Kürt ve Arap halkının cesur savaşçısı: Azad

HPG gerillası Azad’ın yaşamı, Minbic’den Kurdistan dağlarına kadar uzanan bir özgür yaşam arayışıydı. Verdiği mücadele ile öncü bir savaşçı olurken, aynı zamanda Kürt ve Arap halkının umudu, gurur duyduğu cesur bir savaşçı oldu.

Bazı insanlar vardır; onları ilk gördüğünüz anda içinizi ısıtırlar. Etraflarına öyle bir enerji yayarlar ki, enerji çemberine alırlar sizi. Azad’ı ilk gördüğümde onun bu saf enerjisi hemen fark ediliyordu. O an, onunla tanışma, sohbet etme fırsatım olmamış, aceleyle çıkmak zorunda kalmıştım ama o hafızamda yer etmeyi başarmıştı. Bir süre sonra onu başka bir yerde gördüm. Böylece bu genç ve coşku yürekli yoldaşı tanımış oldum. Bu tanışma esnasında heval Azad sürekli beni şaşırtmayı başarıyordu. İlk şaşkınlığım onun Arap halkından olduğunu öğrendiğimde olmuştu. Beni şaşırtan bu kadar akıcı Kürtçe konuşmasıydı. Bu yüzden onunla sohbet ederken bu ihtimal çok aklınıza gelmezdi.

Nasıl bu kadar akıcı Kürtçe konuşabildiğini sorduğumda bana; “Benim için çok zor olmadı, ben yıllardır birlikte yaşadığımız halkın nasıl olur da dilini öğrenmedik diye kendimi çok sorguladım. Onlar bizim dilimizi bilirken neden biz onların dilini öğrenmiyoruz. Bu aslında kafamızda oluşturulan sınırlarla ilgili bir durumdu. Oysa biz hep yan yana yaşadık, sonradan aramıza mesafeler girmeye başladı. Rojava Devrimi bu sınırları yerle bir etti. Katılım kararı alınca bunun yeterli olacağını düşünmedim, Kürt halkının dilini de öğrenmeli ve tüm sınırları tamamen yerle bir etmeliydim” dediğinde onun bu samimiyeti beni oldukça etkilemişti.

Doğru ya Mezopotamya halkları yıllarca yan yana yaşamış, onların birbirleriyle hiçbir zaman bir sorunu olmamıştı. Sorunları yaratan, onları parçalayan ulus devlet anlayışı değil miydi? Bu anlayış bugün Önderliğin Rojava Devrimiyle yaşamsallaşan Demokratik Ulus paradigması ile yerle bir oluyordu. Heval Azad gibi bu paradigmaya inananlar, yüreklerinde ve zihinlerinde  bu sınırları yerle bir edip yüzlerini dağlara dönüyorlar. Bu paradigmaya gönül verenlerle birlikte dağlarda omuz omuza yeni bir yaşam inşa ediyorlar. Böylesi genç bir yoldaşın bu kadar derinlikli, cesur ve sade olması, bir kere daha PKK’nin ne kadar büyük bir güce sahip olduğunu hatırlatıyordu. PKK insanlardaki tüm güzelliği topluyor ve bir halklar bahçesi oluşturuyordu. Heval Azad da bunlardan biriydi. Genç yaşında pek çok şey görmüş, yaşamıştı ama bunlar yüreğini daha da büyütürken, ona farklı bir olgunluk katmıştı.

DAİŞ’in karanlık zulmune şahitlik ederken, Ortadoğu’yu karanlığa boğmak isteyen bu çetelerin, insanlık adına güzel olan her şeye düşman olduğunu da görmüştü. Ebu Faysal gibi savaşçı, bilge, cesur, aydın insanları da tanımıştı. Azad onların duruşundan etkilenir ve yüreğinde onlar için savaşan bu kadim savaşçılara yer verir. Böylece bu genç, cesur ve zeki yoldaşın, dağa geliş hikayesi başlar. Heval Azad dağa geldikten sonra hızlı bir gelişimle yaşama hemen uyum sağlamıştır. Bu özelliği tüm yoldaşlarının dikkatini çekiyordu. Özlü, samimi yaklaşımı, en zor görevlere kendini önermesi, olgunluğu ve yoldaşlığıyla tüm arkadaşlarının gönlünde yer edindi. Önderlik ideoloji ve felsefesi ile kendini derinleştiriyor, bunu yaşamına da yansıtıyordu. Yaşamda ayrıntılara dikkat eder, pratik zekasıyla sorunlara hemen çözüm üretirdi. Demokratik Modernite gerilla özelliklerini kendinde oluşturmak için hep bir çaba sarf ederdi. Heval Azad bunun gerekliliklerini bilir, taktik, tarz üzerinde yoğunlaşırken aynı zamanda ideolojik olarak da kendini geliştirirdi.

MİNBİC’TEN KURDİSTAN DAĞLARINA UZANAN BİR YAŞAM

Gerilla ve sanat birbirine yakışan en güzel iki olgudur ve heval Azad da bunları kendinde birleştirenlerdendi. Heval Azad savaşçı özellikleri kadar sanat yönüyle de dikkat çekerdi. Bir elinde sazı eksik olmaz, bulunduğu her ortama coşku yaratırdı. Ona nasıl oluyor da bu kadar yeteneği kendinde topladın diye sorduğumda; “Parti kendini geliştirmek isteyen herkese, her imkanı sunar, yeter ki biz nasıl kullanacağımızı bilelim, bu noktada örgüt hep önümü açtı. Bana düşen sadece doğru değerlendirmekti. Hem gerilla kendinde tüm yetenekleri, güzellikleri toplayan değil midir?’’ diye cevap vermişti. O da kendinde bunu en iyi yaşatanlardandı.   

Medya Savunma Alanlarına yönelik işgal hareketi başladığında, heval Azad ilk günden itibaren bu savaşa katılmak için sürekli öneride bulundu. Yoldaşlarıyla birlikte mevzide olmak, işgalcileri bu topraklardan çıkarmak için savaşmak istiyordu. Her an taktik üzerine yoğunlaşıyor, bu sürecin fedai ruhunu hissediyordu. Bu ruhla Batı Zap alanına geçti. Heval Azad’ın yaşamı, Minbic’den Kurdistan dağlarına kadar uzanan bir özgür yaşam arayışıydı. Verdiği mücadele ile öncü bir savaşçı olurken, aynı zamanda Kürt ve Arap halkının umudu, gurur duyduğu bir Egidi oldu. Heval Azad, Zap’ta Egitleşti ve bu mücadelede sonsuzlaştı.