Türk devletinin cezaevlerindeki işkence, kötü muamele ve hak ihlalleri her gün katlanarak devam ediyor. Tutuklu ve hükümlülerin en doğal hakları olan sosyal aktivite, radyo, gazete ve benzeri iletişim araçları kimi cezaevi idareleri tarafından engelleniyor. Süresiz-dönüşümsüz ve süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemcilerinin de bulunduğu Bandırma T Tipi 1 Nolu Cezaevi'nde de bu engeller sürüyor.

Bandırma Cezaevi'nde tutsak olan oğlunun görüşüne gittiğinde şahit olduğu ve kendisine aktarılan sorunları anlatan baba Aziz Ölçen, sivil toplum kuruluşlarını bu konuda duyarlılığa çağırdı. Oğlu Veysi Ölçen'in birkaç yıl içerisinde 3 cezaevine sürgün edildiğini belirten baba Aziz Ölçen, oğlunun süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemindeyken görüşüne gittiklerinde hem tutsakların hem de ailelerin baskıya maruz kaldıklarına tanıklık ettiğini kaydetti.

'PSİKİYATRİSTLERLE' GÖRÜŞTÜRDÜLER

Baba Ölçen, tutsakların sosyal haklarını talep ettiklerinde cezaevi idaresinin onlara disiplin ve iletişim cezaları verdiğini aktararak, şunları anlattı: "Örneğin şu anda oğlumun 3 aylık disiplin cezası var. Radyoları ellerinden alınmış, sosyal aktivitelerini yerine getirmeleri engelleniyor. Bunları talep ettiklerinde de cezalar uyguluyorlar onlara, hücrelere atıyorlar. Anladığım kadarıyla sadece Bandırma'da değil, tüm cezaevlerinde bunlar sistematik olarak uygulanıyor. Bu 21. yüzyılda Türkiye'nin, kanunları çerçevesinde altına imza attığı dünya hukuk normlarını uygulamasını istiyoruz. Ama bunları uygulamıyorlar.

Üç ay önce gittiğim de, görüş bittikten sonra gardiyanlar bizi psikiyatristlerle görüşmek için çağırdı. İki kadın ve iki erkeğin bulunduğu bir odaya girdik. Onları bize psikiyatrist olarak tanıttılar. Ama ne olduklarını bilmiyoruz biz. Çocuklarımızın açlık grevinde olduklarını söylediler. Bende onların taleplerini yerine getirmediğinizden dolayı açlık grevinde olduklarını söyledim."

'ÇOCUKLARIMIZIN YANINDAYIZ'

Görüştükleri 'psikiyatrislerin' kendilerine yardımcı olmalarını istediklerini söyleyen baba Ölçen, onların bu talebini reddettiğini belirterek, "Biz anne ve babaları olarak elbette onların tırnaklarının taşa değmesini istemeyiz. Ama çocuklarımızın talepleri bizim de taleplerimizdir. Siz kanunlarınızı uygulayın. Çocuklarımızın devlete emanet edildiğini söylediler bize. Ben de 'devlete emanet edilen çocukların bu halde olmaları kabul edilemez' dedim.

Bize psikiyatrist olarak tanıtılan bu kişiler birkaç aileyle daha görüşmüşlerdi. Ama ne faydası olacak ki? Çocuklarımızı nereye götürseler de biz onların peşinden gideriz. Onlara dolaylı ya da direkt işkence yapmalarına izin vermeyiz. Bize de baskı uyguluyorlar. Ama biz aileler olarak çocuklarımızın başına bir şey gelmesin diye ses etmiyoruz" şeklinde konuştu.