsurlara karşı savaşın iki önemli müttefiki İran ile Rusya, son aylarda ülkenin ordu, bürokrasi ve istihbaratında birbirine karşı hamlelerini iyice sıklaştırdı.

Rusya ve İran'ın karşılıklı hamlelerine ilişkin iki temel yorum yapılıyor. Birincisi, ABD ve İsrail'in İran'a yönelik yaptırım ve çevreleme kararlarına Rusya'yı ikna etmeleri; ikincisi ise Rusya ve İran'ın danışıklı olarak adımları atması ihtimali.

Ancak iki ihtimalin de çıktığı bir gerçeklik var ki, o da Suriye'nin başta istihbarat ve ordu olmak üzere bürokrasinde son iki ayda peş peşe yapılan değişikliklerin gerçekliği.

İRAN'A YAKIN İSİMLERE RUS KESİĞİ

Bu değişikliklerin en son ve önemlisi 7 Temmuz'da gerçekleşti. 2005'ten beri Suriye muhaberatının (istihbarat) başında olan ve İran'a yakınlığıyla bilinen Alî Memlük, görevden alındı, yerine ise Rusya'ya yakın İstihbarat Genel Müdürü Muhamed Dib Zeytun getirildi.

Aynı tarihlerde Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Tümgeneral Cemil Hasan da görevi bir yıl uzatılmasına rağmen istifa ettiğini duyurdu. Aynı zamanda şu anda büyük oranda Rusya'ya bağlı olan ve başında Süheyl Hasan'ın bulunduğu Kaplan Kuvvetleri'nin kurucusu olan Cemil El Hasan'ın yerine Xessan El Cewdet getirildi.

ALİ MEMLÜK'E YENİ GÖREV

1963'te Baas partisinin iktidarı ele geçiren önemli kadrolarından biri olan Hava İstihbarat kökenli Albay Hafız Esad'ın 1970'lerin başındaki parti içi darbesinden sonra Suriye devleti adeta bir istihbarat devleti olarak örgütlendirilmişti. O yüzden Suriye'de istihbarat demek her şey demek...

ABD ve AB'nin yaptırım listesinde yer alan Memlük ve Hasan, İran ve Hizbullah milislerinin Suriye'de etkinlik kurmasında büyük rol almıştı. Suriye rejimi için önemli olan bu iki kurumdaki değişiklikler dikkat çekiyor.

Ancak Suriye muhaberatının bel kemiği olan Alî Memlük ve ekibindeki 17 müdürün görevden alınması sonrası başka bir göreve getirildi. Yeni görevi ise Esad'ın güvenlik işlerinden sorumlu yardımcılığı.

Görünürde istihbarat, ordu ve emniyeti de kapsayan bu görevin işlevselliği ise şüpheli. Ama İran'ın bastırması sonrası ya da Esad yönetiminin müttefiki İran'ı kırmamak için yaptığı bir görevlendirme...

BİRİNCİ DALGA'DA YİNE GİDENLER İRAN

Suriye ordu ve istihbaratındaki görev değişikliği bu iki isim ile sınırlı değil. Haziran ayındaki kapsamlı birinci dalgada da rejimin Hesekê, Dêra Zor, Tartus ve Şam gibi vilayetlerindeki birçok üst düzey istihbarat ve ordu görevlisinde değişikliğe gidilmişti.

Yine İran yanlısı olarak bilinen kilit görevlerdeki isimlerin gittiği, yerlerine de Rus yanlısı olarak bilinen kişilerin geldiği bu ilk dalgadaki değişiklikler, sonuncu dalganın habercisi niteliğindeydi.

Daha önce Halep, Humus ve Tartus'ta görev yapan Tuğgeneral Ekrem Muhammed Genel İstihbarat İdaresi Müdür Yardımcılığına, daha önce Dêra Zor ve Deraya'da görev yapan Tuğgeneral Qeys Receb Tartus Devlet Güvenlik Birimi Başkanlığına, Nasir El Elî Siyasi Güvenlik Müdürlüğüne, Tuğgeneral Xessan El Elî de Hesekê Devlet Güvenlik Birimi Başkanlığına, Tuğgeneral Salim el-Havaş ile Xessan Îsmail de Suweyda'ya atanmıştı.

Öte yandan söz konusu isimlerin yanı sıra orta kademede de birçok isimde değişikliğe gidildi. Giden isimlerin büyük kısmı İran yanlısı iken, gelenlerin ise özellikle Tartus, Lazkiye ve Şam'da Rusya ile yakın ilişkide olan isimler olması dikkat çekiyor.

GERÇEK BİR ÇEKİŞME Mİ, DANIŞIKLI DÖVÜŞ MÜ?

Değişiklikler, özellikle İdlib dışında ülkenin güneybatısının büyük oranda rejimin denetimine geçmesinin ardından yaşanması, Batı ve Körfez ülkelerinin Beşar Esad rejimiyle diplomatik ilişkileri yeniden başlatma ve İran'a yönelik ABD-İsrail-Körfez çemberinin daraltılmaya çalışıldığı bir dönemle yaşanması üzerinde durmayı gerektiriyor.

ABD, Rusya ve İsrail arasında yapılan Kudüs toplantısının arifesi ve sonrasında yapılan birinci ve ikinci dalga değişikliklere ilişkin kategorik olarak yapılan iki ana yorum var.

Birincisi, ABD ve İsrail'in İran'a yönelik yaptırım ve çevreleme kararlarına Rusya'yı ikna etmeleri; ikincisi ise Rusya ve İran'ın danışıklı olarak adımları atması ihtimali.

BİRİNCİ YORUM: RUSYA-İRAN ÇEKİŞMESİ

Birinci yoruma göre, Rusya Suriye'de İran'ı sınırlandırmayı kabul ederek;

* 2015 yılından beri Suriye'ye büyük destek veren Rusya, ülke büyük oranda rejimin denetimine geçtikten sonra yaptığı yardımları telafi etmek için kendine yakın bir yönetim kademesi oluşturmak istiyor.

* Esad'ın meşruiyetini kazanmayı hedefliyor. Bunun için de yaptırım listesinde yer alan İran yanlısı bazı isimlerin yerine kendine yakın isimleri ikame ederek, Esad'ın garantörlüğünü üstlenmeye çalışıyor.

* İsrail'in güvenliği. Rusya, 2017'deki Dera hamlesinde de İran güçlerinin İsrail sınırında 90 kilometre uzakta konuşlanmasını taahhüt etmişti. İran'ın bunu ihlal ettiği durumlarda da İsrail tarafından bombalanmalarına göz yummuştu.

* İran'a yönelik yaptırımlar. Rusya burada da İran'a yönelik çemberin iyice daraldığını görerek, hem kendisine daha bağımlı kılmaya çalışıyor hem de İran'a yönelik ambargo sonrası doğalgaz ve petrol piyasasındaki açığı kendisi doldurmak istiyor.

İKİNCİ YORUM: DANIŞIKLI DÖVÜŞ

İkinci yoruma göre, Rusya ile İran Suriye'de danışıklı dövüş yapıyor. İran'a yakın isimlere görünürde bıçak atılıyor ve Suriye rejiminin uluslararası kabulünü yeniden sağlamaya çalışıyor.

Senaryoya göre İran en iyi yaptığı şeyi yapacak yani görünmez olacak ama sahadaki varlığını devam ettirecek. Bunun için de öncelikli olarak savaş suçları işlemekle suçlanan ve ABD ile AB'nin yaptırım listelerinde yer alan isimler biraz daha sutre gerisine çekilecek.

RUSYA-İRAN ÇEKİŞMESİ SAHAYA YANSIDI

Başta İdlib operasyonu olmak üzere, sahadaki durum da birinci yorumu daha akla yatkın kılıyor. İdlib'te yürütülen operasyona İran ve İran'a yakın Mahir Esad komutasındaki Dördüncü Zırhlı Tümen dahil edilmedi ve operasyon Rus yanlısı Süheyl Hasan'ın Kaplan Kuvvetleri ve 5'inci Taarruz Kıtası tarafından yürütülmek istendi. Ancak 3 aydan beri devam eden operasyonda rejim ve Rus güçleri ciddi bir ilerleme kaydedemediği gibi büyük kayıplar da verdi.

HİZBULLAH'IN ÇEKİLMESİ

Suriye'de Rusya ile İran arasındaki etkinlik kurma savaşı devam ederken, Kudüs toplantısının hemen ardından Hamas ve Lübnan Devlet Başkanı Mishael Süleyman Hizbullah'a Suriye'den çekilme çağrısı yapması ve Hizbullah'ın da çağrıya olumlu yanıt verdiğini duyurması dikkat çeken başka bir husus.

ANA HATLARIN BELİRLENMEYE ÇALIŞILDIĞI KUDÜS TOPLANTISI

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev ve İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Meir Ben-Shabbat'ın katılımıyla 25 Haziran'da Kudüs'te yapılan toplantının detayları hala tam olarak ortaya çıkmış olmasa da bazı ana hatlarda bir anlaşmanın olduğu seziliyor.

Her ne kadar toplantı sonrası basına konuşan Patruşev, "İran’ın da hassasiyetlerini gözetecekleri" mesajı verse de ABD ile Rusya'nın "İsrail'in güvenliği", "İran'ın sınırlandırılması" ve "Suriye'de iki ülke arasında koordinasyonun devam etmesi" konularında anlaştıkları görülüyor.

ASKERİ SINIR BELİRLEMEDEN POLİTİK SINIR BELİRLEMEYE

ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında Temmuz 2018'de Helsinki'de yapılan görüşmede “İsrail’in güvenliğinin sağlanması önceliği” ilkesinin daha da güçlendiği belirtilebilir.

Suriye savaşında Rusya ile ABD 2015 yılında uçakların koordinasyonu için Suriye hava sahasını "Fırat'ın doğusu ve batısı" şeklinde paylaşarak, doğrudan karşı karşıya gelmenin önünü almış oldular. Orada bir nevi askeri olarak birbirlerine sınır çizdiler. Şimdi Kudüs toplantısıyla da savaş sonrası politik hakimiyet sahalarının sınırlarını belirliyorlar.