Zap Direnişi: 'Başarmanın dışında bir yol yoktu'

Zap Direnişi: 'Başarmanın dışında bir yol yoktu'

Beş yıl önce Türk ordusunun ağır kayıplar vererek dokuz gün içinde geri çekilmesiyle sonuçlanan gerillanın Zap direnişini değerlendiren HPG Askeri Konsey Üyesi Fazıl Botan “Bu direniş ve kahramanlıktan daha çok söz edilecek” diye belirtti.

Türk ordusunun 21 Şubat 2008 günü “Güneş Operasyonu” adıyla sınır ötesine yönelik gerçekleştirdiği operasyonun üzerinden 5 yıl geçti. Kürt özgürlük hareketi tarafından Zap direnişi olarak tarihe geçen operasyonda gerillanın ağır kış koşullarındaki direnişi karşısında Türk ordusu dokuz gün içinde geri çekilmek zorunda kaldı. Türk ordusu için geri çekilmenin bile bir mucize olduğunu belirten HPG Askeri Konsey Üyesi Fazıl Botan “Zap’ta verilen çabalar, emekler boşa gitmedi ve Zap direnişiyle Apocu direniş geleneği bir kez daha kendini yinelemiştir” dedi.

HPG Askeri Konsey Üyesi Fazıl Botan, beşinci yılına giren Zap direnişini ANF'ye değerlendirdi.

Operasyon öncesi nasıl bir konumdaydınız?

F.B.: Bilindiği üzere dönemsel olarak mevcut mevsim koşullarından dolayı hareket olarak kış üstlenmesine geçilmiş bütün kamplarda eğitim sürecinin devam ettiği ve aynı zamanda genel siyasal sürecin hassasiyeti çerçevesinde sürece hazır olmanın gerekliliği kendini dayatıyordu.

Operasyon öncesi Türk devleti nasıl bir ruh hali içindeydi?

F.B.: Yine 2007 mücadele yılının eylem pratikleriyle beraber özellikle Oramar eylemi düşmanı hem siyasi hem de askeri anlamda yıpratmış, buna bağlı olarak da halkın içinde bulunduğu kaotik durumu bastırmak ve normalize etme amaçlı özel savaş stratejisyenlerinin yoğunca işletildiği bir dönemden geçmekteydik. Özel savaş aygıtına dönüştürülmüş medya yoluyla yoğun bir şekilde T.C ordusu ve halkın yitirdiği güveni, askeri teknik propagandalarının sık sık yapılan tatbikatlarla tazeleme girişimleri devam etmekteydi.

Yine faşist zihniyetin kalemşorları tarafından tartışma programları makaleler, kamu kuruluşlarının bütün alanlarında yitirilmiş güveni tazeleme seferberliği hâkimdi.

ASIL HEDEF GÜNEY'E YÖNELİKTİ

Türk ordusunun operasyon yapacağına dair herhangi bir bilginiz var mıydı?

F.B.: Yukarıda belirttiğimiz gibi özel savaş yöntemleriyle bu operasyon bir anlamda zemini hazırlamak ve gizli olarak geliştirilmekteydi. Bu süreci teyit edecek kirli bilgiler alıyorduk. Kış mevsiminde düşmanın Güney’e dönük bir operasyon yapacağı, hazırlıkların olduğu bilgileri gelmeye başlamıştı.

Operasyonun kapsama alanı, günü ve tarihi net değildi, ama yapacaklarına dönük bilgiler vardı.

T.C durmadan hava saldırıları yapıyor, hava destekli keşif yapıyor; obüs saldırıları sık sık devam ediyordu. Ama bu karadan yapılacak ya da söz edilen operasyon değildi. Bir nevi güçlerimizi yıpratmaya dönük ön saldırılardı. Anlık gelişmeler ortaya çıkıyordu. O gelişmeleri değerlendirmek, ona göre pozisyon almak lazımdı. T.C içte yoğun bir seferberlik, dışta da yoğun diplomatik bir süreç içindeydi. Bu çerçevede özel savaşı en üst seviyeye çıkartmıştı. Bu kadar hareketli bir süreç içinde olan düşmanın bir şeyler yapacağı kesindi. Kuzey’de nokta operasyonları olsa da bu kadar kapsamlı hazırlıklar, Kuzey’de operasyon yapmak için değildi. Asıl hedef Güney’e dönüktü.

Gerilla savaş tarihinde böylesi bir operasyon oldu mu veya siz böylesi bir operasyona tanık oldunuz mu?

F.B.:Mücadele tarihimizde yâda T.C tarihinde kapsamlı kış operasyonların olduğuna tanık olmuşuz. Allah u Ekber dağlarında ordusunu telefle ziyana terk eden, sefer içinde olan Talat paşanın sonucu ağır, resmi kayıtlara göre doksan bin askerinin ölümü gerçekliğin diğer yüzüdür.

Günümüzde de Kuzey sahalarına kış ortasında kapsamlı operasyonların tanığıyız. Fakat Güney bölgelerinde kış şartlarında operasyon yaptığına yeni tanık olmaktaydık. Bahar aylarıyla başlayan operasyonlara da yakından tanık olmuşuz. Ama Ocak, Şubat aylarında pek rastlamadığımız bir operasyon türüyle karşı karşıyaydık. 

Operasyon bilgisi alır almaz ne tür hazırlıklar yaptınız?

F.B.: Zamanın akışıyla operasyonun başlayacağı gittikçe netlik kazanmaktaydı. Bizde yeni bir kararla ve planlamayla güçlerimizin çoğunu kamplardan çıkartıp stratejik tepelerde mevzilendirdik. Daha önce yaptığımız tüneller ve mevziler karın altında kalmış görünmez bir haldeydi. Ulaştığımız mevzileri açsak da genel intişara çıkardığımız güçlerimizi konumlandırmaya elverişli değildi. Yüksek tepelerde kar kalınlığı metreleri buluyordu.

KURU DEMEK NEFESSİZ KALMAKTIR

Operasyon ne zaman ve nasıl başladı?

F.B.: Tepelere çıkmamızla düşmanın güçleri harekete geçmişti. Basın Güney operasyonunu koordine edecek yaşta olan generali gösteriyordu. Geceden beri obüs atışları durmadı. Sabah saat 10.00 sularında uçak saldırıları gün boyu devem eti. Genel olarak stratejik tepeleri esas alıp nokta şeklinde vuruyordu.

Şubatın 21’inde operasyon başladı. Operasyon genel Zap bölgesini kapsıyordu. Kapsam alanı Zap suyundan küçük Cilo alanını içine alacak şekilde düşman Kuzey’den Güney’e doğru araziyi önüne alarak ilerliyordu. Karın yağdığı fırtına boran ve tipinin hâkim olduğu, insanı nefesiz-soluksuz bıraktığı andı. Her yer bembeyaz bir örtüyle kaplanmıştı. Oturmak için dahi siyah bir yerin olmadığı arşın tepelerdeydik. Doğa kendini kışın en asi en yakıcı en sert şartlara teslim bırakmıştı. Bahar daha uzaktaydı, baharın uzak olması kar ve boranın daha devam edeceğinin habercisiydi.

Derler ya Şubat ayı “can yakan aydır” ayazın kuru soğuğuyla meşhurdur. Kuru demek nefesiz kalmaktır, tipiye yakalanmaktır. Ayaz gecelerin soğukluğundan sonsuzluğa geçmektir. Yani buzlanmaktır. Saç, kaş, kirpik, v.b çiğ tutup buzlanmasıdır. Bu dağlar bu mevsimlerde böyledir.

YIKILMAYAN BİR İRADE DİRENİŞİ

O kar ve kış koşullarında gelişen operasyona karşı gerilla nasıl bir direniş gösterdi?

F.B.: İlk temaslar Çiyayé Reşte başladı. Çatışma yoğun yaşandıktan sonra düşman büyük bir darbe alarak geri çekildi ve bu alanda bir daha ilerleyemedi. Sonra Mahir Mirzo ve Çemço’da çatışmalar başladı. Ondan sonra operasyonun kapsamı genişleyerek birçok alana yayılarak çatışmalar devam etti. Karker Tepesi, Şıkefta Bırindara, Küçük Cilo’da artık silahlar susmadı. Çatışmalar günlerce sürdü düşman elindeki tüm tekniği kulandı; sadece ilerleyebilmek için, fakat bir türlü ulaşmak istedikleri noktalara stratejik tepelere varamıyordu. Bu mevzilerde mevzilenen yürekler; mevzilerini bırakmayacak,  yıkılmayan bir iradeyle direniş geleneğini sürdürüyordu. Herkes adeta yılardır bu anı bekler gibi silahının başında siperde düşmanı gözetliyor düşmanın gelişini bekliyordu. İste o an gelmişti!

Operasyon dokuz gün sürdü dokuz gün karlı mevzilerde ıslak; elbiseler, çoraplar ve dar imkânlarla direnerek devam etti. Bir yandan kar yağarken diğer yandan düşmanla çatışmalar devam ediyordu. Hiç kimse böyle bir ortamda soğuğa aldırış etmiyor, karda yanan ayaklarına bakmıyor; yorgunluk, uykusuzluk adeta unutulmuş sadece düşmanın gelişi ve püskürtülmesi düşünülüyor ve ona göre bedenin sıcaklığını manevi değerlerinden almış iradeyle kendini ısıtıyordu. Bir çok arkadaş savaşta yeni olmasına rağmen adeta savaşın içinde yılardır kalmış tecrübelerle pişmiş bir güçle savaşıyordu ve direniyordu.

GÜÇLERİMİZİ TEREYAĞINDAN KIL ÇEKER GİBİ ÇIKARDIK

Bu bir direnişti; Zapta düşmanı kıran ve bu direnişti dönemin genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt’a “güçlerimizi tereyağından kıl çeker gibi çıkardık!” dedirten ruh azim ve iradeydi.

Düşman böyle bir direnişle karşılaşacağını ummuyordu. Umsa da bu düzeyde süreceğini beklemiyordu. Zap operasyonu bir sürecin referansı ve bir sürecin başlangıcıydı. PKK hareketi Kürt tarihinde büyük direnişlerin merkezi ve oluşumuydu. Hesapsız destanlara imza atmış devrimci militanlara sahip bir harekettir. İşte bu devrimciler Zapta bir daha bu destanı gerçekleştirdiler. Bu destanın sahibi her zaman olduğu gibi kahraman şehitlerimizdir. Bizi her zaman muzaffer kılan bize güç katan bu tarihe tanıklık etmiş o çetin günün şahidi olan şehit arkadaşlardır.

Zap Direnişinde bir daha bu arkadaşlar bize gösterdi ki her başarının büyük bedelleri vardır. Zap Direnişinin başarısı büyük bedellerle olmuş ve büyük bedellerde vermiştik. Dokuz günde dokuz kaybımız olmuştu. Her biri dağ büyüklüğünde yüreğe sahip ve dağ gibi mevzileri koruyordu. Burada bir toplumun geleceği yatıyordu. Zap Direnişi derken en başta bu arkadaşların çaba ve emekleri akla geliyor. Çoğunun yeni,  hatta ilk katılacağı eylemdi;  belki de son eylemiydi. O ilk ve son eylem adeta gelmiş ve geleceğin özetiydi başarmak ve başarmanın dışında başka bir yol yoktu.

Zap Direnişiyle yeni bir şiar doğmuştu, bu şiar yeri göğü inletiyordu. Ölüm var ama mevzileri bırakmak yoktur. Ya beni çiğneyeceksin ya da ben bu mevziyi bırakmayacağım direnişçi bir ruh halini yansıtıyordu. Asıl olan buydu, şiar buydu.

Şıkefta Bırindaradan Ciloya, Karker tepesinden Çemçoya ve Zaptan Çiyaye Reşe kadar bu tepelerden yükselen sesti, direnmek yaşamaktır. Yaşamak düşmanı yenmektir. Bu ruh Zap Direnişinin başarısını getirmişti.

Bugün burada eğer Zap’ı konuşuyorsak Zap Direnişinin getirdikleri götürdüklerini değerlendiriyorsak orda yapılan uygulanan taktik tarzın ve mevzilenmeyi konuşuyorsak bütün bunlar bu direniş ruhunun mirasıdır.

Operasyon içerisinde olumsuzluklar yaşandı mı?

F.B.: Her eylem çatışma ve operasyonlarda olduğu gibi Zap Direnişinin de yetersiz yanları olmuş, hatta Direnişin sonuçlarının farklı boyutlara götürecek başarıya başarı katması gereken noktaları olması gerekirken yüzeysel ve zayıf yanlar az değildi. Cephe savaşına inanmayan bu düzeyde mevzilenmeyi uygun görmeyenler de vardı. Hatta çatışıp mevzi bırakalım, gerillanın manevra taktiğini uygulayalım, söylemleri de az değildi. Ama olması gereken olmuştu, direnerek mevzisini bırakmamak kara ve soğuğa rağmen düşmanın şiddetine havanına, obüsüne, kobrasından ve uçağına rağmen savaşarak başarıya ulaşmak gelinen sonuçtur.

APOCU FEDAİ RUH VARDI

Operasyonda yaşamını yitiren gerilla arkadaşlarınızı biraz anlatır mısınız?

F.B.: Zap Direnişinden söz ederken şehit arkadaşları da dile getirmemek büyük bir eksiklik olur. Direnişin ikinci ve üçüncü gününde düşman güçleri Çemço ve Karker tepesinin yamaçlarına doğru ilerliyordu, bu yamaçlarda çatışma sabahtan akşama kadar sürdü. Bu çatışma sonucu Çemço’da Ayhan ve Baran arkadaşlar şehit düştü. 

SAVAŞIN TECRÜBELERİYLE DONANMIŞ BİR SAVAŞÇIYDI

Ayhan arkadaş 1993 yılında katılmış, mücadele içinde yılarca Dersimde pratik yürütmüş bir arkadaştı. Değişik yerlerinden yaralanmıştı her şeye rağmen sonuna kadar mücadeleci aktif bir katılım sergiliyordu. Son olarak da Güney’den Dersim’e yine gitme amaçlı HPG Anakarargâh'ına gelmiş ve düzenlemesini beklediği anda Zap operasyonu olmuş, bu operasyonda kendisi ve grubuyla sıfır metreden bombalarla keleşlerle sabahtan akşama kadar kahramanca çatışır, akşamla beraber saldırı planlaması içindeyken planlama pratiğe sokulduğu anda Ayhan arkadaş suikast sonucu şehit olmuştu.

Ayhan arkadaş genç yaşlarında saflara katılmış adeta savaşın tecrübeleriyle donanmış bir savaşçıydı. Tecrübelerini pratiğe sokan bir öncü idi. Bildiğini aktaran bilmek için de arayışta olan, var olanla yetinmeyen büyük bir meziyete sahipti. Sabahtan akşama kadar sıfır metrede düşmanla savaşırken mevzisini bir milim dahi bırakmadı. Savaştığı noktada düşmana çok büyük darbeler vurdu. Hata beraber bulunduğu grupla savaşın kaderini belirleyecek düzeyde bir eylem yaptılar. O eylemde bir kobra düşürüldü. Kobranın düşürülmesiyle beraber düşman da büyük bir moralsizlik yaşandı.

Baran arkadaş, Çemço da şehit düştü. Baran arkadaş ailesinin geçimini yapmak için erken yaşlarda çalışma mecburiyetinde kalmış. Yaşamında mütevazı bir duruşa sahipti. Örgüte katıldıktan sonra kendi duruşuna karşı yoğun bir arayış içerisinde olup ve kendini geliştirmek için aşırı derecede araştırma ve inceleme sürecine girmişti. Adeta bu süreçle içinden geçtiği dönemlerin bir kader olmadığını bu kaderi değiştirmek için arayış ve çaba içindeydi. APO'cu felsefeyi esas alarak yaratıcı bir zeminde kendini yeniden var etme mücadelesini başlattı. Zap Direnişiyle birlikte kahramanca direnerek savaşıp şahadetler kervanına katıldı.

BİR ÇOK MEVZİYİ DÜŞÜRDÜ

Küçük Cilo taraflarında konumlanan düşman güçlerine karşı Zagros tarafından gelen gruplarımız bu konumlanan askerlere karşı bir saldırı düzenlediler. Saldırıda Tufan arkadaş şehit düştü.

Tufan arkadaş, genç atik ve gözü pek bir arkadaştı. Oramar eyleminde de doçka başındayken rolünü iyi oynamıştır. Zap Direnişinde Cilo’da bulunan düşman güçlerine karşı saldırıya geçmişti. Düşmanın çoğu mevzilerini düşürür, fedai bir tarzla üstüne gider. Bu saldırıda Tufan arkadaş şehitler kervanına katılır.

"DÜŞMAN" GÜÇLERİN İÇİNE SIZDI

Operasyonun 3. ve 4. günlerinde düşmanın yoğunlaşması stratejik tepeleri düşürmek amaçlı olup Karker tepesi ve Şıkefta Bırindara alanında bulunan boğaz üzerindeki tepeye çıkarlar. Bu tepede düşman konumlanır ve Karker tepesini ve Şıkefta Bırindara tepesini düşürmek için oraya gelmişlerdi. Burada bulunan düşman güçlerine Cahit arkadaşın sorumluluğunda bir saldırı gerçekleşir bu saldırıyı Cahit, Erdal, Agır arkadaşlar beraber gerçekleştirirler. Hava aşırı sisli olduğu için aynı zamanda tipinin sert oluştuğu bir anda düşmanın içine sızma yaptılar. Düşman mevzilerinden çıkmış bodurluklar arasında kar elbiselerini giymiş kendilerini saklamıştılar. Düşman askeri üzerine saldırı olacağını tahmin ediyordu. Cahit ve Erdal arkadaş o mevzileri geçerek düşmanla iç içe girdiler. Saldırıda Erdal ve Cahit arkadaşlar şehit düştüler.

Cahit arkadaş, eski bir arkadaştı. Örgüt içinde bölük komutanı düzeyinde görev almış ve değişik pratiklerde görev yürütmüş tecrübeli bir komutandı. Örgüte dürüstlüğüyle bağlılığıyla bilinen bir insandı. Zamanında örgütün verdiği her görevi yerine getirmek için sonuna kadar çaba ve istem sahibi biriydi. Sürecin ağırlığını sorumluluklarını yapısına kavratmak açısından sonuna kadar uğraşıyor, çaba sarf ediyor eğer yapısı anlamadıysa kızıp “niye anlamıyor” diye kendini gözden geçiriyor ona göre yeni arayışlar içine giriyordu. Çoğu sohbetlerinde dağın şartlarından söz eder " Dağ insan için özgür bir meskendir ve biz özgür insanlar olarak özgürce dolaşabiliyor, soluk alabiliyoruz. Dört duvar arasında bulunan Önderliğimizin durumuna bakarak “sorumluluklarımızı yerine getirme yönünden eksik kalıyoruz” diyordu. Cahit arkadaş Önderliğin çözümlemelerini okuyarak yapısına kavratmak için bütün çabasını sarf ederdi.

O ANIN GÜCÜYDÜ

Erdal arkadaş gençlik çalışmalarında yönetim düzeyinde sorumluluklar almış, örgütsel ve ideolojik yönünden kendini donatmış bir dava insanıydı. Savaşta yeni olmasına rağmen pratikte sorumlu düzeyinde görev alacak yeteneklere sahip; örgütsel çalışmalara, pratik faaliyetlere öncü düzeyinde katılma ve performansıyla örnek bir arkadaştı. İnsan onun hal ve hareketine, tecrübelerine baktığında adeta yılardır mücadelede kalmış gücü birikimi görüyordu. Aşırı heyecanlıydı, heyecan bir nevi insanın taşıdığı umudun yansıması ya da beslediği hayalleri pratikleştirmek istemi ve O anın gücüydü. Çoğu arkadaşlar mevzi savaşımına inanmazken o inanarak savaştı ve şahadete ulaştı.

Agır arkadaş, düşmanın Karker tepesine çıkışını bir türlü hazmedemiyordu, o askerleri oradan çıkarttıracak sıcak bir yüreğe sahipti. Kendi başına binlerce askere karşı savaşacağı ve saldıracağı cesarete sahip, askerlerin bulunduğu tepelere fedaice saldırıp ve orda şahadete ulaşmıştı.

Bu üç arkadaşın Karker tepesinde şehit olmasıyla düşman Apocu fedai ruhu görerek adeta çökmüştü.

Operasyonun son günlerine yaklaşırken düşman tuttuğu bir çok tepeyi bırakarak geri kaçmak zorunda kalmıştı.

"DÜŞMAN" GERİ ÇEKİLECEK ZAMANI BULAMIYORDU

Düşman operasyonun dördüncü gününde kırılmış geri çekilmek isterken bile geri çekilecek zamanı bulamıyordu. Her yönden arkadaşların saldırıları altındaydılar. Operasyonun son gününde talihsiz bir durumla yüz yüze kaldık. Operasyonun başlamasıyla ve sonuna kadar mevzilerini bırakmayan her çeşit tekniğe karşı direnen ve doçkayla hava ve karadan gelen saldırılara karşı mücadele eden grubumuzdan dört arkadaşın şahadeti bizim için ağır kayıplardı. Düşmanın kaçtığı bir anda böyle kayıpların olması üzücü olmuştu. Operasyonda doçkalarını adeta bir su gibi kullanan bu grubumuzda iki arkadaşımız eski iki arkadaşımızda yeniydi. Şıkefta Bırindara heybeti onlarla anılır. Çünkü onlar düşmana aman vermeyen savaşın cengâveriydiler. Özkan, Arteş, Agit ve Zindan arkadaşlardı.

Özkan arkadaşın ailesi düşmanın baskıları sonucunda Adana'ya göç etmiş ve Özkan yoldaş orada büyümüş bir ailenin çocuğuydu. Karatede siyah kuşak kemerine sahip usta bir sporcuydu. İri yarı vücuduyla tam bir atletti, yumruğu balyoz niteliğindeydi. İşte Şıkefta Bırindara da o balyozu düşmanın başına vurmuştu. Şıkefta Bırindaran gibi heybete sahip bir dağ insanıydı.

Arteş Arkadaş, doçka grubunun sorumlusuydu. Mütevazı kendi dünyasında sessiz olduğu kadar geniş bir dünyası vardı. Sarf etiği kelimeler altın değerinde ve nerede kullanacağını iyi bilen bir insandı. Ağır silahı kullanırken bile insanı kendine hayran bıraktırıyor, bir nevi doçka onun sesi gibi yankı veriyordu.

Zindan Arkadaş, doğulu bir arkadaştı, abisi ondan önce katılmış ve şehit olmuştu O da abisinin izinde ilerliyordu. Zindan ömrünün baharında bahar gibi enerji yüklüydü. Kuzeye gitmek için öneri ve beslediği hayaller vardı. Kuzey için araştırma yapan kendini hazırlayan ve kuzeyde kalmış arkadaşlardan bilgi edinmek istemine sahipti. Kendini donanımlı kılarak bu çerçevede profesyonel olmak istiyordu.

Agit Arkadaş, Büyük Güneyliydi, Viyan arkadaştan çok etkilenmiş hatta Viyan arkadaşın verdiği eğitimlere katılmış, bu eğitimler yoluyla mücadeleyi tanımış ve katılmıştı. Viyan arkadaşın eylemi onu çok etkilemişti “Şehit Viyan arkadaşa layık olabilmek için bir savaşçı olarak savaşmak istiyorum. Viyan gibi komplocu kesimlere karşı onun gibi eylem sahibi olmalıyım” diyordu. Savaşta bu iradeyi bu nitelikleri gösterdi.

TC ORDUSU "KAYBETTİM" DEDİ

Zap operasyonun bilançosuna ilişkin neler söyleyebilirsiniz?

F.B.: Sonuç olarak; Zap Direnişi dokuz gün sürmüş ve dokuz arkadaşımız şahadete ulaşmıştı. Zap direnişinin sembolü ve savaşı savaş yapan insanlardı. Zapta verilen çabalar emekler boşa gitmedi ve Zap direnişiyle Apocu direniş geleneği burada bir kez daha kendini yinelemişti. Bu başarıdan ve direnişten daha çok söz edilecek ve Kürt tarihine altın harflerle nakış edilmiştir.

Savaşın bilançosu düşman açısından ağır olmuştu, kobraları düşmüş, yüzlerce kayıpları olmuş, bir o kadar da yaralısı vardı. T.C ordusunun gerillaya karşı “kaybettim” diyerek geri çekilmesi açık itirafıydı. Böyle bir günde Zap direnişinin beşinci yılında mücadelemizin tüm şehitlerini anıyor, anılarının önümüzde ışık olduğunu ve o ışıkla aydınlandığımızı belirtiyor önlerinde saygıyla eğiliyor, bağlılığımızı yineliyoruz.