Bayık: İmralı'daki işkenceden Türkiye, AK ve CPT sorumludur

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, İmralı sisteminin CPT tarafından inşa edildiği ve Öcalan’a yönelik uygulamalardan bu kurumun sorumlu olduğunu söyledi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağır tecrit koşullarını, Rojava ve Kuzey Suriye'de gerçekleşen seçimleri ile Özyönetim direnişlerinin yıldönümünü Stêrk TV'de yayınlanan Rojeva Welat programına değerlendirdi.

Bayık, CPT ve Avrupa Konseyi'nin İmralı tecrit sisteminin kurucuları olduğunu belirterek, söz konusu kurumların bu durumdan kaynaklı tecride sessiz kaldıklarını söyledi.

Avrupa Konseyi, CPT ile Türkiye'nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecritteki sorumluluğuna işaret eden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, "İmralı sistemi dün oluşturulan sistem değildir. Komplocu güçlerin oluşturduğu ve Türkiye'nin de gardiyanlık yaptığı sistemdir. Önder Apo'ya yönelik tecridi geliştiren komplocu güçlerdir. Kürdistan halkı ve dostlarının tüm eylemleri ve çağrılarına rağmen eğer CPT ve Avrupa Konseyi sessizliğini koruyorsa, bu onların İmralı sistemindeki sorumluluğundan kaynaklanan bir durumdur. Önder Apo'yu neden devletlerarası bir komplo ile esir alarak Dünya'da eşi benzeri olmayan İmralı'daki sistemin içine koydular? Çünkü Önder Apo'nun felsefe ve ideolojisinden çok korktular. Bu felsefe ve ideolojinin Kürdistan’a, Ortadoğu'ya ve dünyaya yayılmasının önüne geçmek, yeni bir alternatifin oluşmaması ve Hareketin büyümemesi ve kapitalist modernitenin Ortadoğu'ya müdahale etmesi için devletlerarası komployu geliştirildi. Bu komploya uygun bir şekilde İmralı sistemi oluşturuldu. Dünya'da hiçbir öndere yönelik İmralı sistemi benzeri sistem geliştirilmemiştir. Sadece Önder Apo'ya karşı böylesi bir sistem oluşturuldu. Zaten Önder Apo'yu İmralı'da CPT heyeti karşıladı. Bu karşılamada da kendisine 'bu sistemi birlikte inşa ettik ve uygulamasını biz takip edeceğiz'. CPT ve Avrupa Konseyi'nin temel görevi işkenceyi önlemektir. Herhangi bir cezaevine istediği zaman gidip teftiş edebilir, kararlar alabilir ve hükümetlere baskı yapabilir. Ancak şu an Avrupa Konseyi ve CPT'nin bu görevini yerine getirmediğini görüyoruz. Meydanlara çıkan Kürt halkını ve dostlarını selamlıyorum, kendilerine saygılarımı sunuyorum. Avrupa Konseyi ve CPT'nin görev ve sorumluluklarını hatırlatarak uyarıda bulunuyorlar. Ancak kendilerinden hiçbir ses çıkmıyor, cevap vermiyor. Bu durum İmralı işkence sisteminden Türkiye, Avrupa Konseyi ile CPT'nin sorumlu olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla İmralı sistemi kendilerinin oluşturduğu sistemdir." diye konuştu.

ÖZYÖNETİM DİRENİŞÇİLERİ ORTADOĞU HALKLARI İÇİN DESTAN YAZDI

Konuşmasının devamında Özyönetim direnişlerinin ikinci yıldönümüne dikkat çeken Bayık, özyönetim şehitlerini anarak şu değerlendirmede bulundu:

"Herşeyden önce Sur, Nusaybin, Cizre, Hezex, Gever, Silopi, Bağlar ve Farqin'de şehit düşen direnişçileri saygı ile anıyorum. Bu büyük şehitlere verdiğimiz sözü tekrarlıyoruz. Şehirlerde direnenler; şehit düşen, yaralanan ve esir düşen tüm direnişçiler gerçekten de destan yazdılar. Yazılan bu destan sadece Kürt halkı için değildi, tüm Ortadoğu halkları için yazıldı. Zulme, faşizme, imhaya direnen, demokrasi, özgürlük, adalet ve eşitlik uğruna mücadele eden herkes için bu direniş tarihiydi. Onlar direnmeseydi, faşist işgalci Türk devleti Kürt halkını teslim alacak, Kürt Hareketini tasfiye etmek isteyecek ve soykırıma uğratmak isteyecekti. PKK ve Kürt Halkına karşı sonuç elde etmiş olsaydı, Ortadoğu'da hiçbir halk artık mücadele edemez hale gelecekti. Eğer PKK ve Kürt halkı darbe almış olsaydı, soykırım gerçekleşecek ve PKK, Önder Apo ile Kürt halkını bugün kendisine öncü gören tüm sosyalist hareketler, bu duruma gelmeyecekti. Eğer bugün halklar kendisine Kürt hareketini umut kaynağı olarak görüyorsa, eğer bugün Ortadoğu'da direniş gerçekleşiyorsa bu Çiyager, Mehmet Tunç ve Asya Yüksellerin direnişi sayesindedir. Dolayısıyla gerçekleşen direniş tarihiydi. Bugün Kürtler tüm dünyayı etkiliyorsa, eğer herkes Kürtlere saygı ile yaklaşıyorsa, bu durum özyönetim direnişleri sayesindedir. Bu direniş, Kürt halkının hiçbir zaman teslim alınamayacağını gösterdi."

SURİYE'DEKİ ÇÖZÜMÜN MOTOR GÜCÜ KÜRTLERDİR

Suriye’deki gelişmelere de dikkat çeken Bayık, 1 Aralık günü Kuzey Suriye’de gerçekleşen yerel seçimlere hakkında şu değerlendirmelerde bulundu:

‘’Öncelikle seçimi gerçekleştirenleri kutluyorum. Bu şartlar altından seçimin başarılı bir biçimde yürütülmüş olması insanlığa, demokratik, sosyalist ve özgürlükçü güçlere bir ruh ve moral kazandırıyor. Böyle büyük bir savaşın ortasında, büyük yıkımın içerisinde seçimin yapılması, demokratik karakterinin ortaya çıkması, her kesin kendini özgür bir biçimde ifade etmesi, kendi kaderini tayin etmesi çok kutsal bir durumdur ve bundan daha kutsal bir durum yoktur. Dünyada bunun örneği fazla görünmüyor. Dünya savaşları, bölgesel savaşlar, ülke savaşları oldu ama kimse savaş ortasında seçime gidemedi, demokratik bir seçimi gerçekleştiremedi. Bu Kuzey Suriye’de gerçekleşti. Bu sebeple bu kararı alanları ve başarılı bir biçimde bu seçimi yürütenleri kutluyorum.

Gerçekten de büyük bir iş yapmış oldular, sadece Kuzey Suriye adına değil, tüm Suriye, tüm Ortadoğu ve insanlık adına…. Çünkü yeni bir durumu gerçekleştirdiler ve yeni durumlar herkese bir şeyler katıyor. Bu sebeple gerçekleştirilen iş büyük bir iştir. Eğer Suriye’de yeni bir durum ortaya çıkacaksa, Kuzey Suriye üzerinde ortaya çıkacak. O bölgede demokrasi, özgürlük eşitlik, adalet mücadelesi veren hakların mücadelesiyle ve bunu bir düzeye getirmiş olmasıyla gerçekleşecek, bunun dışına yeni bir Suriye’nin inşası mümkün değildir. Şimdi Suriye’de ‘askeri savaş sona doğru geliyor’ deniliyor, diplomasinin, siyasetin öne çıkacağı, siyasi bir sürecin başlayacağı söyleniyor. Eğer gerçekten de diplomatik, siyasi bir sürecin başlatılması isteniyorsa, Suriye sorunlarının çözümü isteniliyorsa, Suriye’nin dağılmasının önüne geçilmesi isteniyorsa, Suriye’nin demokrasi temelleri üzerinden inşası isteniyorsa bunun temeli Kuzey Suriye’dir ve motor gücü Kürtlerdir. Bunu tüm dünya biliyor.’’

‘KÜRTLERSİZ YENİ SURİYE’Yİ NASIL İNŞA EDECEKLER?’

Bayık, Astana, Soçi ve Cenevre görüşmelerine ilişkin ise şu ifadelerde bulundu: ‘’Şimdi Astana, Cenevre ve Soçi’de Kürtlersiz görüşmeyi istiyorlar. Bu biçimde yeni Suriye’yi nasıl inşa edecekler? Bu şartlar altında siyasi süreç nasıl başlayacak? Bu doğru değil. Eğer gerçekten siyasi, diplomatik sürecin başlaması isteniyorsa, artık savaşın, yıkımın bitmesi, Suriye’nin parçalanması istenmiyorsa ve yeni, demokratik bir Suriye’nin inşası isteniyorsa, Kuzey Suriye’nin de bu toplantı ve görüşmeleri katılması, Kürtlerin de katılması gerekiyor. Çünkü onlar birleşik, demokratik, federal bir Suriye için çalışıyorlar, çabaları sonuç vermiş ve dünyanın gözü önündedir. Yeni bir Suriye ancak bu temeller üzerinde kurulabilir.’’