Yasaklı termobarik silahlar Kürt halkına karşı devrede

Vakum bombası olarak da bilinen ve Cenevre Sözleşmesi’ne göre kullanılması yasak termobarik silahlar; Kurdistan’da işgalci Türk devletinin artık vazgeçilmez silahı.

Türk ordusu, 8 Kasım 2019 günü Muş’un güneyinde bulunan Welika (Şenyayla) bölgesine yönelik geniş kapsamlı bir işgal saldırısı başlattı. Bölgede konumlanan Kurdistan Özgürlük Gerillalarını hedef alan Türk ordusunun saldırıları bir aydan fazla sürdü. 7 Aralık 2019 günü gerillaların kış üstlenme noktalarını tespit eden Türk ordusu, sığınağın girişini bombalayarak içeride üslenen 5 HPG gerillasını katletti.

Türk devletinin Muş’taki valiliği ise daha sonra yaptığı yazılı açıklamada, söz konusu sığınağın “yeni nesil termobarik roketatar mühimmatlar” kullanılarak imha edildiğini duyurdu. Türk devleti bu açıklamayla yüksek derecedeki ısıyı ve şok etkisi yaratan basıncı birleştirerek patladığı alanı yok eden ve vakum bombası olarak da bilinen termobarik silahların Kurdistan Özgürlük Gerillası’na karşı kullanıldığını ilk kez itiraf etti.

Türk ordusunun 24 Nisan 2021 gecesi Zap, Metîna ve Avaşîn’e dönük başlattığı kapsamlı işgal saldırısında da termobarik silahlara sık sık başvurdu. Savaş tünellerinin imha edilmesinde kullanılan bu silahların kılıf ve kartonları ise Werxelê’de tespit edildi. Üzerinde ‘Termobarik’ yazan çok sayıda kartonun görüntüleri 8 Nisan 2022’de ANF’de yayınlandı.

TÜRK DEVLETİ YENİ MODELLERİ 2020’DE ÜRETTİ

Türk devleti daha önce termobarik mühimmatını Rusya ve ABD’den satın alıyordu. Özellikle Rus üretimi olan ve omuzdan ateşlenen termobarik harp başlıklı TBG-7V roketler, Türk askerlerince tercih ediliyordu. 2020 yılında ise bu mühimmatın kapsamını geliştirerek kendisi üretmeye başladı.

Savunma Sanayii Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü’nün (TÜBİTAK-SAGE) ürettiği yeni model termobarik patlayıcılar, son yıllarda artık Türk ordusu envanterinin vazgeçilmez silahı haline geldi. TÜBİTAK-SAGE, bu silahın sığınak ve mağaralarda çok etkileyici olacağını, uçak bombaları ile anti-tankların yanı sıra el bombaları ve tüfek bombalarının da termobarik mühimmat ile doldurulabileceğini duyurdu.

Hatta Jandarma Genel Komutanlığı’nın “2021 Yılı Faaliyet Raporu”nda Kurdistan Özgürlük Gerillası’na karşı yürütülen savaşa ilişkin şöyle bir bilgi dikkat çekti: “Korunak, sığınak, yeraltı hedeflerinin imhasına yönelik termobarik mühimmatın test muayene ve tedarik işlemleri tamamlanmış olup, birlikler tarafından kullanılmaya başlanmıştır.”

BASINCI ÖLÜMCÜL ETKİLER ORTAYA ÇIKARIYOR

Daha önce Türk ordusunun elinde bulunan patlayıcıların ısı ve basınç etkisi mağara, siper, korugan ve bina gibi yapıların içine nüfuz edemiyordu. Bunun aksine yeni tip termobarik patlayıcıların meydana getirdiği ısı ve basınç ise sığınak ve mağaralara nüfuz ederek yıkıcı sonuçlar ortaya çıkarabiliyor. Bu silah, yüksek sıcaklıkta bir patlama oluşturmak için şok dalgaları ile vakumları birleştiriyor ve bundan dolayı da vakum bombası olarak adlandırılıyor.

Yunanca termos “ısı” ve baros “basınç” anlamına gelen kelimelerin birleşmesinden oluşturulan termobarik patlayıcı, ilk olarak Nazi fizikçisi Mario Zippermayr tarafından geliştirildi. 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası tarafından kullanılan bu patlayıcı daha sonraki yıllarda ABD ve Sovyetler Birliği tarafından geliştirildi.

Uzmanlara göre klasik tipteki patlamaların aksine daha uzun süreli bir patlama dalgası üreten termobarik patlayıcılar, insan vücudunu buharlaştırabilecek bir güce sahip. Geniş alanlarda büyük can kayıplarına neden olabildiği gibi yakınında bulunan herkes için yıkıcı etkiler de ortaya çıkarabiliyor. Şiddetli sarsıntıyla patlama noktasına yakın olanların kulak zarları patlıyor ve özellikle de akciğerleri yırtılıyor.

Geçtiğimiz Mart ayında Ukrayna savaşında termobarik silahlar bir süre dünya kamuoyunun gündemine girdi. Ukrayna’nın, Rusya’nın termobarik silahları kullandığını iddia etmesi üzerine Avustralya Askeri Tıp Derneği, bu silahın etkilerine ilişkin araştırmasını yayınladı ve şu hususlara dikkat çekti: “Termobarik silahlar, ağırlıklı olarak akciğerleri, kardiyovasküler, işitsel, gastrointestinal ve merkezi sinir sistemlerini etkiler. Ayrıca özellikle akciğerler, bağırsaklar ve iç kulak gibi değişen yoğunluklarda doku ara yüzünün bulunduğu organları etkiler.”

CENEVRE SÖZLEŞMESİ’NE GÖRE KULLANILMASI YASAK

Termobarik silahlar hem yangın çıkaran özelliğinden hem de maruz kalan insanlarda aşırı derecede ıstıraba yol açtığı için Cenevre Sözleşmesi’ne göre kullanılması yasak. Uzmanlar özellikle termobarik silahın ilk olarak 1949 tarihinde imzalanan ve 1977 tarihli iki ek protokolle uluslararası insancıl hukukun temelini teşkil eden Cenevre Konvansiyonları kapsamına girdiğine dikkat çekiyorlar.

Söz konusu 1 Numaralı Ek Protokol’ün 35. Maddesi olan “Temel Kurallar” başlığında şöyle deniliyor:

“1. Herhangi bir silahlı çatışmada, çatışma taraflarının savaş yöntemleri ve savaş araçlarını seçme hakkı sınırsız değildir.

2. Haddinden fazla yaralanmaya veya gereksiz acı çekilmesine yol açan niteliğe sahip silahların, mermilerin, malzemenin ve savaş yöntemlerinin kullanılması yasaktır.

3. Doğal çevreye, geniş alana yayılan, uzun vadeli ve ciddi hasar vermesi amaçlanan ya da vereceği tahmin edilen savaş yöntemlerini ve araçlarını kullanmak yasaktır.”

1977’de imzalanan bu protokolün yanı sıra 1980’de Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde “Fark Gözetmeyen Etkileri Olan ve Aşırı Istıraba Yol Açan Silahların Kullanılmasına Dair Sınırlar veya Yasaklara İlişkin Sözleşme” imzalandı. Bu sözleşmeye göre de termobarik silahların kullanılması yasak. Cenevre Anlaşması’nın 1977 tarihli ek protokolü imzalamayan Türk devleti, 2005 yılında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla bu sözleşmenin tarafı oldu.