Üç cephede savaş ve zafer-Selahattin Erdem

Faşist DAİŞ çetelerinin 3 Ağustos 2014 günü başlattıkları soykırım saldırısı ardından geçen on beş aylık esaret sona erdi ve Şengal kenti 13 Kasım günü Kürt güçleri tarafından kurtarıldı.

Faşist DAİŞ çetelerinin 3 Ağustos 2014 günü başlattıkları soykırım saldırısı ardından geçen on beş aylık esaret sona erdi ve Şengal kenti 13 Kasım günü Kürt güçleri tarafından kurtarıldı. Böylece Êzîdî Soykırımı sona erdirilmiş ve Êzîdxan özgürleştirilmiş oldu. Bu tarihi zaferin tüm Êzîdîlere, Kürt halkına ve insanlığa kutlu olmasını diliyoruz. Böyle kritik bir süreçte insanlığa böyle bir zafer armağan eden tüm savaşçıları selamlıyor, Şengal direniş şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz.

Yine Kuzey Suriye’yi DAİŞ faşistlerinden kurtarmayı hedefleyen savaş gelişerek sürüyor. Demokratik Suriye Kuvvetlerinin Hasekê ile Şengal arasındaki geniş Hol mıntıkasını özgürleştirdiği bilgisi basın bültenlerine düşüyor. Birleşik Kürt Güçleri tarafından Şengal’in özgürleştirildiği gün, içinde Kürt güçlerinin etkin olarak yer aldığı Demokratik Suriye Kuvvetleri tarafından da Hol kasabası ve çevresinin kurtarılması kuşkusuz tarihi bir önem taşıyor. DAİŞ faşizmine karşı kazanılan bu büyük zaferi de kutluyor, zaferi yaratan savaşçıları selamlarken, kahraman şehitlerini de saygıyla anıyoruz.

Agitler şehri Silvan’ın faşist AKP saldırılarına karşı direnişi on ikinci gününe girmiş bulunuyor. Faşist AKP yönetimi tam on iki gündür Diyarbakır’ın Silvan ilçesine yönelik sokağa çıkma yasağı uyguluyor ve tanklarla, helikopterlerle tarihin en vahşi saldırılarından birini yürütüyor. Ancak tüm gücünü ortaya koymuş ve her türlü yönteme başvurmuş olmasına rağmen, AKP faşizmi direnişi kıramıyor ve Silvan halkına boyun eğdiremiyor. Aç-susuz kalmasına ve şehitler vermesine rağmen, Silvan halkı da tıpkı Kobanê halkı gibi kahramanca direniyor. Bu tarihi özgürlük direnişini de selamlıyor, direnişin kahraman şehitlerini saygıyla anıyoruz.

Bakur, Başur ve Rojava; dikkat edilirse Kürt halkı üç cephede birden savaşıyor ve özgür insanlığa katkı sunan tarihi zaferler kazanıyor. Kuşkusuz böyle bir savaş kolay ve bedelsiz olmuyor. Savaş insan soyunun yaptığı en zor iş oluyor. Üç cephede birden savaşmak ise elbette üç kat zorluk içeriyor. Tabi ki bu durum Kürt toplumuna büyük bir acıya ve bedele mal oluyor. Burada önemli olan Kürtlerin bu acıya dayanıp bedeli ödeyebilmesidir. Bunun da Kürt toplumuna dayatılan kültürel soykırım rejimiyle ve içinde bulunulan koşullarda zafer kazanabilme durumuyla bağı vardır.

Üç cephede birden savaşmak çok zordur. Fakat Kürtlerin dört cephede birden savaşmak zorunda kalma ihtimalleri de hiç az değildir. Dolayısıyla var olabilmek ve özgür yaşayabilmek için Kürtlerin bu çok zor işi başarmaları zorunludur. Varlık ve özgürlüğün başka bir yolu kesinlikle yoktur. Bu nedenle başarılı olabilmek için Kürtlerin bu çok zor işi yapabilmeleri gerekir. Bunun için de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın gösterdiği yolda bilinçlenmeleri, örgütlenmeleri ve birleşmeleri şarttır. Daha büyük zaferler kazanabilmelerinin yolu buradan geçmektedir.

Kürtlerin değişik cephelerde farklı düşmanlarla savaştıkları açıktır. Fakat farklı olsalar da, anlayış ve amaç bakımından söz konusu düşmanların ortak oldukları da ortadadır. Buradan bakıldığında da AKP-DAİŞ birliği net olarak görülmektedir. Mevcut AKP yönetimi istediği kadar DAİŞ’ten ayrı olduğunu ispat etmeye ve hatta DAİŞ ile PKK’yi yan yana getirmeye çalışsın, bu gerçeği maskelemesi mümkün değildir. Dolayısıyla Şengal ve Hol’da yenilen DAİŞ, aslında kaybeden AKP olmaktadır.

Farklı cephelerdeki farklı düşmanların özünde bir olması gibi, farklı Kürdistan parçalarındaki ve değişik örgütler tarafından yürütülen direniş de aslında birdir. Geçmiştekinden farklı olarak hemen hemen bütün Kürt örgütleri şimdi bu gerçeğin farkına çok önemli ölçüde varmış durumdadır. Bu nedenle tam bir ittifak ve birlik yapamasalar bile, yine de yan yana var olup savaşabilmektedirler. Tabi zafer için bu durum yeterli değildir, zafer için bu duruşun aşılması ve Ulusal Kongre çerçevesinde demokratik bir birliğin yaratılması zorunludur.

Böyle bir durum tüm cephelerdeki Kürt direnişini daha çok güçlendirir ve zaferlerini hızlandırıp büyütür. Örneğin Kuzey Kürdistan’da faşist AKP saldırılarına karşı direnişin buna ihtiyacı vardır. Çünkü AKP faşizmi tüm gücünü kullanarak ve herkesin desteğini alarak tehlikeli bir imha ve tasfiye saldırısı yürütmektedir. Bu planlı saldırı sadece Kuzey Kürdistan’daki özgürlük mücadelesini imha ve tasfiye etmeyi değil, tüm parçalardaki Kürt kazanımlarını ve varlığını tasfiye etmeyi hedeflemektedir. Buna Rojava’daki gelişmeler kadar Başur’daki gelişmeler de dahildir. Nitekim Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Güney Kürdistan’daki gelişmelere fırsat vermeyi kendileri için “Bir hata” olarak tanımlamıştır. Yani fırsat bulursa TC’nin Güney’deki kazanımları da tasfiye etmek isteyeceği kesindir.

AKP faşizmi 2014 yılında DAİŞ’e destek vererek Rojava’ya saldırttı ve Kürt karşıtı politikasını bu temelde hayata geçirmek istedi. Ancak bunda başarılı olamayınca, 24 Temmuz 2015 tarihinden bu yana tüm gücüyle Kuzey Kürdistan halkına yönelik saldırı yürütüyor. Cizre, Silopi, Nusaybin, Yüksekova, Hakkari, Silvan, Lice ve Varto gibi kasabalarda yaşananlar bu saldırı planının uygulanması oluyor. Bu planlı saldırılara karşı Kuzey Kürdistan halkının bugünkü direnişi, tıpkı Şengal ve Kobanê direnişleri gibi tüm Kürdistan halkının ve insanlığın savunulmasını ifade ediyor. Dolayısıyla tüm parçalardaki ve yurtdışındaki Kürtler tarafından aktif olarak desteklenmesi gerekiyor.

Aslında AKP faşizmine karşı mücadelenin çok önemli bir alanı da Rojava Kürdistan ve Suriye oluyor. AKP yönetiminin Suriye politikasının merkezinde de Kürt kazanımlarının yok edilmesi bulunuyor. Bu temelde DAİŞ faşizmi karşısında oluşan savaş koalisyonunu bozarak Kürtleri tecrit etmeye çalışıyor. Hol zaferi işte bu noktada büyük önem taşıyor. DAİŞ faşizmine karşı vurduğu askeri darbeden çok, AKP’nin söz konusu politikasına vurduğu darbe öne çıkıyor. İçinde Kürtlerin aktif olarak yer aldığı 12 Suriye örgütünün koalisyon güçleriyle de ittifak halinde savaşıp Hol’u kurtarmış olmaları, AKP politikasına vurulmuş en ağır bir darbe oluyor.

Kuşkusuz Şengal ve Hol’un aynı zamanda kurtarılmış olması büyük önem taşıyor. Bu zaferlerin DAİŞ faşizmine çok ciddi bir darbe vurduğu ve adeta belini kırdığı açıktır. Bundan sonra DAİŞ’e karşı savaşın daha çok gelişip zafere ulaşacağı beklenebilir. Artık DAİŞ’in ciddi bir çözülme süreci içerisine girmiş bulunduğu söylenebilir. Elbette askeri olarak yenilen DAİŞ, siyasi olarak yenilen AKP ve benzer güçler olmaktadır. Yani DAİŞ’in başarısına umut bağlayan tüm siyasi güçler yenilgi yaşamaktadır.

Burada Şengal’in kurtarılması üzerinde birkaç söz daha söylemek gerekli ve önemlidir. Çünkü Şengal’in esaret altında kalışı tüm Kürtler açısından çok ciddi bir yara olmaktaydı. Kadim Kürtlük olan Êzîdî Kürtlüğünün özgür olmaması, tersine DAİŞ faşizminin tecavüzü altında kalması elbette tüm Kürtler açısından çok zorlayıcıydı. Bu durumun değiştirilip Kürtlerin psikolojik olarak rahatlatılması, bundan sonra daha çok birleşip mücadeleyi geliştirmelerine yol açabilir. Hatta Kürt Ulusal Kongresinin toplanmasına kadar da götürebilir.

Burada Şengal’de bulunan ve Şengal’in kurtuluşuna katılan tüm Kürt güçlerine tarihi sorumluluk düşmektedir. Bu güçler birlikte Şengal’i özgürleştirerek tarihi bir sorumluluğun gereğini yerine getirmişlerdir. Bundan sonra da hem Şengal Êzîdîliğinin demokratik temelde kendilerini yönetip savunacakları bir sistem yaratarak ve hem de Özgür Şengal’i Kürt demokratik birliğinin temeli yaparak söz konusu tarihi sorumluluğu devam ettirmek durumundadırlar.

Elbette bu tarihi sorumluluk en çok da PKK ve KDP’nin üzerindedir. Çünkü PKK Kürdistan’ın tüm parçalarında var olan en büyük örgütüdür ve 3 Ağustos 2014’te DAİŞ saldırılarına karşı müdahalede bulunarak özel sorumluluk üslenmiştir. KDP ise Güney Kürdistan’da yönetim olan ve bu temelde Şengal’e karşı sorumluluğu bulunan bir güçtür. Bu iki partinin sorumlu ve dikkatli davranarak demokratik Şengal yönetiminde anlaşmaları hem demokratik Kürk birliğinin yolunu açacak ve hem de tüm Kürt karşıtı politikaları yenilgiye uğratacaktır.


KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA